04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Çekerek Kıyılarında günlük yola gönderilir. On iki günde alınacaktır. Dönemin parlamenden fazla çalışılmayacak denir ama terleri çareyi, köylünün vergisini beyirmi günden önce dönen görülmeden gücüyle ödemesinde bulurlar. di. İnsanlara herhangi bir ödeme de Böylece köylü, vergisini beden gücüyapılmıyor. Ne yiyip ne içeceklerini nü harcayarak ödeyecek, bu gücünü de düşünen yok” diyerek uygulamade doğrudan ülkenin yollarının yadaki aksaklığı ortaya koyuyor. pılması için kullanacaktır. Altmış yaBöylece biz de yasaların çıktıkları şına kadar olan tüm erkekler bu vergibi uygulanmamasının veya o dögiye tabidirler. Köylü bu görevi bünemdeki kanun koyucunun tüm iyi yük bir kutsallık içinde gerçekleştirir. niyetine rağmen, uygulamadaki bu Yalnız burada, işini bitirmek böylece sorunlar yüzünden köylüyle arasında vergisini ödemiş olmak yetmemekte, bir gerilim yaratmasına engel olamaüstüne bir de işin kabul edilmesini masını ibretle tanık oluyoruz bu satısağlamak için, kontrolöre rüşvet verlarda. mek gerekecektir. İşin tamamlandığını gösteren sülüsünü alıp çoluk çoNİNADÜĞ İLE ESME NiNE cuğunun yanına geri dönecek olan köylü, cebindeki son parayı da bu Temizel, Kafkas sürgünü olan Nırüşvet için harcamak zorunda kalnadüğ ile Dersim sürgünü Esme Nemaktadır. Köylü için acı Zekeriya TEMİZEL olan da budur, beden gücünü vatanı için harcamak değil. Köy Enstitülü öğretmeninden eğitim alan Temizel, öğretmeninden tüm köylü gibi çok şey öğrenmiştir. Özellikle öğretmenin köye gelen bir arkadaşıyla arasında geçen konuşma, o dönemin ve yaşanılanların bir haritasını çıkaracak niteliktedir. Varlık vergisi nedeniyle büyükelçilerin Maliye Bakanlığı’na “yığıldığını” bildiren Selahattin Öğretmen’e arkadaşı: “Haksızlık adaletsizlik yalnızca Varlık vergisinde miymiş? Bak yol vergisine, neresinde adalet var. Ama bu adamların sesi soluğu çıkmıyor. Kanun bu yükümlülük için sekiz saatten uzağa gidilmez der ama millet üç ? Coşkun ONGUN ürkiye çağdaş bir devlet olarak kurulurken ve değişimini tamamlarken, üç beş kentsoylu ya da azınlık bedel ödemedi. Asıl bedeli, parasal ekonominin kurallarını para olmadığı için bedenen yerine getiren köylü ödedi” diyor Zekeriya Temizel, çocukluk ve gençlik anılarından oluşan Çekerek Kıyılarında adlı yeni çıkan kitabında. Daha sonraları Maliye Bakanlığı’nın hemen her kademesinde görev yapan Temizel, sanıldığının aksine bu savını mali veriler, ekonomik istatistikler ya da bilimsel incelemelerle değil, içinde büyüdüğü köylü çevrenin yaşamından kesitler sunarak onların bu uğurda çektiklerinden yola çıkarak kanıtlıyor. İmparatorluğun çökmesi sonucunda varını yoğunu savaşta harcamış bir ulusun, kendi küllerinden kendini yaratmak uğruna girdiği yolda beden gücünden yararlanarak dışa bağımlı olmadan kendi iç olanaklarıyla bir şeyleri başarması gerekmektedir. Ulus olarak kalkınmanın yolu parasal ekonomiden geçmektedir. Parasal ekonomiye geçiş için de yurtta ulaşım olanaklarını yaratmak kaçınılmazdır. Yol yapmak da işgücü gerektirmektedir. Tek parti iktidarı çareyi vergi almakta bulur. Varsıldan vergi almak kolaydır da para yüzü görmeyen yoksul köylüden vergi ne biçim “T ne’nin arasındaki etkileşimi de yürek dağlayan şu öyküyle okuyucuyla buluşturuyor: “Nınadüğ ile Esme Nene’nin günlerce ne konuştukları herkesin merak konusu olmuştu. Esme Nene, Kürtçeden başka, Nınadüğ de Çerkesçe ve Rusça’dan başka bir dil bilmezdi. (…) Bazen Esme Nene bazen de Nınadüğ konuşurken gözlerinden sicim gibi yaş boşaltıyor, diğeri de sanki anlatılanı anlamış gibi gözyaşı dökmeye başlıyordu. (…) Kucaklaşmaları da bir garip olurdu. Esme Nene, Nınadüğ’e kollarının yetiştiği yerden, yani belinden sarılır, Nınadüğ de onun başını kollarıyla sarardı. Ne konuşuyorsunuz nına, diye sorduğumda, Nına bana ‘Ne olacak küçüğüm sürgünümüzü’ derdi. … ‘Ama o seni anlamıyor ki.’ ‘Olsun. O kendine, ben kendime anlatıyorum. Hikâyelerimizin acıklı ve birbirine benzer olduğunu biliyoruz ya. Hem sürgün anlatılmaz ki, yürekte hissedilir.’ Kafkas Dağları’ndan sökülüp atılmış bir Çerkez nınası ile Dersim derelerinden koparılmış bir Kürt (Alevi) nenesini, kaderlerinin bir araya getirdiğine inanırdım. Bu iki dağlıyı burada birleştiren kader, bu birleşmeden mutlaka bir şeyler çıkmasını planlamıştır, diye düşünürdüm.” Bu ve buna benzer anıların derlemesinden oluşan Çekerek Kıyıları kitabında yer alan anıların ortak sözcüklerini, yoksulluk, köylülük, otoriter baskılar, sürgünlük, vatana bağlılık, umut ve her şeye karşın bitmek tükenmek bilmeyen yaşama arzusu olarak sıralayabiliriz. Temizel, bu sözcükler etrafında zaman zaman gülerek zaman zaman da ağlayarak okunacak bir kitap kurgulamış. Temizel’i maliyeci olduğu halde sosyal konuları böylesine edebi biçemle kaleme aldığı için kutlamak gerek. ? [email protected] Çekerek Kıyılarında/ Zekeriya Temizel/ Aya Kitap/ Anı RomanEkim 2006 / 305 s. anlaşılması ve anlatılması” kitabın temel çıkış noktalarıdır. Gencer Özcan’ın sunuş yazısıyla başlayan kitap, “toplumsallaşan dış politika”, “kimlik ve dış politika”, “düşünce kuruluşları”, “dış politikanın özelleşmesi” ve “çevre ve dış politika” başlıklı beş bölüme ayrılmış, Gencer’in sözcükleri ile “Türkiye’de yeterince çalışılmamış bir alana yönelik ilk bilimsel yaklaşım çabası” olarak bizlere sunulmuştur. Kitap, temel olarak, dış politika aktörlerinin çeşitlenmesinin farklı alanlarda daha etkin ve demokratik karar alma süreçlerini de beraberinde getirdiğini göstererek, ilgili konu başlıkları çerçevesinde STK’nin artan önemine ve katkısına dikkatimizi çekmektedir. KAMUOYUNUN EN ETKİLİ TEMSİLCİLERİ: STK’LER Günümüz siyasi yelpazesinden baKİTAP SAYI Sivil Toplum ve Dış Politika ? Ebru OĞURLU Ö zellikle 1980’lerin başından itibaren soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte dünya siyasetinde gözlemlenen değişiklikler, yeni tartışma konu ve sorunlarını da beraberinde getirmiş, 1990’lı yıllarda devam eden bu sosyopolitik değişim yeni sorunların çözülmesinde devlet merkezli düşünce sistemlerini etkisiz kılarak güçlü devlet geleneğinden uzak, siyasi merkezin dışındaki birçok aktörü tartışma konularının içine çekmiştir. Söz konusu süreç, farklı bir nitelik kazanan uluslararası ilişkiler konjonktürünün de yardımı ile bizleri de yeni aktörleri tanımaya ve sistem içinde bu aktörlerin rollerini kabul etmeye zorlamıştır. Türk siyaseti özelinde de, özellikle son yıllarda sayıları hızla artan; hem iç politikada hem de dış politikada gündemi belirleyen ve sıklıkla tartışılan konu ve alanlarda aktif hale gelen sivil toplum kuruluşları (STK) bu aktörlerin başında gelmektedir. 2006 yılının son aylarında çıkan Sivil Toplum ve Dış Politika – Yeni Sorunlar, Yeni Aktörler başlıklı kitap şimdiye kadar dış politika konularında çoğunlukla göz ardı edilen, son yıllarda artan önemlerine karşın hâlâ gerektiği ilgiyi göremeyen bu alana dikkatimizi çekmektedir. Kamu Yö netimi ve Uluslararası İlişkiler alanlarında uzman Semra Cerit Mazlum ve Erhan Doğan tarafından derlenen bu kitaba kendi alanlarında uzman akademisyenler de yazdıkları yazılarla önemli katkıda bulunmuşlardır. Söz konusu kitap, derleyenlerin kendi ifadeleri ile “... sivil toplum kuruluşlarının dış politika yapım süreçlerine katılma dinamiklerini incelemekte ve ortaya ko ymaktadır”. Bu çerçevede, “sivil oluşumların dış politika süreçlerine katılma yönündeki isteklerinin arkasında yatan yapısal unsurlar, katılım sürecinde harekete geçirilen kaynaklar, izlenen stratejiler ve bu istikamette yapılandırılan koalisyonların devletle olan ilişkilerinin ? SAYFA 22 CUMHURİYET 895
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle