20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cem Kozlu’yla ‘Avrupa’ya Hayır Diyebilen Türkiye’ üzerine Türkiye, 1959’dan beri azimle ortağı olma çabasını sürdürdüğü AB’ye hayır deme eşiğine sıkça geldi. Birliğin bizi alırmış gibi yapması, resmen ve alenen Almanya, Fransa, Güney Kıbrıs başta karşı ülkelerin kararlı, fikri sabit çelmeleri hız kesmedi. Mevcut tempo ve dondurulmuş fasıllar hesaplandığında Türkiye’nin üyeliğinin AB’nin 20142020 dönemi bütçesinin kapsamına alınması da hiç olası görünmüyor. İyi polis ABD’nin, AB’ye anlamlıca göz kırparak sözde bu konuda beş para etmez desteği malum. Yurtiçinde hükümetin konuyu her iki yönlü kendine yontarak adeta istismar etmesi de cabası. Cem Kozlu Avrupa’ya Hayır Diyebilen Türkiye adlı çalışmasında, tüm bu bağlamlardaki değerlendirmelerini ve çözüm önerilerini sunuyor. Kozlu’yla kitabını konuştuk. ve çok yönlü tepkiler verirken dostlarımızla ilişkilerimizi geliştirmek, Türkiye’ye gereksiz ve katıksız düşmanlığın bir faturası olabileceğini göstermek. TürkiyeAlmanya ilişkileri çok daha karmaşık ve iyileştirme potansiyeline sahip. Bu bağlamda da çeşitli önerileri paylaşıyorum. Ancak, en önemli önerilerim Türkiye’nin kalkınması ve AB karşısındaki pazarlık gücünü arttırabilmesi için atması gereken adımlarla ilgili. Bunlar insanımızın eğitimi, kadınlarımızın önünün açılması, demokrasi ve özgürlüklerimizin genişletilmesi, inovasyon ve verimlilikte sıçramaların gerçekleştirilmesi, kültürel hoşgörünün teşviki gibi alanlarla ilgili. Bu adımlar atılır mı? Atabilirsek Türkiye AB’ye üye olmadan da büyüme, kalkınma, güçlenme hamlesini sürdürüp dünyanın onuncu büyük ekonomisi olmak gibi niceliksel ve ileri bir demokrasi olmak, iç barışı ve gelir adaletini sağlamak gibi niteliksel ulusal hedeflerine ulaşabilir. Ekonomik açıdan, çevresindeki, demokratikleşmesi kaçınılmaz Suriye ve İran gibi ülkelerle olduğu kadar Çin ve Hindistan gibi yarının yıldızlarıyla da güçlü ekonomik ve siyasi ilişkiler kurması çok önemli. Bunlar AB alternatifi değil. Üye olsak da yapmamız gerekenler. AB üyeleri de Asya, Afrika ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Bizim konumumuz ve bu ülkelere yukarıdan bakmayan kültürel dokumuz bize avantaj sağlıyor. DOĞRU YÖN TERCİHİ... AB, Türkiye için doğru bir yön tercihi, çünkü… Avrupa’nın insani ve siyasi değerlerinin çoğunu paylaşıyoruz. Ama bunların dışında biz Asya’nın kurak ve denizlere kilitli bağrından çıkıp tarih boyunca Batı’ya; denizlere ve zenginliğe doğru yol aldık. Bu nedenle, AB yönü bizim için hâlâ geçerli ve doğru. Zaten fiziksel olarak Avrupa’da ve Avrupalıyız. Sadece Almanya’da yaşayan Türk nüfusu bile birçok AB üyesinin nüfusundan fazla. Bizim kimliğimizi ve varlığımızı Sarkozy inkâr edebilir ama değiştiremez. Kitapta vurguladığınız bir nokta da 2009’da yapılan Avrupa Parlamen¥ mu list par sağ par ması. S himize. ilişkiler mirbaş uçluluk miyor! koşulda Tür Türkiye kusu da ya deva yıldır e (Polony katı bü lar Tür konusu lik kon konusu nuç ala de geris damlar losluk k girişler rumda. rurumu Bizi bö şım ala TO mü ler yaşa “sıfır so yıllık m runlarım ¥ tos ‘Agresif mütekabiliyet yaklaşımı izlenmeli’ Ë İrem ADZE ört bölümden oluşan kitabınızın ilk bölümünde, TürkiyeAB ilişkilerindeki mevcut durum ve bizim en erken üyelik şansımızın olduğu 2020’ler ve ötesinde AB ülkelerinin geleceğini inceliyorsunuz. Avrupa’nın geleceğini etkileyecek en önemli öğe demografik; AB ülkelerinin nüfusu süratle azalıp, yaşlanıyor. 2050’de bugünkü yirmi yedi AB üyesinin toplam nüfusu 400 milyon dolaylarında, yani günümüzdekinden yaklaşık beşte bir daha küçük olacak. Üstelik 65 yaş ve üstü nüfusun toplam nüfustaki oranı günümüzdekinin tam iki katına çıkacak. Aynı yıl Amerika’da medyan yani orta yaşın 34 olması öngörülürken Avrupa’da 53 olması bekleniyor. Bu tablo işgücünün giderek azalacağına işaret ediyor. Zaten Avrupalı bir işçinin yıllık çalışma süresi Amerikalınınkinden yüzde 1520 daha az. Dünya birincisi Güney Koreli işçi Avrupalı rakibinden yılda yüzde 40 daha fazla çalışıyor. İşgücünün yanına inovasyonu da eklersek Avrupa ekonomisinin giderek dinamizmini yitireceğini öngörebiliriz. Avrupa’nın araştırmageliştirmeye Gayri Safi Hasılası’ndan ayırdığı oran Amerika’nın yarısı dolaylarında. Çin, G. Kore ve Japonya teknolojide büyük ilerlemeler sağlıyor. Bütün bu faktörlerin sonucu önümüzdeki on yıllarda AB ekoSAYFA 14 7 TEMMUZ D nomilerinin büyüme hızının Çin, Hindistan, G. Kore, Endonezya, Brezilya, Meksika ve Türkiye gibi gelişen ülkelerle Amerika’nın gerisinde kalacağını hesaplayabiliriz. Bu yavaşlamaya rağmen Avrupa daha uzun bir süre yanı başındaki Afrika ve diğer komşularından daha zengin bir hayat standardını sürdürecek ve bu nedenle göç almaya devam edecek. Bunun siyasete yansıması göç ve İslam karşıtı aşırı sağ partileri güçlendirmekte. Onlar da Türkiye’nin üyeliğine direnmeyi siyasi platformlarının temel öğesi yapmış durumda. Yapıtın ikinci bölümünde de bu “ret cephesi”, özellikle de azılı üyeleri Fransa, Avusturya ve Almanya incelenmekte. Türkiye aleyhtarlığının siyasi ve tarihi nedenleri ele alınırken bu ülkelerin Türkiye’ye olan tavırlarının arasındaki nüanslar da irdeleniyor. Örneğin, Almanya daha ilkeli ve ölçülü davranırken Fransa her fırsat ve forumda marazi bir düşmanlık sergiliyor. Görüşmeler tıkanmış durumda. Beş yılda 34 görüşme başlığından 13 tanesi açılıp sadece 1 tanesi kapatılabildi. Fransa, Almanya, G. Kıbrıs ve AB Komisyonu toplam 18 başlığı dondurdu. ‘SARKOZY KİMLİĞİMİZİ İNKÂR EDEBİLİR AMA DEĞİŞTİREMEZ’ Sonraki bölümde de bazı çözüm önerilerinizi okuyoruz başta bu blokajı aşmak için. Nedir bu öneriler? İlişkileri teknik yoldan çıkarıp siyasi ve genel bir yörüngeye sokmak ve top2011 lanacak bir büyük konfreransta siyasi, kültürel, ekonomik tüm konu ve kaygıları ele alarak bir genel sonuca ulaşmak, katılım için bir takvim ve teknik (yani diğer üyelerin yerine getirdiği) koşulları yerine getirdiğimizde kesin ve kati katılım garantisini almak. Bu gerçekleşmediği takdirde AB’nin organlarıyla ilişkilerimizde “iyi niyetli ihmal” düzeyine geçip 27 üye ülke için askeri tıptan esinlenen triaj sistemini uygulamak. Yani dost, düşman ve ortadaki ülkeleri ayırıp, “agresif mütekabiliyet” yaklaşımı izlemek. Fransa ve Avusturya gibi kronik hasımlarımıza o denli sert Kozlu’nun Türkiye’nin kalkınması ve AB ile pazarlık gücünü arttırabilmesi için atması gereken adımlarla ilgili önerileri, insanımızın eğitimi, kadınlarımızın önünün açılması, demokrasi ve özgürlüklerimizin genişletilmesi, kültürel hoşgörünün teşviki gibi alanlarla ilgili. ‘DİN STAT Biz da irde farklar, ler? Tür lerden masının nakarat ha fakir kültüre ne inin ler oldu 2007’d kişi baş tan’ın 3 eşiğini muzun töründ Üstelik üretimi şimdi y muzun ama Al Fransa’ panya, de diye Avrupa de 15 c oran de Zaten le berab bilir, da bazınd yor. Am kip ola AB için Gele farklılığ arasınd masyon rıs veya dar yak lik hiçb Sarkoz dedi, b miz far bakımd CUMHURİYET KİTAP SAYI 1116 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle