Katalog

Cumhur Aksel’den ‘Amerika Birleşik Devletleri Anonim ŞirketiDoğum’ ‘Hem antiemperyalist hem de Aydınlanmacı olunamaz’ Cumhur Aksel’in Amerika Birleşik Devletleri Anonim ŞirketiDoğum adlı kitabı, Amerika Birleşik Devletleri’nin hümanist çizgiden uzaklaşma sürecini, tüm kökenleriyle geçmişten günümüze gelen bir hatta özetleyen çalışmasının ilk bölümü. Kitap, ABD’yi ve dünyayı yönetmeye çalışanların, bu söz konusu dört yüz yıllık süreç içinde her şeye sıfırdan başlayarak nasıl despotize olduğunu gösteriyor. Eski koloniciliğin zaman içinde hangi aşamalardan geçerek emperyalizme dönüştüğüne tanıklık ederken, “Nasıl emperyalist olunur?” sorusunun yanıtlarını ortaya koyan kitabın öne sürdüğü görüşlerden biri de, Aydınlanma felsefesinin köşetaşlarını dizerken, hem “antiemperyalist” hem de “Aydınlanmacı” olunamayacağı düşüncesi. Bilimsellik iddiası taşımayan kitap, resimler, haritalarla ki Sevr haritası da bunlardan biri desteklenmiş. Aksel’le Amerika Birleşik Devletleri Anonim ŞirketiDoğum adlı kitabını konuştuk. Ë İrem ADZE “Bir kovuşturma vardır ki, haksızdır; dinsizlerin İsa’nın Kilisesi’ne yaptıkları bu türlüdür. Bir de haklı kovuşturma vardır; o da İsa’nın Kilisesi’nin dinsizlere karşı yaptığı kovuşturmadır... Kilise, sevdiğinden kovuşturur; dinsizler ise zalimliklerinden.” Aziz Augustinus (MS 354430) aşlangıcı 1096’ya tarihlenen ve 1270’e kadar sekiz büyük Haçlı Seferi’ne yol açan ‘İlk Büyük Ortadoğu Projesi’nin planlanma ve uygulanma nedenlerini anlatır mısınız? Tabii, insan aklını zorlayan bir konu daha var; Papalık kayıtlarına dayanarak Haçlıların Ortadoğu’daki yamyamlığını da yazıyorsunuz. Batı dünyası için Müslümanların denetimindeki Doğu ticaret yolları o dönemlerin en önemli sorunuydu. Hristiyanlığın kutsal mekânı Kudüs’ün de Müslümanların eline geçmesi, bardağı taşırmıştır. Bütün bu işlerde de doğrudan Türklerin rolü vardı: Hilafet muhafızlığını elde ederek hızla ünlenirken, Malazgirt sonrasında İznik’e kadar gelerek Bizans’a komşu olan Türklerin Batı Avrupa’ya dayattıkları çok sıkıntılı bir süreç... Avrupa’da ise ufaktefek feodal krallıklar sürekli birbiriyle didişmekteydi ki Bizans İmparatoru’nun “kurtarın bizi!” çağrısına cevap verebilecek bir tek Vatikan Papalığı kalmıştır. Ünlü bir şövalye ailesinden gelen Papa II. Urban da en savaşkan Frank kavmini kerteriz alarak topladığı rahipler konseyinden cihat kararı çıkarıyor. Herkesin üniformasının göğsünde haç olmasından başka bir şarta bağlanmayan bu kuşatmakurtarmayol açma harekâtına bu nedenle “İlk Büyük Ortadoğu Projesi” diyorum. En sonunda çekip gitmiş olsalar da, Hıristiyanların Ortadoğu toprağına verdikleri zararın üzerine bir de Moğol istilası eklenince, muhteşem İslam medeniyetinin malum çöküşü hızlanmıştır. Vatikan’ın dünya çapındaki başarısı, aleyhinde bile olsa tüm dünyadan topladığı belgeleri inanılmaz bir şekilde muhafaza etmiş olmasıdır. Bu nedenle, “İnsan aklını zorlayan konu” dediğin yamyamlık olayının Arap kaynaklarının yanı sıra Papalık kayıtlarında da yer aldığını bu kitabı çalışırken Amin MaaloSAYFA 20 7 TEMMUZ ¥ mı Em nin etk dınlar v sorgucu kıvırma Felsefe aldı, yü de Batı zisyonlu yor, dah sert, ac nolojik ran köş nakland dünyan denle k mez tek bi ayak işkence sanların külü ka B uf’tan öğrendim. Ne var ki Avrupa’nın on birinci yüzyıla kadar uzanan arkeolojik bulgularla desteklenmiş yamyamlık olgusunu biliyordum, dolayısıyla da şaşırmadım. Yani Haçlıların, Müslüman çocukları şişe geçirip ateşte kızartmaları olmayacak bir davranış değildi; yamyamlık geleneğinin izleri henüz tazeydi ve hiçbir dinsel zorlama bunları birkaç yüzyıldan önce silip atamazdı. “HZ. İSA’NIN HıRİSTİYANLIKLA TEK İLGİSİ, ADININ BU İŞE KARIŞTIRILMASIDIR” Hıristiyanlık konusuna da pek duyulmamış bir yaklaşımınız var; İsa’nın hiçbir rolünün bulunmadığını, aslında Hristiyanlığı Bizans İmparatoru I. Konstantin’in kurduğunu ileri sürüyorsunuz. Dinsel usul ve geleneklerin de uzun bir süreçte Konsey’lerce (Konsil’ler) saptandığını söylüyorsunuz. İnciller için düşündükleriniz de farklı… İsa hakkında çok değişik, spekülatif yaklaşımlar vardır. Somut olanı, Roma yönetimine karşı halkı ayaklandırmak 2011 (anarşizm) suçuyla MS 3035 arasında Roma valisi’nce öldürtüldüğünün ileri sürülmesine rağmen dönemin kayıtlarında adının hiç geçmemesidir. Onun ölümünden çok sonra, havarisi kabul edilen Paulus’un önemli çevrelere yazdığı mektupların açtığı yoldan ortaya çıkmıştır İsevîlik. Dolayısıyla Hz.İsa’nın Hıristiyanlıkla tek ilgisi, adının bu işe karıştırılmasıdır. Büyük ihtimalle dönemin “şifacısı” olarak yaşarken, alışveriş yetisini kutsal tapınağın içine kadar sokup işin cılkını çıkarmış Yahudi zenginlerine karşı koyan bir ermiş (dâhi) kişiydi diye düşünüyorum. Hıristiyanlık, gizli bir tarikat şeklinde Roma tiranlarının işkence ve katliamları arasında gelişirken Büyük Konstantin tarafından “motive edici bir güç” olarak değerlendirilmiştir. Hiçbir zaman vaftiz olmayan Konstantin, rahiplerden Konseyler toplayarak yepyeni bir din yarattı ve sonunda Hıristiyanlık devlet dini oldu, kendisi de “TanrıKral”... Kısa bir süre önce çoktanrılı (Pagan) Roma’nın işkencelerinden geçiyorken, devlete egemen olunca bu kez de Hıristiyanlar Paganları katletmeye başladı. Nihayet Konstantin ve ardından gelenler konuyu öyle sağlam bir hukuka bağladılar ki, Hıristiyan olmamak ölüm nedeni haline gelmiş, “engizisyon” (sorgulama) yolu açılmıştır. Tabii ki bu arada herkes İncil yazıyordu, yani İncillerin kopyalanarak çoğaltılması işi ayağa düşmüştü. Bart Ehrman gibi son dönem araştırmacıları, MS 100400 yılları arasında yazılan İncillerde 30 bin ila 400 bin değişiklik yapılmış olabileceğini ileri sürüyor. Yani Hıristiyanlığın temel kitabı olan İncil’in İsa’dan en az kırk yıl sonra yazılmaya başlanan dört versiyonu yetmemiş, kopyalayanlar da İncillere katkıda (!) bulunmuştur… HALKIN ÜZERİNDE TERÖR, SOYLULARA DA GÖZDAĞI... Batı’nın, engizisyon döneminde din eksenli olarak pek bir serpilen ve sonraki çağlara da en azından nefret tohumları eken işkence sanatını da yazıyorsunuz. İşkence aracı icat etmekteki yaratıcılıklarının (!) yanı sıra maliyet dökümlerini bile yapmışlar; kayıt altında işkence... Bu, Batı dünyasındaki sistemi, koşutunda da zihinleri, refleksleri nasıl biçimledi? Neleri içselleştirdiler, normalleştirdiler? O tarihlerde hızla zenginleşmekte olan Kilise, aslında kapitalist sistemin gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Mesela Vatikan’a bağlı Tapınak Şövalyeleri örgütü bile, bankacılıktaki “kabul kredili sistemin” ilk uygulayıcısı olarak görünüyor. Vatikan Papalığı ayrıca engizisyon sorguculuğunu bir büyük tarikata, tüm işkence sistemini de özel sektöre havale etmiş, para hareketlerine göre işkence fiyatlarının saptanması işini de mahalli yönetimlere bırakmıştı. İşkencenin, fukara halkın üzerinde büyük bir terör, soylulara da gözdağı oluşturduğu açıktır. Bizans İmparatorluğu’nda pagan kitleleri yola getirme aracı olsun diye organize edilirken, zamanla Batı Roma’da Hıristiyanların üzerine yöneldi. Vatikan konseylerinin saptadığı ritüeller dışındaki inanışlar, “sapkınlık” (heretiklik) olarak nitelendirildi. Sadece tek tek kişiler değil, büyük kitleler halindeki kavimler de katliama uğradı, çeşitli şekillerde cezalandırıldı, “aforoz” edildi, sürgüne gönderildi ki, onların arasında Boşnakların ataları da vardır. Yüzyıllar boyunca, sadece “doğumları kolaylaştırıcı ilaçlar hazırladıkları için” 2 milyon şifacı ebe kadının öldürüldüğü tahmin ediliyor. Amerika’da Protestanlar tarafından da sürdürülen bu “cadı avı”nın nedeni ise “kadınların, Tanrı tarafından verilen doğum sancısı cezasını çekmek zorunda” oldukları inancı. Dolayısıyla Batı dünyasının sıradan insanı zaman içinde farkına bile varmadanruhunu kaybetti; yani merhamet, şefkat, adalet, vicdan gibi temel duygularını bu engizisyon operasyonları sürecinde aldır ¥ “50 M KÖLE Sad öldürm ama kil muyor: olan Kı tüketile ka’dan delesin ri okuy Eng 1834’te rağmen 1960’la yargılar Amerik Adam’ı insanla nin tari Kızılde CUMHURİYET KİTAP SAYI 1116 CUMH