05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Güray Öz'den 'Salı Sabaha Karşı' Bir savaş güncesi "11 Eylül’de, İkiz Kuleler kendi ellemanzara, gözlerden uzak tutulabilir mi? riyle büyüttükleri terör tarafından yıkıTutuluyorsa bu, Güray Öz’ün deyimiyle lınca, ABD ‘kültürler savaşını’ artık "bilinç kaymasından" başka bir şey debaşlatmaya karar verdi. Teorik altyapıyı ğildir de nedir? Bu varolanı görüp, Samuel Huntington yıllar önce hazırlaonun karşısına dikilmek "insana inanmıştı. Eksik olan psikolojik altyapıydı. mak" (s. 89) biçiminde adlandırılamaz 11 Eylül’de olan da odur zaten. Bundan mı? sonrası için gereken, küreselleşmenin Bugünlerde Irak’ta yaşananları "sıraolağanüstü olanaklarıyla dünyayı sarıp dan bir iç savaş" gibi sunanlara ve dusarmalayacak bir rüzgârla kamuoyu rumun buraya nasıl getirildiğini unutoluşturmak ve oraya, petrol ve doğalgaz turmak isteyenlere ne demeli? Her gün yollarının ortasına yerleşmektir. Bunun bombalarla, onlarca insandan etrafa daiçin de tüm dünyaya ‘bu dünyanın ağası ğılan parçalar mıdır demokrasi? İçlerinbenim, benden yana olmayan bana karde, Türkiye’nin Irak’a asker göndermeşıdır’ demek gerekmektedir" (s. 47). sini savunan Sororsçu kalantorları baBunun anlamı dünya jandarması tararındıran büyük gazeteler, yaşanan şidfından, hukukun veya uluslararası sözdeti her gün sayfa sayfa verirken; neden leşmelerin dikkate alınmayacağıdır. Bir orada olmamız gerektiğinin muhasebebaşka deyişle ABD, Afganistan sini yeterince yapıyor mu? ve Irak işgallerini "kendine "Ölümün ucuzladığı" (s. hak görmüştür." Burada Af118), ABD’ye direnenlegan ve Iraklı çocuk ve kadınrin "terörist" diye adlanların, bu savaşta katledilen, dırıldığı (s. 119) Irak’ta, yersiz yurtsuz bırakılanların yaşananları örten yalanlar hakkından (en başta yaşama yüzünden bugün her köşe hakkından), savaşın aktörlebaşında, pazar yerlerinde ri neredeyse hiç söz etmeve güvenlik noktalarında miştir. Böylece savaşın nişiddet gizleniyor. Yüz binteliği de aydınlanmış ollerce ölünün ardından ağızmaktadır, Güray Öz’e kulardan "yanılmışız" sözlak verelim: "Ortada bir cüğü ya da "strateji değişsavaş var, ama bu savaş tiriyoruz" ifadesi bu kauygarlıkla barbarlığın sadar kolay çıkabilir mi? vaşı değil, bu savaş barbarYapılan işkencelerin, giriGüray lığın iç savaşı" (s. 30). şilen insan hakları ihlalleÖz’ün ‘Salı ABD, dün yarattığını burinin hesabını kim, hangi gün düşman edinmiştir. Famahkemede verecek; daSabaha Karşı’sı kat bu düşmanlık, berabeha da ötesi böyle bir mahokunmayı ve rinde getirdiği "barbarlığın keme kurulabilecek mi? özellikle de iç savaşıyla" sadece ve sade üzerinde Her şeyden de önemlisi ce çıkarların savaşı olduğuhangi tarih, hangi tarihçi düşünülmeyi nu gözler önüne sermiştir; tarafından yazılacak?: hak eden bir bu savaşta ölen de yalnızca "Tarih, ancak yaşanan hakitap. insanlıktır, insanlığımızdır. yat içinde kavranabilir "Teröre karşı" denilen kirli (...) Üstelik geleceğin nasıl savaşın kokusu oturma şekilleneceğinden önemli odalarımıza, yataklarımıza ve elimizdeki bir şey daha var; haklı olmak, yoksullaruzaktan kumanda yoluyla tüm vücududan, yoksul ülkelerden, sömürülenlermuza sinmiştir. "Evrenin efendisi" den, toprakları işgal edilenlerden yana ABD, yalnızca Afganistan ya da Irak’a olmak. Ne olabileceğini değil; neyin oldeğil; tüm dünyaya turuncu tulumları ması gerektiğini düşünmek, onun için giydirmiştir. "Terörle savaş" ve "medeçaba harcamak..." (s. 138). Zaten Güray niyetler çatışması" senaryosundan bozÖz, bu yüzden "anlattığım aslında senma bu boğazlama hepimizi kuşatmış sin" diyerek (s. 8); bir yerde sözüm sadurumda: Kokuşmuş savaşa karşı çıkan nadır uyarısında bulunmuyor mu? O herkes, bugün ABD’nin gözünde "ötehalde beklemek niye? ki"ne dönüşmüştür. PEKİ YA SONRA? ‘ŞER EKSENİNDEKİ” İNSANLIK Çağımızın unutturulmaya çalışılan en Daha önsözde "Hikâyede her zaman önemli kavramlarından biri de sorumiki kahraman vardır: Hayat ve ölüm. luluk. Bu unutturma edimi, ortaya çıSonunda hep ölüm kazanır, ama asıl kan sonuçlar dikkate alındığında başakahraman hayattır" (s. 9) demedi mi rılı olmuş gözüküyor; çünkü "parçalanGüray Öz? O halde utanmak için zamış bir dünya resmi, halkın gerçeği görmanımız var henüz. Ölümü ve öldürmesini engelliyor, çağımızın neoliberal meyi kahramanlaştırmaktan vazgeçmek aydınıysa bu parçalanmışlığın teorisyeni için çabalamalı insan. "Aklın ve mantıve kendisini ucuzpahalı satmaya hazır ğın işlemediği bu zamanlarda" (s. 80), kölesi" (s. 180)olarak karşımıza çıkıyor. "bilinç ve kararlılık" kitabının (s. 81) Medeniyetlerin çatışma senaryosunu yasatırları okunmalı. zan, sonra da buna yeni parçalama ve Yaşanan acıların fotoğrafına bakmak, öldürüm satırları ekleyen aynı "aydın" belki bu kitabın kaldırıldığı ücra köşedeğil mi? Yeni savaş havzaları yaratan / lerden tekrar gün ışığına çıkarılmasını yaratılmasını destekleyen ve sonra da sağlayabilir. "Kitle imha silahı" yalanla"barış şarkıları" ile "açık toplum söyrıyla bezenen, bunun sonucunda bugülemleri" dillendiren, yine kimi "Sivil ne kadar 650 bin insanın öldürüldüğü Toplum Kuruluşları"nın "yöneticiayve mezhep çatışmalarının kol gezdiği dın" tipi değil mi? Irak ve Ortadoğu’nun tamamındaki Ya tarihçiler nasıl yazacak yaşananla ? Ali BULUNMAZ "Savaş, yok ettiğinden daha fazla kötü insan ortaya çıkarttığı için berbattır." Yunan atasözü ugün yaşanan savaşlar veya işgaller üzerine etraflıca düşünüyor muyuz? Düşünüyorsak bile yaşananlar karşısında utançtan yüzümüz kızarıyor mu? Bugün Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de veya Lübnan’da hâlâ kirli çıkar ilişkilerinden doğan hesaplaşmalar sürüyor. Ama her zaman olduğu gibi, hiçe sayılan oralardaki masum insanlar ve onların hakları. Artık kimse "bunlar bizi pek ilgilendirmiyor" deme lüksüne sahip değil. Çünkü şiddet her yanı sarıyor. Bu anda karşımıza korkunç bir soru dikiliyor: Acaba biz şiddete ve savaşa alışıyor muyuz? GUANTANAMOLAŞTIRMA Terörün miladı nedir?: Gavrilo Princip’in AvusturyaMacaristan Arşidükünü öldürdüğü gün mü? Belki... Ya da Hitler’in Polonya’yı işgali? Olabilir. Yoksa 6 Ağustos mu? Ya 11 Eylül’e ne dersiniz? Soğuk Savaş’ın en hararetli günlerinde eğitilen Usame bin Ladin’in askerleri, 90’lı yıllardan sonra "işlevsiz" ve "sahipsiz" kalıp, daha sonra efendisini vurduğu güne terörün miladı demek yanlış mı? Ancak bu deyiş, ABD’lilerin söyleminin aksine çift yönlü: Hem Bin Ladin’in El Kaidesinin hem de ABD’nin işgaller ve cinayetlerle yarattığı terör burada söz konusu olan. Sonuçta ikisi de yarattığı dehşetle birbirinden beslenen; tıpkı Soğuk Savaş’ta olduğu gibi, dünyayı "biz ve onlar" diye keskin ve kanlı çizgilerle ikiye bölen acı bir gerçek. Aynı zamanda çatışanın medeniyetler değil, çıkarlar olduğunu hatırlatan bir bölünme bu. Tam bu noktada Güray Öz, anlatmaya bir soruyla başlıyor: "Medeniyetler çatışması olarak yazılmış ve sunulmuş olan, gerçeğe çok benzeyen bu filmin fonunda ekonomik çıkarların yattığını, Afganistan’da tepelendiği, orada ‘muti’ bir rejim kurulduğu zaman doğalgaz ve petrol yollarının ‘güven’ içinde aşılabileceğini görmek bu kadar zor mu? YDD Jandarması’nın kesin egemenliğini ilan ettiğini anlamadık mı daha?" (s. 27). Afganistan’la başlayan hesaplaşma; bir başka deyişle "demokrasi" ve "özgürlük" kisvesi altındaki "intikam", öç alma" ya da "misilleme" harekâtı (s. 29), Huntington’ın hazırladığı altyapı üstüne inşa edilmiştir: SAYFA 6 rı? İnsanoğlu, ileride hesap defterleri ortaya döküldüğünde hangi tarihle karşılaşacak? Hobsbawm bize yol gösterebilir, tarihçi ile tarihin önemini anlatabilir: "(Yirminci)Yüzyılın sonunda çoğu genç erkek ve kadın, içinde yaşadıkları zamanın geçmişiyle her türlü organize ilişkiden yoksun, bir tür ‘sürekli şimdiki zaman’ içinde yetişti. Bu durum, yaptıkları iş ötekilerin unuttuğunu hatırlatmak olan tarihçileri, ikinci bin yılın sonunda, önceki dönemden daha önemli hale getirir. Ancak tam da bu nedenle tarihçiler, sadece olayları kayda geçiren, hatırlatan ve veri toplayan kişiler olmanın (her ne kadar bu, tarihçinin zorunlu işleviyse de) ötesine geçmelidir" (1). O halde iki tip tarihçi ve aydın var karşımızda: Sorumluluklarının gereğini yerine getirip; gerçekleri kaydeden, yorumlayan ile susan. Susanlar, "yılanlı ve dokunmalı atasözlerini sohbetlerinde baş tacı edenlerdir" (s. 217). Sorumluluğunun gereğini yerine getirenler ise, "umudu kışkırtan, itiraz eden ve durmadan yürüyenler"dir ( s. 218). Çünkü yüzü umuda dönmek, Güray Öz’ün deyişiyle "tarihe dokunmaktır" (s. 219). UMUT ETMEK Bugün ABD’nin işgali sonunda beliren çatışmalarda Irak’ta ölü sayısı 700 bine hızla yaklaşır, Afganistan’da Taleban eski gücünü kazanmak için çırpınıp katliamlar yapar ve Ortadoğu’da savaş yaraları kabuk bağlamaya bile fırsat bulamazken; umuttan söz etmek kimilerine aptal avuntusu gibi gelebilir. Hele sinik "aydınlar" için umut, hiçbir anlam ifade etmez. Onlar Irak’ta, Afganistan’da ve tüm Ortadoğu’da yaşananları, "olur böyle şeyler" diyerek geçiştirmektedir. Çünkü onlar neoliberal çiftliklerin bir köşesinde savaştan, yoksulluktan ve şiddetten ırak yaşar. Çünkü onlar, imparatorluğun bir köşesine ilişmiştir; bu da onları efendilerinin gözünde değerli kılmaktadır. Ama efendi, tüm dünyayı yakmayı öyle veya böyle aklına koymuş, fitili ateşlemiştir. Soğuk Savaş’ın ardından "rakipsiz kalan" ABD, "ekonomisini korumak için sağa sola saldırmaktan başka çare bulamayan bir deliden başka bir şey değildir", bu saldırılar içinde "kendi hukukunu kendisi yaratan bir imparatorluk"tur (s. 237). Bu yönüyle ABD, "zaman zaman sınıflar arasındaki dengeyi gözetme gereği duyan, uluslararası anlaşmaları istemeden de olsa dikkate alan kapitalist devlet değildir", o artık "çaresiz ve çaresizliğini anladıkça çılgınlaşan büyük emperyalist güç"tür (s. 238). Savaş artık her yerde: Sokakta, oturma odasında, televizyonda; hatta bilgisayarlarımızda. Bunu yöneten ve üreten çılgın zorba da hemen yanı başımızda. Onun ürettiği sistem de yaşamımızı sarıp sarmalamış durumda. Diğer taraftan, onu yengiye uğratma gücü de umutta. Çünkü bir virüs gibi yayılan, temelinde kirli çıkar ilişkilerini barındıran savaşlardan "uzak durmanın yolu seyretmek değil, karşı çıkmaktır" (s. 156). Bu karşı çıkış da umuda ses veren bir çığlıktır. Güray Öz’ün Salı Sabaha Karşı adlı kitabı da, bu anlamda zarif ama etkili bir çığlık olarak yükseliyor. Elbette işitenler, işitmek isteyenler için... ? Salı Sabaha Karşı / Güray Öz / Günizi Yayıncılık / 243 s. B Notlar: (1) Eric Hobsbawm, Kısa Yirminci YüzyılAşırılıklar Çağı, çev. Yavuz Alogan, Sarmal Yayımcılık, İstanbul, 1996, s. 15. KİTAP SAYI 888 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle