05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ali Teoman’ın son kitapları: ‘Gezgin Günce’ ve ‘Taş Devri’ Sonların getirdiği Ali Teoman’ın 2008’de yaptığı Londra seyahati sırasında tuttuğu günlüklerden oluşan Gezgin Günce, ölümünden kısa bir süre önce yayımlandı. Yazar bu günlüklerde okuyucuya samimi bir şekilde kendini açıyor ve bilinmeyen yönlerini gösteriyor. Aynı zamanda günlüklerde, önemli bir entelektüelin izini de sürüyoruz. Bunun yanında, yazarın ölümünden hemen sonra yayımlanan Taş Devri’inde ise son öyküleriyle karşılaşıyor okuyucu. Genelde “romancı” olarak nitelenen Ali Teoman’ın yazın dünyasına adım atma noktasında kritik bir eşikte duran öykücülüğünün son meyveleri olan Taş Devri, öykü yazımı açısından içinde “Ali Teoman gelenekseliyle” birlikte birçok yenilik de barındırıyor. “Gemiler hep batar, çünkü her gemi eninde sonunda batmak için yapılmıştır.” Ali Teoman OKUMAK VE YAZMAK ÜZERİNE ler İçin Urbino adlı kitabı hakkında kaleme aldığı eleştiri, okunmaya ve dikkate değer bir ipucu onun eleştirmenliğini kafalara oturtabilmek adına. Bu eleştirel bağlamda ilerlersek Enis Batur’un Ali Teoman’daki yeri hakkında da bir iki cümle söylemek gerekiyor. Enis Batur onun için edebi anlamda önemli bir “eşik” ve güncesinde ona sıkça yer vermesi, bolca atıfta bulunması ve kendini onunla kıyasa sokması güncenin en samimi sayfaları arasında yer alıyor. Tüm bu okuma ve yazma sevdasının yanında, bir sanat düşkünü aynı zamanda Ali Teoman. Müzelere, sergilere, galerilere dair güncesine düştüğü notlar ve hemen her gününü bir sanatsal aktiviteyle geçirmesi önemli bir işaret buna. Sanatın hemen her dalı ilgi alanı içinde. Bir mimar olarak da çevresindeki binalar hakkında yorumlarını, tecrübeli bir müzisyen olarak gittiği mekânlarda çıkan gruplara dair izlenimlerini, bir sinemasever olarak izlediği eski filmler için söylediklerini de bu göstergenin içine rahatlıkla koyabiliriz. Kitap, Ali Teoman’ın farklı yanlarını ortaya koyuyor dedik ya, aslında büyük bir entelektüeli ortaya çıkıyor. Bilen bugüne kadar elbet biliyordur onun nasıl bir entelektüel birikime sahip olduğunu; fakat biz okuyucular, Gezgin Günce’yle bu birikimin farkına varıyoruz. SAMİMİ AKAN SAYFALAR Ë Eray AK evdiğiniz bir yazarın her şeyini okumak istersiniz. Bu keyif verir okuyucuya. İyi okuyucuların böyle kendilerine özel kıldıkları yazarları hep vardır. Hele sevdiğiniz yazarın güncesiyse okuduğunuz, bu okuma hazzı katlanarak büyür, çünkü o mısralarına, öykülerine, romanlarına hayran olduğunuz kalem, çıplaktır önünüzde günlüklerinde. Günlük yaşamında neler yapar, hangi kitapları okur, nasıl yazar, nasıl yaşar, neye kızar, neye sevinir, ne yer, ne içer hepsi elinizin altındadır. “Özel kaleminizle” birlikte yaşarsınız hayatı günce sayfalarında. Yazarın yaşadıkları, güncesiyle beraber tekrar can bulur okuyucunun elinde. Tüm bunların yanında tarihe düşülen önemli notlardır da aynı zamanda önemli yazarların günceleri. Ali Teoman da benim için böyle bir yazar, yani her yazdığını takibe çalıştığım, hele söz konusu günce olunca, göz kırpmadan üstüne atlayacağım kalemlerden. Ali Teoman’ın Britanya seyahati sırasında tuttuğu günlük notlarından oluşan Gezgin Günce elime ulaştığında da işte bu heyecanla sarıldım kitaba. Kitaba başladıktan sonra aldığım kötü haber ise önce bir duraksamaya, ardından sayfalara daha sıkı sarılmama neden oldu. Gittiği yerden kendi kelimeleriyle çağırdım onu. SAYFA 14 14 NİSAN S Ali Teoman Gezgin Günce’yi, eşi Dilek’le birlikte Londra’ya yaptığı gezi sırasında doldurduğu üç defterden kitap haline getirmiş. 25 Haziran ve 1 Ağustos 2008 tarihleri arasında yapılan bu geziden geriye kâr kalanlar olarak da nitelenebilir bu yazılanlar. İlk bakışta, adından gezi notlarından terkip bir kitap olarak görünse de içinde gezi notlarını da yeterince barındırmakla birlikte öyle değil. Söz konusu Ali Teoman olunca, bahsedilen bir gezi de olsa, olay “kültür turuna” evriliveriyor çünkü hemen. Gezgin Günce de böyle işte. Evet, Gezgin Günce bir günlük ama aynı ismi taşıyan kitaplardan biraz farklı bir yerde tutulması gereken bir günlük. Yazarın gezip yazdığı, yazıp düşündüğü, düşünüp okuduğu ve yine yazıp düşündüğü, içinde günlük olayların döndüğü, hafiften özel hayatın aralandığı, güncel karmaşanın işin içine az biraz bulaştığı farklı bir kitap elimizdeki. Farkını ise bir günlükten beklenilenin fazlasını okuyucuya vermesinde saklıyor. Bu farkların en önemlisini, Ali Teoman’ın yazarlık, yazma ve okuma edimi üzerine konuştuğu sayfalarda hissediyoruz. Onun, “yazmak” üstüne çok düşünen bir kalem olduğunu da yine bu sayfalardan anlıyoruz. Yazmak her şeyden önce bir zevk Ali Teoman için. Kırtasiye malzemelerini çekici buluyor, yeni kalemlerle deyim yerindeyse bir tur atmak için can atıyor. Bu günce de Teoman’ın yeni aldığı bir defterin deneme sürüşüyle açılıyor okuyucuya: “Dilek şu anda danışanıyla odasında, yarım saate ka2011 dar çıkar. Onun işi bitene kadar ben de bu yeni defteri denemek istiyorum (…) İlk izlenimim, bu deftere çok güzel yazıldığı (…) Kâğıdın yüzeyi yağlı sanki, kayarcasına ilerliyor kalem. Bu iyiye işaret!” Kitabın ilk paragrafından bu cümleler. Görüldüğü gibi yarım saatlik bir boşluğu bile yazıyla doldurmaya çalışacak ve yeni defterinin ilk turunun heyecanını fazlasıyla içinde duyacak kadar sevdalı Ali Teoman yazıya. Kitap boyunca da bu böyle devam ediyor. Çoğu vakit, ara dere bir zamanda kalemi eline alıp küçük boşlukları yazıyla dolduruyor. Okumak da aynı yazı gibi Ali Teoman’ın hayatındaki önemli bir parça. Londra sokaklarında yaptığı kitapçı keşifleri, ziyaretleri, bu kitapçılar hakkında söyledikleri, gezi boyunca sürekli kitaplarla hareket etmesi ve okuduğu kitaplar hakkında dile getirdikleri bunun en iyi göstergeleri. Okuma ediminden yola çıkarak, yazarın farklı yönlerinin de sayfalara saçıldığını söyleyebiliriz rahatlıkla, çünkü Ali Teoman okudukları üzerine ciddi eleştirel yazılar da kaleme alıyor. Yaptığı eleştiriler de öyle küçümsenecek, bir iki cümlelik laflar değil; tumturaklı ve tutarlı açılımlar kazandırıyor okuduğu kitaba. Bu yönüyle kitap, Ali Teoman’ın alışmadığımız yönlerini de gösteriyor bize: Mesela sıkı bir eleştirmen olduğunu. Özellikle Cem Akaş’ın Gitmeyecek Kitapla birlikte Ali Teoman’ın geçmişine de küçük bir yolculuk yapıyoruz. Bilindiği gibi Ali Teoman, öğrencilik yaşamının bir kısmını Londra’da geçirmiş. Londra sokaklarında gezerken bir ikinci zaman yaratıyor kendine adeta ve 2008’de gezdiği sokaklarla öğrencilik yıllarındaki hallerini adım adım birlikte arşınlıyor. Hatıralar da bu ikinci zamanın içinde kendine yer buluyor tabii. Yazarın arkadaşlarıyla kurduğu bir grup eşliğinde sokaklarda müzik yaptığı yılları ya da eskiden sıkça gittiği bir Kafeye tekrar gidip oradaki değişiklikleri, orada yaptıklarını anlatması tatlı bir okuma serüveninin içine alıyor okuyucuyu. Bunun yanında, romanlarının özellikle Eşikte’nin bazı pasajlarını yazdığı yerleri, yine onun kaleminden okumak, geride bıraktığı yapıtlarına daha da anlam katıyor. ¥ “ niz güzel y düşünü samimi soyunu rasını n ğı, valiz ce boyu defterl gösteri bir yak rüstlüğ adeta: tapçı zi çıkan k geçmiş benden bir ödü ları yay kim bil lar? Ki okunac dan kim nacak? zarlığı de, yuk hangisi yanıt v şu an iç dek” (s Sami olarak ğıyla ilg ni de e man za liyor ha kınmal külüve kalemi ameliya dığı ru değişim rafların yer bul nı unut yok de gelmiyo söyledi sayfala laşıyor. Ali T Günce Fransa dan be olarak Kitap b lüklerd düşünc köşesin yımlan ihmal e yayımla bunlar yayıncı bu fikr hikâyes siydi A dı. En romanı bizimle di “He Olacak ¥ “SON Yaza yayımla Taş De iki kita eğer bi şey sak bu. Ya na has ve gitm direniş rafında kemiği üç öyk CUMHURİYET KİTAP SAYI 1104 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle