Katalog

Dünya Su Günü kutlandı… A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Yerel Yönetim Araştırma Yardım ve Eğitim Derneği (YAYED), Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜSKOOPBİR) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından Dünya Su Günü nedeniyle, 20 Mart’ta "Dünya’da ve Türkiye’de Su: Gündemi ve Geleceği Yönetmek" konulu bir sempozyum gerçekleştirildi. TOBB Salonu’nda yapılan sempozyumun açılışında konuşan TÜSKOOPBİR Genel Başkanı Halis Uysal, su sorununu çözmek için Milli Su Konseyi’nin kurulması gerektiğini belirtti. UYSAL, "Ekonomik sorunlar çözülebilir, siyasi istikrarsızlık giderilebilir ama duyarsız kalınan çevre bizim sonumuzu hazırlar" diye konuştu. ZMO Başkanı Dr. Gökhan Günaydın, son 1520 yılın en derin kuraklığını yaşayan Türkiye’de, buğdaydaki arz açığının 2 milyon tona ulaştığını kaydetti. Ancak bu açığın doğru yönetilememesi sonucu, buğday fiyatlarındaki artışın un fiyatlarına yansıdığını ve ekmek zamlarının gündeme geldiğini anlatan Günaydın, şu görüşleri dile getirdi: "Sulama yatırımlarını yapabilmiş olsaydık bugün kuraklıktan bu derece ciddi söz eder miydik? Hızla artan nüfusumuzu doyurmak için daha çok üretmemiz lazım. Ama mısır hariç bitkisel üretimin tüm alanlarında gerileme yaşanıyor. Tarım alanlarımız, topraklarımız işgal edilirse, amacı dışında kullanılırsa, betonlaştırılırsa Türkiye’nin tarımsal geleceği iyi olmaz. Gübrede ve tohumda dışa bağımlı hale geldik. Bu şekilde çiftçinin hayatını nasıl kolaylaştıracağız? 2 milyar hektar Mustafa GAZALCI Eski Denizli Milletvekili alanımız hiç ekilmiyor. Tarımda kar eden kuruluşları teker teker kapatarak, bunları yabancılara vermek marifet mi? Bu tablo hiç parlak bir tablo değil." Günaydın, sulama yatırımlarına önem verilerek, yılda 450 bin hektar alana su götürülmesi gerektiğini belirtti. Damla Sulama Projelerinin mutlaka uzman ziraat mühendisleri tarafından yapılması gerektiğini anlatan Günaydın, ZMO’nun Türkiye’nin dört bir yanında tarımsal yayım ve danışmanlık eğitimi de vereceğini bildirdi. Günaydın, "Kendi coğrafyamızda oldukça zengin su kaynaklarına sahibiz. Toprağımıza, suyumuza sahip çıkmalıyız. Yoksa başkaları bunları almak için bekliyor…" dedi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürü Mehmet Taşan, bakanlık çalışmaları hakkında bilgi verirken, son 2 yılda 2 bin 337 damla sulama projesine, 66 milyon YTL ’lik hibe yardımı yaptıklarını söyledi. DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit, suyun özelleştirilmesine yönelik girişimleri eleştirerek, toprağa ve suya sahip çıkılması gerektiğini kaydetti. CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş, önümüzdeki yüzyılda belki de su savaşları yapılacağını belirterek, Türkiye’nin su yönetimi planlamasını acilen gerçekleştirmesi gerektiğini söyledi. Yer altı ve yer üstü kaynakların halk yararına kullanılmadığını vurgulayan ATEŞ, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Kızılırmak’tan su getirme projesini eleştirdi. Sempoyum kapsamında tarım sektörüne yaptıkları katkılar nedeniyle TRT Bu Toprağın Sesi Programı yapımcısı Selim Peksarı, Ege TV Ege Finans Programı’ndan Özgür Hancıoğlu, Dünya Gazetesi Köşe Yazarı Ali Ekber Yıldırım ve YAYED Başkanı Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’e teşekkür plaketi verildi. Daha sonra Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nden Doç. Dr. Ergin Duygu tarafından "Küresel Isınma Gerçeğiyle Yüzleşmek…" konulu bir özel sunum yapıldı. Sempozyum, "Tarımsal Sulamada Kamu Yönetimi İşlevleri" başlıklı Panel ile devam etti. Ali Ekber Yıldırım’ın yönettiği panele konuşmacı olarak, TKB Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü’nden Seyfi Cantürk, T.C. Ziraat Bankası’ndan Cengiz Uyanık, Denizbank Orta Anadolu Bölge Müdürü Burak Bozkaya, DSİ Genel Müdürlüğü YAS Şube Müdürü Ahmet Sargın ve TEDAŞ Müesseseler Tahakkuk Tahsilat Daire Başkanı Muhammet Maden katıldı. "Dünyada ve Türkiye’de Suyun Yönetimi" başlıklı ikinci panel ise Prof. Dr. Birgül Ayman Güler’in yönetiminde gerçekleştirildi. Panelde konuşmacı olarak USİAD Danışmanı Dursun Yıldız, YAYEDSUAR’dan Serhat Salihoğlu ve TÜSKOOPBİR Danışmanı Dr. Nüvit Soylu yer aldı. Prof. Dr. Osman Yıldırım’ın "Tarımsal Sulamada Etkinlik" konulu sunumunun ardından Sempozyum sona erdi. TEKEL’i, Vatan’ı sattılar 100'lük pazarı yavaş yavaş yitirme… Türk tütününü, sigarasını koruyan vergi yasalarının bir bir değiştirilmesi. AKP'nin 'tütün kotasını, yasasını kaldıracağım' diye seçmene söz verip sözünü tutmaması. Tam tersine "babalar gibi satma" anlayışı… TBMM'de tütün ve Tekel üzerine verdiğimiz onlarca soru, araştırma önergeleri, geçiştirilen yanıtlar… Cumhuriyet Gazetesinde, çeşitli dergilerde yazdığımız yazılar… Kahvelerde, parti toplantılarında yapılan sayısız konuşmalar. Tekel'in içki bölümünün yok fiyatına satılması, üç yıl sonra yüzde 90'ının Amerikalı bir firmaya üç kat fiyatla satılması. Tütün ve sigarada oynanan emperyalist oyunları 2005'te Güldikeni Yayınlarından çıkan "Küresel Kuşatmada Tütün sarmalı" adlı kitapta anlatmaya çalıştık... 2006 yılında Türk tütünü işleyen kapasitesinin çok altında çalıştırılıp yine de kazanç sağlayan Malatya ve Adana Sigara Fabrikaları'nın kapatılma kararına direnen insanlar... Bir heyetle bu direnen işçileri yerinde ziyaret, onlarla çadırda birlikte olma, yürüme… CHP tütün ve sigara komisyonu ile tütün üreticilerini ve sigara fabrikalarını dolaşma… Ve daha binlerce görüntü bir film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. Sonunda film kopuyor. Tekel yabancılara satılıyor. Türkiye'nin her yerindeki Tekel işçileri bağırıyor; “Tekel Vatandır, Vatan Satılmaz." 'Satanı biz de satarız.' Ama 'yüreklerin duvarları sağır.' Toz duman içinde işçilerin sesi yeterince duyulmuyor. Başbakanın ciğerden türban çığlığı Tekel işçilerini bastırıyor. Basının büyük çoğunluğu da tütünle, Tekelle ilgilenmiyor. Ülkede gündem hemen her gün değişiyor. Bu toz duman içinde Tekel yabancılara satılıyor. Altın yumurtlayan tavuk kesiliyor. Nereden nereye? Cumhuriyetle Rejiden ulusal Tekel'e gelmiştik. Bugün küresel emperyalizme yeniden teslim oluyoruz. Kaybeden kim, ne? Tütüncülüğümüz. Tütün üreticisi. Sigara tüketicisi. Sigara sanayisi. Devlet hazinesi. İnsanların sağlığı,cebi. Özetle Türkiye, Türk insanı. Son anda Danıştay sevindirici bir karar verir mi? Yeniden bir umut, bir ışık yanar mı? Neden olmasın? "Tekel vatandır, vatan satılmaz." Ama Tekel "Vatan" satılıyor… "Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük / Kimimiz nutuk söyledik." Nutuk söyleyenler, Tekeli, tütün üreticisini, tütün işçisini, sigara tüketicisini, tütün dikilen kıraç toprakları, devlet hazinesine giren gelirleri, bebelerin ekmeğini, aşını, umudunu sattılar. rhan Veli o ünlü, kısacık 'Vatan İçin' şiirinde her şeyi anlatmış: "Neler yapmadık şu vatan için/ Kimimiz öldük/Kimimiz nutuk söyledik." "Bu cennet bu cehennem vatanda" unutamadığım acı şeyler yaşayınca bu dizeler gelir aklıma. 22 Şubat 2008 tarihinde Tekel'in British American Tobacco'ya (BAT) 1 milyar 720 milyon dolara satılma kararından beri o dizeler gitmiyor aklımdan. Kimi zaman olayın büyüklüğü karşısında sözün, yazının bittiği duygusuna kapılıyorum. Bin bir resmiyle çocukluğum geliyor gözümün önüne. Tütün tarlaları. Alaca karanlıkta tatlı uykudan kalkıp tütün kırmaya gidenler… Çardak altlarında bir bir tütün dizen insanlar. Radyoda türküler... Tütün dolu motor sesleri... Tütünlerin kurutulup balyalanması… Evlere girince tanıdık tütün kokusu… Kahvelerde tütün fiyatı üzerine yapılan ardı arkası kesilmeyen söyleşiler... Sonra 1970 yıllarda, "yabancı sigara kaçakçılığını önleme" gerekçesiyle ülkeye sokulan yabancı sigaralar. Demirel, Özal dönemleri. Yabancı tütüne izin veren kararnameler. Tekel'in yabancı sigaraları yurt çapında dağıtması. Yapımı bir türlü bitirilmeyen Tekel sigara fabrikaları… Çiller döneminde tütünün niteliğine, arazinin durumuna bakılmadan konan tütün kotası. Ortak hükümette bu yanlış kararlara direnmesi gerekenlere bile olayın önemini anlatamama... 2000'li yıllarda ekonomik bunalımlar gerekçe gösterilerek çıkarılan tütün yasası... Elimizdeki yüzde O 31