Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Koloğlu ile 'Dünyadan Çizgilerle Atatürk'ü konuştuk Her devrim bir resmi tarih yazdırır. Bu tarihi de en özet olarak karikatürden izlemek mümkün. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı mücadelesi, Osmanlı’nın yarattığı "Hasta Adam" imajından “Saygın Türk”ü çıkardı. "Dünyadan Çizgilerle Atatürk" dünya basınında yer alan karikatürlerin bir araya getirildiği, Orhan Koloğlu’nun 25 yıllık çalışmasının ürünü. Bizim tüm dünyaya yansıyan toplumsal değişimimizin de özeti. ‘Toplumsal değişim özet olarak karikatürden izlenir’ galci subaya Mustafa Kemal resmi satmaya kalkan bir Türk’ün karikatürünün bulunması, Büyük Zafer’e erişmenin henüz hayal edilemeyeceği dönemde nasıl bir inanca varılmış olduğunun en iyi kanıtıdır. ? Rozerin BOLLUK B ugüne kadar 56 kitabı yayımlanmış bir yazar, aynı zamanda verimli ve örnek alınacak bir araştırmacısınız. Önsözünde belirttiğinize göre ‘Dünyadan Çizgilerle Atatürk’ kitabının ortaya çıkması tam 25 yıllık bir çalışmaya dayanıyor. Böyle bir araştırmaya başlamaya nasıl karar verdiniz? Tarihçi olarak 1920. yüzyıllar uzmanıyım. Toplumumuzun çöküş ve Cumhuriyet ile yeni bir dinamizm kazanma çağıdır. Ancak o dönemi iyi anlamak için daha öncelerini de bilmek gerekli. Bu açıdan arşiv belgeleri kadar yerli ve yabancı basın üzerinde de çok çalıştım. Strasbourg Üniversitesi’ndeki doktoram "14701815 arasında Fransız basınında Türk İmajı" konuluydu. Daha sonra bu çalışmayı iyice genişletip, günümüze kadar bütün dünya toplumlarında Türk’ün algılanışına yöneldim. 1918 sonunda en aşağı düzeye inmiş imajımızın iki yıl sonra yükselmeye başlaması ve dört yıl tamamlanınca inanılması güç bir doruk oluşturduğunu görünce, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemi üzerine daha da dikkatle eğildim. Asıl amaç bizim kendi çizimlerimiz değil, dünyanın bize nasıl baktığıydı. Neden bu kadar uzun yıllara yayıldı? Bunda Doğu ülkelerinin arşivlerini de kullanmanız etkili oldu mu? Bu çalışmalar sırasında daha çok nasıl olumsuzluklarla karşılaştınız? Sadece dünya savaşı galiplerinin değerlendirmesi bana göre geçerli değildi. Zira Atatürk daha başlangıcında belirttiği gibi bir "Mazlum = Ezilen Milletler" devrimi yapıyordu. Başlangıçtaki hayranlıklar kadar cumhuriyet ve laikliğin ilanından sonraki tepkiler konularında Doğu toplumlarının davranışları önem taşıyordu. İşin ilginci bu girişimlere tepkiler onlardan çok, yurtdışına kaçan Türk devrim karşıtları ile Doğu’nun çağdaşlaşmasını istemeyen sömürgeci kesimlerden gelmiştir. Bunlarda da çizgili yaklaşım azdı. Buna karşılık Turgut Özakman’ın hoş deyimiyle "Çılgın Türkler"in başarılarına ezilenler tek umut olarak bakıyorlardı. Kapitülasyonların kaldırılması için hepsi de Avrupalı sömürgecilerine Türkiye örneğini gösteriyorlardı. Dolayısıyla sadece savaş galiplerinin değil bağımsızlığını arayanların da (Hint, Mısır, Lübnan, Suriye gibi) tanık getirilmesi gerekliydi. Bu