25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zeynep Oral ‘O Büyülü nsanlar’ı anlattı ‘Bunları herkes bilsin diye yazıyorum’ İnsanı “insan” kılan çağdaş ve evrensel değerleri yüceltmek için gazetecilik yapıyor. Bunu herkes bilmeli ve buna herkes karşı çıkmalı dediği için yazıyor. Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için... Çoksesliliği, çok renkliliği, çok boyutluluğu başkalarına da bulaştırmak, sanatı herkese musallat etmek için ve yazarken, bir kez daha çoğaldığını, zenginleştiğini hissettiği için… Yaşayan, nefes alan bir kitap O Büyülü İnsanlar. Zeynep Oral imzalı. Oral’ın kaleminden süzülerek ve de uzamı şöyle bir yırtarak bulunduğumuz zamana, ana ulaşıveriyor bir Halikarnas Balıkçısı. O gür sesi ve kalender meşrebiyle, o deli neşesiyle gümbür gümbür muhabbete davet ediyor. Sartre’ı düşününce geriliyoruz şöyle bir. Eduardo Galeano ile birlikte tutuklanıyoruz, sürgün oluyoruz, özgürlük sloganları atıyoruz. Cesur kadın Dido Sotiriu’nun Anadolu’ya selamını iletiyoruz. Ya Elia Kazan? Has Anadolulu er kişi. Okuyan Elia diyor artık ona. Sadece Elia. Komşu gibi, eş gibi, dost gibi, kardeş gibi Elia. Konuşur gibi yazıyor Zeynep Oral bu kitabı, sadece okurla değil kendi iç sesiyle de. Oral’la O Büyülü İnsanlar‘ı konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR Güzel İnsanlar adlı kitabınızın devamı niteliğinde O Büyülü İnsanlar. Ama bazı yaklaşım farklarıyla. Nedir bu yaklaşım farkları? “Beni asıl ilgilendiren ansiklopedilerde yazılı olmayanlar” diyorsunuz mesela. Kitap da aynen böyle evriliyor... O Güzel İnsanlar4ı yazarken yakından tanıdığım birbirinden harika ve değerli insanların portrelerini çizmeye çalışmıştım. Ama baktım ki benim sevdiğim saygı duyduğum ama daha da önemlisi “onları herkes bilmeli, herkes tanımalı” dediğim insanlar, bir kitap sınırını çoktan aşmış. Üstelik okurla paylaşmak istediğim daha öyle harikulade insanlarım vardı ki noktayı bir türlü koyamıyordum. Kimilerini çıkarmak zorunda kaldım. Ama sonra içim elvermedi, öyleyse devam dedim kendime. Bu kez O Büyülü İnsanlar derken onların bilgiye, birikime ve düş gücüne dayanan yaratıcılıklarını ön plana çıkarmak istedim. Yaratıcılıklarını daha güzel, daha doğru, daha aydınlık, daha adil, daha insanca bir dünya yaratma hizmeti verenleri seçtim. Bir de şu var: Eğer uygar ve eğitimli bir toplumda yaşıyor olsaydık, bilgiye, bilime, kültür birikimine değer veren bir toplum olsaydık, benim onları yeniden ve yeniden, ısrarla anlatma, paylaşma çabam, boş bir çaba olabilirdi. Çünkü doğal olarak onların yaratıcılıkları, birikimleri kuşaktan kuşağa geçmiş, hatta içselleştirilmiş olurdu. Ama gelin görün ki, emeğin ve yaratıcılığın değil, “reyting, sansasyon, şan, şöhret” sarmalının en yüce değer bellendiği; tüm ilişkilerin hızla pazarlama ilişkilerine dönüştüğü; sanatın her geçen gün daha da magazinleştiği; tüketim arsızlığının değerleri un ufak ettiği bir ortamda kendimi mecbur hissediyorum SAYFA 18 7 TEMMUZ O miz, yeryüzünü algılayışımız, bakış açımız, ilgi alanlarımız, tüm birikimimiz, kullandığımız dil, tercihlerimiz, değer verdiğimiz öncelikler, daha doğrusu değer ölçülerimiz, kısacası her an yaptığımız seçimler, nasıl bir insan olduğumuzu, nasıl bir in“SANATI HERKESE MUSALLAT san olacağımızı belirliyor bence. DostETMEK İÇİN YAZIYORUM” luklar da öyle, üstelik emek istiyor. Her Hem O Güzel İnsanlar hem de yeni iki kitapta da hem dostum arkadaşım kitabınız O Büyülü İnsanlar’da yer alan olanlar var; hem de olmayanlar. Mesleustaları, onlarla kurduğunuz derin dostğimin en muhteşem yanlarından biri, luk bağını, unutulmaz anıları okuyunca belki de yalnızca uzaktan hayran olacaen önce şanslı bir insan, sonra da şanslı ğım insanları, daha yakından tanıma fırbir gazetecisiniz demek yanlış olmaz sasatını ve olanağını bana vermiş olmasıynırım. Anlatır mısınız bu “şanslı” “indı. Uzun yıllar boyunca birbirinden desan gazeteci” Zeynep Oral’ı? ğerli, birbirinden güzel, yaratıcı insanlar Şans mı dediniz??? Doğrusu bence tanıdım. Kimini daha çok, kimini daha şans, biraz da bizim seçimlerimize, kenaz tanıdım. Kimi yaşam boyu en yakın di yarattığımız ya da bize sunulan olaarkadaşım, dostum oldu; kimi kısacık bir nakları nasıl değerlendirdiğimize bağlı karşılaşmanın içine ömrüm boyunca bebir şey. Kimi zaman rastlantıların önemi ni terk etmeyecek bir anı armağan etti. elbet ki var. Doğru zamanda doğru yerİster bir kez karşılaşmış olayım, ister yade olmak gibi. Ancak düşünce biçimişam boyu arkadaş kalmış olalım; her zaman insan yanım, gazeteciliğimin önünde oldu. Başa dönersek: Aliye Berger’le ya da Joan Baez’le arkadaş, dost olmam bence şansla değil, kişiliğimle ilgili diye düşünüyorum… Onlar size güvendiler, zihinlerini, sırlarını açtılar hani ağızlarından kaçırdıkları çok şeyler de oldu belki de ama siz bu anlamda “kötü” bir gazeteci olmayı göze alarak ihanet etmediniz. Kimbilir ne haberler kaçırdınız, bilerek atladınız ve biliyorum hiç pişman olmadınız. Bu “yaklaşımı” sormalı, o Zeynep Oral ve Salvador Dali (1967, Paris.Yeni Gazete) 2011 bugünün gençlerine o güzel insanları anlatmaya! Bir başka nokta: Bugün artık herkes hakkında bilgiye ulaşmak internet sayesinde çok kolay. Eğer istenirse elbet… Okurlar, o güzel ve büyülü insanlara bir de benim gözümle baksınlar, benim yüreğimle onları tanısınlar istedim. İlk kitapta sadece Türkiye’den insanlar vardı, ikincisinde hem Türkiye’den hem de yurtdışından… özeni, o güven tesisini, o “kötü gazeteci” olmayı… Kimi zaman kendi bildiklerimi düşününce, korktuğum bile oldu! Benim bu bildiklerimi, bir başka gazeteci bilse, of aman of, kim bilir neler yazar diye. Hatta, karşımdakini “Sakın bunu bir başka gazeteciye söylemeyin, başınıza dert açar” diye uyardığım da olmuştur. İnsan herkesi kendi gibi bilir ya. Ben karşımdakine dürüst ve güvenli yaklaşınca, karşımdaki da bana öyle yaklaşır. Yani ben öyle sanıyorum. Ayrıca ben “haber atlatmak” için gazetecilik yapmıyorum. İnsanı insan yapan çağdaş ve evrensel değerleri yüceltmek için gazetecilik yapıyorum. Bunu herkes bilmeli dediğim için yazıyorum. Buna herkes karşı çıkmalı dediğim için. Gözden kaçanı, görülmeyeni, yok sayılanı, değer verilmeyeni, fark edilmeyeni fark ettirmek için gazetecilik yapıyorum. Çoksesliliği, çok renkliliği, çok boyutluluğu başkalarına da bulaştırmak için, sanatı herkese musallat etmek için. Bir de yazarken, bir kez daha çoğaldığımı, zenginleştiğimi hissettiğim için… Daha güzel bir dünya ülküsüne sanatçı duyarlılığı penceresinden ve aydın bilincinden seslenişlerle dopdolu bizi tanık ettiğiniz ömürler... Her isim kendi alanında, sınırların, memleketlerin, kültürlerin erinçleri veya acılarıyla “insan olmak” ortak paydasında nasıl buluştuğunun alametifarikası gibi… Öylesine evrensel, öylesine vizesiz, öylesine insanca yaşadılar, yaşıyorlar... Günümüzde her şeyin satılık olduğu ya da öyle sanıldığı; emeğin, yaratıcılığın değer olmaktan uzaklaştırıldığı; sanatın her geçen gün magazinleştiği; popülerlik adına, halk dalkavukluğunun alkışlandığı; şan şöhret uğruna her yolun mübah olduğu; değer ölçülerinin “reyting” ve sansasyonla ölçüldüğü; tüketim arsızlığının revaçta olduğu bir ortamda, bu güzel, bu büyülü insanlara çok şey borçlu olduğumuza inanıyorum. Bugün kimi hayatta, kimi değil. Varlıklarıyla, anılarıyla, eserleriyle, emekleriyle onları yanı başımda hissediyorum. Yaşamı ve dünyamızı zenginleştirmekle kalmayıp, insan onurunu yücelttikleri için de onlara müteşekkirim. O güzel insanların, o büyülü insanların her birinden çok şey öğrendim, bana inanılmaz katkılarda bulundu. Ama en önemlisi insanlığın bin bir halini onlarla, eserleriyle tanımaya, anlamaya çalıştım. Her olayın birkaç yüzü olduğunu, her insanın milyonlarca bilinmeyeni olduğunu da. “BENDE OKUMALAR DA YAZMALAR DA KOLAY KOLAY BİTMİYOR” Ayağa kalkmaya mecalinizin olmadığı en zor anlarınızda onlardan nasıl güç aldığınızı da okuyoruz… Otuz yıl boyunca çalıştığınız gazeteden ve kendi kurduğunuz, yönettiğiniz dergiden kovulma biçiminin sizin deyiminizle üzerinizden silindir gibi geçtiği günlerde bu büyülü insanların gerek yapıtlarının, gerek bir sesin, bir sözün, bir formun sizi tekrar ayağa kalkmaya nasıl teşvik ettiğini duyumsuyoruz... Bu bağlamda birkaç örnekle güç aldığınız anları paylaşın bizlerle? Sevgili Gamze, otuz yıl kesintisiz çalıştığım gazeteden ve kurduğum, yönettiğim dergiden kovulalı on yıl oldu! On yıldır Cumhuriyet’te, memnun mesut çalışıyorum. Şimdi bunu bana anımsatmanın sırası mı! Ayrıca bu konuda bütün hissiyatımı, yeni baskısı Cumhuriyet Kitapları’ndan yapılan Meslek Yarası kitabımda uzun uzun anlattım. ¥ ¥ Me ora lü insan Fikr lü insan fikri tak gisiz, ya teci, bir Aşk mi? Ben kolay k vurgula bı değil laşmayı teç altın ömrü b ğunlaşt anlara ö anlatma için; kâ etkilend ülkemin sunu, m tım. Da landım, boyutla parken rensel d mekten Kita ler çerç her biri kadar k yaşamış den geç lanmışl sürgün rı yıkılm latılmış farklı d Nâz ardo G Baldwi ve Türk beş fark alanlard den ve den. Ne elinde t nanları ri kâh e mek ist farklı o etmek i başaram Düşü tür ayır karların darlar h kenceye meye yö yasak k nin adl isimler “BAN VERİ ÇÜN Ulu (IPI) “B size ver konuşm dit altın soruda gazetec tıkıldığı satırlard “Ba IPI’nın ödül. B IPI’dan tecilikte lini, ayı halklar ma çab rilmesin WINPE dın Bar CUMHURİYET KİTAP SAYI 1116 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle