Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Jacques de Guibert'den 'Askeri Yazılar' Fabrika ve bürokrasinin ışığında ordu ? Yücel KARADAĞ ax Weber, "Disiplinin Anlamı" isimli yazısında modern fabrika sistemi ve bürokrasinin işleyiş sisteminde hayat bulan disiplinin kökenlerinin ordudaki disipline dayandığını belirtir. Tek tek işçilerin optimum kârlılığı, üretime katılan diğer makinelerde olduğu gibi üretim sürecindeki her davranışının hesaplanması ve verimi maksimize edecek davranışların birleştirilip disiplinle hayata geçmesiyle olur(Weber, 1993: 224). Böylelikle, modern toplumun en önemli unsurları olan bürokrasi ve fabrika sisteminin işleyiş mantığının askeriyeye dayandığı; hem davranış kalıpları, hem hiyerarşi hem de yapılanma bakımından askeriye ile modern toplumun diğer kurumlarının bir arada düşünülmesi gerektiği söylenebilir. Modern toplumu mikro ölçekte yansıtan askeriyenin dönüşümündeki köşe taşlarından biri, 18. yüzyılda yaşamış Prusya Kralı II. Fredrich’tir. II. Fredrich, orduda uyguladığı talimnameyle, daha sonra tüm Avrupa orduları tarafından taklit edilmekle kalmamış, fabrikasyon sitemine de ilham kaynağı olmuştur. 1743 tarihli bu talimnamede "silahı aşağı indirmek için altı hareket, devirmek için dört hareket, omuza ters koymak için on üç hareket vs. öngörmekteydi. Karşılıklı yardımlaşma okulu da başka araçlarla olmak üzere, zaman kullanımını yoğunlaştırmak üzere bir aygıt olarak düzenlenmişti... Akan zamanın her anının içinde çok sayıda, ama birbirine göre düzene sokulmuş faaliyetler yer almaktaydı ve diğer yandan işaretler, ıslıklar, emirler tarafından dayatılan ritim, hem öğretim sürecini hızlandırmakta hem de hızlılığı bir erdem olarak öğretmek zorunda olan zamansal ölçütleri herkese empoze etmekteydi. Bu emirlerin yegâne amacı... çocukları aynı işlemden bir başkasına geçişin yol açtığı zaman kaybını, eli çabuk tutarak mümkün olduğunca azaltmaktır"(Foucault, 2000: 2323). Bu talimnamede söz konusu olan ordunun değişik manevralar yaparken düzenini bozmadan maksimum hıza ulaşabilmesi için hareketlerin ince, hesaplanabilir ayrıntılara bölünmesidir. Foucault’un deyişiyle modern hümanizmanın insanı, askeriyede ve toplumsal hayatın diğer alanlarında hâkim olan küçük şeylerden ayrıntılardan doğmuştur (Foucault, 2000: 215). 18. yüzyıl, Avrupa orduları açısından yoğun sancılarla geçmiştir. Ateşli silahların ve topların ordularda yoğun bir şekilde kullanılmaya başlanması ve asker sayılarının artması, klasik ordu düzeninin uygulanmasını imkânsız kılmış; bu nedenle ordular oldukça hantallaşmıştı. Ordunun teknolojik yapısı ile örSAYFA 18 M Guibert’in Türkçeye yeni çevrilen kitabı yaşadığı dönemden çok daha ilerisini gören bir bakış açısıyla, modern topluma da kaynaklık eden modern ordunun dayandığı ilkeleri çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Yazarın, yaşadığı dönemin siyasal, toplumsal ve düşünsel tartışmalarının çözümlendiği ve bu çözümleme doğrultusunda orduyla ilgili yaklaşımlar geliştirdiğini görüyoruz. Guibert’in kitabı, hem modern ordu, hem modern toplum hem de yaşadığı dönemin entelektüel ve siyasal hayatının anlaşılması açısından okunması gereken bir eser. gütlenmesi arasında var olan ve giderek derinleşen çelişki, beraberinde, çelişkinin çözümü doğrultusunda yoğun bir entelektüel faaliyeti de getirmişti. Fransız asker Jacques de Guibert’in yazdıkları, tam da bu çelişkinin çözümü bağlamında anlam kazanır. Guibert, 17431790 tarihleri arasında yaşamış, Napoléon ve Clausewitz’in hocası; ayrıca George Washington’a ilham kaynağı olan entelektüel bir askerdir. Bunun yanında, her alanda şekillenen bilimlerden ilham alarak savaşı da bir bilim olarak tanımlayan ve modern ordunun dayandığı prensipleri sistematize eden en önemli düşünürlerden biridir. Çoğu ileri görüşlü düşünür gibi yaşadığı dönemde fikirleri tam olarak anlaşılamamış, kendisinin şekillendirdiği ilkeler, ölümünden sonra yeni Avrupa ordularının temelini oluşturmuştur. Dolayısıyla, Guibert’in yazmış olduğu ve Anahtar Kitaplar tarafından birleştirilip Askeri Yazılar 17721790 adıyla tek bir kitap olarak basılan Taktik Üzerine Bir Deneme ve Kamu Erkinin El Kitabı isimli eserler, modern toplumlardaki işleyişin bir aynasını oluşturan modern orduların ortaya çıkış ve şekilleniş süreçlerini anlayabilmek için çok önemli bir kaynak eser olarak karşımızda duruyor. Yukarıda değindiğim çelişkinin sancılarının hem zamansal hem de mekânsal olarak yaşandığı ülkelerden biri olan 18. yüzyıl Fransası’nda yazılmış olması kitabı daha da önemli kılıyor. KÖKTEN DEĞİŞİKLİKLER II. Fredrich’in Prusya ordusunda yaptığı devrimlerden etkilenen Guibert ki bu etkiye kitapta sık sık değinirFransa ordusunun diğer ordular karşısında üstün olabilmesi için orduda kökten değişikliklerin olması gerektiğini savunur. Askeri alandaki dehasının asıl belirgin olduğu yer, Taktik Üzerine Bir Deneme isimli kitaptır. Burada ordunun ateş gücünü en verimli biçimde kullanması ve ordunun savaş esnasında değişik durumlarda hızlı bir şekilde ma nevra yapabilmesi için gerekli olan ilkeleri ortaya koymaya çalışmıştır. Bu ilkelerini öne sürerken engin bilgisiyle Antik Yunan ve Roma’dan yaşadığı döneme kadar çoğu savaştan değişik orduların düzenlerinden örnekler verir. Ordudaki teknoloji kullanımının ilk etkisi, orduların düzene giremeyecek derecede kalabalıklaşması ve hantallaşması olmuştur. Muazzam ağırlıklarıyla topların sayısının artması, bu topları yönlendiren, hareket ettiren, kullanan asker sayısının da artmasını beraberinde getirmiştir. Topuyla, silahıyla, erzak ve mühimmatıyla ve asker sayısıyla ordu, hantal ve hareket edemeyen bir yığın gibidir. Guibert’in odaklandığı asıl sorun da budur: Kalabalık bir ordunun düzenli ve hızlı hareketi nasıl sağlanabilir? Kalabalık, hantal ve düzensiz bir orduyu işlevsel hale getirmek ve manevra yapma gücünü artırmanın tek yolu, onu belli bir düzene sokup disipline etmektir. Guibert, bunun için orduların parçalara bölünmesi gerektiğini belirtir: "Büyük bir kitlenin daha kolay hareket edebilmesi için onu, eğer mümkünse parçalara ayırmak ve kitleyi oluşturan unsurları bu parçalara paylaştırmak gerekir. O zaman bu parçaların her biri daha hareketli ve elbette, daha güçlü olacak, böylece kombine edilerek çoğaltılacak olan bu güçler birlikte harekete geçirilerek daha etkili bir sonuç alınabilecektir. Eğer bu koca kitlenin aynı anda ve birlikte hareket etmesi istenirse, beceriksiz, ağır ve hantal kalacak, büyük ve önemli manevraları yerine getiremeyecektir... Bu bölümlerin her biri ayrı hareket ettiği halde, aynı ortak amaca dönük, genel bir harekâtın birer parçası halinde, etkili olacaktır"(273). Guibert’in orduyla ilgili