01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 48 / 12 Ağustos 2008 NKARA (Cumhuriyet Bürosu)Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından hazırlanan “Süt Raporu”nda, perakendecilerin yaptıkları zamların sür üreticisini olumsuz etkilediği belirtilerek, “2008 yılının ilk üç ayında çiğ süt fiyatları yüzde 9 civarında düşürülmüştür. 2008 Nisan ayı fiyatlarıyla birlikte son dört ayda yaşanan fiyat düşüşleri yüzde 15’lere yaklaşmıştır” denildi. TZOB Danışma Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Erkan Benli, Prof. Dr. Ali Eryılmaz, Prof. Dr. Gülcan Eraktan ve İlhan Bilgin tarafından hazırlanan “Süt Sektör Değerlendirme Raporu”nda, yem fiyat artışlarının çiğ çiğ süt fiyat artışlarının üzerine geçtiğine dikkat çekildi. Raporda, şu görüşlere yer verildi: “Türkiye’de sürekli büyüyen bir perakende sektörü vardır ve perakendecilerin yaptıkları ciddi zamlar süt üreticisini olumsuz etkilemektedir. Ülkemiz sürekli büyüyen perakende gıda sektöründe, yabancı yatımcıların hızla yer alma yarışına girdiği, küçüklerin ise tasfiye sürecini yaşadığı bir dönemden geçmektedir. Bu önemli aktörün piyasada güçlenmesi ve talebi direkt etkileyebilir noktaya gelmesi, alt kesimlerin (üretici, sanayici) mağdur olmasına neden olabilecektir. Üreticilerimizin süt fiyatları düşmesine rağmen, tüketici süt fiyatlarında vurgun 2008 yılında da devam etmektedir. 2008 yılının ilk üç ayında çiğ süt fiyatları yüzde 9 civarında düşürülmüştür. 2008 Nisan ayı fiyatlarıyla birlikte son dört ayda yaşanan fiyat düşüşleri yüzde 15’lere yaklaşmıştır. Fiyatların önümüzdeki aylarda nasıl şekilleneceği konusunda da tam bir belirsizlik hakimdir. Fiyatlardaki bu A TZOB “Süt Raporu” hazırladı: Perakendeci zammı süt üreticisini olumsuz etkiledi belirsizlik işletmelerde yatırımı ve geleceğe dönük planlamaları da durdurmuştur. Üretici kararsızlık içerisinde ne yapacağını bilemez bir durumdadır. Tüketici süt ürünleri fiyat artışları ve vurguncuların kar marjı 2008 yılında da artarak devam etmektedir. 2008 yılının ilk 3 ayında halkımızın en çok tükettiği süt ürünü olan beyaz peynirde kar marjının yüzde 67’nin üzerine çıktığı görülmektedir. Bu vurgun tereyağına da sıçramış, yüzde 50’lere ulaşmıştır. Üreticilerimizin sattığı çiğ sütün fiyatı yüzde 15 oranında düşmüşken tüketici fiyatlarındaki bu artışı anlamak mümkün değildir.” Süt üretim maliyetlerinin yüksekliğinden de yakınılan raporda, “Süt üreticileri yem maliyetleri, işçilik, veteriner hizmetleri gibi giderler nedeniyle çok düşük kar marjları ile çalışmak durumunda kalmaktadırlar” görüşü savunuldu. Raporda, şu değerlendirmeler yapıldı: “Dünya süt ürünlerinde yaşanan fiyat yükselmelerine rağmen Türkiye ithalatta hız Sokakta satılan süte dikkat ADANA(Cumhuriyet Bürosu) Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Adana Şube Yöneticisi Ali Kaçar, sokakta satılan süte dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Sokak sütünde kontrollü tüketimi öneren Kaçar, sokakta satılan çiğ sütte mikrobiyal yükün fazla olduğunu belirtti. Türkiye'de kişi başına yıllık süt tüketiminin 56 litre olduğunu söyleyen Kaçar, bu oranın gelişmiş ülkelerde 60 ile 170 litre arasında değiştiğini kaydetti. Üretici örgütlenmesinin süt konusunda da yetersiz olduğuna işaret eden Kaçar, sektörde kayıtdışı üretimin fazla olduğunu ve sokak sütü üretiminin de arttığını bildirdi. Son yıllarda yaygın olarak görülen hayvan hastalıklarının süt sektöründe önemli sorunlara yol açtığını aktaran