çalışmaya 1960’ların başında başladığımda bugünkü gibi kaynaklara internet üzerinden ulaşmak imkânı yoktu. Bu ülkelerin her birine gidip malzeme toplamak çok vakit aldı. Osmanlı’nın dünyada yarattığı hasta adam imajının yıkılmasında tabii ki yaşadığımız tarihsel gelişmeler etken olmuştur. Kurtuluş Savaşı da bunda çok büyük rol oynamıştır kuşkusuz. Bu tarihsel gelişmeleri karikatürden de izlemek mümkün mü? Batı’da matbaanın kullanılmaya başlanmasından itibaren Türk çizimleri de başlar, ancak karikatüre dönüşmesi daha çok 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıldadır; yani tam "Hasta Adam" deyiminin ortaya çıktığı ve "Türkler geldikleri yere, Asya’ya dönmelidir" sloganının yaygınlaştığı çağda. Bizde bile 19. yüzyılın son 35 yılında karikatürün hızla geliştiği görülür. Gerçekten toplumsal değişmeyi en özet olarak karikatürlerden izlemek mümkündür. Örneğin kadın konusunun ancak Cumhuriyet döneminde ön plana çıktığı sanılır. Oysa kadının en özgürce işlendiği dönem, İkinci Meşrutiyet yılları olmuştur. Bu açıdan Kurtuluş Savaşı döneminde toplumsal inancın belirmesini saptamak açısından en iyi araçlardan biri de karikatürlerdir. Daha 1921 yılında Sedat Simavi’nin Güleryüz dergisinin kapağında, iş KARİKATÜR ABARTIR VE ELEŞTİRİR Türklerin "Batı bizi anlamıyor, ön yargılı davranıp yanlış değerlendiriyor" yakınması karikatür açısından bakıldığında doğru mu? Gerçekten Batı, Türkleri o yıllarda yanlış mı anlamış? Karikatür yapısı gereği abartmacıdır ve eleştiriyi ön planda tutar. Övgücü karikatür diye bir şey yoktur. "Batı bizi anlamıyor" şeklindeki düşünce karikatür alanında olduğu gibi, diğer değerlendirmeler için de yanlıştır. Batı’nın kendi çıkarları açısından değerlendirme yaptığı doğrudur, ancak biz sanki kendi çıkarlarımız açısından değerlendirme yapmıyor muyuz? Üstelik Batı’nın bizi, bizim onları tanıdığımızdan daha iyi tanıdığını da kabul etmemiz gerek. Bin yıldır bizi incelemektedirler. Önce askeri niteliklerimize hayran kalırlar, bu yüzden de bizi sevmezler. Biz bizi yeneni sever miyiz ki? 15. yüzyıldan itibaren aramıza katılan Oriyantalist uzmanları aracılığıyla dilimizi, kültürümüzü, bütün özelliklerimizi, Türk’ü değerlendirmişlerdir. Karikatürlerini de bu bilgilere dayanarak yaparlar, tabii daha da abartarak. Tam tarafsız olmaları tabii ki beklenemezdi. Ama sormak gerekir bizim 19. yüzyıldan önce bırakınız karikatüristi, tam yetenekli Oksidantalistimiz var mıydı? Onları ne kadar gerçek biliyorduk? Sizin de belirttiğiniz gibi karikatür serttir ve eleştiriseldir. Yani konu mizah olunca çizer daha cesur bakabiliyor. Dünyadan Çizgilerle Atatürk’ü araştırmaya başlarken Atatürk’le ilgili çıkabilecek çok sert çizgiler bekliyor muydunuz? Bundan kaygılanmadınız mı? Benim bir ilkem vardır, asla herhangi bir konudaki olumsuz bilgileri dışlamam. Genel olarak Türklerle ilgili konulardaki araştırmalarımda da buna riayet ederim. Küfür edeni de öveni de aynen aktarırım. Dolayısıyla araştırmamı Atatürk’e yöneltirken de böyle bir damgalamadan endişe duyarak işe girişmedim. Örneğin kitabımda bir İngiliz karikatüründe Atatürk’ün, Mussolini ve Stalin gibi dönemin en nefret edilen diktatörleri arasında çizilmesini dışlamadım; hem de yanına bu karikatürün aynı dönemde bir Türk gazetesinde Atatürk’süz yayımlanmış şeklini de ekleyerek. Daha kötü çizimler olsaydı onları da kullanmaktan kaçınmazdım, ancak kabul gerekir ki Atatürk öyle hızlı bir şekilde dünyayı şaşkına çeviren zaferler kazanmıştır ki, karikatürcülerde pek olumsuz denecek çizimlere ben rastlamadım. Eğer gören varsa bildirsin, eserim tamamlanır. Atatürk çağdaşlaşmayı hedef almış bir lider. Kendisini eleştiren bir fikirle karşılaştığında tepkisinin ne olduğu konusunda herhangi bir bulguya ulaştınız mı araştırma sırasında? Sert tepkisi olmuş mu? Ya da hoşlanmadığı durumlar karşısında nasıl tepki vermiş? Atatürk’te hayran olduğum taraf, daha devrimini başlatmadan önce çok başarılı bir tahlil yaparak, gelebilecek eleştirilere, sürecin gelişimine uygun olarak yanıt verecek bir kültürel temele erişmiş olmasıdır Nitekim başlangıçta onu Mussolini ve Stalin’le eş bir diktatör sayanlar sonraları kendileri "değilmiş" demek gereğini hissetmişlerdir. Örneğin 192030’lu yıllarda dünyanın bir numaralı gücü sayılan İngiltere 1932’ye kadar Cumhuriyetin çökmesini beklemiş, ondan sonra birdenbire Atatürk’ün hayranı kesilmişlerdir. İngiltere kralının İstanbul’u ziyareti, Times gazetesinin 1938’de Cumhuriyetin 15. yıldönümü vesilesiyle özel bir Türkiye ekiyle Atatürk’ü övmesi, bu değişimin kanıtlarıdır. Atatürk yurtdışından gelen çarpık eleştirilere şahsen tepki göstermemeyi daima tercih etmiş, bu iş için yakınındaki siyasileri kullanmıştır. Asıl tepkileri yurtiçinde veya dışında devrimlere karşı çıkanlara karşı olmuştur. Bu davranış devrimin tavizci nitelik taşımaması gerektiğini bildiğini gösterir. Bu araştırma esnasında, "Bu kadar da haksızlık olmaz" dediğiniz bir çizgiyle karşılaştınız mı? Ya da en azından haksızlık yapıldığını düşündüğünüz çizgi oldu mu? Olduysa daha çok hangi ülkede böyle bir yayın yapılmış olabilir? Büyük zaferi kazandığımızda bir Fransız dergisinin bizi aşağılayan karikatürünü koymaktan çekinmedim. Sevmediğim karikatürler olsa da aldım. Ne yazık ki asıl eksiğim Yunan çizimlerinde oldu. Ama Venizelos’un Nobel Barış Ödülü için Atatürk’ü aday göstermesi, Lozan’dan sonra onlardaki değişimin en ibret alınacak kanıtıdır. Onların da Türkiye’ye yönelik eleştirilerden çok kendi özeleştirileriyle uğraştıkları zannındayım. Bütün dünyayı barışçı anlayışına öylesine inandırmıştı ki, İkinci Dünya Savaşı’nı hazırlayanlar gibi, bütün komşu ülkelerin siyasileri de ondan endişe ile bahsetmiyorlardı. ELEŞTİRİSEL KARİKATÜR YARARLIDIR Çizginin, ne kadar sanatsal görünse de bir yanıyla da siyasi tavrı ortaya koymada keskin ve doğrudan bir yol olduğu açık. Sizce karikatür siyasal hayata nasıl CUMHURİYET KİTAP SAYI ? SAYFA 18 886