05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BENİM ŞARKIM ...olmamı istediğiniz gibi değil olmak istediğim gibi olmak istiyorum olmamı istediğiniz gibi değil olduğum gibi olmak istiyorum olmamı istediğiniz gibi değil kendim gibi olmak istiyorum olmamı istediğiniz gibi değil ben ben olmak istiyorum olmamı istediğiniz gibi olmak istemiyorum ben olmak istiyorum (Ernst Jandl, s. 23) Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim Zehra İpşiroğlu, Çınar Yayınları, 2006, 200 sayfa Yayına hazırlayanlar Nazan İpşiroğlu, Zehra İpşiroğlu Kapak Resmi Tan Oral (770 yaş) SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz KISA KISA... “Monte Kristo Kontu” Alexandre Dumas, +1 Kitap Yayınları (PMP Basım Yayıncılık), 2006, 78 sayfa Resimleyen Oğuz Demir, Türkçeleştiren Ateş Uslu, Son Okuma Cenk Gültekin, Editör Bozkurt Şener (9+ yaş) Dünya edebiyatının önemli tarihi romanlarından biri olan “Monte Kristo Kontu” çocuklar için sadeleştirilmiş. Romanda 1815 yılı Fransa’sında geleceğe dair ümitleri olan denizci Edmont Dantes’in maceraları anlatılmaktadır. Napolyon’u sürgünden kurtarmaya çalışanların ve krallık yönetimiyle işbirliği yapanların yanı sıra Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanan, Mora ve balkanlarda isyanlar çıkartan, Yunanlılarla işbirliği yapan ve Fransa krallığının desteğini alan Tepedelenli Ali Paşa da anlatılmaktadır. “Nero Corleone, Sicilyalı Bir Kedinin Öyküsü” Elke Heindenreich, +1 Kitap Yayınları (PMP Basım Yayıncılık), 2006, 89 sayfa Resimleyen Quint Buchholz, Türkçeleştiren Hale Kuntay, Editör Eyiphan Erkul (9+ yaş) Beyaz patili ve keskin tırnaklı siyah kedi, İtalya’daki çiftliğinde patron olmayı ve çiftlikteki hayvanları denetim altına almayı başarır. Alman turistlerin onu Köln nehrine götürme tekliflerini kabul eden Nero Corleone Almanya’da da başarılı olacağını düşünür. Sizce başarılı olabilecek mi? Almanya’da başına neler gelecek dersiniz? Çevirmeni, son okuyanı, editörü, yayın yönetmeni ile bir ekip çalışmasının ürünü olan +1 Kitap’ın Afacan Kitaplar dizisi çocuklarla buluşmayı bekliyor... ? Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cd. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul [email protected] Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin düzenlediği yaz kurslarındaki resim derslerinde çocukların çizdikleri resimlerde annebaba rollerini ifade etme biçimleri dikkati çekmiş. “Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim” kitabı da bu farkındalığa yönelik yapılan çalışmalar sonucunda oluşmuş. Yapılan resimlerde sürekli babanın otoritesinde resmedilen durumlara, tiyatro çalışmalarındaki doğaçlamalarda canlandırılan tiplemeler de eklenince şu sonuca varılmış: Çocukların yaşadıkları çevrelerde otoriter ve hiyerarşik düzen içinde kadına ve çocuğa söz hakkı tanınmıyor ve bu şartlar içinde yetişmekte olan çocuk da demokrasinin yaşamın her alanında işleyebileceğini bilemiyor, düşünemiyor. Okulda öğretilen demokrasi kavramı da bu durumda elbette soyut kalıyor. Çocuklar, gündelik yaşamda içinde bulundukları şartları onlara düşündüren bir modele gereksinim duyuyorlar. İşte bu ihtiyaçtan yola çıkan ÇYDD, kurmaca olarak ele alınacak kavramları iki çocuk ve iki büyük arasında geçen bir söyleşi, tartışma ve düşünce üretme biçiminde ortak bir çalışma olarak geliştirmiş. Çocuklar kurmaca olsa da projenin mimarı olan büyükler gerçek. İpşiroğlu ailesi: Anne Nazan İpşiroğlu ve kızı Zehra İpşiroğlu. Lale ve Murat kurmaca karakterler ancak ele alınan durumlar kurmaca değil, yaşamın içinden, capcanlı... Günlük yaşamda karşılaşılan olaylar çok tanıdık, hepimizin yaşamından bir parça, bir ses. Çocuklarla birlikte tartışılacak konular, gazetelerden kesilen haberler, karikatürler, televizyon dizileri, çocuk kitapları, öyküler, şiirler vb. aracılığıyla ele alınmış. Konular üzerine konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor, çeşitli yaratıcı çalışmalar yapılıyor. İlk düşünme dersi “Çocuk ve Yetişkin Hakları” konusunda. Bu bölüm bakın nasıl başlıyor. Bir karikatür üzerinde neler tartışılıyor dersiniz? “Bu adamlar kim? Neden çocuğun kendileri gibi düşünmelerini istiyorlar? Sence bu adamlar ne düşünüyorlar? Aralarındaki düşünce ayrılığı ne olabilir? Adamları dikkatle incelediğinde neler düşündüklerini çıkarabilir misin? Ya çocuk ne düşünüyor? Sen bu çocuğun yerinde olsaydın, böyle bir durumda aklından neler geçerdi? Bu resimle ilgili küçük bir polisiye öykü yazabilir misin, ama sonu iyi bitmeli. Yaşam öylesine olaylarla dolu ki, hiç olmazsa öykümüz iyi bitsin! Sen bir dedektifsin ve bu adamların ne yaptıklarını, ne amaçladıklarını ortaya çıkarmak görevi sana verilmiş. Aman elini çabuk tut, yoksa çocuğun başı derde girebilir!” (s.19). Yaklaşık yirmi sayfa Çocuk ve Yetişkin Hakları’na ayrılmış. Ardından “Yaşama Hakkı ya da Şiddettin Olmadığı Bir Dünya”, “KadınErkek Eşitliği”, “Medya Bilinci ya da Medyaya Eleştirel Bir Yaklaşım”, “Çevre Bilinci” ve “Demokrasi” konuları geliyor. “Yaratıcı Öğrenme” üzerine yazıların olduğu son bölüm ise öğretmenlere yönelik hazırlanmış. Kitabı ders kitabı olarak kullanmak isteyen öğretmenlere kitabın bu bölümde yaratıcı ve eleştirel düşünme yaklaşımının “otoriter” öğretimden farklı olarak çocuklara hangi kazanımları edindirebileceği anlatılıyor. Behiç Ak’ın ve Tan Oral’ın karikatürleriyle, Schulz’un Charlie Brown tiplemesi ve çeşitli yabancı çizerlerin çizgileriyle, Nâzım Hikmet’in, Bedri Rahmi Eyiboğlu’nun ve Brecht’in şiirleri ile kitabın her sayfası başka bir renkte, başka bir tatta. Gazetelerden alınan yazılar, tiyatro oyunlarından alınan bölümler, reklamlardan ve dizilerden alınan cümleler üzerine düşünmek kimi zaman çok eğlenceli kimi zaman da çok hüzünlü diyaloglara neden oluyor. Farklı kuşaklardan ve farklı yaşamlardan gelen iki yetişkinin ve iki çocuğun olaylara ve ele alınan kavramlara bakış açıları okuyucuları da bu düşünsel sürece davet ediyor, düşündürüyor. Daha önce Adam Yayınları’ndan iki baskı (19981999) yapan kitabın üçüncü baskısı Çınar Yayınları’ndan. Kitabın künyesinde önceki baskı bilgilerinin belirtilmiş olması dikkate değer. Kitabın bir yayınevinden diğerine geçişinde çoğunlukla önceki basım bilgilerinin verilmemesi, atlanması ya da belirtilmeye gerek duyulmaması sıklıkla rastlanılan bir durum. Böyle bir eksiklik, özellikle araştırmacıları ve edebiyat tarihçilerini yanıltabilecek durumlar yaratabilir... Keşke herkes bir şey yapsa... Herkese güvenilebilse... “...Yaşam bir ceza olmasa / Ağlamasa anneler / Kimseyi öldürmek zorunda kalmasa kimse / Herkes bir şey yapsa, herkes / Güvenilir o zaman herkese / Ulaşsa gençler o zamana / Ulaşsa büyükler de.” (Brecht, s. 68). KONUK SİHİRLİ DEĞNEK Mavisel Yener (yazar) “İkizler Sevincin Sırrı 8” Necla Ülkü Kuglin, Bilgi Yayınevi, 79 sayfa Resimleyen: Cavit Yaren (8+ yaş) Kuglin’in kitaplarını okuyanlar onun kahramanı Sevinç hanımı iyi tanırlar. İsminin çağrıştırdığı gibi yaratıcı ve yaşam sever bir insan olan Sevinç hanımın, çocuklarla yaşadığı eğlenceli bir serüven daha bekliyor okuru. Sevinç hanım, bir büyükanne. Çocuklar onunla çok mutlu. “Sevincin Sırrı” dizisinin 8. kitabında da, daha öncekilerde olduğu gibi değişik oyunlar, şaşırtıcı serüvenler, ilginç el becerileri ve yeni sevinçler var. Bu macerada Sevinç hanıma Bodrum’dan bir konuk gelir. Çocuklar konuğun kim olduğunu, niçin geldiğini merak eder, onu tanımak isterler. Gelen konuk, Barış Bey, Sevinç hanım kadar şakacı, çocukları seven, iyi kalpli biridir. Sevinç hanım ve Barış bey çocukluk ve gençlikleri beraber geçmiş, çok iyi arkadaşlardır ama yıllardır birbirlerini görmemişlerdir. Çocuklarla belleklerinde kalanları paylaşıp geçmişten söz açarken onları ilginç oyunlara da davet ederler. Barış bey ve Sevinç hanımın heyecan verici, gülümseten öyküsünü satırların arasına bırakalım, ikizlerin gerçekte kimler olduğunu yazmayalım; kitabı zevkle okuyanlar son sayfada karşılaşacakları sürprizi şimdiden öğrenmesinler. Yazar, çocuk okurun başka kitaplarla da bağını sağlamak adına, metinlerarası göndermeler de yapmış. “Ben öğrenciyken Rıfat ılgaz’ın ‘Hababam Sınıfı’ romanını çok büyük bir zevkle okumuştum. Okumadıysanız, mutlaka siz de okuyun.” (s, 10) diyen Barış amcaya minik Işıl’ın yanıtı düşündürücü: “Ben okumadım ama bütün ‘Hababam Sınıfı’ filmlerini seyrettim. Hatta yenisini de seyrettim.” (s, 10). Barış amcanın yanıtı ilginç: “Filmler de güzel ama romanla ilgisi yok.” (s,12) Bu roman, başlı başına bir tartışma konusu olan filmler ve romanlar konusunu okurun kucağına getirip bırakıyor. Popüler romanların senaryolaştırılarak ticari sinema filmi üretimi yapılması ve gerçek görsel sanat yapıtları arasındaki fark gibi güncel bir konuya da dikkat çekmiş oluyor. Yazarın didaktik olmadan, sadece çocuk okura bu konuda pencereler açarak bunu yapması onun yazınsal yetkinliğinden kaynaklanıyor elbette. Okuru, bir ustanın yapıtlarını okumaya da gönderiyor… Hız çağında bireylerin en büyük sorunlarından biri zaman; buna da göndermeler var kitapta. Gittikçe kolaylaşan bebek bakımının eskisi kadar zor olmadığını söyleyen Sevinç hanım “zamane” annelerine biraz da kızıyor: “ Kimse sorsanız, hiç zamanı yok! Komşulara, yaşlılara, hastalara, çocuklara, ihtiyacı olanlara ayıracak zamanı yok hiç kimsenin! Kitap okuyacak, elişi yapacak zamanı yok, sinemaya, tiyatroya gidecek zamanı yok; ama saatlerce televizyon seyretmeye zaman buluyorlar.” (s, 68) Anne babaların televizyon karşısında çok zaman geçirdikleri, programları izlerken seçici olmadıkları istatistiki verilerle de desteklenen bir gerçek. Yazarın bu konuya dikkat çekmesi, ilerinin yetişkinlerinin bu konuda düşünmeye bir çağrı aslında. Öğretilmiş toplumsal cinsel roller çocuğu kalıplanmış düşünce modellerine çeker. Kalıplaşmış, önyargılı bakış açısında, baba eve para getirir, anne ise alışveriş, temizlik ve yemek yapar, çocuklara bakar. İnsanı kısıtlayan, kendi içindeki olanak ve yetenekleri sonuna kadar kullanmasını ve geliştirmesini önleyen roller yararlı değil zararlıdır, çocuklara bu görev ve işlevlerin paylaşımını hissettirebilmek ve yaşatmak gerekir. Yazar roman kurgusu içinde bu konuya da dikkat çekiyor. “Ben erkeğim, bebekle oynamam!” diyen torununa Sevinç hanımın yanıtı: “Sen bilirsin! Ama erkekler artık çocuk da bakıyor, yemek de yapıyor, bulaşık da yıkıyor, ev işi de yapıyor, değil mi? Tıpkı kadınların da dışarıda çalıştıkları, alışveriş yaptıkları falan gibi…”(s, 68) Bugünü anlamak için bugüne nasıl gelindiğini bilmek gerekir, diye düşünen anneanne, torunlarına geçmişteki güzellikleri, geçmişte yaptığı yaramazlıkları anlatır. Aslında o geçmişte kalan güzellikleri bugünde de yaşamak isteyen biridir. Aynı zamanda ana dilimizi iyi kullanmaya çaba gösteren bir büyükannedir Sevinç hanım. “Işılcığım, ona peçvörk’ deniyor. Ama bilmediğin kelimeleri kullanmak zorunda değilsin. Evde kalan kumaş parçalarıyla yapılıyor yüzyıllardır Anadolu’da da yapılır, adı “yamalı bohça’ veya ‘kırkyama’dır. Son yıllarda Amerika’dan geldi, sanki yeni bir şey gibi. Beğendiyseniz, size de öğretirim.” (s, 40) Kitabın dil konusundaki açılımları çocuğun konuyu bütünsel kavrayabilmesi açısından da önemli. Yazar, çözümler üretme konusunda altyapı hazırlayıcı tümcelerle okurun yüreğine varabiliyor, didaktik yaklaşımdan kaçınma çabası da dikkat çekici. İşlevsel, yapısal ve biçemsel özellikleriyle çocukların keyif alarak okuyacakları bir kitap. İyi okumalar! ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 887 SAYFA 33
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle