29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ostlarıürkinlığın ek. aha line ri payrilerim rşısınesi için unlar ın zgürsyon kleştiviki gi e olçlenn gibi olmak, ak gibi abilir. demove İran ve Hina güçlü ası çok ğil. Üye AB üyeliştiruz ve kültür. muş ekonomik krize rağmen sosyalist partilerin oylarını arttıramaması, sağ partilerin iktidarda kalmayı başarması. Sağa kayan Avrupa ki bu da aleyhimize. Bir göç ve vize konusu mesela, ilişkilerimizde iki kritik konu olarak demirbaş yerini koruyor. Koşullar, açık uçluluk hiç bitmiyor, hani bitse de bitmiyor! Sayalım ki ortak olduk; ortalık koşuldan geçilmiyor. Türkiye güçlenip zenginleştikçe Türkiye’den AB’ye göç ihtimali de korkusu da (maksatlı olarak pompalanmaya devam edilmezse) kalkacak. Son on yıldır ekonomimiz AB ekonomilerinin (Polonya gibi istisnaların dışında) 23 katı büyüyor. Avrupa’dan gelip insanlar Türkiye’de iş imkânları arıyor. Vize konusu kanayan bir yara. Türkiye üyelik konusunda talepkâr olduğu için vize konusunda yeterince bastıramıyor, sonuç alamıyor. Artık Balkan ülkelerinin de gerisine düştük. Öğrencilerimiz, işadamlarımız, turist veya işçimiz konsolosluk kapılarında sürünmeye, gümrük girişlerinde horlanmaya mahkum durumda. Bu kabul edilemez. Ne milli gururumuzla, ne de insanlıkla bağdaşıyor. Bizi böyle horlayanlar, Schengen dolaşım alanının dışına itenler üstelik NATO müttefiklerimiz. Eskiden sürtüşmeler yaşadığımız komşularımızla belki “sıfır sorun” noktasına eriştik, ama kırk yıllık müttefiklerimizle kronik vize sorunlarımızı çözemedik. ‘DİN BAĞLAMINDA AZINLIK STATÜSÜNE RAZI OLAN BİZİZ’ Bizi diğer üyelerden ayıran farkları da irdeliyorsunuz kitapta. Nedir bu farklar, bizi bu kadar özel yapan şeyler? Türkiye’ye bizden önce giren üyelerden farklı ve ağır şartların uygulanmasının izahı olarak AB’den duyulan nakarat bizim daha büyük nüfuslu, daha fakir, tarım ağırlıklı ve farklı bir kültüre sahip bir ülke oluşumuz. Özüne inince hepsinin demagojik mazeretler olduğunu görürsünüz. Örneğin, 2007’de üye olduğunda Romanya’nın kişi başına milli geliri 4.490, Bulgaristan’ın 3.480 dolardı. Biz 10 bin dolar eşiğini geçtik ve tırmanıyoruz. Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 20’si tarım sektöründe, Polonya’nın da yüzde 25’i. Üstelik GSMH’miz içinde tarımsal üretimin oranı 1980’de yüzde 25’ken şimdi yüzde 10 dolaylarında. Nüfusumuzun büyük olduğunu söylüyorlar ama Almanya’nın nüfusu bizden fazla, Fransa’nınki bize yakın. İngiltere, İspanya, İtalya, Polonya için aynı kümede diyebilirsiniz. Nüfusumuz nedeniyle Avrupa organlarındaki ağırlığımız yüzde 15 civarında olacak. Bu da ezici bir oran değil. Zaten konulara göre daima birileriyle beraber, farklı üyelere karşı oy verebilir, davranabilirsiniz. Bunlar konu bazında değişir. Demokrasi böyle işliyor. Ama özellikle Fransa kendisine rakip olabilecek büyük bir ülke istemiyor AB içinde. Gelelim en kritik konuya. Kültür farklılığı tabii ki var. Mevcut üyeler arasında da kültür, kimlik, tarihi formasyon farkı var. Polonya’yla G. Kıbrıs veya Bulgaristan’la Portekiz ne kadar yakınlar kültürel bağlamda? Üstelik hiçbirinin tek ve net kimliği yok. Sarkozy ulusal kimlik tanımı yapalım dedi, birbirlerine girdiler. Evet, dinimiz farklı, ama siyasi yapımız laik. Bu bakımdan Fransa’ya benziyoruz. Avru ¥ tosu (AP) seçimlerinde, dibe vur pa’da 1520 milyon Müslüman var. Dolayısıyla Almanya’yla ortak alanımız mevcut. AB zaten barış ve hoşgörü projesi. Hıristiyanlığın hayattaki rolünün azaldığını araştırmalar gösteriyor. Farklılıkların ayrıştırması değil, zenginleştirmesi beklenir. Din bağlamında azınlık statüsüne razı olan biziz. Cesaret ve özgüven isteyen bir duruş. Bunu algılamıyor veya algılamak istemiyor bize hasmane davrananlar. Sarkozy, “Türkiye Avrupa’da değil” diyor. İlk basıldığında Avro banknotlarında Batı Anadolu görülüyordu. Ondan bile rahatsız olup, çıkarttılar. Malta Trakya’dan daha fazla Avrupa kıtasında mı? Ya G. Kıbrıs? ‘PARALAR BATIK ÜLKELERE AKIYOR’ Genişleme AB’yi neden yordu ve bezdirdi? Kendi bünyesindeki kimi sırta kambur ülkeleri mali desteğini sürdürebilmek ve bundan kaynaklanan çağı kapatabilmek adına savunmaya daha az kaynak ayırmak zorunda kalışının faturası başta neden bize kesiliyor? AB, yıllar boyu üye olan ülkelere çok büyük boyutta mali destek sağladı. Altyapı yatırımları ve bölgesel kalkınma desteği üyeliğin önemli avantajlarındandı. Ayrıca, tarım ülkeleri Ortak Tarım Politikası’nın sübvansiyonlarından yararlandı. Son üyelerden Polonya’ya yapısal fonlardan 67 milyar Avro, Romanya’ya 30 milyar, ufacık Slovakya’ya 11.7 milyar Avro tahsis edildi. Nüfuslarına orantılar ve Türkiye için projeksiyon yaparsanız ortaya muazzam rakamlar çıkar. Bunu bize vermeye niyetli de muktedir de değiller, çünkü paralar artık Yunanistan, İrlanda, Portekiz gibi batık ülkelere destek olarak akıyor. Örneğin Avrupa merkez bankası ve IMF’nin oluşturduğu Yunanistan’ı kurtarma paketinin tutarı 170 milyar Avro veya 240 milyar dolar. 1997 tarihli “Batı Düşmanını Arıyor” başlıklı, adeta günümüzü öngören makalenizdeki tahminleriniz de yer alıyor kitapta. Burada da dile getirir misiniz? Evet, Yeni Yüzyıl gazetesindeki köşemde bir tahminde bulunmuştum ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Batı blokunda bir kimlik ve amaç krizi doğduğunu, sınırlarını çizmekte zorlandığını ve içlerindeki bazı çevrelerin inandırıcı yeni bir “düşman” belirlemeye çalıştığını savunmuş ve iki muhtemel düşmanı işaret etmiştim: Çin ve İslam âlemi. Çin hızlı büyüdü, dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumuna geldi. Silahlı kuvvetlerini de güçlendirdi. Müslüman ülkeler ise dağınık ve zayıf. Saddam ve Bin Ladin de yeterli mazereti yaratınca Amerikan ve NATO askerleriyle Predator gibi silahları bugün Irak, Afganistan, Pakistan, Yemen ve Libya’da açık veya örtülü savaş içinde. Bu savaşın yayılması AB dışında tutulan bir Türkiye’yi çok zor duruma sokar ve riskli kararlara itebilir. AB içindeki bir Türkiye ise bu çatışmanın çözümü ve barışın sağlanmasında çok olumlu ve önemli rol oynayabilir. Bakalım Avrupalı liderler atalarının gösterdiği vizyonu ve cesareti sergileyip fırsatı değerlendirebilecek ve Türkiye’yi kucaklayabilecek mi? ön ter eğerlebunladeh bonliğe yönü Zaten upalıTürk nüfuve varozy inir ama emez. apta adığınokta 9’da n Avruamen¥ Avrupa’ya Hayır Diyebilen Türkiye/ Cem Kozlu/ Remzi Yayınevi/ 240 s. 7 TEMMUZ 2011 SAYFA 15 1116 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1116
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle