Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Çirkin Ağacı ? Soner DEMİRBAŞ iir, “ben”deki kırılmalardanparçalanmalardan yola çıkıp “öteki”ne açılma arasında kendini var kılar. Şair, bu yolculuğu düzyazıyla değil de şiirle yapıyorsa işi daha da zorlaşacaktır kuşkusuz. Çünkü düzyazı güneşi doğrudan gösterirken, şiir onu (güneşi) gölgede arayacaktır. Sinan Oruçoğlu’nun Çirkin Ağacı adını taşıyan şiir kitabı güneşi doğrudan gösteren değil, onun izini gölgede süren bir ilk kitap. Her ne kadar bir ilk kitap olsa da şair bu ağacı yıllardır okuruyla birlikte oldurmakta idi. Kitaptaki şiirlerin sıkılığı da tam burada başlamakta. S. Oruçoğlu, Çirkin Ağacı’ndaki yolayolculuğa kendinden başlayıp yeryüzünün esrarını çözmeye heves ederek devam ediyor. Bunu yaparken de sözcüklerin şiir dili içindeki zehrinin, tehlikesinin ve doğru kullanıldığında bir o kadar da derinliğinin, çok anlamlılığının farkında. Bu farkındalık şairi içinde bulunduğu evden ve içinde bulunan evden şiirler yoluyla bahçeye çıkarıyor. Orada onu yağmurlar ve ağaçların hem görünen hem de görünmeyen yüzleriyle birlikte rüzgârlar, sular ve yollaryolculuklar bekleyecektir. Şaire de adını bavulunun içine yazıp yola koyulmak düşecektir: “bavulumun içine adımı yazıyorum” İÇİNDEN GECE GEÇEN ŞİİR C. Baudelaire, Kötülük Çiçekleri’nde okura kendi şiiri için “İç sıkıntısıdır bu!” diye sesleniyordu. Bunalan bir şairin (yoğunlaşan bir şairin de diyebiliriz) yapacağı tabii ki sözcüklere sığınıp o sözcüklerden oluşturduğu ormana girip bir ağaca sarılmak olacaktır. Böylece şair, şiir yoluyla tüm gerçeklikleri de tersine çevirebilecektir. Gecenin içinden geçen bir şiir yerine, içinden gece geçen bir şiirşairle karşılaştıracaktır bu okuru: “uyudum sandıydım gece içimden geçmiş” Cemal Süreya Victor Hugo’dan aktararak, “Şair! Bize yağmurdan söz etme. O yağmuru yağdır” diyordu. “yağmur yağsa yağmur gibiyiz / göğe baksam yağmur yağacak” diyen S. Oruçoğlu’nun yaptığı da Ş budur dizeleriyle. Bu dizelerle okurun gözünü ve yüreğini gökyüzüne çevirebilmektedir. Orada okuru içine kapanan sözcükler beklemektedir. Bir sözcük ki bir şiirin içinde sesiyle ve anlamıyla ancak bu kadar keskin durabilir: “üzünç!” Yine şairin diliyle söyleyecek olursak, aslında bu dünyada yaşadığımız her şey bir yanılsamadan ibarettir. Ne mevsim diye bir şey vardır ne de sözcüklerin dili. Tüm aradığımız “kendimizi acıtacak bir kıyı içindir” adeta. Bu arama ise hiç bitmeyecektir, “her insanın kıyıya vurduğu bir yer” olsa da. Bir okur olarak kitabın en güzel şiiri saydığım “Çapak” adlı şiir aslında S. Oruçoğlu’nun tüm şiir serüveninibirikimini gösteriyor. Böylesi bir yazıyı yazmak yerine bu şiiri tekrar tekrar okumayı yeğleyeceğimi de belirtmem gerekir! Tekrar kitaba dönecek olursak, her şey konuşur Çirkin Ağacı’nda, “kıyıya iner her şey”. İlhan Berk’in şiirlerinde tüm nesneleri konuşturması gibi S. Oruçoğlu da onları harekete geçirir sözcükleriylekonuşturur: “ev söylenir / tüm bildiklerini” Şiiriyle bunu yapan, yapabilen bir şaire düşen ise elbette susmanın heybetini öğrenmek olacaktır. Böylelikle şiirleriyle evindenodasından dışarı açılan şair tekrar evineodasına dönebilecektir. İşte o zaman “aşk, çok heceli söylenmeli ama sessiz.” Şair, diline dolanan bir evde dalgınlığın da estetiğini kurabilmektedir. Orada “uzağına düşülen kadınlar” , “aşk oyunu çocuklar” vardır. Ev, tüm bunları bilip sarılmaktadır S. Oruçoğlu’na. Yüzü hep uzağa dönüktür S. Oruçoğlu’nun. Dönüp dolaşıp o uzağauzaklığa bakmaktadır sözcükleriyle, ağrılı gerçekliğin içinden. Ve o gerçekliğin içinden harf harf kurmuştur şiirini, gecelerini inerek. Bazı şeylerin ise nedeni yoktur ya da nedeni kendisidir: “insan bazen gider…” Söz artık kendindenşairden taşmıştır. Çirkin Ağacı’nın okuru da S. Oruçoğlu’nu şiire terk etmek için beklemektedir. O hâlâ oradadır.? Çirkin Ağacı/ Sinan Oruçoğlu/ Yasakmeyve Yay./ 64 s. SAYFA 25 Sinan ORUÇOĞLU CUMHURİYET KİTAP SAYI 895