26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Anadolu gibi çok kültürlü bir ülkede barış kültürünü yerleştirmek olanakları aranmalıdır. Hele Osmanlı Devleti’nde “tebayı sadıka” olarak iz bırakan Ermeniler Osmanlı kültürünü en iyi özümseyen topluluklar arasında yer almıştır. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler H alklar birbirine düşman olur mu? Siyasetçiler en hoşgörülü insanı bile, istemediği eylemlere sürükleyerek insanlık dışı bir yaratığa dönüştürebilir. O zaman kardeşi kardeşe boğazlatmak kolaylaşır. Oysa Anadolu gibi çok kültürlü bir ülkede barış kültürünü yerleştirmek olanakları aranmalıdır. Hele Osmanlı Devleti’nde “tebayı sadıka” olarak iz bırakan Ermeniler Osmanlı kültürünü en iyi özümseyen topluluklar arasında yer almıştır. Kimi anılarımdan yola çıkarak o dost insanlara bakarken üzgünlükle sevincin harmanlandığı bir duygu sarmalında, geçen zamana dalıyorum. Dost Ermeniler “Nasıl olur, burada Türkçe konuşuluyor. Ben İstanbulluyum. Adım Yetvart Terzibaşyan. Havaalanı yapımında mühendisim. Helsinki’in batısında yeni bir mahalle kuruldu: Tapiola. Duvarlarını trak trak hemen çıkıverdiler. Ben orada oturuyorum. Sizi arabamla götüreyim. Ne olur, bize gidelim. Eşim çok sevinecek” dedi. İnsanların dostluğuna inanmak gerek. “Duvarların trak trak çıkıvermesi” Türkçenin tadına varan bir insanın sözüdür. Bir Halep serüveni geçirmiş olmama karşın, eşim Dr. Leziz’le birlikte, Yetvart Terzibaşyan’ın çağrısına uyan ikimizdik. Bizi arabasıyla götürdü evine, arabasıyla kaldığımız otele getirdi. O gece birmizi daha iyi anlamaya yarayabiliyor. Çok kültürlü Anadolu toprağında bir arada yaşamak; iş ortaklığında, sevi ilişkisinde nice güzellikleri paylaşmak bizi daha güçlü yapabilir. Ama bunun bilincinde olmak yetmez. Siyasetçinin tuzağına da düşmemek gerekir. ZOR YILLAR Nalân Tuntaş, Sarı Saffet’in kişiliğinde, bir ailenin çok yönlü tarihini romanlaştırıyor (ZOR YILLAR, Remzi Kitabevi, 2007). Saffet, daha Harbiye öğrencisi iken Doğu Cephesi’nde Zivin’e atanmıştır. TANIDIĞIM ERMENİLER Küçüktüm, İzmir’de, Bahribaba parkında Hafız ağabeyimi kaybetmiştim. Kim bilir o beni nerelerde arıyordu, ben nerelere savrulmuştum! Salyasümük ağlarken Aşer Usta’yı gördüm. Aşer Usta babamın iş yerine uğrayan, iriyarı bir Ermeni’ydi. Aşer Amca ben Hafız ağabeyimi kaybettim, diye eline yapıştım. Oysa gözle kaş arasında bir yerlere seğirten, ele avuca sığmayıp da yitip giden o çocuk bendim. Babamın iş yerinde, o iri gövdesiyle alçacık bir tabureye nasıl oturduğuna şaştığım dost bir insandı Aşer Usta. İyi ki ona rastladım. ??? Kızılay kafilesinin cerrahı olarak Hac’ca gittiğim 1966 yılında Halep’te tanıdığım Agop Boyacıyan içi sevinç dolu bir genç, usta bir kuyumcuydu. Halep’in Ermeni mahallesinde daracık sokaklardaki evler, birbirine sokulmuş aralarında fısıldaşır gibi dururlardı. Agop’ların evine gittiğim akşam görkemli bir yemek masası bekliyordu beni. Agop’un kardeşi Varujan; “Arkadaşlar sizinle tanışmak istiyor” diye alt kata çağırdı beni. Onlar altı arkadaştı. Masaya bir harita serdiler. Artvin’den Adana’ya bir