Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? çoğu unutulup gitti. Pek çoğu ruh sağlığını yitirdi, arkasız, örgütsüz kaldı, perişan oldu. Türkiye’deki iktidarlar halkımıza hem içerde, hem de dışarıda pek çok sıkıntı yaşattı, aydınlarımızı acıdan acıya sürükledi. Yüreklerde kapanmaz yaralar açılmasına neden oldu. Ölümlere, işkencelere göz yumdu. Ülkemizin kalkınması için kafa yoran gençlere, aydınlara dayanamadı, eleştirileri göğüsleyemedi. İnsan avına çıkmayı yeğledi yönetimler, kurumlar. Ölenler öldü, yaralananlar iyileşemedi, ülkemiz bir türlü düzlüğe çıkamadı, Batı ülkeleri arasında hak ettiği yere varamadı. Soygun, talan, yağma sürdü de sürdü. Turgay Fişekçi siyasal acıların, giderilemeyen özlemlerin üstüne kuruyor romanını. O kara günleri bire bir yaşamış biri olarak gözlemlerini, izlenimlerini ustaca yediriyor romanına. Kahramanların iç dünyalarına ustaca eğilmeyi de ihmal etmiyor. Dozunda siyasal eleştiriler, aşırılığa kaçmayan siyasal yorumlar ve gözlemler romanın sıcak ortamına ters düşmüyor. Turgay Fişekçi, bana göre, başarılı, şiirlerine uzak düşmeyen, içe işleyen, kolay kolay unutulmayacak, hüzünlü, buruk bir aşk öyküsü anlatmış bize Hep Yanımda Kal’da. Onun şiirlerini sevenler, umarım bu kitabına da duyarsız kalmazlar. Çünkü bu romanda yalnızca ülkemiz yok, hepimizin yaşadığı acı bir dönemin anımsattıkları da var. Geçmişimize, yaşadıklarımıza bir kez daha dönüp bakmamız gerektiğini de gündeme getiriyor Turgay Fişekçi romanıyla. O acı günler kimileri için çoktan bitmiş fada çok önemli bir iş yapıyor ve ben bu işi biliyorum, diyenlere bile farklı bir bakış açısı sunacak bilgiler veriyor. Ne de olsa öğretmen... Pedagojinin piri olmuş birine yakışan bir bilgelikle öğretmiyormuş gibi yaparak gezi, günlük ve denemenin ne olduğunu bir güzel anlatıyor; eline sağlık. ÖRNEKLER... Bunun güzel örneklerini de kitaptaki on sekiz yazıda veriyor: “50100 metre arasında değişen daracık bir kıyı şeridi, arkasında birdenbire yükselen dağlar, dağların yamaçlarında çaylıklar... Bir de pek çok olan kızılağaç... Adı kızılağaç; ama görünüşüne göre kızıllıkla hiçbir ilgisi yok (Rize ile Sarp Arasında); “Balmumundan yapılmış heykel sandığım, gözlerini açıp kapadığını görünce canlı olduğunu anladığım, Meryemana Evi’nin girişindeki elinde zikir tesbihi, Rönesans çağı ressamlarının fırçasından çıkmış tablolara benzeyen, ikonalar kadar güzel rahibeye bayıldım doğrusu... (Meryemana Evi’nde); olabilir, bazıları için ise hâlâ sürüyor: Çünkü ülkemizde karşı duruşlarını sergileyen dinamik bir gençlik var. Hep Yanımda Kal’ın girişinden kısa bir alıntıyla bitiriyorum sözümü: “Odaya gün ışığı dolduğunda Aslı, ‘Sana mutfaktan çay getireyim,’ diye kalkmaya davrandı. ‘Kalkma,’ dedi Yusuf, ‘hep yanımda kal, çayı kalkmadan getir.’ ” ? Hep Yanımda Kal/ Turgay Fişekçi/ roman/ İnkılâp Kitabevi/ 2006/ 156 s. Adam kalktı, ceketini çıkardı, sandalyesine astı. Yaşından umulmayan bir çeviklikte, yer yer halaya, biraz Ege zeybeklerine benzeyen, yüzyıllarca önce Uzakasya’dan Anadolu’ya getirilmiş, İslamlık öncesi dinsel törenlerin süreği sandığım, şamanik örgelerle (figürlerle) dolu bir oyuna başladı. Oynarken eğiliyor, kalkıyor, yeri göğü kutsayan devinimler sergiliyordu. (Bir Köy Düğününde); “Yine öyle oldu, durup kendisiyle seyleşmediğim için havlayarak beni uyarıyordu. Döndüm, ‘Feleksiz, kusura bakma, çok üzgünüm bugün’ dedim. Olup bitenleri anlattım. Söylediklerimi anlıyormuş gibi bakıyordu (sanırım anlıyordu). Başını bahçe demirleri arasına sokuyor, zincirlerini şakırdatarak inceli kalınlı, inlemeye benzer sesler çıkarıyordu. (Abisi Ahmet’le Altulaşım Yolculuğu).” ? Bir Başka GezmekGezisel Denemeler/ O. Nuri Poyrazoğlu/ Ürün Yayınları/235 s. Bir Başka Gezmek lemeler üzerine on kitap yayınlayan Poyrazoğlu bu yeni çalışmasında özgün, özgün olduğu denli ilginç bir çalışma yapmış. Kitabın adında da vurgulanan “Gezisel Denemeler” daha ilk anda içeriğin derinliğine ilgiyi çeliyor. Yazarın ‘Önsöz’de de belirttiği gibi kitap 20002005 yılları arasında yaptığı yurtiçi gezi notlarına dayanıyor. Poyrazoğlu bu konuda şunları söylüyor: “... yazılarda hem günlük, hem gezi, hem de deneme havası var. Öyle olduğu içindir ki kitaba, ‘Gezisel Denemeler’ adını eklemeyi uygun gördüm. Açıklamada geçen üç terimle (gezi, günlük, deneme) ilgili olarak genç okurlara yararlı olur düşüncesiyle, küçük küçük kimi anımsatmalar yapmak istiyorum.” Siz onun alçakgönüllü bir ifadeyle “...küçük anımsatmalar” dediğine bakmayın. Kitabın başında beşbuçuk say ? Çetin YİĞENOĞLU Ç ukurova’nın aydınlık yüzlerinden köy enstitülü O. Nuri Poyrazoğlu yeni bir kitapla okur karşısında. Daha önce eğitim sorunları, gezi, halk bilim, şiir ve ince CUMHURİYET KİTAP SAYI 869 SAYFA 33