Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Yıldız Cıbıroğlu ile Kadın Saçı, Büyü ve ‘Türban' üzerine Kadın saçına yüklenen imgelerin peşinde Yıldız Cıbıroğlu, üzerinde on yıl çalışarak yazdığı 'Kadının Yazısız Tarihi' adlı ilk kitabında, tanrıanalar çağında kadınların, dünyayı kendi düşünceleri doğrultusunda yorumlayıp bir dünya görüşü oluşturduklarını, evrensel bir dil yarattıklarını, günümüzde sanat alanında kullanılan imgelerin, simgelerin de onların bu bilgeliğinden çıktığını "sözcük bağıntıları"ndan hareket ederek kanıtlamaya çalışmıştı. Bu çalışmasında da gene kadınların yaratIcılığına eğilerek günümüzün önemli sorunlarından biri olan kadınların saçlarını örtme ve 'türban' takmanın tarihsel kökenlerini araştırmaktadır. Yazara göre, üretim çağını başlatan tarımcı kadınların en az kırk bin yıl önce uygarlık yolunda dev bir adım kabul edilen ipi bulması, ardından düğümü, örgüyü, dokumayı keşfetmesi, evrensel yaşam ağını ve kişinin yazgısını da dokuduğuna inandırdı insanları. Daha sonra üretimde ve üremede bolluk olması için büyü yapmayı da öğrenen kadınlar böylece soyutlamaya, kurgulamaya geçerek tinsel güç kazandılar. Kadın saçı, gücün, bolluğun simgesi oldu. Tüm büyülü bağlar, ipler, yılanlar tanrıçanın başındaki saçların yerini aldı. Kadın saçı giderek erkek cinselliğini denetleyen, tutsak eden, yeri geldiğinde öldürebilen büyülü bir güç haline geldi. Erkek örgütlenmesi olan Devlet ortaya çıktığında kadınların gizemli gücü hâlâ sürüyordu. Yıldız Cıbıroğlu ile Kadın Saçı, Büyü ve ‘Türban'ı konuştuk. Karagöz figürleri içinde yılan saçlı cinlerin (eski tanrıçalar) sayısı az değildir. ? Gönül ÇOLAK ayel Yayınları’ndan çıkan kitabınız Kadın Saçı, Büyü ve ‘Türban’da kadın saçının kültür tarihi açısından rolü üzerine odaklanarak kadının saçının kapatılmasını, ‘türban’ konusunu farklı bir yaklaşımla değerlendirmişsiniz.* Kitabınız, içeriğindeki karşılaştırmalı arkaik imge/ simge çalışmalarıyla da değerli bir araştırma niteliğinde. Türban konusu sürekli güncelliğini koruyan, hiç kapanmayan bir yara gibi. Bu konuda ne diyorsunuz? Kadının başının örtülmesi, onun tesettüre sokulması sağlıklı olabilir mi? Eliade "Bütün canlıların temel içgüdüsü, bağlardan kurtulmak, örtüleri atmaktır" der. Bir cins ‘öteki’ cinsi denetlemek istediğinde, örtünmeyi dine, dile ve kültüre yükleyerek dayatmış. İki yasak tesettür ve resim yasağı İslam toplumları üzerinde bilimsel düşünceye geçiş açısından ve daha başka açılardan geriletici etkiler yaptı. Saç yasağının bin dört yüz yıldır sürmesi mizah konusudur. Yasak kaldırılmalı, saç özgürleştirilmeli. Yasağın savunulması mantık dışıdır. Kadın özgürlüğünün / kadın haklarının "türbanlı" dolaşmaya indirgenmesi ise tam bir kara mizah örneği. Bundan daha karikatürize ne olabilir? Kitabınızda başın kapatılmasının sembolik bir anlamı olduğuna işaret etmişsiniz. Bundan söz eder misiniz? Mitolojilerde, folklorik anlatımlarda, baş, en önemli öğesidir gövdenin. Bütün organları yöneten odur. Erbaş, başkan, başkomutan, başsavcı, başbakan diyoruz., hepsi baş sözcüğünden üretilmiş. Baş vücutta en tepede durur. Hiyerarşide en tepede duran en üst mevkiyi gösterir. Bu bakımdan kimin saçı başı kapatılmışsa iradenin artık o P başta, o başın sahibinde olmadığına işaret eder. Evrensel işaretler dilinde böyle okunur. Evet, baş vücudun en yüksek noktası. Buradan yola çıkarsak, insanoğlu hep ele geçirdiği toprakların en yüksek kalesine, burcuna o yer üzerindeki egemenliğinin işareti olarak bayrak dikmiştir. Erkeğin, kadın üzerindeki iktidarının bayrağı olarak görebilir miyiz, kadının başında duran örtüyü? Hiç kuşkum yok. Türban takan kadınların türbanlı eylemleri gerçekte kimlere yarıyor, ona bakmak lazım. Başı açık olanın (erkeğin) iradesi, başı kapalı olanı (kadını) yönlendirmekte ve denetlemektedir. ÖLÇÜLERİ KOYAN ERKEK... Peki, kadının başı ne zaman kapatılıyor? Kimler kapatıyor? Yoksa kendi başını kendi mi kapatıyor kadın? Kadınlar kırk beş binyıl önce ipi bulmuşlar, sonra dokumaya geçmişler, ama Tunç Çağı’na (İÖ 3200’e) kadar saçlarını gizleme gereğini duyan bir kadın yok. Kaya resimlerine, heykelciklere bakarak bunları söyleyebiliyoruz. Hiçbir kadın bir örtü dokuyup saçını gizlememiş. Kostenki’de (Rusya) bulunan heykelcikteki kadın bitkisel elyaftan olduğu tahmin edilen şapkayı kabaca otuz binyıl önce yapıp başına geçirmiş, ancak saçını gizlemek için değil, icadıyla övünmek ve kendi üstünlüğünü göstermek, ayırt edilmek için. Zaten gövdesi tamamen çıplak, henüz giysi yok. Bir başka kadın heykelciğinde başın üzeri herhalde ölüm büyüsü amacıyla ağla kaplı (Kostenki). İlk Tunç Çağı’na kadar kadın saçını gizlemiyor. Erkekler devleti örgütledikten sonra kadınlar örtülüyor, ikisi arasında sıkı bir ilişki var. İlk örnek, Sümer’de 3200’de devlet ortaya çıktıktan sonra, yalnızca tapınak fahişelerinin, o da tapınak dışında başları örtüldü. Muazzez İlmiye Çığ bunları çok iyi açıkladı. Asur’da da bir kısım kadının başı yasayla örtüldü. Hepsinde de ölKİTAP SAYI Yıldız Cıbıroğlu ? SAYFA 6 CUMHURİYET 895