arzusu, yürüyüş düzeninden savaş düzenine çok hızlı geçebilen; savaşın gelişim seyri doğrultusunda konumunu hızla değiştirebilen bir orduydu. Bunun yegâne yolu da orduyu parçalara bölmek ve her parçadaki her bireyin düzeni bozmadan düzenli bir biçimde hareket etmesini sağlamaktır: "Ordu komutanının düşmanı gördüğü anda hangi muharebe düzeninin alınacağına karar verebilmesi, birliklerin bu karar uyarınca yeni pozisyona geçebilmeleri ve netice itibarıyla bu kararın derhal uygulanabilmesi için, aynı ordunun tüm alaylarının ve alt birimleri olan taburların, şartlar izin verdiği ölçüde aynı yürüyüş düzeniyle yürümeleri gerekir" (276). Parçalara bölünmüş bir ordunun yürüyüş ve manevra hızını, düzeni bozmadan artırmak için gereken ilk önemli şeyler, askerin birim zamanda, belli bir düzen dahilinde ve onu en az yoracak şekilde en hızlı olmasını sağlamaktır. Bunun için ordudaki yürüyüş düzeni, tüfek ve süngü taşınması ile ilgili düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. İlkin, eğitim merkezlerinde askerlere dayatılan bedenle uyumsuz ve onu zorlayan davranışlar terk edilmelidir. Askeri hareketler, bedenin doğal halinin tespitiyle bağlantılı olarak oluşturulmalıdır. Dolayısıyla Guibert, askerin bedeninin maksimum derecede işletilebilmesi için ayrıntılı anatomik belirlemeler yapmıştır; mide ve diyafram sindirim ve nefes alma işlevlerini eksiksiz yerine getirebilmesi için asker dik durmalı, omuzları serbestçe salıverilmiş ve göğsü kabarık olmalıdır. Kollar, kasılmadan iki yana serbestçe salınmalı; baş dik tutulmalı, omuzlara gömülü olmamalı ve iki omuzun ortasında dik açı ile dikilmelidir. Dizler gergin olmalı, her iki topuk da aynı yatay çizgi üzerinde, birbirine bir karış uzak olarak tutulmalı, birbirine yapıştırılmamalıdır (s. 1734). ORDUNUN DÜZENİ Askerin farklı durumlardaki yürüyüşünün ayrıntılı bir şekilde tespit edilmesi ve tüm askerlerin belirlenmiş bu kriterlere göre hareket etmesi sağlanmalıdır. Ancak bu şekilde ordunun düzeni bozulmadan hareketin hızlanması mümkündür. Bu konuda hesaplama ve standardizasyon işlemine adımdan başlanmalıdır. Guibert, manevra esnasında üç tür adımın kullanıldığına vurgu yapar: basit adım, ikili adım ve üçlü adım ya da koşu. Bu üç adımın hepsinde ayaklar arasındaki mesafe on sekiz ile yirmi pus kadardır (4954 cm). Basit adımla yapılan yürüyüşlerde dakikada 80 adım; ikili adımda dakikada 160 adım; üçlü adım denilen koşuda ise 200 ile 250 adım arası atılması gerekir (180). Yürüyüş ve koşularda askerler arasında tam bir uyum ve standardizasyonun olabilmesi için bedenin konumunun da ince ayrıntılarla hesaplanıp bu ayrıntılara askerlerin uyması sağlanmalıdır. "Adım atma hareketinin ...ilk aşamasında asker, kalçası biraz dışarıya dönük olarak sol bacağını canlı bir şekilde ve hiç kırmadan ileri atacak; ayağı da yere paralel olarak, yerden 5.56 cm. kadar yükselecek, topuğu sağ ayağın burnunun hizasında tekrar yere yaklaşmak üzere, hareket edecektir. Bu hareket kalçadan yapılacak; adım da diz esnek tutulup hafifçe bükülerek atılacaktır. Bu sırada vücut, sağ bacağın üzerinde, dik bir konumda olacaktır... İkinci aşamada ise asker, vücudunu daima dik tutmayı sürdürerek ve vücudunun hareketiyle birlikte ileriye doğru kaydırarak, sol ayağını ileriye doğru hareket ettireKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 895