23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Düzeyli bir edebiyat tartışması kişilere yönelik değildir. İyi bir yazar; bir romancı ya da ozan, yazdıklarının değerlendirilmesini ister. Kitabın çok satması, edebiyatta belli bir yeri olması ona yetmez. Eleştirel denemeden yola çıkılırsa kitabın özellikleri daha nesnel gösterilebilir. aşk bitmedi daha uzar raylar, biter gece, gözyaşı düşebilirim yollara kanrevan” Selma Ağabeyoğlu demiryolunun birbirine kavuşmayan iki demir çizgi oluşturduğunun ayrımında mı? “MESELE” “Agora Kitaplığı”nın desteğinde Osman Akınhay’ın yayına hazırladığı MESELE bir “kitapkültür” dergisi olarak çıkıyor. Kitapla ilgili her şeyi sorun edinen dergi, güncelden geçmişe edebiyat dünyasına eğilmeyi görev biliyor. 2006 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Orhan Pamuk MESELE’de geniş ölçüde ele alınıyor. Şükrü Argın’a göre; “modernden postmoderne” geçen roman ölürken Orhan Pamuk, “elde var hüzün” diyen Attilâ İlhan’ın sözüne uyar gibi, romanlarının temelini yaşadığı hüzün üzerine kuruyor: “Orhan Pamuk, yaşadığı kentin, İstanbul’un melankolik ruhunun izlerini sürerken, ‘kültürlerin birbiriyle çatışması ve kaynaşması’nın yeni simgeleri’ni bulmuş ve dolayısıyla, Akademi sekreteri Engdahl’ın vurguladığı gibi, ‘çağdaş romanın köklerini genişletmiş’tir.” Şükrü Argın diyor ki: “Orhan Pamuk’un birçok bakımdan arada kalmış bir yazar olduğunu iddia etmek isterim. Öncelikle modern ve postmodern arasında, Batı ile Doğu arasında, yazı odası ile piyasa arasında, hüzün ile neşe arasında... İan Almont Orhan Pamuk’ta üç boyutlu bir hüzün görmektedir: 1 Gizemin ölümü sürecindeki bağlantılı hüzün. 2 Kimliğin ölümü süreciyle bağlantılı hüzün. 3 Kendi zayıflığımızın yol açtığı hüzün. Kaya Genç, “geceyle gündüz kadar farklı cemaatlerin Orhan Pamuk’a sahip olup olmamakta akıl karışıklığı içinde olduğunu” öne sürüyor (MESELE, Romancı ve Entelektüel Cemaatler, Ocak 2007). Manuel Çıtak, zaman zaman “yakın mesai halinde” çalıştığı Orhan Pamuk’un yazdığı roman hangi yoldan nereye varacaksa, yaşarken de her şeyin gideceği yönü kestiren bir davranış içinde olduğunu belirtir. Görülüyor ki MESELE Orhan Pamuk’a geniş yer ayırmıştır. Gene de bu yazılar Orhan Pamuk romanının dokusunu yeterince anlatmıyor. İbrahim Dizman KIYI’da Jale Parla’nın yazısına ilgimizi çekmişti: “Peki, bazılarınca Nobel için vatana, çok çok daha sofistike başkaldırınca, kendine ihanet etmekte olan Orhan Pamuk, nasıl bir yazardır ki biz milletçe onun Nobel almasından bir felaketten korkar gibi korkar olduk? Bence, Nobel’i alsa da, almasa da, Orhan Pamuk azımsanacak bir yazar değildir. Utanılacak bir yazar hiç değildir. Hatta, çok iyi bir yazardır. Romanımızı bir yerden bir yere taşımakla kalmamış, roman geleneğimize çok önemli dönemeçler aldırmıştır.” Yeniden MESELE’ye dönersek, giderek gelişme gösterecek bir kitap kültürü dergisiyle edebiyata değişik açılardan bakmaya alışacağız. ? NOT: “100 ŞAİR100 ŞİİR” yazısına bir ek daha: 100 ozan arasında Âşık Veysel yok sanıyordum. Varmış. Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler G eçen yılın dergilerini anımsarken “dalya” diyen Virgül üzerinde özellikle durmuştum. Gazetelerin “Kitap Eki” çıkarma yarışına giriştikleri dönemde bir kitap dergisinin tutunması kolay değildi. Ama Virgül’ün, kitap ekleri gibi bir tanıtım dergisi olmadığını anımsayalım. Düzeyli eleştiriyi, eleştirel denemeyi, kalem kavgalarını göze alan, edebiyata ayrıntılardan bakmasını bilen bir dergiydi. Mehmet Taner ayrıntılara “Fener” tutarken “çıkma düşmek” sözünün yanlış yayımlanışından yola çıkarak “derkenar” üzerine çeşitlemeler sergiliyor (Virgül, “Fener”, Şiir “Derkenar”, Ocak 2007). Mehmet Taner eski şiirden damıtılmış nice dizelerin “derkanar”ı yorumlamayı kolaylaştıran özelliklerine değinirken söyleşi tadında bir denemeye girişiyor. “Kitap Eki”ndeki tanıtımlardan böyle yazılara sıra gelmiyor. Zaten Cumhuriyet’in Kitap Eki’ni hazırlayan Turhan Günay da bu anlayışı sürdürmek gereğine inanıyor: “Bizim amacımız edebiyat tartışması yaratmak değil, edebiyat yapıtlarını okura duyurmak. Bu nedenle de edebiyat gündemi belirlemek gibi bir sorunumuz yok” (LACİVERT, Öykü ve Şiir Dergisi, Gazetelerin Kitap Ekleri Dosyası, OcakŞubat 2007). Düzeyli bir edebiyat tartışması kişilere yönelik değildir. İyi bir yazar; bir romancı ya da ozan, yazdıklarının değerlendirilmesini ister. Kitabın çok satması, edebiyatta belli bir yeri olması ona yetmez. Eleştirel denemeden yola çıkılırsa kitabın özellikleri daha nesnel gösterilebilir. Nurullah Ataç, Jacques Rigaut’un sözüne uyarak; “Kesin de söylesem gene sormaktayım” diye düşünürdü. O soran duruşta da ayrı bir kesinlik vardır. “Derkenar”dan açılmışken anımsatayım; suya sabuna dokunmayan bir tanıtım, mavi boncuk dağıtan, kişiliksiz bir yazıdır. Mehmet Akif, Şeyh Sadii Sirazi için; “Sadi, o bizim şarkımızın ruhi kemali” derdi. Oysa ruh yeteneğine eren kişi savaşımdan çekinmemeli. Zoru yenmek adına denizlere açılmak varken, bir kıyıya çekilip kendini güvenceye almaktan kurtulmaya çalışmalı: “Be derya der menafi bi şümarest Eğer hahı selamet der kenarest.” Yeni yılda yeni dergiler KIYI’ya gelinceye kadar Trabzon’da çıkan kültürsanat dergilerini de anımsatıyor Ahmet Özer. KIYI’dan denize dönüp baksaydı, oralarda yayın yönetmenliğini Ercan Yılmaz’ın yaptığı bir Ada, ADA’dan ayrılan, kaptanı Yaşar Bedri Özdemir olan bir MOR TAKA görecekti. KIYI’nın yıllar süren birikimi olmasaydı Trabzon’da böyle nitelikli dergiler çıkabilir miydi? Sunay Akın Trabzonlu bir ozan, bir kültür insanıdır. O kültür birikimi olmasa onun gösterileri yüzeysel kalır, kendini yineler dururdu. Trabzon’a anıların ardından bakıyor Sunay Akın (KIYI, Ganita Cambazı, OcakŞubat 2007). Yazısına şiirli bir tat kazandıran Çiğdem Sezer, yaşamaya yakışan bir ozanı, Gündoğdu Sanımer’i anısıyor (KIYI, “Şimdi Uzaklardasın...”, OcakŞubat 2007). KIYI’ya çok emeği geçen bir hekimdi o! KIYI’nın kapalı kaldığı son 4 yılda öte dünyaya göçen ozanlardan biri. Adına bir şiir ödülü konuyor da unutulmuşluğa bırakılmıyor. Şu son 5 yıl içinde Trabzon’ın KIYI’sında doğanlardan Subutay Hikmet, Celalettin Algan, İsmet Zeki Eyüboğlu gibi edebiyatçılar ölümün eşiğini geçip bir başka KIYI’ya göçtüler. İbrahim Dizman, Orhan Pamuk için söylenenleri derlemiş (KIYI, Halkının Kalbini Kıran Yazar, OcakŞubat 2007). Orhan Pamuk daha bir süre güncelliğini koruyacak. Nice yazar için “Gogol’ün Paltosu”ndan çıkmak önemlidir. Orhan Pamuk “Babamın Bavulu” diyor, oradaki gömünün gizlerine nasıl vardığını anlatıyor. “DELİLER TEKNESİ” Ocak ayında yayın ortamına Ankara’dan katılan yeni bir dergi var: DELİLER TEKNESİ. Derginin “Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü” Aydın Şimşek, dergicilikte deneyimi olan bir yazar. “Neden Deliler Teknesi?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Birçok yanıt verilebilir bu soruya. Ama edebiyatınsanatın içinden verilecek bir yanıt bekleniyorsa, elbette ki ‘itiraz’, ‘vicdan’, ‘ayrıksılık’, ‘başkaldırı’ öncelikli içeriğimizdir. Yani sanatı ve sanatçıyı içeriden ilgilendiren tutumlar. Diğer yandan egemen akla, iktidara, cemaate, şovenizme, kutsamaya, çoğulluğa, kalabalığa, gürültüye, slogana, tüketime, kastlara, imaja ve ekonominin gücüne dayalı olan günümüzün yerleşik sanat anlayışlarına da cepheden bir protesto diye algılanabilir DELİLER TEKNESİ.” Hikmet İlaydın’ın evinde, hemen içi kapının üstünde, Mevlana’nın bir beyiti talik yazıyla levha halinde asılmıştı: “Goft ki divane ne i Layıki in hane ne i.” “Edebiyat Evleri”ne yakışan bu dizenin anlamı şöyle: “Madem ki deli değilsin Bu eve layık değilsin.” Ne de olsa edebiyat, insanın kendinden kurtulması, “muhalif tavır” içinde kişiliğini koruması anlamına gelince; siyasete başkaldıran bir güç kazanıyor. DELİLER TEKNESİ ilk sayısında “Edebiyat ve Delilik” üzerine bir dosya düzenleyerek deliliğin sınırlarını yoklamaya çalışıyor. İş yaratıcılığa dayanınca “deli” ile “dâhi” arasındaki gelgitler de önem kazanıyor. Kemal Gündüzalp diyor ki: “Yaratma eylemi, elbette estetik bir var olma biçimidir. Olmayan bir şeyi var etmeyi içerdiği için, farklı düzeylerde de olsa bir parça “dâhi” olmayı gerektirebilir” (Deli, Dâhi, Sanatçı). Yasemin Şengör dünya edebiyatındaki nice önemli yazarın deliliğin sınırında yaşarken yaratıcı olmasını, edebiyat adına kazanç sayıyor (Delilik ve Edebiyat). Hülya Soyşekerci, Tezer Özlü’nün bunalımını yorumlarken diyor ki: “O, yapıtlarında kendini bütün dürüstlüğüyle, yalansız, riyasız okura sunarken bir yandan da toplumun bütün sahte değerlerini kıyasıya eleştiriyor, yüzlerinden maskelerini çekip alıyor” (Delilik, Başkaldırı ve Tezer Özlü). Cinsellik bizi ele geçirince deliliğin hangi sınırında yiter gideriz? Reyhan Yıldırım’ın Hasibe Günaçtı ile yaptığı söyleşi, kadın eşcinselliğinde kişiliğimizin nasıl biçimlendiğini gösteriyor (Dambırık, Tibith, Rüzgâr, Engürü...) Deliler Teknesi’nin özel eki “Ahmet Telli’nin Şiiri”ne ayrılmış. Toplumcu duyarlığa yeni bir yorumla bakan Ahmet Telli; “İnsanlık kültürümüzde yeri olmayan yahut bu kültüre katkısı olmayan kitabın yazarına da kalıcılık sağlamayacağı belli. Bu durum bizi ‘kalıcı’ olma düşüncesini tartışmaya da bir çağrıdır” diyor. Ahmet Telli devrimin diline değişmeceli bir anlam derinliği kazandırıyor: “Şiir devrimin de dilidir diyorsam, şiirin metafizik oluşuyla devrimin düşlerinin gerçeklenişi bağlantısını düşünüyorum demektir. Söyleyelim, ütopya sonsuz gelecekteki belirsizlik değil, hayatımıza çağıracağımız ve yaşadıklarımız demektir.” Muhsin Şener, Ahmet Telli şiirinin yapısal özelliklerini anlatıyor: “a. telli şiirinde, oldukça ustalık isteyen bu kurmaca, ne ki kurmaca olmasına karşın sanki dilin ontolojisinden gelen bir nitelikmiş gibi iz bırakan yapının mimarını selamlamak gerekir” (A. Telli’nin Şiiri İçin.) DELİLER TEKNESİ’nde “Bağışla” diyen Selma Ağabeyoğlu, yenilgilerin ötesinden bakıyor bir sevi ilişkisine: “bir rahlenin hicazıdır sözlerin imlanın bütün hataları benim sen orada, tren raylarında “KIYI” Kıyıda kalmak, her zaman savaşımdan uzak durmak anlamına gelmiyor. Trabzon’da çıkan KIYI dergisi 5 yıllık aradan sonra, 194. sayısıyla, yeniden yayın ortamına döndü. KIYI’nın 5. dönemidir. Ahmet Özer, 1961’de yayına giren KIYI’nın en uzun evresinin (19862002) 4. dönem olduğunu anımsatıyor. (KIYI, Atardamar, Trabzon’da Kültür Sanat Yayıncılığı, OcakŞubat 2007). “Atardamar” eski KIYI’lardan alıştığımız, Ahmet Özer’in hazırladığı, edebiyata belge özelliğinde yazılar kazandırdığı bir bölümdür. Tarihsel gelişmesi içinde, SAYFA 28 MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 886
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle