Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ekin Çiçek'in sahibi Hüdayi Sarıgül: “Çiçeği sevmeyen insanı sevemez” Sarıgül, küçük bir işletme olarak açarak başladığı çiçekçiliği uluslararası bir düzeye çıkarmanın haklı gururunu yaşıyor. "Çiçeği sevmeyen insanı sevemez" ilkesiyle hareket eden Sarıgül, "Çiçekçilik sektörü darboğaza girse de, ayakta kalmak için zorlansak da, gönül işi olan çiçekçiliğe hak ettiği değeri vermeye çalışıyoruz" diyor... Uzun süre çiçekçilerde çalıştıktan sonra, 20 yıl önce küçücük bir işyeri açarak mesleğe başlayan Sarıgül, yaklaşık 200 çiçekçi bulunan Adana'da bunların durumunun çok da iyi olmadığını söyledi. Çiçekçiliğin gönül işi olduğunu, çiçek kültürünün ülkemizde tam anlamıyla oluşmadığını belirten Sarıgül, "Çiçeği sadece belirli kesimler kullanıyor. Değer yargıları ve gelenekgöreneklerin hızla yozlaştığı günümüzde çiçeğe talep gösterilmiyor. Çiçekçilik sektörü bu durumdan oldukça olumsuz etkileniyor" diye konuştu. İşyerinde sorularımızı yanıtlayan Sarıgül, çiçeğe olan sevgi ve saygısını, Adnan Yücel'in, "Bir badem çiçeği sürsem şimdi namluya / Beynime sıksam/ Ölümüm bahar olsa/ nasıl anlaşılsam" dizelerini okuyarak anlatıyor. Çiçekçilik sektörünün darboğazda olduğunu açıklayan Sarıgül şöyle devam ediyor: "Çiçekçilerin işleri oldukça zor. Birileri artık çiçekçilerin ekmek yemesini istemiyor olmalı. Çiçek isteyenler, çiçek gönderilmesi gerekilenler artık vakıflara, derneklere yönlendiriliyor. Çiçek yerine, vakıf ve derneklerin tabelaları gönderiliyor. Davetiyeye, ilana, 'Çiçek gönderilmemesi rica olunur' diye yazıyorlar. Bu bizim işlerimizi bitme noktasına getirdi." Çiçekçiliğin çok özel bir meslek olduğunu, "Çünkü çiçekler hayatın anlam yükünü taşır. Hayata başka bir değer katar" diyerek irdeleyen Sarıgül, böylesine önem verdiği çiçekçiliğin Türkiye'de hak etmediği bir yerde bulunduğunu ifade etti. Sarıgül, "Çiçek kültürünün zayıf olmasına çiçek sever olarak üzüldüğüm gibi, işlerimiz açısından da durum kaygı ve üzüntü verici" şeklinde konuştu. Adana'dan Türkiye'nin her noktasına, hatta dünyanın öbür ucuna dek çiçek servisi yaptıklarını aktaran Sarıgül, "Kesme türünde gül ve karanfil, saksı türünde fikus ve difanbahya gibi, yapay çiçek türlerinden zengin çeşitlerimizi Adana'ya, buradan Türkiye'ye hatta tüm dünyaya ulaştırma imkanına sahibiz. İstenilen her yere çiçek gönderiyoruz" dedi. A DANA Başta Çukurova'ya özgüleri olmak üzere Adana'dan Türkiye ve dünyanın her yerine çiçek servisi yapılabiliyor. Çukurova'nın eşsiz çiçek türleri dünyanın diğer bir ucunda tazeliğini yitirmeden tüketicilere ulaştırılabiliyor. Bunu gerçekleştiren Ekin Çiçek'in sahibi Hüdayi Tütün üreticisinin haklarını kim savunacak? Prof. Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi atırlayacaksınız, özelleştirmeler Türkiye’de başlarken yapılan propaganda hisse senetlerinin halka satılacağı, devletin sırtına yük olduğu söylenen kar etmeyen işletmelerin verimli hale getirileceği idi. Bu propaganda, yapılan kol, bacak kesme operasyonunda narkoz olarak kullanıldı. Bazıları bu tuzağa düştüler ve hala düşüyorlar. Oysa yapılan nedir? Ülkenin en karlı kuruluşlarının blok satış yöntemi ile yağmalanması. Değil Türkiye’de, dünya’da da başarılı, daha doğru söylersek toplumun çoğunluğu için yararlı bir özelleştirme örneği yok. Şüphesiz özelleştirmeler bazı kesimleri ve ulusötesi şirketleri anormal zengin yapmıştır. Bu kesimler kendi çıkarlarını toplumun çıkarıymış gibi göstermede çok başarılı olmaktalar. Burada hemen uyaralım ki kamu işletmelerinin yönetimini eleştirilemez ve mükemmel buluyor değiliz. Bu anlamda eskiye dönüş özlemi içimizde yok. Eskiden de güçlü çevreler kamu işletmelerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanabilmişlerdi. Yapılması gereken çalışanların, çiftçilerin, toplumun bilinçli kesimlerinin örneğin mühendis odalarının da yönetime katıldığı başarılı kamu işletmeciliği yöntemleri geliştirmektir. Ancak şimdi önce yağmayı durdurmaya çalışmak gerekli. Prof. Dr. Oğuz Oyan bir makalesinde şunları H yazıyor: "22 yıllık özelleştirme toplamı brüt 30 milyar dolar getiriyor; buna karşılık sadece 2008 bütçesinden ödenecek iç ve dış borç faizleri toplamı 48 milyar dolar (56 milyar YTL)" Kısacası özelleştirme hiçbir soruna çözüm olmuyor. Haftalardır Tekel konusunu izliyoruz. Çiftçinin haklarını savunmakla görevli olan Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin (TZOB) Tekel konusundaki tavrına anlam veremiyoruz. Bu kuruluşun dergilerinde ve toplantılarda sunduğu raporlardan anlıyoruz ki Tekel özelleştirmesine karşı değillerdir. Sadece yaprak tütün işletmelerinin (o da anladığımız kadarı ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dakilerin) Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına devredilmesi ile çiftçinin haklarının korunabileceği düşüncesindedir. Oysa bu çok köksüz bir beklentidir. Tekel’in özelleştirilmesi ile sektörde tek bir yerli firma bile kalmayacaktır. Dahası tam bir oligopol piyasası, yani az sayıda üyeden oluşan bir takım tekeli oluşacaktır. Tekel’in özelleştirilmesi sonrası ilk iki firmanın pazar payları toplamı %81, üç firmanın ise %90 olacaktır. Rekabetin söz konusu bile edilemeyeceği bir durumla karşı karşıyayız. Firmalar üreticiden istediği fiyattan yaprak tütün alabilecektir. Tekel’in içki bölümünün özelleştirilmesi sonrasında, çok daha yaygın bir rekabet olmasına rağmen üretici eline geçen üzüm fiyatları düşmüştür. Adana, Bitlis ve Malatya sigara fabrikalarının devir işleminden hemen birkaç gün sonra kapatılması, diğerlerinin de birkaç ay, birinin ise en çok bir iki yıl sonra kapatılması beklenmektedir. Şimdilik Tekel’de kalan yaprak tütün işletmeleri, sigara fabrikaları kapatılınca başsız kalacak, ellerindeki tütün stokları ile birlikte küçülerek yok edilecektir. Burada çalışan binlerce işçi işini kaybedecek, memurlar diğer kurumlara nakledilecektir. Anlaşmalı tarım kıskacında zaten bunalan tütün üreticisi kölelik koşullarında üretime zorlanacaktır. Bu durumun Osmanlı’nın Reji döneminden ne farkı olacaktır? Ziraat Odalarındaki dostlarımızı uyarıyoruz, bir an önce çiftçilerin yanında yer alsınlar. Çiftçilere de soruyoruz: Nereye kadar kaçacak ve susacaksınız? 19