Kaçar şunları söyledi: “Pastörize ve sterilize sütler kesinlikle katkı maddesi içermemektedir. İşlenmiş sütlerde işleme sırasında kontrollü bir ısıl işlem uygulandığı için besin değer kaybı yok denecek kadar azdır. Ahır hijyenine gerekli özen gösterilmemesinden ve süt üreticilerinin bilinçsizliğinden dolayı, sokakta satılan çiğ sütlerimizdeki mikrobiyal yük diğer gelişmiş ülkelere göre daha fazladır. Çiğ olarak tüketime sunulan sokak sütlerinde soğuk zincir sağlanamadığından, tüketiciye ulaşana kadar geçen taşıma sürecinde toplam bakteri yükleri artmakta bu da ısıl işlemlerle yok edilemeyen toksinlerin oluşumuna neden olmaktadır. Güvenli süt üretimi sütün elde edildiği çiftlikten başlayarak tüketiciye ulaşıncaya kadar ki tüm zincirde hijyenik koşulların yerine getirilmesi ile sağlanır.” kesmemiştir. Ülkemizin en önemli süt ürünleri ithalat kalemini süttozu, tereyağ ve peynirler oluşturmaktadır. 2006 yılında 16 bin ton süttozuna 39 milyon $ ödenirken 2007 yılında yapılan 11 bin ton süttozuna 42 milyon $ para ödenmiştir. Yine 2006 yılında 6 bin ton tereyağına yaklaşık 13 milyon $ ödenirken, 2007 yılında 4 bin tonluk ithalata 11 milyon $ para ödenmiştir. 2006 yılında 4 bin tonluk peynire 15 milyon $ ödenirken, 2007 yılında 3.500 ton ithalata 15 milyon $ ödenmiştir. Kısacası ithalatçılarımız 2007 yılında bir önceki yıla göre daha az mal ithal etmelerine rağmen daha fazla para ödemek zorunda kalmışlardır. Buna rağmen 2006 yılına yakın bir ithalat gerçekleştirmişlerdir.” Raporda ayrıca, hayvan başına desteğe ilave olarak süt teşvik primi desteğinin uygulanması gerektiğine değinilerek, “Yeni hayvancılık desteklerinde süt teşvik primi, suni tohumlama, suni tohumlamadan doğan buzağı, damızlık gebe düve desteği gibi destekler kaldırılmış, hayvan başına desteğe dönülmüştür. Kilo başına verilen süt teşvik priminin kaldırılması, nasılsa hayvan başına destek veriliyor diye bakımda ve verimi artırmada gevşemelere neden olabilecektir” denildi. Türkiye’nin sütte 2013 yılında ciddi bir açıkla karşı karşıya kalabileceğine de dikkat çekilen raporda, şu saptamalarda bulunuldu: “ DPT 9. Kalkınma Planı Hayvancılık Özel İhtisas Komisyon Raporunda yer alan Türkiye’nin 20042013 yılları arası süt üretim ve talep projeksiyonlarına göre; 2004 yılında 10.659 bin ton olan toplam süt talebinin 2013 yılında 15.098 bin tona yükseleceği, buna karşılık 2004 yılında 10.660 bin ton olan süt üretiminin ise 2013 yılında ancak 12.613 bin tona yükseleceği öngörülmektedir. 2004 yılında 1.400 ton olan üretim talep arasındaki farkın ise gittikçe açılarak 2013 yılında yaklaşık 2.5 milyon tona çıkacağı belirtilmektedir. Yani hayvan sayısı korunsa bile üretim talebi karşılayamayacaktır. Ancak , hayvan başına verimler 20042013 yılları arasında artırılırsa ve sığır ve koyun sayısı her yıl yüzde 2 artırılırsa üretim talebi ancak karşılayabilecektir. Sonuç olarak; geçen yıl tüm dünyada yaşanan fiyat artışlarından ülkemizin ders çıkarması gerekmektedir. Artık dünyada ucuz ürün yoktur ve ülke içi üretimin mutlaka artırılması gerekmektedir. Ayrıca yukarıda bahsedilen ülkemizin 2013 yılında yaşaması muhtemel üretim açığını kapatmak ve arz güvencesini sağlamak için; üretimdeki yapısal sorunlar çözümlenmeli, üreticiler tatminkar ölçülerde desteklenmeli, piyasa düzenleri ile fiyat istikrarı sağlanmalı ve üreticiler önünü görebilir ve yatırım kabiliyetlerini geliştirebilir noktaya getirilmelidir.” 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle