10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
PERİHAN ERGUN CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan istifasına neden olan özel yaşamına girilerek oluşturulan kumpas, tarihimizde birçok yönden kara leke olarak kalacaktır. Toplumsal ayıbın en çirkinlerinden olan bu seks skandalının yeri ve zamanlaması tam bir komplo olduğunu düşündürüyor. Bu olayla muhalefetin programlı gündemi altüst edildi. İktidara geldikleri günden beri AKP yararlı çalışmalar yerine sık sık oluşturduğu gündemlerle milletin kafasını karıştırıcı hatta korku toplumu yaratıcı eylemleri iş edindi. Ortadoğu’nun tek patronu olmayı amaçlayan ABD’nin stratejik ortaklığını övünçle kabullenen Başbakan’ın, emperyalizmin planlarını -parçala yut sistemini- bu ortaklıkla kabulü doğal değil mi? Bunun en canlı yaşanan örneği, Silivri özel mahkemesidir. Başbakan’ın bizzat savcılığını ilan ettiği ve övüncümüz olan “Ergenekon Destanı” adının da kirletildiği yapay duruşmalar değil mi? Akıl almaz senaryolar, sabıkalı, yalancı şahitler, hayali düzmece konularla toplumumuzda ve dünyada ünlenmiş ilim insanlarını, basın özgürlüğünü yok sayarak gazetecileri, yazarları, parti genel başkanlarını, topluma yarar için dernek kuranları, TSK’yi yıpratmak için düzmece darbe öyküleriyle saygın komutanları, subayları, bunlarla eşdeğerde birçok kişiyi, suçlarını bilmeden aylar ve hatta yıllarca sonucu belli olmaksızın ağır hastalık ve hatta ölümlerine karşın kendilerine muhalif saydıkları için tutuklatarak, toplumdan soyutlayıp susturarak ve de korku toplumu yaratarak Atatürkçü ulusalcıları yok etmeyi amaçlıyor. Tarihi, coğrafi ve stratejik değeri olan Türkiye’ye bunlar düşmanca kasıtlar değil midir? İşte tüm bu sıralamaya çalıştığım nedenlerle son günlerde muhalefette en doğruları söyleyerek oy oranında yükselme gösteren CHP, AKP’yi zayıflatıcı duruma gelince, dış ve iç düşmanlarca ilkel hatta en yakışıksız gösterimle yıpratılıp yok edilmeye çalışılmıştır. Bunda başarılı olabilmeleri gene CHP’nin tutumuna bağlıdır. Tüm CHP’lilerle onlara sıcak bakanlar sağduyuyla hareket ederek Baykal’ın Angora’daki evinin sokağında geri dönüşümü için ağıtlar yakıp gözyaşları dökeceklerine M. Kemal’in oluşturup partileştirdiği CHP’sine duygusallığı bırakıp akılla sahip çıkarak daha güçlü halk için yararlı muhalefet yaratmalıdırlar. Bununla beraber teknik adamlardan bir komisyon kurarak çirkin olayın kim veya kimlerce oluşturulduğunu saptayarak gece gündüz demeden var güçleriyle çalışarak, sokakta halkın yanına giderek yurdun dört tarafında anlatmalıdırlar. Bakın Başbakan havaalanında yaptığı basın toplantısında referandumun Ramazan Bayramı’nın ilk gününe denk gelen 12 Eylül günüyle ilgili iyimserliğini,“Ramazanda halkımızın sofrasında iftar açacağız, bütün bölgelerimizde yanlarına giderek oluşturduğumuz yeni anayasa taslağının kendilerine ve memlekete çok yararlı olacağını anlatacağız” diyerek çalışma programını rahatlıkla ve kendinden emin açıkladı. CHP; temelleri sağlam, devlet kurmuş, toplumu laik demokratik kurallar içinde çağdaş ve özgür kılarak devrimleri yaratmış köklü bir partidir. Liderlik vasfını taşıyabilen kim olursa olsun onun Altı Ok ilkelerinden ayrılmayacağını her zaman kanıtlayabilir. Tekrar ediyorum, tez elden genel başkanlarına bu çirkinliği kimin yaptığını kanıtlamak da ön görevleri olmalı. Halkımız töreleriyle tutuculaştırılmıştır. Onların kafalarını karıştırmak için ortaya atılan senaryodan arındırılmaları lazımdır. 14 Mayıs günü Anayasa Mahkemesi’ne açılan davanın kararı istendiği gibi olmasa da halkımıza yanlışları anlatıldığında iktidarın güvencesi olan halkoylaması umdukları gibi çıkmayabilir. CHP; vekilleriyle, örgütleriyle şimdiden toplu çalışmalar, hatta miting niteliğindeki gösterilerle yazın rehavetine kapılmadan çalışırsa önce parti sonra da millet iktidara yürüyerek Atatürk’ün laik, demokratik, sosyal cumhuriyetini yıkmak isteyerek ılımlı İslam devleti yolunda olanları siyaset arenasından siler ve Kuvayi Milliye’yi yeniden yaratabilir. Not: Yazılarım bundan sonra perşembe günü yayımlanacak. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Devrim!.. Çirkin Komplo! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 20 MAYIS 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 CHP’de lakaplar da değişiyor: Önderus Savinus Brutus! Ölümüne Zekai Buluç: “Üç çocuk yapıp ikisini Zonguldak maden ocaklarına, diğerini İstanbul Tuzla’ya tersanelere gönderin. İşleri hazır, merak etmeyin!” Mazeret Soner Önal: “Recep karısına ihanet edeni mazur göremezmiş. Biz de vatana ihanet edeni mazur göremeyiz!” Servet Gökhan Akman: “Servetinin kaynağı olarak 17 yıllık ticaret hayatını gösteren Recep, ödediği vergileri açıklasın da kendisine inanalım!” YağmurDeniz Serbest piyasanın etleri bunlar! HÜKÜMET et fiyatlarını düşürmek için ithalata kalkışmıştı; neredeyse hükümet düşecek et fiyatları düşmedi! Aysel Ergüney, “Ne ettin et” diyor: “Et fiyatları bir ara nedense hükümetin öncelikli uğraşı haline geliverdi. Serbest piyasa ekonomisine inanan ve devlete ait bütün işletmeleri ‘babalar gibi satan’ hükümete ne oluyor ki! Bu ekonomik modelde devlet asgari ücretle çalışan vatandaşının ayda bir kilo et için iki günlük maaşını ödemek zorunda olması ile ilgilenmez! Sabit gelirlilerin serbest piyasanın kaymağından yiyememesi kader ya da beceriksizlik olarak görülür. Serbest piyasa taraftarları, rekabetin piyasada fiyatları aşağıya çekeceğini, tüketicinin yararına olacağı aldatmacasını öne çıkarırlar. Eğer malın maliyeti pahalı ise ürettiğiniz malı pazardan pay almak için ucuza satamazsınız. Rekabet oluşamadığı için piyasada kalabilen az sayıdaki güçlü şirketler de fiyatları istedikleri gibi belirler. Bütün vatandaşlarının temel gereksinimlerinin en düşük maliyetle karşılanmasını sağlamak ancak sosyal devlette olur... Siyasi açıdan puan toplamak için yapılacak et ithalatının sorunu çözmeyeceği, aksine Türkiye’nin geleceğini etkileyerek hayvancılığı bitireceği unutulmamalıdır. Avrupa’da et niye daha ucuz diye sormadan önce; Türkiye’de neden elektrik ve akaryakıt Avrupa’dan çok daha pahalı diye sormak gerekir!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” MEDYADA büyük bir “Kemal Kılıçdaroğlu” rüzgârı esiyor, estiriliyor. Sosyal demokrasiden nasibini almamış liboşlar ve hatta tescilli iktidar yalakaları bile “Kılıçdaroğlu” diyor başka bir şey demiyor. Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ın boşalttığı CHP genel başkanlığı koltuğuna oturmadan partinin oylarında “patlama” düzeyinde büyük artış sağladığı açıklanıyor. Kılıçdaroğlu’na İngiliz sömürgesi Hindistan’a bağımsızlığını kazandıran Gandi yakıştırması yapılıyor, “Gandi Kemal” deniyor. “Gandi Kemal”, “Karaoğlan”a benzetiliyor. Kılıçdaroğlu “umudumuz” oluyor ve “eski umudumuz” Bülent Ecevit’le özdeşleştiriliyor. Özetle medyada Kemal Kılıçdaroğlu’na ve CHP’ye bugüne dek görülmemiş bir destek gösteriliyor. Kılıçdaroğlu da toplumunun nabzını tutacak popüler demeçler veriyor; havuzlu villalarda oturmayacağını, çocuklarının zenginleşmeyeceğini açıklıyor. CHP, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na açılsa hisse senetleri tavanı delip gökyüzüne çıkacak! Kılıçdaroğlu henüz genel başkanlık koltuğuna oturmamış olsa da başbakan olmuş gibi muamele görüyor ve Deniz Baykal’a da cumhurbaşkanlığı uygun görülüyor! Bütün bunlar yani medyanın desteği ve dolayısıyla kamuoyunda yaratılan beklenti bir siyasi parti için güzel şeyler. Her ne kadar bugüne dek medyanın desteğini alan bir partinin iktidara geldiği görülmemişse de reklamın ve propagandanın iyisi kötüsü olmaz! Fakat... Medyadaki bu destek aynı zamanda büyük bir tehlikenin de habercisi olsa gerek. Nedir o tehlike? Medyatik olmak... Medyanın eline düşmek... Medyaya mavi boncuk dağıtmaktan medyaya teslim olmak, popüler olmak adına siyasi çizgiyi bozmak. Örneğin, Baykal’ın hizipçiliği yüzünden CHP’den ayrılanlar partiye dönüş mesajları verirken ikinci cumhuriyetçi olanlara, bölücülere destek verenlere de kucak açılacak mı belli değil. Gandi’nin pasif direniş felsefesini Kılıçdaroğlu’nun sabrını biliyoruz ama Kemalizm’in devrimci niteliği ne olacak bilmiyoruz! Kim bilir, belki de bizim “tehlike” sandığımız, iktidara yürürken zorunlu olan “değişim”in bir parçasıdır! Tehlike HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlõ donan- masõnda kullanõl- mõş küçük bir savaş gemisi. 2/ Karak- ter... Bir izleyici topluluğu önünde yapõlan gösteriden sonra toplanan pa- ra. 3/ Gözkapakla- rõna sürülen boya... Başlangõçta yer alan. 4/ Limanlarda kõyõ ile gemi ara- sõnda yük taşõmada kulla- nõlan altõ düz tekne... Ye- mek. 5/ Bir yerde biriken sõvõlarõ dõşarõya akõtmak için kullanõlan boru ya da oluk... Dokumacõlõkta, me- kikle enine atõlan iplik. 6/ Çõplak vücut resmi... Kahveci tepsisi. 7/ Erkek ördek. 8/ İstek ve tutku- larda ölçülü davranma er- demi... Doğu Anadolu’ya özgü bir halkoyunu. 9/ Eline aya- ğõna çabuk, atik... Argoda karnõ aç ya da parasõz kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük bir kavuna benzeyen ve hoş kokulu meyvesi olan bir bitki. 2/ Şarkõ, türkü... Motorlu taşõtlarõn elektriğini sağ- layan aygõt... Bir nota. 3/ Giyim süslemede, çanta ve şap- ka örmede kullanõlan parlak, renkli ve dayanõklõ şerit... Si- nir bozucu kimseler için kullanõlan bir sözcük. 4/ Aydõn’õn Sultanhisar ilçesine bağlõ bir belde... Fas’õn plaka imi. 5/ Kumaş ya da derinin cilalanmasõ... Nazi partisinin aske- ri polis örgütü. 6/ Sodyum elementinin simgesi... “Ça- maşırcı ayı” da denilen bir kürk hayvanõ. 7/ Bir renk... Sav- rulmak için hazõrlanan dövülmüş ekin yõğõnõ. 8/ “Baş ba- şa uzandõk günlerce --- / Çimenlerine yaz bahçelerinin” (A. H. Tanpõnar)... Hint-İran dil grubuna verilen ad. 9/ Bir tür erkek şalvarõ... Yabancõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A B A L A K S A K İ D E A D A B İ Z M E R A M A D B A K A R A L E M A N V A N A E K T E İ K A R A V E L A D A R A A L P S A M A N İ P İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 e-posta: [email protected] Önce bir gözlem... Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklamasının üzerinden henüz birkaç saat geçmişti. Sevgili Süheyl Batum’la birlikte CHP Küçükçekmece İlçe Örgütü’nün düzenlediği toplantıda konuşmacıydık. Batum’un gerçekten etkileyici konuşmasının ardından söz sırası bana geldiğinde açılışı şöyle yaptım: - Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklamasıyla komplo ters tepmiştir, şimdi pusucular düşünsün... Salon adeta yıkıldı!.. İstanbul Halkalı’daki düğün salonunu hınca hınç doldurmuş CHP’liler bu sözleri ayakta alkışlıyorlardı. Batum’a eğilip, “Görünen o ki, bu iş bitmiş” dedim. - Henüz, 77 CHP il başkanının Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması bile yapılmamıştı!.. Evet, CHP’de yaşanan bir devrimdir!.. CHP’ye kurulan pusuyu, bir zafere çevirecek adımı Deniz Baykal, “İstifa ediyorum” diyerek atmıştı. Üstelik kurultayda aday olmayacağının da altını çizerek... Kılıçdaroğlu ise “CHP Genel Başkanlığı’na adayım” diyerek pusucuların ve işbirlikçilerinin “dikensiz gül bahçesi” düşlerine çok ağır bir darbe indirdi. CHP tabanına gelince; “bölünürler, kavga ederler” diyenlere öyle güçlü bir birlik tavrı göstererek tokat attılar ki, pusucuları gömdüler... - Ve devrim rayına oturdu!.. Öyle ki; seçim sonuçlarını neredeyse sıfıra yakın sapmayla tahmin eden Adil Gür’ün A&G araştırma şirketinin Kılıçdaroğlu’nun henüz adaylığını bile açıklamadığı 15-17 Mayıs tarihleri arasında 39 ilde 3 bin 600 kişiyle yüz yüze görüşerek yaptığı ankete göre, CHP’nin oy oranı yüzde 32.3’e çıktı... - Bu, güneşli günlerin işaretidir!.. Bu rüzgâr, bu coşku ve bu kenetlenme, 1977 rüzgârının ta kendisidir!.. 33 yıl sonra halk “umut olacak, peşinden gidilecek” lideri bulduğuna inandı. Sekiz yıldır olmadık bir cefanın, zulmün çarkında ezilen, bir korku imparatorluğunun dişlileri arasında un ufak olan, yoksullaşan, ayrışan yığınlar, ülkeyi bu karanlık bataklıktan çıkaracağına inandığı liderin peşine son derece doğal biçimde takıldı.. Küskünler, kararsızlar, oy vermeyen milyonlar, korku imparatorluğunun çökeceğine emin oldu... Geçen hafta yazımı, “Pusunun, CHP’nin zaferine dönüştüğünü, yolun açıldığını en başta o görmüştür.. Pusucuların ülkeyi karanlığa sürüklemesine dur deme fırsatının adeta altın tepsi içinde sunulduğunu da… Baykal başaracaktır..” diye bitirmiştim. Bu düşüncemde hiçbir değişiklik yok.. Ben Baykal’ın, partinin bu birliktelik ve yükselişini daha da pekiştirecek hamleyi yapacağına da eminim... Kılıçdaroğlu’na gelince; SSK Genel Müdürlüğü döneminden bugüne çizgisinden en ufak sapma göstermedi. Siyaset sahnesinde dürüstlüğü, sadeliği, yolsuzluk ve hırsızlıklara karşı tavizsiz mücadelesiyle sivrildi. Aslında çok uzatmaya gerek yok; halkın arasında söylendiği şekliyle, “adam gibi adam” olduğunu ispatladı. Cumartesi günü CHP liderlik koltuğuna oturacak... - Ve CHP, korku imparatorluğunu tarihe gömecek!.. Bir Yurtsevere Mektup (62) Sevgili kardeşim Balbay, Türkiye tarihi bir süreçten geçiyor.. Soluk soluğa günler yaşıyoruz. Ama gündelik yaşananların dışına çıkmayı becerip, olaylara biraz dışarıdan bakınca, karanlıkla aydınlık arasındaki savaşın son aşamasında olduğunu görebiliyor insan... Türkiye’yi yeniden biçimlendirme, bir ülkeden en az iki ülke yaratma senaryosunu sahneye koyanların sonu yaklaşıyor!.. Ülkede bir korku imparatorluğu yaratanların, işbirlikçileriyle birlikte hesap verecekleri günlerin çok uzak olmadığına inanıyorum.. Dip dalgası yüze çıkıyor.. Aydınlık kitleler, üstündeki ölü toprağını atıyor, ayağa kalkıyor. Bu karanlık dönemin zulmünü en yakından hisseden sizlerin, o kitlelerle kucaklaşacağı anı hayal edebiliyorum... Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonların coşkusu, heyecanı ve güneşli günlere olan inancıyla kucaklıyorum kardeşim...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle