22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 48 / 12 Ağustos 2008 Sütte 'inadına' üretim Hicran ÖZDAMAR İRETire Süt Müstahsilleri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Eskiyörük, küçük süt üreticilerinin yok edilme sürecine terk edildiğini belirterek, “Dev süt çiftleri kurulmak isteniyor. Türkiye'de süt üretimi yapanların yüzde 90'nı, 10 başın altında hayvanla üretim yapıyor. Bu milyonlarca insan demek. Eğer onların ekmeğini alırsanız insanları açlıkla karşı karşıya bırakırsınız” dedi. Maliyet artışlarının üreticileri üretimden uzaklaştırdığına değinen Eskiyörük, 28 Nisan'da Tire'de İtfaiye Alanı'nda yaptıkları üretici mitinginin vardından hükümetin bazı geri adımlar attığını kaydetti. Miting öncesi sütle birlikte bütün desteklemelerin kaldırıldığını anımsatan Eskiyörük, mitingten sonra ise sütün litresine 4 kuruş prim konulduğunu, Ulusal Süt Konseyi'nin kurulması için girişimlerde bulunulduğunu bildirdi. Süt fiyatlarındaki düşüklükten dolayı üreticinin hayvanına yem veremediğini, üretimde aşırı düşüşler başladığını anlatan Eskiyörük, sıkıntılı günlerin yakın olduğunu söyledi. İstikrarlı üretimin yapılmadığını, ülkenin ulusal bir tarım politikasının bulunmadığına dikkat çeken Eskiyörük, “Türkiye dünyada bu alanda pazar yaratması gerekirken, alıcı konumuna düşüyor. Ülkemiz iyi yönetilmiyor. Her hükümet ayrı bir politika belirliyor. Ülkenin tek kalkınma şansı olan tarım elinden gidiyor” diye konuştu. Süt üretiminin bahar aylarında arttığını ancak fiyatlarda düşüş yaşandığını belirten Eskiyörük, şunları söyledi: “Dünyada bir litre sütle iki kilo yem alınırken, ülkemizde bir kilo kesif yemin fiyatı, bir litre süt fiyatının üstündedir. Üretimin devamlılığı açısından bu büyük bir engeldir. Ama, üreticilerimiz inatla üretimlerini sürdürüyor. Kuraklık sonucu hayvancılığın temel besin maddesi olan mısır silajının, geçen yıllara göre üretimin azaldı. Kilo fiyatı yüzde 100 artarken, maliyet her za T man olduğu gibi üreticilerin sırtına yükleniyor. Üreticinin rekabet etme gücü elinden alınıyor. Zaten yorgun ve bıkmış süt üretici isyan ediyor. Ama sesini kimseye duyuramıyor. Bu günkü süreçte evini geçindiremeyen üreticiler; bırakın hayvanlarını, çocuklarının karnını doyurmakta güçlük çekiyor. Karlılık elde edemeyen ve geçimini sağlayamayan süt üreticisi, yetiştirmek için iki buçuk yıl emek verdiği damızlık süt sığırlarını kestiriyor. Önlem alınmadığı takdirde, sanayici bu gün verdiği fiyatların çok üstünde fiyat verse de, istediği süt miktarına ulaşamayacaktır. Yeterli üretim yapamadığı için süt ve süt ürünlerinde de ithalatın kapısı aralanacaktır. Yöneticilerimiz ve sanayicimiz bindikleri dalı kestiğini, yere düşüp kafaları tak dediğinde anlayacak, ama iş işten geçmiş olacaktır.” Üretici mitinginin 28 Nisan'da yoğun yağmur altında 15 bine yakın üreticinin katılımıyla gerçekleştiğini bildiren Eskiyörük, bu etkinlikte üretim maliyetlerinin hızla arttığını ancak süt fiyatlarının aşırı düştüğünün vurgulandığını anımsattı. Üreticilerin bankalara borçlanarak yaşadığını kaydeden Eskiyörük, “Sosyaekonomik dengeler bozuluyor. Üretimin ve üreticinin geleceği tehlikededir. Yeni destekleme uygulamaları ülke hayvancılığının gelişmesine yarar sağlamayacaktır. Hayvan başına prim sistemiyle sütte kayıt dışılık artacaktır” dedi. Sütte fiyat istikrarının sağlanmadığını ve sanayicilerin istediği fiyatı verdiğini kaydeden Eskiyörük, bu nedenle dengeyi sağlayacak kamu, sanayici ve üretici temsilcilerinden oluşan ulusal süt konseyinin bir an önce kurulması gerektiğini vurguladı. Kooperatifçiliğin desteklenmesini, sütte KDV'nin yüzde 8'den yüzde bire indirilmesini gerektiğini bildiren Eskiyörük, hükümetin kömür dağıtmak yerine okullarda süt dağıtmasını ve tüketimi özendirmesini istedi. Ülkede süt tüketiminin yüzde 25'lerde olduğunu belirten Eskiyörük, tüketimi özendirici çalışmaların hayata geçirilmesini gerektiğini bildirdi. Üreticilerin, dünyayla rekabet edebilecek boyutta desteklenmesinin sektörü ayağa kaldıracağını anlatan Eskiyörük, Atatürk'ün belirttiği “köylü milletin efendisidir” sözünün unutulmaması gerektiğini söyledi. Dondurmanın hası Edeler'de yenir Savaş KÜRKLÜ Süt üreticileri AKP iktidarını geçen nisan ayında Tire'de düzenledikleri mitingle protesto etmişti. A DANA Yaz aylarının favoris dondurma. Herkesin bildiği süt, şeker, salep karışımından yapılan, çeşitlemesi için fıstık, çikolata, çilek, kavun katılarak değişik tadımlar elde edilen nefis yiyecek. İşte bu özellikleri hepimiz bildiğimiz için, “dondurma” der geçeriz. Ama işin aslı öyle değil elbette. Her işte olduğu gibi bunda da bir ustalık özellik var. İşte bu özellikleri bir de ehil ağızlardan dinlemek için Adana'da iyi tanınan dondurmacı Edeler'e gidiyoruz. Kahramanmaraşlı Ökkeş ustanın 1950'li yıllardan taşıyıp getirdiği ustalığı şimdi oğulları Ramazan, Ömer ve Hamza Mangır sürdürüyor. Kahramanmaraş'tan Adana'ya taşıdıkları Edeler'i artık tanımayan yok gibi. Peki onları dondurmada marka haline getiren ne. Soruyoruz baba mesleğini sürdüren kardeşlerin en büyüğü olan Ramazan'a: “Öncelikle natüreliz. Şeker dışında süt ve salep bizim için uygun olan yerlerden alınıyor. Dövme dondurmayı özel güğümlerde dondurmaya özel el küreği ile iyice dövüyor, özüyoruz. Bu dövme ve özeme, bizim istediğimiz sakız gibi kıvama gelene dek sürüyor.” Dondurmanın hasının sünmesi gerektiğini söylü yor Ramazan usta ve ekliyor, “Öyle her satırla kesilen, ağırlık kaldıran dondurma iyidir diye bir şey yok. Dondurma mis gibi kokacak, sakız gibi sünecek, ağızda soğukluğun hissettire hissettire dağılıp, eriyecek.” Dondurmanın doğal olmasının kendileri için çok önemli olduğunu, bunun için hiçbir katkı maddesi kullanmadıklarını irdeleyen Ömer Mangır giriyor bu kez lafa: “Dondurma yazkış bizim belirlediğimiz kıvamda hazırlanıp, müşteriye sunulur. Aslında sadesi tam ağız tadıdır ama, artık eskisi gibi değil. Şimdi fıstıklı, çikolatalı, çilekli, kavunlu dondurma bile var. Talep olduğu için bunlar var ama biz yaparken kesinlikle doğal ürünlerden yararlanıyoruz Yani koku ve tatlandırıcı kullanmıyoruz. Bu ürünümüzü paket, servis ve külahta her kesime sunuyoruz.” Dondurma için en önemli şeyin salep olduğunu biliyoruz ama “Bunun kaynağı neresi?” diye soruduğumuzda kardeşlerden aldığımız yanıt ilginç geliyor bize: “Salep ülkemizin hemen hemen her yerinde var. Ama biz sadece kendi dondurmamızın tadına ve özüne uyan yerden alıyoruz. Bu bize has bir çalışma. Çünkü yazkış piyasaya sunduğumuz dondurmamızın natürelliğini ve tadını değiştirmek istemiyoruz. Bunu sadece 'Edeler' ismi ve kendimiz için değil, insanımızın sağlığı için de önemsiyoruz.” 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle