Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İki yeni şiir kitabı yayımlanan Dağlarca: “Kişi özgürlüğü kendi diliyle başlar” Şiirimizin yaşayan anıtı Fazıl Hüsnü Dağlarca ile yeni yayımlanan iki kitabı üstüne konuşmak için önce evine telefon ettim. Telefonu kendi açtı, isteğimi söyleyince Kadıköy’de, kendi adını taşıyan sokaktaki evini tarif etti, "Yarın beşte gel," dedi. Söylediği adrese geldiğimde kapıda el yazısıyla bir notla karşılaştım: "Telefon etmeden gelmeyiniz." İçeri girdiğimde çalışma masasının başında oturan yaşlı görünümlü insan, konuşmaya başladığında giderek gençleşti, ağabeyken akran, akranken kardeş olup çıkıverdi. Neredeyse on beş yıldır görüşmemiştik. Ama o zamanlar konuştuğumuz şeyleri daha dün konuşmuşuz gibi birer birer anımsattı bana. anın fotoğrafları gibidir. Bu da öyle bir şey. Elbette şiire ne kadar yakın olursak, ondaki düzen, içimizdeki düzenin eksiğini, yerine oturtabilir. Bütün ülkelerde şiirin kaynağı inanmakla başlamıştır. Kabile reisleri, o şair kimseler ne söylemişlerse gökten yere indirdikleri bir gerçeğin sözcüsü sayılmışlardır. Din tarihini anımsarsanız sözlerimin birer buluş olmadığını, gözleme dayandığını, parmak uçlarınızdaki bir dokunum gibi duyarsınız. O sözler, göğe bakarak söylenen o sözler yeri göğe çıkarmış, göğü yere indirmişlerdir. O evreye şiir atası diyorum. Kimi kitaplarımda bu konu işlenmiştir. Öteki kitabınızın adı: İçimdeki Şiir Hayvanı. Nedir içinizdeki şiir hayvanı? Bu kitabın baştan başa bütün sözcüklerinde geçer. Kişinin kapatılmışlığı, yetersizliği, bütün olanaklardan yoksunluğu, şiir denen en büyük evrimi taşımaktaki güçsüzlüğü, o söylenmek istenmiştir. Günümüz yazarlarını izleyebiliyor musunuz? Gittikçe okuyacak eser bulamıyorum. Şu bakımdan: Bu işin çilesini çekmeden servetine konmak istiyorlar. Okurlar sizin bunca kitabınızı nasıl okuyacaklar? Benim kitaplarımın tümünü okuyabilmek de çok zor. Bir hesap yaptım. Yetmiş yaşına dek bir insan günde dört saat şiir okusa, benim bütün şiirlerimi okuyabilmek için beş kere yetmiş yıllık ömür yaşaması gerekiyor. Sen ne yapıyorsun şimdi? ? Turgay FİŞEKÇİ D oksan üç yaşındasınız. Peş peşe iki yeni şiir kitabınız yayımlandı. Norgung Yayınları’ndan İçimdeki Şiir Hayvanı ve Yapı Kredi Yayınları’ndan Orda Karanlık Olurum. Bunlar yeni yazdığınız şiirler mi, yoksa önceden yazdığınız ama yayımlanma fırsatı yeni bulabildikleriniz mi? Çok şükür, çok sağlıklı bir adamım. Özellikle belleğim çok büyük bir dost. Her şeyi yaşadığı andaki ısısıyla, bütün çizgileriyle yeniden yaşayabiliyorum. O kadar güçlü bir anımsama oluyor ki bende, somut kavramlar yeniden beliriyor. Anımsadığım şey parmağımın ucunda oluyor. Bundan geceleri uyuyamıyorum. Bir nevi iki yaşamlıyım. Oradan da ölü olmakla diri olmak arasındaki uzaklığa geliyorum. Bu beni tedirgin ediyor. Uykum ben uyurken bile gelmemiş oluyor. Ben kendimi avutmak için yazmayı sürdürüyorum. Yazma alışkanlığım o kadar güçlü ki bir gecede bir kitap yazdığım olmuştur. Bu davranış bütün yeniliği ile işlemektedir. İstesem her gece bir kitap yazabilirim aylarca. Bu iki kitap da yeni yazılmış şiirler. İki kitap daha verdim Yapı Kredi’ye, onlar da yeni şiirler. Bugün de öğleye dek yayımlanmamış şiirlerime çalıştım. Kâğıtları üst üste koyduğunuzda kalınlığı iki karış. En azından iki yüz adet şiir. Tanrı dörtlükleri var, doğa şiirleri var. Şiirle zengin olunsa, Karun kadar zengin olurdum. Bundan sonra öteki kitaplarınız da Yapı Kredi Yayınları’nda mı çıkacak? Bana yayınevi dayanmıyor. Çok yayınevi değiştirdim. Bu kez Yapı Kredi talip oldu. Attığım kâğıtları bile basmak istiyorlar. Herhalde orada şiirden anlayan büyük gözlü bir adam var. Norgung’da çıkan kitaplar ise kısa sürelidir. Yapı Kredi’de bütün kitaplarım yayımlanacak ama sırasıyla değil. Piyasada olmayanlar öncelikle basılacak. Ama Dağlarca meraklıları kitaplarımın sonuna koyacağım sıraya göre okuyabilecekler. Çünkü bir her yeni kitabımın bir öncekini bütünlediğine inanıyorum. DUYARLILIK VE MATEMATİK Nasıl yazıyorsunuz? Bende duyarlıkla matematik iç içedir. Eski duyarlıklar gide gide sayı olurlar, diye düşünürdüm. Bu anlatımın büyük bir gerçeği dile getirdiğini öteki gözlerimle görüyorum. Bana kitaplar bir konuk gibi gelirler. Öyle yerleşirler ki, günün birinde ben kitaplarımın konuğu olurum. Bu dediğimi kolay kolay anlamazlar. Bilmezler ki dünyanın bütün yazarları, bütün dillerdeki bütün yapıtları bizim ailemizdir. Kimileri bana yalnız adam diyebilir. Bilmezler, anlamazlar, sezmezler en kalabalık adam olduğumu. Kalabalığım iki yöndedir: İnsan kalabalığı, yaradılış kalabalığı. Birinden birine geçer dururum. Geçer dururum bir deyimin anlatımı. Bunu kendi anlatımımla söylersem şöyle demeliyim: Geçer geçerim. Siz bir gezegen misiniz diyeceksiniz. Belki de öyle. Her sözcük bir gezegendir. Belki de ben bir sözcükten başkası değilim. Kalabalığımı bu sözümle olsun anlamışlardır. Orda Karanlık Olurum adlı kitabınızdaki "Günde İki Kez Su İle" başlıklı şiirinizde, "Sayrıyı / Ne iyi eder biliyor musunuz / Yazı yazmak iyi eder" diyorsunuz. Bu dizelerinizden yola çıkarsak, şiirin ve edebiyatın toplumları da iyileştirebileceğini söyleyebilir miyiz? Bu her şiir gibi ayna önüne konulan sözdür. Sayrılar evinde yatıyordum. Arkadaşlar uyuyorlardı. O duyarlıkla yazılmış dizelerdir. Kimi yazılarım, günün, “YERLE GÖK” Sözcükler adlı bir dergi çıkarıyorum. İyi etmemişsin o adı koymakla. Ne yaparsan yap özgür ol, gebe kalma. Sözcükler diyeceğin yerde "Yerle Gök" desen bitmişti. İnsanın yaşadığı adresi söylemiş olurdun. Siz 1960’ta Aksaray’da Kitap Kitabevi’ni kurduğunuz zaman, güncel şiirler yazıp kitabevinin camına asardınız, gelen geçenler bu şiirleri okurdu. Bugün de böylesi güncel şiirler yazıyor musunuz? Evet yazıyorum, çok sert şiirler yazıyorum ama bunları yayımlayacak yer bulamıyorum. Siz şiirlerinizde Dil Devriminin kazanımlarını da özenle gözeten bir şairsiniz. Günümüzde dil alanındaki geriye gidişi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu günümüzün en büyük konusudur ve göz ardı edilmiştir. "Türkçem benim ses bayrağım" dizesiyle kendime ülkü seçtiğim Türkçe, kamunun düşmanı durumuna getirilmiştir. Kimileri Türkçe sözcükleri kullanırlarken, kullanmaktan vebadan kaçar gibi uzaklaşmışlardır. Bu toplu ölüme günümüz devleti sanki öncülük etmektedir. Atatürk’ün getirdiği bütün devrimler, Türkçe sözcükler, din düşmanlığı yargısıyla tukaka sayılmaktadırlar. Mustafa Kemal’i ortadan silmek isteyen karanlık adamlar gelecek kuşakların lanetinden kurtulamayacaklardır. (Lanet sözcüğünü sövgü yerine kullandım). Yazdıklarımın hepsi gelecek kuşakların kızgınlığı olsun isterdim. Kızgınlığım onlarla ayaklansın, yürüsün isterdim. Korkum yok, Türkçemizin hiç bitmez tükenmezliği bütün karşı davranışları karşılayacak güçtedir. Bilmezler kişi özgürlüğünün kendi diliyle başladığını. O özgürlük yoksa, kişinin de yok sayılacağını bilmezler. ? İçimdeki Şiir Hayvanı/ Fazıl Hüsnü Dağlarca/ Norgunk/ 44 s. Orda Karanlık Olurum/ Fazıl Hüsnü Dağlarca/ YKY/ 59 s. KİTAP SAYI 895 SAYFA 4 CUMHURİYET