01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: ‘Yoksulluk ve işsizlik en büyük açmaz’ NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin son bir yılda "çok ciddi olarak siyasallaştığını" belirterek, "İnsanlarımızın içine düştüğü yoksulluk ve işsizlik önümüzdeki en büyük açmazdır" dedi. Hisarcıklıoğlu "Bütün ekonomik destekleri insanların yaşadıkları yerleri daha yaşanabilir alanlar haline getirmeleri için kullanmak zorundayız. Sosyal sorunların ekonomik zemin üzerindeki problemlerini çözmeden, ne güvenlik, ne de göç sorununu çözebiliriz" diye konuştu. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin "tarımsal üretimden vazgeçmesi mümkün olmayan bir ülke" olduğunu ifade ederek şunları söyledi: "Sanayileşmek için temel kural tarımı gözardı etmek olmamalıdır. Tarımsal üretim olmadan insanlığın devamı mümkün değil. Tarım ve sanayi birbirinin katili değil, bilakis dostu ve tamamlayıcısı olarak algılanmalı. Tarımsal A “ Bütün ekonomik destekleri insanların yaşadıkları yerleri daha yaşanabilir alanlar haline getirmeleri için kullanmak zorundayız. Sosyal sorunların ekonomik zemin üzerindeki problemlerini çözmeden, ne güvenlik, ne de göç sorununu çözebiliriz ” arazilerimizi iyi değerlendirmeliyiz.Tarımsal arazilerin daha da küçülmesine müsaade etmemeliyiz." Buna karşın sanayi bölgelerinin gelişmişlik çalışmalarında tarımın öne çıkmaması gerektiğini belirten Hisarcıklıoğlu, hayvancılıkla ilgili de "Et Balık Kurumu’nun yeniden devlet eliyle canlandırılması, özelleştirmeye bu kadar önem veren bir hükümetin eli ile gerçekleşince doğrusu şaşırdık. Devlet artık, kibrit satamayacağı gibi, celeplik de yapmamalı" diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, Cumhuriyet TarımGıdaHayvancılık ekinin sorularını yanıtladı… Hükümet’in tarım politikası nedir? Bu politikasını ne ölçüde uyguluyor? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Hükümetlerin geçmişte yaptıkları popülist tarım politikası yüzünden, gerçekten de Türk tarımı ciddi bir gelişme sağlayamadı. Çünkü halkımızın büyük çoğunluğu ya köyde oturuyordu ya da köyle birinci derecede ilişkiliydi. Bu nedenle geniş halk kitlelerinin desteğini kazanmak isteyen siyasi partiler politikalarını köyköylütarımsal üretim üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak bir çok konuda olduğu gibi tarımsal üretim alanında da gördük ki, popülist politikalar sonunda büyük yıkımlara ve içinden çıkılması zor sonuçlara neden oluyor. Bugünü değerlendirmek için bu tarihsel süreç tespitini iyi yapmak zorundayız. Günümüze gelince; 2001 yılında yaşadığımız büyük krizde en çok zarar görenlerin başında çiftçiler, köyde yaşayanlar geliyordu. O dönemde, Dünya Bankası desteği ile DGD ( Doğrudan Gelir Desteği ) adı altında bir anlamda sosyal içerikli mali destek sağlandı. Gerçektende çok zorlu bir dönemdi. İş dünyasında da büyük yıkımların olduğunu biliyoruz. O dönemde bir sosyal destek ve çiftçilerin kayıt altına alınması için önemli bir araç olan DGD için, daha sonra ise gerçek üretime destek verilmek üzere bir planlama yapıldı. Şimdi uygulanmaya çalışılan budur. Bu hem çiftçilerin kayıt altına girmesi hem de bazı üretim planlamalarının yapılması için önemsediğimiz bir sonuç. Biz iş dünyası olarak adil bir çözüm olmasını ve her şeyin kayıt altına girmesini istiyoruz. Bu Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin tarımsal üretimden vazgeçmesi mümkün olmayan bir ülke olduğunu söyledi. bakımdan bu yapıyı önemsiyoruz. Ancak, Türkiye’nin bir üretim envanteri ve üretim planlaması ne yazık ki hala yok. Bu büyük kayıplara ve israfa neden oluyor. Bu konuda tarımsal desteklerin ciddi bir yönlendirme aracı olarak kullanılması gerekir. Çünkü ülkemiz her ne kadar sanayileşmede önemli adımlar atsa da tarımsal üretimden vazgeçmesi mümkün olmayan bir ülke. Hem bölgedeki hem de AB ülkeleri arasındaki konumumuz bu hususta dikkatli olmamızı gerektiriyor. Bu arada doğuda tarımsal üretime destek önemli. Özellikle son günlerde açıkladığı destekler düşünülürse, bu konuda hükümetin yenilikler getirme çabasında olduğu söylenebilir. Bu noktada mesela sulama konusuna değinmek gerek.. Barajlar sayesinde sulamada önemli bir aşamaya gelindi. Daha az harcamayla suların üretim alanlarına ulaştırılması halen gerekiyor. Ancak bu sağlansa da sorun bitmiyor. Aynı zamanda su kullanma kültürü zayıf bir çiftçi gurubu ile karşı karşıyayız. Bu nedenle daha önce sulanan yerlerde büyük tuzlanmalara sebebiyet veren durumlarla karşılaşıyoruz. Su gelmeden önce bilgiyi götürmeliyiz.Yoksa bütün emek ve masraflar boşa gidiyor. Hükümetin tarımdaki teknoloji ve diğer gelişmelerin yanı sıra bilgi ve eğitime çok ciddi katkı vermesi gerekiyor. Özellikle kadın çiftçilerin eğitimini çok önemsemeliler. Dünya genelinde tarımdaki gelişmelere bağlı olarak Hükümet’in tarım politikasını nasıl buluyorsunuz? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Dünyadaki tarımsal gelişmeleri, farklı bölgesel değerlendirmelere tabi tutmak gerekir. Bugün Asya’da, Afrika’da, Avrupa’da, Avusturalya’da tarımı aynı çerçevede ve aynı bakış açısıyla değerlendiremeyiz. Bu yüzden bir karşılaştırma yapmak doğru olmayabilir. Mesela ABD tarımından bahsederken farklı hususlara değinmek durumundayız: büyük üretim alanları ve ekonomik üretim, ayrıca ciddi destekler... AB ülkelerinde de öyle, destek büyük oranda ön plana çıkıyor. Çünkü sanayilerinin ürettikleri ile beslenemiyorlar. Ama tarımsal desteklerin büyümesi için sanayinin gelişmesi ve ekonomik kazanımların artması gerekiyor, yoksa nasıl destek verecekler? Toprak kalitesi olarak ciddi üstünlüğümüz var, ayrıca mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ve sulamanın barajlar üzerinden tamamlanması ile çok ciddi gelişmeler sağlayabiliriz. Bunları düşündüğümüzde durumumuz iyi. Hükümetin de bu konularda değerlendirmeler yaptığını ve desteklemelerde ve yatırımda bunları önemsediğini biliyoruz. Bu durumun dahada gelişmesini bekliyoruz. Seçimlerden bu yana 7 aydan fazla bir süre geçti. Hükümet tarımda neler vaad etmişti, ne kadarını gerçekleştirdi? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Türkiye geçtiğimiz bir yıl içerisinde çok ciddi olarak siyasallaştı, günlük hayatımız siyasallaştı. Bu yüzden hiç bir konuda ciddi atılımlar yapamıyoruz.Türkiye ekonomiyi kendine eksen yapmalı, zenginlik ve gelişim ancak bizi huzurlu ve mutlu bir hayata kavuşturabilir. İnsanlarımızın içine düştüğü yoksulluk ve işsizlik önümüzdeki en büyük açmazdır.Yoksulluğun büyümesi ve işsizliğin artması gelecekteki bütün kazanımlarımızı kaybettirebilir. Artık siyaseti geri plana atmalı ve ekonomik gerçekler öne çıkartmalıyız. Hayvancılık alanında özellikle doğu ve güneydoğu illerinin kalkındırılması için Hükümet Et ve Balık Kurumu’nu özelleştirme programından çıkararak yeniden faal hale getirmişti. Ancak uygulanan hayvancılık projesi bir sonuç vermedi. Hükümet’in hayvancılık politikasını nasıl buluyorsunuz? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Et Balık Kurumu’nun yeniden devlet eliyle canlandırılması, özelleştirmeye bu kadar önem veren bir hükümetin eli ile gerçekleşince doğrusu şaşırdık. Devlet artık, kibrit satamayacağı gibi, celeplik de yapmamalı. Devlet çatısı altında nasıl bir mantıkla ve işletme sistemi ile kıyma, bonfile satabiliriz? Bu doğru değil. Eğer hayvancılıkta önemsediğimiz bölgelerde bir gelişme sağlamak istiyorsak, konuyu farklı desteklerle sağlamalıyız. Öncelikle bölgede hayvan ıslahına önem vermeli. Devlet gerçek anlamda bölgede bir hayvancılık sektörü oluşturmak istiyorsa kesinlikle çok ciddi bir çalışma ile hayvan ıslahını sağlamalı. Bunu sağlamadan değil Et Balık Kurumu kurmak, bütün hayvanları devlet garantisi ile satın alsa bile hiç bir gelişme sağlanamaz. Bir İsveç keçisi kadar süt veren ve bir koyun kadar eti olan büyükbaş hayvanı devlet alsa ne olur, kasap alsa ne olur? Milyonlarca hayvanın çok müsait ortamda pazara sunulmasını sağlayacak bir zemini oluşturamazsanız, palyatif çözümlerle hiç bir sonuca gidemeyiz. Hayvancılık konusunda bölgede yapılacak en önemli alt yapı çalışmalarından birisi de meraların zenginleştirilip kullanılır hale getirilmesi. Bütün bunlardan sonra Pazar sorununun olup olmamasına bakmak gerekir.Kaliteli ve düşük maliyetli hayvancılığı geliştirirseniz, Pazar zaten kendiliğinden doğar.Burada bir şeye daha dikkat çekmek istiyorum; bölgede kadınlar özellikle hayvancılıkta çok önemli. Kesinlikel kadınlara yönelik tarımsal üretim eğitimlerini ciddiye almalıyız. Gerekirse devlet kadın veterinerler vasıtasıyla özel bir çalışma planı çıkartmalı ve bölgedeki kadın çiftçiler eğitilmeli. Bu üretimin şeklini ve sonucunu yüzde yüz değiştirecek bir çalışma olur. Hükümet’in güneydoğu sorunun çözümü sürecinde tarım politikalarını ne ölçüde etkili kullanmıştır? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Şu anda hükümetin açıkladığı yeni bir plan var. Bu planı dikkatle izlemek ve ona göre bir değerlendirme yapmak gerekir. Hükümetin bu planı önemsediğini görüyoruz, bölgeyi de önemsiyorlar. Kararları ve uygulamalarını görmeden değerlendirmek doğru olmaz. Hükümet, az gelişmiş bölgelerin kalkınmasında tarım sektöründen faydalanmakta mıdır? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Sanayi bölgelerinin gelişmişlik çalışmalarında tarımın öne çıkmaması gerekir.Ya da sanayiye yönelik bir tarımsal gelişme olmalıdır. Sanayi bölgelerinde yatırımların yine aynı çerçevede devamı sağlanmalı. Az gelişmiş bölge dediğimiz de ciddi ve farklı bir değerlendirme yapmalıyız. Arazi durumu, eğitim durumu, bilgi ve tecrübe durumu ; bütün bunlar yapılacak yeni çalışmalar için önemlidir. Öncelikle yatırım yapılacak bölgenin bir envanterini çıkartmalı.Yani hayvancılık tecrübesi olan bir bölgede tahıl üretimi desteklenmemeli, tahıl üretimi tecrübesi olan bir bölgede hayvancılık desteklenmemeli. Rasyonel destekleme ve fayda mantığı ile hareket etmeliyiz. Bir de tarımsal gelişime açtığımız bölgelerde sanayi yatırımlarını da bu üretimleri hesaba katarak yapmalıyız. Hem tarımsal arazinin hırpalanmaması ve amaç dışı kullanılmaması hem de hammadde üretimi ile sanayi üretiminin aynı bantta gelişimini sağlamalıyız. Eğer bunu sağlayamazsak büyük bir kaynak israfına neden oluruz. Yapılması gereken budur. Göçe bağlı altyapı ve güvenlik gibi sorunların ortaya çıkmasında geçmişte uygulamış tarım politikalarının rolü nedir? Ne olmalıdır? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Klasik tarımsal üretim, çağımızda ciddi ekonomik sorunlara sahiptir. Araziler çok parçalanmış ve küçülmüş, 30 sene önce bir ailenin geçimini sağlayan arazi bir kaç parçaya bölündüğü için artık hiç kimsenin ihtiyacını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu elbette ailenin yetişkin üyeleri için aileyi yeni çözümler aramaya sürüklemiştir. Bu süreçte tarımsal anlamda çok ciddi tedbirler alınmamış ve sanayileşme sanki tek ve mutlak gelişim aracı gibi algılanmıştır.Oysa bunun böyle olmadığı aşikardır. Sanayileşmek için temel kural tarımı göz ardı etmek olmamalıdır. Bilakis tarımsal üretimi daha ekonomik ve ticari bir hale getirmek olmalıydı. Tarımsal üretim olmadan insanlığın devamı mümkün değil. Tarım ve sanayi birbirinin katili değil, bilakis dostu ve tamamlayıcısı olarak algılanmalı. Biz ne tarımsal üretimden ne de sanayiden vazgeçebiliriz. Ancak bu süreçte tarımsal gelişim için gerekli olan arazilerin parçalanmamasını sağlamak ve geçimlik değil, ekonomik üretime dayalı çiftlik yapısını geliştirmeliydik. Bunu başaramadık, bu yüzden de göçler ve güvenlik sorunları büyük bir hızla büyüdü. Şimdi yapmamız gereken, insanların yaşadıkları yerleri daha yaşanabilir alanlar haline getirmeleri için destek vermek, bütün ekonomik destekleri de bu çerçevede kullanmak zorundayız. Sosyal sorunların ekonomik zemin üzerindeki problemlerini çözmeden, ne güvenlik ne de göç sorununu çözebiliriz. Türkiye, yeni dünyada kendisine yakışan yeri alacaksa, bu ciddi reformlarla olabilir. Hedefimiz bu olmalı. Tarım arazileri başka alanlara tahsis edilebilmeli midir? RİFAT HİSARCIKLIOĞLU : Bu konuyu iki bölümde değerlendirmek gerekir. Birincisi her ne kadar adı tarım arazisi olsa da tarımsal alan olmaktan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu. çıkmış, sanayileşmiş ve tarımsal anlamda geri kazanımı mümkün olmayan araziler ve hala tarımsal üretim yapılan araziler. Birincileri için teknik anlamda yapılacak bir şey yok. Ama tarımsal arazilerimizi iyi değerlendirmeliyiz.Tarımsal arazilerin daha da küçülmesine müsaade etmemeliyiz. Dünyada bu anlamda çok ciddi çalışmalar var, biz de bu örneklerden yararlanabiliriz. Çiftçilik yapacak insanlara, ticari bir çiftçilik yapmalarını sağlayacak ortamları oluşturmak zorundayız, destekleri de bu anlamda yönlendirmeler için kullanmalıyız. Eğer eski düzene devam edeceksek, hiç bir sorun çözüm bulamayacağı gibi daha da derinleşecek ve içinden çıkılmaz hale gelecektir. Tarımdaki kayıplar geri dönüşü zor kayıplardır.Kısa süreli planlar bize çok değerli kıymetlerimizi kaybettiriyor ve geri dönüşü olmayan bir yola sokuyor.Bundan vazgeçmeliyiz. “ Eğer hayvancılıkta önemsediğimiz bölgelerde bir gelişme sağlamak istiyorsak, konuyu farklı desteklerle sağlamalıyız. Öncelikle bölgede hayvan ıslahına önem vermeli. Devlet gerçek anlamda bölgede bir hayvancılık sektörü oluşturmak istiyorsa kesinlikle çok ciddi bir çalışma ile hayvan ıslahını sağlamalı. ” 17 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle