Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? kere sol olan her şey komünisttir, komünistle sosyalist arasında fark yok, sosyalistle sosyal demokrat arasında fark yok; yani komünist deyince sosyal demokrat da komünist, ılımlı sosyalist de komünist, hepsi komünist sayılıyor… Bunların gene hepsi Moskova’dan emir alıyor, hepsi vatan haini… İşte böyle bir zihniyeti geliştiriyor, o zamanlar bunları destekleyen basın da var. 1945’te Tan yıkılmış, sol yayın falan yok, bu hava içinde komünist düşmanlığı gelişiyor; komünist düşmanlığı, bütün sol düşmanlığı oluyor. Nedir sol/komünist düşmanlığı? Toprak ağalarına düşmanlık komünizm, kırmızı kravat takmak komünizm, Sovyetlere sempati göstermek, onları öğrenmeye kalkmak komünizm… Bunların hepsi fişleniyor, öyle bir korkunç devlet terörü yaşıyor ki Türkiye, antikomünist bir devlet terörü!.. Ve işte Sabahattin böyle bir hava içersinde yazı yazmaya çalışıyor! Sabahattin’in hiçbir ihtirası yok; para kazanmaya kalkmıyor, amacı para kazanmak değil, mevki hırsı da yok, sadece öğretmenlikten geçimini sağlamaya çalışıyor!.. Atıyorlar öğretmenlikten Sabahattin’i. Ondan sonra dergi çıkartmaya çalışıyor, boyuna köstek olmaya, baltalamaya çalışıyorlar! Adam bir süre sonra artık yaşayamıyor, idame ettiremiyor ve kamyon işletmeye başlıyor. Orada da aksilikler olunca, artık tek çareyi kaçmakta buluyor! Kaçacak da nereye kaçacak? Moskova’ya değil, Batı Avrupa’ya kaçmak istiyor. Komünist Partisi’ne üye olmamış, komünistlerle ilişkisi yok, onlardan yardım istemiyor, kimselere söylemiyor kaçacağını… Bulgaristan hududundan kaçmayı planlıyor. Orada da başına bu işler geliyor ve yakalıyorlar. Neydi amacı kaçarak? Orada gidecek, hikâyelerini, romanlarını yazacak, üç beş kuruş para kazanıp ailesine yardım edecek, bu kadar mütevazı iddiaları vardı Sabahattin Ali’nin. Ölümünden sonra, birinci şube müdürü Parmaksız Hamdi ne diyor? "Yazık oldu", diyor. "Biz Sabahattin Ali’yi adım adım, saat saat takip ederdik, nereye gideceğini bilirdik onun, öldürülecek adam değildir" diyor. Yani yine aynı şeyi söylüyoruz, emniyetten birilerinin işgüzarlığı ile Sabahattin Ali öldürülüyor ve işin korkunç tarafı, devlet sahip çıkıyor buna! Hâlâ açıklamak istemiyorlar. Bunun nedeni? Hâlâ ilerici düşmanlığı var, her rejimde bu var. Şimdi artık pek üzerinde durulmuyor… Gerçi son dönemde de milletvekili Mustafa Gazalcı konunun üzerine gitti… Mustafa Gazalcı bir öneri verdi, ona verilen cevaplar da hiç tatmin edici değil! Ayrıca Atilla Özkırımlı da zamanında aydınlansın diye çok uğraştı, kaç kitap, kaç yazı yazıldı bu konuda ama hepsi duvara çarptı, böyle bir şey… Şimdi Sabahattin’in komünist olması için partiye üye olması lazımdı, Moskovacı olması lazımdı, onlarla ilişkisi olması lazımdı, bunlardan hiçbiri kanıtlanmadı! Neydi? Sabahattin işçi diktatoryasından yana değildi, CUMHURİYET KİTAP SAYI sokak kavgalarına/çatışmalara da hiç yanaşmadı; Sabahattin’in tek silahı vardı, o da kalemiydi! Sabahattin gibi bir yazarın öldürülmesi gülünç bir şey!.. Ama n’oluyor, birtakım yalanlar uyduruluyor. İşte bakın günümüze, Irak’ta gizli nükleer silahlar var deniyor, n’oldu, yok ettiler Irak’ı! Çıktı mı nükleer silah? Çıkmadı! Sabahattin de öyle, komünist deyip öldürdüler, sonucu belirlenemedi!.. Peki, bu kitabı yazmak için nasıl bir çalışmaya girdiniz? Bir defa Sabahattin hakkında yazılmış her şeyi okudum. Sabahattin’i tanıyan insanlar artık ölmüşlerdi ama ben hepsini tanımıştım, hepsiyle ahbap olmuştum. Pertev Naili mesela, benim çok yakın dostumdu, Paris’te yirmi sene beraber yaşamıştık, onunla zaman zaman Sabahattin üzerine konuşurduk. Abidin mesela…. Sonraları Sabahattin’in eşi Aliye Hanım’ı ve kızı Filiz’i tanıdım. Mehmet Ali Cimcoz, onun avukatıydı, onun evinde kalıyordu, Mehmet Ali Aybar’ı, Asaf Halet Çelebi’yi tanıdım, bunların hepsi benim o zaman çevremdeki insanlardı. Keşke o zamanlar böyle bir kitabı yazmaya koyulsaydım, daha ne belgeler toplardım, ona üzülüyorum… "Şimdiye kadar kendimden başka hiç kimseye kötülük etmemek için gayret ederdim. Artık kendime de kötülük etmemek için bu kararı verdim." diyor Sabahattin Ali, nasıl yorumlarsınız? Özveriyle hareket ettim yaşamımda, diyor, bundan sonra artık özveri gösterecek bir şeyim kalmadı, canımı kurtarayım, diyor. Ben böyle yorumluyorum… Sabahattin’in tek amacının, demokratik bir rejimde özgürce çalışıp yazabilmek olduğunu diyorsunuz… Gayet doğal bir şey değil mi? Sabahattin demokrasiden, insan haklarından yana, halkın çıkarından, sosyal bir devrimden yana idi. Yani bugün sosyal demokratların savunduğu fikirleri savunuyor o zaman ve karşısında bütün muhalifleri buluyor, cephe oluşturuyorlar buna karşı. Ankara’da başlıyor bu, mahkemede kovalıyorlar, sokaklarda… Türkiye’nin koşullarında bu kadarını yapabiliyor bu adam! Aynı zamanda çok saygınlığı olan bir adamdı!.. SADECE YAZMAK! "Beni rahat bırakılarsa yazabileceğim elbette" diye de yakınıyor bir anlamda… O kadar yani. Ben içtenlikle inanıyorum başka bir şey istemediğine Sabahattin’in. Peki Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Hanım’a bu kitap projesinden bahsettiğinizde nasıl bir tepki gösterdi? Ben bunu yazmaya karar verdikten sonra, hemen o akşam Filiz’i aradım telefonla, "Ben babanın romanını yazmak istiyorum, ne dersin" dedim. O da, "Sizden iyi yazan olmaz zaten" diye yanıtladı. Kitabı bitirir bitirmez Filiz’e gönderdim, ilk okuyan o oldu, birkaç değişiklik yaparak geri gönderdi. Bugün telefonla haber verdim kitabın yayımlandığını, müthiş sevindi! Filiz’i ilk Sabahattin Ali’nin cüzda ? 869 SAYFA 5