02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Bu nedenle Mustafa Oral’ın çalışması büyük önem taşıyor. Türkiye’de Romantik Tarihçilik, 19101940 arası tarihçiliğimizi inceleyen bir çalışma. Oral bu dönem Türk tarihçiliğinin, tarihçiliğimizin romantik dönemi olarak adlandırıldığını belirttikten sonra şunları söylüyor: Bu dönem tarihçiliğinin en önemli özellikleri, Türklerin medeniyete hizmetlerini ve dünya tarihindeki yerlerini belirleme, bunları ulusal bir gurur oluşturacak şekilde gelecek kuşaklara aktarma, böylece ulusal kimliğin oluşumuna katkıda bulunma ve bir dünya görüşünün ana hatlarını saptama çabaları şeklinde özetlenebilir. Tarih yazımı ideolojik bir varolma biçimi olduğu için, yani yazılı tarih her şeyden önce düşünsel bir yapıt olarak aslında bugünkü yaşantımızla ilgili bulunduğu için, yüzyılın başında özellikle Mustafa Kemal’in çabalarıyla açığa çıkarılan ve kendisine ‘itibar’ kazandırılan tarih çalışmalarının Cumhuriyet ideolojisinin bir uzantısı, bir nesnesi olduğunu unutmamak gerekir. Bu bakımdan bu çalışmaların her şeyden önce böyle bir gerçekçi temele oturduğunu da. Bu çalışmalar her şeyden önce yeni Cumhuriyetin dünya görüşünü oluşturmaya, onu dünyanın düşünce ortamında derinliğine savunmaya yaramış, Cumhuriyeti gerçekçi bir olgu haline getirmiştir. Bu kuru bir tarihçilik olarak adlandırılamaz; bir argümandır. Zaten yazılı tarihin de varolma nedeni budur. TARİH ANLAYIŞI Türkiye’de tarih anlayışı, tarihi yazma, okuma ve anlatma/araştırma anlayışı 1909 yılında Tarihi Osmanî Encümeni’nin kurulmasıyla başlar. Bununla birlikte tarihi, tıpkı Avrupa’da olduğu gibi bir bilim, felsefeye yakın bir disiplin olarak görme eğilimi de gelişir. Böylece tarih yorumlarının/tartışmalarının geleceğin dünyasını, toplumların, devletlerin, insanların hayatını nasıl güçlü bir biçimde değiştirdiği, değiştirebileceği de anlaşılmış olur. O güne kadar –böylece bütün bir Osmanlı tarihi boyunca vakanüvislerin eski zamanlar unutulmasın diyerek hikâye ettikleri olaylar, ve elde kalan bütün o çalışmalar, birer tarih araştırması değil ama tarihe kaynaklık edecek çok önemli ‘belgeler’ haline gelmiş oldular. Artık önemli olan, böylece, eski zamanların unutulmaması değil, onlara ‘nasıl bakıldığı’ olmuştur. Bunun nereden kaynaklandığını da araştırıyor Oral kitabında: Türk tarih anlayışının temelinde İslamik tarih anlayışı bulunmaktadır. Osmanlılar, tarih ilmini asli ilimlerden saymıyorlardı. Kendilerini, bilim tasnifinde Arapİran geleneği aracılığı ile Aristo’nun bilim tasnifinin mirasçısı sayıyorlardı. Aristo düşüncesinde tarih, özgülü Mustafa ORAL vurgulayan niteliği dolayısıyla ilim sayılmıyor, daha genel planda şiirin içinde düşünülüyordu. Aristo, "Şiir tarihe oranla daha felsefi ve daha yüksek düzeydedir; çünkü şiir daha çok geneli, tarihse özeli anlatıyor" diyordu. Bu bakımdan Osmanlılarda ilk tarih eserlerinin "destan" karakteri taşıması bir rastlantı eseri değildir; bu durum, bu zincirin halkası durumunda olmasından kaynaklanmıştır. Bu konuda örnek alınan model ise Firdevsi’nin başyapıtı "Şehname" olmuştur. Tarihi Osmanî Encümeni, 1923’ten sonra Türk Tarih Encümeni adını aldı. 1930 yılında da yerini Türk Tarih Kurumu’na bıraktı. Bununla birlikte tarih bir "şiir" destanlara ayrılmış bir alan olmaktan çıktı ve bir araştırma alanına dönüştü. Bundan ötürü, Türkiye’nin 20. yüzyılın başındaki romantik tarih çalışmalarını Türk devriminin gerçekçi bir parçası olarak görmek zorundayız. Milli tarih, sanıldığı gibi ırkçı bir çalışma olmadı, tersine, tarih uğraşı Marksvari bir deyimle, ayakları üstüne oturtularak bir ‘ilim’ kılınmış oldu. Bir düşünsel savaş idi. Mehmet Fuat Köprülü, romantik tarihçilik dönemini bir paranteze almış: Avrupa tarihçiliğinin Türkler hakkında hiçbir ilmi esasa dayanmayan çok haksız menfi telakkileri karşısında bizim romantik tarihçiliğimizin aksülameli de ister istemez çok müfrit ve mübalağalı olacaktı ve hakikaten öyle oldu. Ancak elbette bu tartışma ulusa moral kazandırmış, güç vermiştir, esas rolünü gerçeği araştırmada ve bunun verdiği güçte aramalıdır. Türk tarih yazımı çalışmalarının değişmesini, Avrupa’nın çağdaş tarihçiliğini anlayış olarak benimsemesini, her şeyden önce burada anlatmaya çalıştığım yöntem değişikliğinde aramak gerekir. Mustafa Oral’ın çalışması da işte bu yöntem değişikliğine odaklanıyor. Önemsenmesi gereken bir çalışma. ? Türkiye’de Romantik Tarihçilik (19101940)/ Doç. Dr. Mustafa Oral/ Asil Yayın Dağıtım/ Ankara, 2006/ 886 ? SAYFA 23 CUMHURİYET KİTAP SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle