05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? Asit ya da İksir olmanın sadeliğini niye duyumsamasın. “İşaret edilenle” “işaret eden” arasındaki organik bağ, Onur Behramoğlu’nun şiirinde, yeni bir yaşam alanı oluşturuyor. Hayatın içinde tutulan mevzi, yazdığın şiirin kimlerle konuşması gerektiğini de saklıyor içinde. Retoriği, katı gerçekçiliğe kurban etmeden, toplumsal olan ve herkese değen olayları sadece sonuçlarıyla değil; sorularıyla işleyip, bazen öyküleyici bir anlatımla bazen de halk şiirinin kulaktan kulağa söylenerek yığılarak oluşturulmuş hünerli sadeliğiyle şiire taşıyor. Bu şiirlerin en belirleyici, dikkatimize yönelen tarafı “farkındalığın ağır kanatları”. Modern olanın tahakkümü karşısında has(sas) olan, yerini incelterek şiire dahil oluyor. Sonra geçmişin sözlü bilgisi, bütün haklılığıyla şimdiki zamandan bahsetmeden şimdiki zamana satirik göndermelerde bulunuyor. Bütün bunlar dünyaya dair bir “yersizlik”, “karşılıksızlık” üzerinden inşâ ediyor kendini; tabii hâtıraların verdiği omuzu şiirin mayasına katarak. “sanki aynı zamanda birkaç değişik yönde çıldırtan uçuşuyla kelebek kanatları hatırlatır ne kadar unutmak istesem de yanlış ağızlardaki nihavent şarkıları” (s. 9) Yukarıya alıntıladığım bölüm kitabın ilk şiirinden; kitabı adımladıkça bu sesi yedeğinde tutan; ama sözün imkân verdiği her durakta sürprizlere el vermekten kaçınmayan bir şairle birlikte olduğunuzu anlıyorsunuz. Bu, âdeta varılan, dokunulan şeyin dünyayla ilişkisini belirleyen tarihsel uzam içinden neşet ediyor. Söylemek istenilenler, çoğu zaman söyleme biçimini belirliyor. Bu durum kimi zaman mısralardaki ezgiyi kesintiye uğratıyor. Nesrin imkânları birçok yerde devreye giriyor. Dizelerdeki netlik, emir kipinin ağırlığı dikkat çekiyor. Bütün bunları bir tarafa bırakırsak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: şiirlerin yaşanılandan yana “ikna edici” tarafı ağır basıyor. Genç şairlerde sık rastlanan bir şey değil bu. Teknolojik hamleleri belirleyen kimi kavramlar ( www, tık, com, ibre, akrep, yelkovan vs) da üzerine düşen sesi çıkartmakta gecikmiyor. Onur Behramoğlu, çağrılanın çok; ama seçilenin az olduğu bir dünyanın kederini ve zehrini aklında tuttuğunu dizelerin arasından gösteriyor bizlere. Adalet isteği, teknolojik yabancılaşmanın tazyikiyle döğüşerek; kimi zaman alayla kimi zaman da didaktik göndermelerle en üst satıra yazdırıyor kendini. Bu, geçilmiş zamanın dibe çökmüş tortusu içinden söz almaya benziyor: filizlenmeye, öne atılmaya, kararlıyım demeye. Evrensel soruları beşiğinde sallayan kimi kavramlar da bu bahiste yerini alıyor: “Ölüm” gibi. 888 ? Şeref BİLSEL M uallim Nâcî’nin, günümüz şiir ortamına karşılık gelen güzel bir beyti var; onu okuyalım ilkin: “Erbâbı teşâur çoğalup şâir azaldı/ Yok öyle değil şâirin ancak adı kaldı”. Özellikle doksanlı yıllardan sonra okur cephesinde, şiire/şaire dair yazılı ve sözlü etkinliklerden ortaya çıkan birikim, “şairin hâl beyanı”ndan hareketle “şair imgesini” yeni bir daireye taşıdı. Bu dairede şiire oturacak yer bırakmayan “teşâur” (Şair tavrı takınma, şairlik taslama) kelimesinin ağırlığı var artık. Önce şairlik adına bir “tavır” takınacaksın (bunu içselleştirmen gerekmiyor!) sonra nasıl olsa şiir gelip şaire dayanır(!). Dayanır da, içinde bulunduğumuz şiir iklimi bir arşivde kendine yer bulacaksa eğer, şiirden vazife çıkartanlarla değil; vazifeden şiir çıkartanlarla anlaşılır olacaktır. Bütün bunları bana yazdırtan –ağaçla balta ilişkisi, “ölen ben öldüren benden” gibiYitik Ülke Yayınları arasından çıkan Onur Behramoğlu imzalı “Asit ya da İksir” adlı şiir kitabı oldu. Onur Behramoğlu 1975’te İstanbul’da doğdu. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu. Az sayıda şiir yayımladı, bunların bir kısmı Yasakmeyve dergisinde okurla buluştu. Yeni Film dergisinde sinema yazıları yazıyor. “Asit ya da İksir” şairin ilk kitabı. Geniş zamanlara bakan, Türk şiirinin dolaştığı havzaları ses duyarlılığı bakımından dikkate alan şair, Frengistan’dan kendine derlediği bütün birikimine rağmen yeni, yerli bir şiirle tanıştırıyor bizleri. Şiirle okurun arasından çekilerek; şiirle okurun yaşadığı toprağı (folklorüyle, zekâsıyla, eğilen ve kafa tutan yokuşlarıyla) merkeze alarak dizelerini oluşturuyor. Onur Behramoğlu’nun şiirleri, kabul görmüş “toplumcu şiirimize” bir alternatif yol haritası çıkarıyor. Zordur; sesini büyük kulaklara duyurabilmiş iki şairin (Ataol Behramoğlu ve Nihat Behram) sonradan gördüğü bir zamanın içinde varolmak; ama Onur Behramoğlu, bu “yakınları” olmasa da, görünmeyeni ifşa etmeye mahkum olduğunu, hem gündelik hayatı içinde oluşturduğu tavırla hem de uzaklara bakma becerisini yüklenen insani duyarlılığıyla önceden sezmiş KİTAP SAYI ? SAYFA 25 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle