22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 48 / 12 Ağustos 2008 nsanın çevresini oluşturan unsurlar hava, su, toprak ve gıdalardır. Bu oluşumlardan her biri insan yaşamının kalitesini belirlediği gibi çeşitli etmenler tarafından da kirlenebilir. Ankara’nın havası ve suyunun kirlendiği gibi. Gıda yalnız temel besin elementlerini değil aynı zamanda siyanogenetik glikozitler (bir çok bitkide), solanin (patatesin yeşil kısımlarında, filizlenmiş veya ışıkta bekletilmiş patateslerde), endüstriyel kirlilikler (arsenik, kadmiyum gibi ağır metaller), biyojenik aminler (balıklarda) ve mikotoksinler (küflenmiş gıdalarda) gibi zehirleyici özellikteki doğal kimyasal maddeleri de içerebilir. Zehirler, uygarlığın doğuşundan beri özellikle krallık dönemlerinde muhalifleri yok etmek veya ölüme mahkum edilmiş tutukluları öldürmek için kullanılmışlardır. Ayrıca avcılık (mızrak uçlarına sürülen kürar gibi) veya ilkel kabilelerdeki dinsel törenler için de kullanılmışlardır. Baldıran, bilinen en eski zehirlerden biridir. M.Ö. 399 yılında ünlü düşünür Sokrates, Atina mahkemesi tarafından ölüme mahkum edildiğinde baldıran içirilerek cezası infaz edilmiştir. Roma’nın 3. imparatoru olan zalim Caligula ile Antik Mısır’ın kraliçesi Kleopatra’nın kurbanlarını zehirli gıdalar yedirerek ya da zehirli çiçek demeti vererek yok ettiği bilinmektedir. Orta Çağlarda politik görüş farklılığında karşı tarafı bertaraf etmenin en popüler şekli olarak da yine zehirler karşımıza çıkar. Rönesans döneminde İtalyan Borgia ailesinin gıdalara, mum fitillerine veya kitap sayfalarına arsenik bulaştırarak cinayet işleyen en sofistik katiller olduğundan şüphelenilmiş, ancak bu bilgi henüz tarihçiler tarafından doğrulanamamıştır. Tarih kaynakları Fransa kralı IV. Henry’nin zehirlenmekten korktuğu için kendisi pişirmek kaydıyla yalnız yumurta yediğini ve yine Seine nehrinden kendi doldurduğu suyu içtiğini bildirmektedir. Yazının giriş bölümünde de anlatıldığı gibi zehirler geçmişte sadece kasıtlı olarak veya kazara alınıyordu. Ancak insanoğlu kıvrak beyni ve becerikli elleri ile dünyayı şekillendirmeye çalışırken aslında çevresini de değiştirdiğinin farkına varamamıştı. Kendi elleriyle değiştirdiği şeylerin gelip kendisini de tehdit edeceğini hiç hesaba katmamıştı. Bilim ve teknolojideki ilerlemeler kuşkusuz insanların refahına yönelik olumlu gelişmelerdi. Ama çevremizdeki doğal kaynakları bilinçsizce sömürmenin karşılığı elbette vardı. Göçmen kuşların toplanma alanları olan ormanları ve su havzalarını işgal eden insanoğlu, kuş gribi ortaya çıkınca bedelini yine onlara ödetti. Hastalık çıkan bölgedeki bütün kanatlı hayvanlar ölüme mahkum edilerek infaz edildiler. Yetmedi meraları tahrip etti. Yetmedi suları kirletti. Yetmedi havayı kirletti. Bütün bunların gerekçesi belliydi: İnsan refahı. Ama insanın kendi yarattığı çevrede işler iyi gitmiyordu. Yüzyıllardır birlikte İ Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi yaşadığı kenelerin ortamını bozunca da suçluyu buldu: Küresel ısınma. İnsanoğlunu durdurmak olanaksızdı. Düşman keneler olunca bu sefer onları yok etmeye başladı. Sadece bu yıl hayvanların üstündeki keneleri yok etmek için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 500 ton zehir pardon ilaç aldı. Özel bahçeleri olanlar veya kendi özel korunması için ilaç alanlar bu rakama dâhil değil. Keneler aracılığıyla taşınan hastalıkların saldığı korku insanları öyle bir paniğe sürükledi ki dağlara taşlara zehir saçıldı. Deneyimlerimiz bize hiçbir canlı türünün diğer bir türü yok edemediğini göstermiştir. Etrafa saçılan bu zehirler dönüp yine bizi vuracak. Yıllarca önce sıtma hastalığının taşıyıcısı olan sivrisinekleri yok etmek için kullanılan DDT gibi zehirlerin gıda zincirine girerek insanlardaki kanser oranını arttırdığı nasıl ki biliniyorsa günümüzde kullanılan ilaçların gelecekte nasıl etki yapacağı da az çok tahmin edilebilir. Bu gün artık DDT ve benzeri Doğal denge bir defa bozuldu mu arkası gelir! yansıyan zehirler bir defada zararlı etki yapmayacak düzeylerde olmasa bile düşük düzeylerde alındıklarında vücutta birikerek gelişim bozukluğu, kanser gibi zehirlenmelere neden olmaktadır. Bitkilerden veya hayvanlardan elde edilen gıdaların bilinçsizce etrafa saçılan zehirlerden etkilenmemesi mümkün değildir. Bahçelerde bilinçsizce yapılan kene mücadelesi sadece keneyi değil, aynı zamanda yararlı pek çok böceği de etkilemektedir. Örneğin arıların yok edilmesi, döllenmesi için bunlara ihtiyaç duyan bitkilerdeki verimi düşürmekte, ayrıca kene yumurtasını toplayan karıncaların da yok olmasına neden olmaktadır. Doğal denge bir defa bozuldu bunun arkası mutlaka gelir. Yine Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre 10 yıldan daha uzun süreden beri her yıl tüm dünyada aşırı doz böcek ilacından yaklaşık 3 milyon kişi zehirlenmekte ve bundan dolayı ölüm sayısı da 220.000 civarında olmaktadır. Vakalar ise daha çok bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Bu ilaçların neden olduğu kanser vakalarının sayısı ise tam olarak bilinmemektedir. Ancak deney hayvanlarında yapılan çalışmalardan böcek öldürücü ilaçların yaklaşık 100 çeşidinin kansere neden olduğu ve bu ilaçların ilaç haline getirilirken kullanılan yardımcı maddelerinin bile benzeri bir tehlikeyi taşıdığı belirtilmektedir. O nedenle bu ilaçlar kullanılırken dikkatli olmalı ve gereksiz yere kullanılmamalıdır. Gıdalara yansıyan zehirler elbetteki sadece böcek öldürücü ilaçlardan kaynaklanmamaktadır. Verim artırmak için hayvanlara uygulanan hormon, antibiyotik gibi ilaçların da hayvansal ürünlere yansıdığı, bu tür kalıntılı ürünleri yiyen insanlarda alerjik tepkimelerden tutun da her türlü hastalığa neden olduğu artık tüm dünyanın kabul ettiği gerçeklerden biridir. Fransa Kralı IV. Henry bu gün yaşasaydı kendi elleriyle kırıp yediği yumurtada ve kendi elleriyle su doldurduğu nehirde zehir olabileceğini düşünse herhalde açlıktan ve susuzluktan ölürdü. İşin özü bu iktidarın artık ne gıda güvenliğini ne de toplum refahını sağlayamayacağı gün gibi ortadadır. Koruyucu sağlık hizmetleri iflas etti. Suyu bile korkarak içmeye başladık. Gıda krizi gittikçe büyüyor. İşsizlik almış başını gitmiş. Üstüne üstlük bir taraftan keneler bir taraftan gıdalardaki zehirler derken Allah’a emanet yaşamaya başladık. ilaçlar kansere neden olduklarından neredeyse tüm dünyada kullanımları yasaktır. Böylece 1940’lı yıllarda sıtmadan korunmak için tek kurtarıcı olarak görülen DDT tarihin karanlık sayfalarına terk edildi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gelişmiş ülkelerde bir insanın bağırsaklarından yılda 300 ile 1000 kg arasında gıda maddesi geçmektedir. Gıdalara 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle