Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? rasılığı, metinlerarasılığı ve tarihsel göndermeleri oldukça sarsıcı. Işık Köpek ve Tren’i merakla bekliyoruz. Peki biraz da Macar Öykü ve romanından, Türkçe çevirilerden söz eder misin? Macar klasikleri, Hasan Âli Yücel döneminde Türkçe’ye çevrilmiş. Sahaf tutkunları beyaz kaplı dizinin bazı eserlerine ulaşabilirler. Bunun yanı sıra, Türkiye’de en iyi bildiğimiz, tüm zamanların romanı, Ferenc Molnár’ın Pál Sokağı Çocukları, 2004’te çevirdiğim Istvan Örkény’nin sevilen eseri "Bir Dakikalık Öyküler", Péter Eszterhazy’nin Bir Kadın ve Hrabal’ın Kitabı adlı romanları, Nobel ödüllü yazar Imre Kertész’in Kadersizlik adlı romanı çağdaş Macar edebiyatının şu an aklıma gelen örnekleri oldu. Hungarolog Prof. Dr. Naciye Güngörmüş’ün öykü derlemeleri ile Edit Tasnádi’nin çalışmaları, Gün Benderli’nin İnsanın Trajedisi adlı oyun çevirisini de saymak gerekir. Böyle sıralarken çok gibi görünse de aslında Doğu Avrupa edebiyatını kavramamızda ne yazık ki yeterli değil bu çalışmalar. Daha çok emek vermek gerekiyor. Hem çevirmenler, hem yayınevleri, hem okurlar olarak… İlişkiler, insanlar, rejim değişiminin kulaktan kulağa yayılan efsaneleri, dönemin bastırılmış, kendine dönük karamsarlığına duyulan öfke, romanın ana atmosferini oluşturuyor. Her ne kadar okuduğumuz diyalog ve yaşantılar kadın erkek ilişkileri, erotizm ve öfke patlamaları gibi görünse de aslında. Yazar kendi toplumuyla ve tarihiyle hesaplaşıyor. Çevirini sevdim. Çeviride zorlandın mı? Balassi Balint Enstitüsü, bu alanda çalışanlara, Macar yazarlarını, çevirmenlerini, edebiyat tarihçilerini ve dilbilimcilerini seferber ederek burslu eğitim programları düzenliyor. Çevirmenleri, eğitimin yanı sıra, Macar edebiyatının baş yapıtları ve yazarlarıyla etkileşime girebileceği bir de kültürel ortama sokuyor. Ben de bu programa katıldım. Bu eserin bir bölümünü orada uzmanlık bitirme çalışmam olarak çevirip incelemiştim, Hocalarım şairçevirmen Péter Rácz’ın ve yazar Noemi Kis’in yönlendirmesiyle, tamamını çevirmeye karar verdim. Şanslıydım, Yazar Attila Bartis, danışmanım Edit Tasnádi ve dostum Andrea Szilveszter ile roman ve çeviri üzerine aklıma takılan ne varsa konuşabildim. Yazarın sık sık başvurduğu tekrarlı dil oyunları, sözcükleri ardı ardına bitişik yazma biçimi, sayfalarca süren "düşündüm, düşündü; dedim, dedi" gibi ifadeleriyle kapanan iç monologlarla dolu biçimsel tercihi, çevirirken korumaya özendiğim noktalardı. Dildeki ve anlatıdaki o uçuşmaları, savrulmaları, özne ve zaman dönüşümlerini, gerçeklik kırılmalarını bozmadan, eksiltmeden aktarmaya çalıştım. Edit Tasnádi romanın MacarcaTürkçe editörlüğünü üstlendi, satır satır uğraştı Sessizlikle. Hocam Prof. Dr. Sezer Akarcalı’nın aracılığıyla Destek Yayınları’yla tanıştım ve Sessizlik, onların da desteğiyle, böyle güzel bir ortak emek ürünü olarak okurla buluştu. Son bir soru. Edebiyat ve iletişim çalışmaları birlikte nasıl yürüyor? . Edebiyatın konusu da yaratıcısı da insandır ve edebiyat bir iletişim aracı olarak, kültürün taşıyıcısıdır. İşin içine çeviri girdiğinde, bizim dilimize dönüştürülmüş farklı dünyalarla karşılaşırız. Edebiyatla taşınan bu farklı dünyanın kendisi ve o dilin bizim dilimize, anlam dünyamıza dönüştürülme süreci, iletişimin de doğrudan konusu bence. Dolayısıyla bu iki alan birlikte ilerliyor, birbirini besliyor benim yaşamımda. ? Sessizlik/ Attila Bartis/Destek Yayınları/237 s. DEĞİŞİM VE BOCALAMALAR... Son olarak Macar Edebiyatının Dünyaca ünlü Genç Yazarı Attila Bartis’in, Son Romanı Sessizlik’i dilimize çevirdin. Eserin Macar romanının yeni bin yıldaki en iyi ilk örneği olduğu söyleniyor. Biraz romandan ve çeviri sürecinden söz edersek… Evet, Sessizlik, Attila Bartis’in 2004 yılında yayımladığı ikinci romanı. Roman, Macarların Ruslara karşı ayaklandıkları 1956 hareketi ve rejim değişiminin yaşandığı doksanlı yılların başına değin süren büyük değişim dönemini yansıtıyor. Romanda bireylerin iç dünyasından yürüdükleri sokaklara ve duyumsadıkları kültürel atmosfere varana değin yaşanan değişim ve bocalamalar, başkalaşan yaşamı benimsemeye çalışan bir toplum ve geçmişle hesaplaşmalar, hüzünlü ve sarsıcı bir biçimde anlatılıyor. Sokaklarıyla, meydanlarıyla, köprüleriyle, meyhaneleriyle ve insanlarıyla Budapeşte’yi adeta bir fotoğraf albümü gibi sunuyor Bartis. Bunda ünlü bir fotoğraf sanatçısı olmasının etkisi olduğu açık. Yazar, Macaristan’ın ikinci dünya savaşından sonra Romanya sınırında kalan Erdel bölgesi Macarlarından. Babası, 1956 Macar ayaklanmasında etkin rol oynamış bir edebiyatçı. Bu siyasi geçmiş, ailenin Rumen yurttaşlığından çıkarılması ve 1980’li yıllarda Budapeşte’ye göçüyle sonuçlanıyor. Romanı bugünlerde okuyup bitirebildim. Romanın boğucu, karabasanlı bir havası var. Bende böyle bir izlenim bıraktı. Romanın konusunu da kısaca tanıtır mısın? Romanın baş kahramanı yazar Andor Weér, on beş yıldır evden kapı dışarı çıkmayan zamanın ünlü aktristi olan annesi, keman virtüözü kız kardeşi, gecelik ilişkileri ve hayatının aşkı Ester’le dolu bir yaşam sürüyor. Kahramanımızın toplumsal koşulların, anlamlandırmakta ve yüzleşmekte zorlandığı duyguların ve korkunun kuşattığı sıradan yaşamı, okur yazar buluşmaları ve editörüyle yaşadığı saplantılı ilişkiyle git gide karmaşıklaşıyor. Her sıradan yaşam gibi, yapı taşları bireysel ve toplumsal acılı bir tarih elbette. Gündelik yaşamın durmaksızın tekrarlanan ayrıntılarına sinen sessizlik de bu acının sesine dönüşüyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI Attila Bartis 895 SAYFA 15