05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yücel Kayıran'ın 'Çalgın'ı ‘meğer ki harf kelimede, kelime dizede soğur’ Yücel Kayıran şiiri, 90’lar şiirinde ve kendi izinde, poetikasının ışığında olgunlaşarak ilerlemesini sürdürüyor. Hız ve şiddetin, var ile yok’un arasında sanallaşırken buharlaşan halin iç içe olduğu bu kaygan boşlukta kolay tüketilebilir bir şiir olmadığı, tüm olumsuzluklara karşın zamana direnen türküler gibi kalıcı olacağı görülüyor bu şiirlerin. ? Halide YILDIRIM ücel Kayıran, son yıllarda, gerek şiiri, gerekse ‘Felsefi Şiir’ poetikası hakkında çokça yazılan, tartışılan şairlerden biri. Son kitabı olan "Çalgın" 2006 yılının en iyi on şiir kitabı içerisinde gösterildi. Yücel Kayıran, aynı zamanda kendi şiir poetikasına ilişkin, gerekse başka şairlere, şiirlere ilişkin yazılar yayımlayan şair ve eleştirmenlerimizden. Kendi ben’inde duyumsananları betimleyen şiirler yazıyor diye de biliyoruz Kayıranı; ancak, "Çalgın"da kural değişmemiş görünüyorsa da, bu defa tema ‘öteki ben’i de kapsar gibidir. Geçmişle, an’la, aşk’la hesaplaşırken ‘öteki ben’le yüzleşiyor şair. "Çalgın" adına yaptığı ayırıcı vurgudan bunu okudum ben. Kaybolmaların hüzünlü esrarı, çalınan parçanın peşi sıra, diyor, kitabın açılışında; bunu bir "mecnun" halin şiirlerine yapılan ayırıcı vurgu olarak düşündüm. Yitik, üryan, taşkın sıkıntı ve hüznün kararan ritmiyle zincirin tek tek halkalarını birleştirince bir "aşk hali"ydi dile gelen. Örneğin: "imrendim elinin beni tutuşuna/ ağzım yok! sadece dil! siyah // sonra eline sığındım, tut beni/ baktığım yer kör edici beyaz/ tut beni, güneş yok, aksın içim/ aksın harf harf, SAYFA 8 Y erisin içim" diyor, Kalem şiirinde. Ve yine aynı duygu durumuyla sesleniyor "Nakil" şiirinde:"sürükledi bizi akıntı karanlıkta kalmış bir aşka/ uyanık kişiler katlanamaz/ varamaz benliğini koruyanlar terk edilmez bir aşka","aşkın kör nedenleri vardır", "bilinmezmiş demek/ gelmekte olanın aşk olduğu, vazgeçemezmiş kalp görmüşlüğü bir/ defa olsa bile.// yokluğa açılan kapı benlikte/ gizli." Benzer dizelerden hareketle aşk’ın bu denli yoğun işlenişine, Yücel Kayıran şiirinde ilk kez gördüğümü de eklersem, Çalgın’a, bir ‘aşk’ ya da "mecnun" hali şiirleri diyebileceğim. "nisâ suresi gibiydi iniyordun kalbime" Yücel Kayıran şiiri, halk şiiri kaynağından beslenen bir şiiri düşündürüyor bana, özellikle ses ve söylem olarak. Sesteki acıtıcı tını, bozkır, taşra ruhunun; bunaltı, kuşatılmışlık, sıkıntının resmi gibidir. Kayıran bir önceki kitabında ‘çarşının bittiği yerde başlayan kahverengi’ der, kendi ‘taşra’ betiminde (Beni Hiç Göremezsin s.33). Kavrukluğu, sıkıntıyı dillendirirken tanıdık bozkır yanığıdır ses. Buradan hareketle "benden kopan bana mahsus olaydı" dizesinin açılımında geleneksel halk şiiri kalıplarından 11’li hece ölçüsünün kullanılmış olduğu görülüyor, ‘mahsus’ dışındaki sözcükler Türkçe, "olaydı", ol sa idi, ol(mak), yardımcı eyleminin koşul kipinin hikâyesidir; yani "olsaydı" eyleminin halk ağzı kullanımı. Şiirin bütününde: Yücel Kayıran’ın şiirlerindeki sözcüklerin seçimi yarattığı üryan söylemle sıkı sıkıya bağlı, koyu kıvamlı, lirik değil şiirler, öykü de yok direkt; çünkü öykü başlar gibi oluyorken birdenbire şiirle buluşuyoruz. Alaydı, salaydı, olaydı, gibi bölüm sonlarında yinelenen sözcüklerle uyaklı; ayrıca kırağına (kenarına), çibelmek, tahra… gibi benzer birçok yerel sözcük kullanılmış ki, halk şiir dilidir bu. Benzer duyarlık, geleneğin hece kalıbı kırılarak "modern serbest şiir" formunda söylenişi. Buradan hareketle divan/klasik şiire gitmek istediğinizde bir Yahya Kemal köprüsünden geçmek gerekebilir; ancak, klasik halk şiirine gitmek istenirse iş değişebilir, boğulma olasılığı da şiire dahildir. Çünkü klasik halk şiirine gidilen köprü henüz kurul(a)madı ki, hasrete dahildir. Bu anlamda: "beni yalnız buldukları yer" dediği ‘yer’de, hiç de yalnız görünmüyor şair. Derinlerde bir halk şiiri kaynağının varlığını; tükenmezliği, modern şiire dökülen çoğulluğu, dizelerdeki seste duyumsamak olası görünüyor. Bir önceki kitabı ‘Beni Hiç Göremezsin’in ana sesi uzun havadır, hoyrat, bozlak mı demeliyim, her ne dersem diyeyim sonuçta türkülüydü. Bu ses Çalgın ile daha bir derine inmiş göründü bana. Yücel Kayıran, türkü niyetine bize modern şiir mi söylüyor yoksa? Bu anlamda, halk şiirinin tez tüketilebilir şiirinden "tüketilemez" modern şiiri çıkar ki, erki elinde bulunduranların alanından kovulmuşun şiiri günümüz estetiği içinde yeniden var edilebilirse (Cahit Külebi’yi unutmadan!) bu ne demektir; modern şi irin halk şiiriyle buluşması değil midir? Halk şiir kaynağın kullanımı başarılabilirse bu katılımla şiir havzasına akan soğultulmuş nehrin çağıltısında ses veren halk şiiri olacaktır ki; gelenek olanaktır, türkülerle söylenir gelir. "beni bıraktığın yerde bırakma…" Kayıran şiiri bir yanıyla da ustalarına atıflarla ilerleyen bir şiirdir. Şeyh Galip’e atıfla (sanırdım bu genci ben açtım ben tükettim), Yahya Kemal’e (çok seneler geçti geçmedi öyle memnun ki yerinden), Ahmet Haşim’e (kişisel tragedyal söylemle), Edip Cansever’e (bozdurup harcamak kadar/ Bill ama bill… derken sözü söze kata kata), sonra Ceyhun Atuf Kansu’ya (Gökte yıldız kadar köylerimiz var. Ama uzak, ama harap, ama garipsi ) ve Nâzım Hikmet’e selamla ki, (güneş yanığı/akın var güneşe akın/ beni güneşe götürüp yakın/ güneşe varamayanlar/ güneşin uykusuna yakın) başka eklemeler de olası. Burada Komünist Manifesto’nun ilk cümlesi hatırlanacaksa: "Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor: komünizm hayaleti…" diye başlar. "Perş" şiirinde şair bu anlama gönderme yaparken; sosyal, toplumsal alandaki dayatmalara, hınç, şiddet, linç, sürüleşme, yerelleşmeler adına küçülmelere içerden oldurur karşı sesini. Böylelikle Aşk’la yüzleşmeyi içerircesine yazılmış şiirlerin ana KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 888
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle