Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Bilincimde yer eden ‘Şair ayışığını inci yapan istiridye midir?’ ‘Ayışığı incinin ruhu mudur’ gibi yer değiştirmeceli soruların varsın yanıtı olmasın. Ama, belirtmeliyim ki bu soruların oluşmasının nedeni ‘Ay ve İstiridye’nin dili ve kurgusu. Sözünü ettiğim yer değiştirmece ‘Ay ve İstiridye’de hem biçimsel hem de tema olarak sık sık görülüyor. Buna karşın imgeler, simgeler birbirinin yerine geçmeden, birbirinin sınırını ihlal etmeden anlam ve çağrışımlar yoluyla şiirsel söyleyişi zenginleştiriyor. Bir de şu var; okuyucunun, ‘Ay ve İstiridye’nin diliyle, dünyasıyla diyalog kurabilmesi için yer yer imgeler, bazen de simgeler aracılığıyla ve şiirin ortamından uzaklaşmadan, davet edildiği soruların labirentinde gezinmeyi kabul etmesi gerekiyor. O labirente girdiyse çıkış yolunu kendi bilgi ve deneyimine dönerek aramasını esinleyen bir söyleyiş şiirin sonuna kadar etkisini sürdürüyor. “kabukların da mı kalınlaşmadı istiridye küçülmedin mi içine kalarak dilsizliği” (s. 17) KISTIRILMIŞLIK Kitapta sayfalar bitiyor, şiir devam ediyor. Sayfaların sonuna kadar kendime bu şiir ne demek istiyor diye sormadım. Sormadım, çünkü böyle bir soruya gerek kalmıyor. Şiirinde, sorular yoluyla varoluşa ve ona ışık arayan bir uğraşa odaklanıyor Metin Sefa. Kitabın izleği olarak öne çıkan ‘kıstırılmışlık’ teması üzerinde yoğunlaştı düşüncelerim. Şiir dilinin dışına taşmadan, yavanlaşmadan öne çıkarıyor izleğini Sefa. Bireyin yaşama güdüsüyle, özsavunma arayışıyla içine kapanması teması da izleğe eklenerek eşlik ediyor. Hayal kırıklığı ve yas modern zamanda bireyin karşılaştığı sorunların başında geliyor. Şair Sefa, yaşamla ilgili arayışında mutsuzluğun, karamsarlığın karanlık bölgesine çıktığında girdiği içe kapanma sürecine ilişkin deneyim ve gözleme dayalı tanıklıklarını aktarırken kanıksayamadığı yabancılaşmanın sosyal hasarına odaklanıyor bireysel kırgınlığıyla birlikte: “ölüm, evet hayatımızda hep var var da.. neden dileniyor cenaze kaldırıcısı Agop” (s.41) Şairin döne döne azalan bir tutumla girdiği epistemik ve ontik hesaplaşmayı şiir olarak işlerken aynı yöntemle döne döne bir sıkışma halinden kendi içine çekilmesi de üzerinde durulmaya değer görünüyor: “uzağın belirsizliğinden bakmak kendine göz göze gelmemek kimseyle söz söze” (s. 36) ‘Ay ve İstiridye’nin dili ve şiir işçiliği sayesinde çağrışım yükü zengin bir kitap olduğunu belirtelim bir kez daha. Bir başka önemli niteliği olarak anlatım biçiminde sağlanan helezonik yapısını da unutmamak gerekiyor. Bu yapı, içeriğiyle birlikte düşünülerek değerlendirildiğinde algılanan şiirsel yoğunluk beğeniyi de ilgiyi de arttırıyor. Kitaba adını da veren tek bir şiirden oluşuyor ‘Ay ve İstiridye’. Metin Sefa’nın on iki yıl sonra okur karşısına çıkan yapıtını, kısa bir açılma sonrasıyla hızlı bir kapanma anına dair duygu ve düşünce yükünü sırtlamış, derin derin soluyan bir şiir olarak değerlendirmek de mümkün. “bir rüzgârla çatladı kaburgalarım dalgalarla değil kımıldanışlarla bile acı hatırlatıyor gövdemi” (s. 47) Uzun bir suskunluk dönemi olarak geçirdiği anlaşılan bu süreci şair, “Kendini hep bir başkaya erteleyerek yaşamak” diye ifade ediyor. Son bir şey daha eklemek istiyorum. ‘Ay ve İstiridye’ bir şiir kitabı için alışık olmadık sayıda parantezin açılıp kapandığı bir yapıt. Ben, her parantezin içini kitabın incisi belki de buradadır diye düşünerek okudum. Ama o ‘siyah inci’yi nerde bulduğumu, işte bir onu söylemeyeceğim, meraklısı için susacağım... ? Ay ve İstiridye/ Metin Sefa/ Yitik Ülke Yayınları/ İstanbul, 2006/ 48 s. İyi Yolculuklar ? Neriman AĞAOĞLU Kısa öykülerde bir şeyi fazlasıyla anlatmak yerine, yeterince anlatmamak daha uygundur, çünkü... çünkü... nedenini bilmiyorum. Anton Çehov CUMHURİYET KİTAP SAYI 003 yılının Kasım ayıydı. Konur Sokak’taki kitapçılarda dergileri karıştırırken Özgür Soylu’nun bir öyküsüyle karşılaştım. Tanıdık birini görmüşüm gibi dergiyi hemen satın aldım. Asıl sürprizi öyküyü Çok Bilinmeyenli Olasılıklar okuyunca yaşadım. Öyküdeki anlatıcı, tesadüflerin hayatımızdaki belirle886 2 ? SAYFA 25