çizgi çekip bana sordular: “Bu çizginin doğusu Ermeni topraklarıydı. Siz Türkler bu topraklara el koydunuz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?” Peki ama biz 1921’de Moskova’da Sovyetlerle “Dostluk ve Kardeşlik Andlaşması”nı imzalayarak doğu sınırımızı güvence altına almamış mıydık? “Kars Andlaşması”yla bu güvenceyi pekiştirmemiş miydik? İyi ki çocuklar soykırımdan söz açmıyorlardı. Peki, ben konuk muydum, sanık mı? Onlar Maraş’tan göçen bir Ermeni ailesiydi. Babaları, göç yolları üzerinde olan bir ülkenin varlığını korumasının kolay olmadığını biliyordu. “Biz, Türklerle etle tırnak gibiydik. Bizi birbirimize düşman eden İngilizlerdir” diyordu. Haçaduryan gibi, Saroyan gibi büyük Ermenileri konuştuk. Sofranın tadını çıkarmaya, dost olmanın anlamını değerlendirmeye çalıştık. ??? Bir hekimlik toplantısının uzantısı olarak Helsinki’deyiz. Bir köşede birkaç hekim arkadaş konuşuyoruz. Gözlerinde şaşkın bir sevinç, bir genç sokuldu yanımıza: SAYFA 30 ması konusu geliyor. Yüzlerce emeni bu tıbbi deneylerle bilerek öldürülüyor” (ERMENİ SOYKIRIMINDA BİLİMSEL ROLLER, Toplu Makaleler, Kitap I, Çeviren Attila Tuygan, Belge Yayınları, 2004). Olmayana ergi yoluyla düşünmek diye bir yöntem var. Bir yanda Nazi Almanya’sında deney ameliyatlarına girişen cerrahlar, öte yandan hekim bile olamayan öğrencilerin salgın hastalıklarla başa çıkamayan yetersizliği... Bu yetersiz hekim kadrosu yüzlerce Ermeni üzerinde nasıl deney ameliyatı yapacak? Onların yüzlerce Ermeni’yi “sünnet” etmesi bile olanaksız. Bilimsel gerçeklerle bağdaşmayan bu yasalara ne kolay inanılıyor! İnsanları birbirine düşman etmek için bilim adamları bile kullanılıyorsa “ama” diye söze başlayıp bilimsel yanlışlara değinmek isteyenlere “resmi tarihin kulları” gözüyle bakılıyorsa, TürkErmeni dostluğunu nasıl kuracağız? Fransızların ünlü bir hukuk kuralı var: “On suçlu aklansın, yeterki bir suçsuz hüküm giymesin.” Bu görüşle ters düşen, “Ermeni soykırımın karşı çıkma anlayışı”nı önyargılı bir tutumla cezalandırmayı nasıl bağdaştırmalı? Doğu sınırımızda yoksul bir Ermenistan var. Iğdır’ın hemen yakınında Metsamor Nükleer Santralı depremle zedelendiği için kullanılması yasaklanmıştı. Ama Ermeni Devleti “Benim enerjiye gereksinimin var” diye bu yasağa aldırış etmedi. Karadağ’ı ele geçiren Ermenilerle ilişki kurmak kolay değil. Öte yandan zengin Ermeni diyasporası yoksul Ermenistan’ı kullanıyor. Belli olmayan bir yarında Metsamor’un patlaması yalnız Ermenistan için değil, Türkiye için, Ortadoğu için de yıkım olacaktır. Soykırım yalanıyla düşmanlıkları kışkırtmaya değil, çok yönlü işbirliği içinde dostlukları pekiştirmeye gereksinimimiz var bizim. ÖNYAZI Bu “önyazı” TürkErmeni ilişkilerine daha nesnel açıdan bakmayı kolaşlaştırabilir. Aramızda yaşayan Ermeniler içtenlikle bize bağlı olsalar, “aidiyet” bakımından kendilerini Analodu insanı saysalar bile tedirginlik içine düşmüşlerdir. Bizimle birlikteyken doğal davranışlarını, yurt dışına çıkınca “diyaspora”ya karşı içtenlikli olmayı yerine getiremeyeceklerdir. Kendimizi onların yerine koymazsak öfkeli, aldırışsız davranışlarımızı sürüdürsek çok kültürlü olAram Haçaduryan makla övündüğümüz yurdumuzda yalnız kalırız. TürkErmeni ilişkilerine dost olmayı koDedesi Saffet’in yaşamöyküsünü romanruyarak bakmayı beceremezsek benim laştıran Nalan Tuntaş, dayısının anılarınBahribaba parkında kayboluşum gibi, yidan yararlanmıştır. ter gideriz. İnsanın karşısına her zaman Gönül ister ki roman Kafkas cephesinbir Aşer Usta çıkmaz ki! de yoğunlaşan anılarla bütünlük kazanDevletine dargın olan insanların küsın. Yaşanmış gerçekler, Ermeni sorunları çümseyen bakışlarına aldırmadan Türküzerine düşünmemizi kolaylaştırsın. Ermeni ilişkilerini değerlendirmek gerek. Sarı Saffet’in gözlemlerinde; çete reisi Doktor arkadaşımız Aysel Ekşi’nin yaPetros’un Garo’ya verdiği emir Türk yıma hazırladığı TürkErmeni ilişkilerini komşularını öldürmesidir. değerlendiren bir kitabı inceleyerek gerGaro içinde kötülük olmayan bir Ermeçeğin öte yakasına bakmak, gerçeği deni’dir. ğerlendirmek gerekecek (Belgeler ve “Reis, diyor, ben komşumu, kötülük Tanıklarla TÜRKERMENİ İLİŞKİLEyapmayanı, eli kolu bağlı bir insanı öldürRİNDE Tarihi Gerçekler, Alfa Yayınları, mem, bana silahlı birini göster, yeter ki 2006). ulusumun düşmanı olsun, emrin başım Bu geniş inceleme, 39 sivil toplum kuüstüne, ama bunu benden isteme.” ruluşu adına “Ulusal Sivil Toplum KuruÇete reisi Petros tek kurşunla, orada luşları Birliği”nin bir etkinliği olarak düöldürür Garo’yu. Nasıl Harbiye öğrencileri okulu bitirme zenlendiği için özellikle üzerinde durulması gereken bir çalışmadır. den cepheye gönderilmişse, Tıbbiye öğÖnümüzdeki yazıyı bu çalışmaya ayırencileri de daha hekim çıkmadan ceprarak TürkErmeni ilişkilerine değişik bir heye gönderilmişlerdir. gözle bakmak istiyorum. ? Soykırım bilimcisi olarak tanınan Vahakn N. Dadriyan’ın 1915 olaylarını yoBu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve rumlarken soykırım koşullarına uysun dikitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. ye deney ameliyatlarından söz açtığına MUSTAFA ŞERİF ONARAN da değinmiştim: Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. “Başta Erzincan hastanelerinde olmak Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 üzere, Ermenilerin kobay olarak kullanılCUMHURİYET KİTAP SAYI 887 William Saroyan hep İstanbul’u konuştuk. Gözleri ışıl ışıl, sevinç içinde parlıyordu Yetvart’ın. ??? Bir başka hekimlik toplantısı içinde Montreal’deyiz. Ana caddelerden birinde, bir züccaciyeciden Türkçe konuşmalar geliyor. Önce biraz kulak verdik, sonra içeri girdik. Ermenilerin çalıştırdığı bir iş yeri. Komşunun oğlunu karşılarına almış, ona “Türkçe sövmeyi” öğretiyorlar. Ankara’daki hısımlarına bizimle armağan gönderdiler. Kanada anısına onlardan aldığımız kaşıklığı hâlâ kullanırız. Ermenilerin, evlerinde hep Türkçe konuştukları söylenir. İçimizdeki halklar arasında Türkçeyi iyi kullanmasını bilen Ermenilerdir. Bir İran atasözü “Türkçe bilenin işi rastgider” diyor. Böyle bir atasözünden habersiz, Türkçeye gönül veren insanlardı onlar. ??? İçimizdeki Ermenilerle biz gene etle tırnak gibiyiz. Mide kanserinden ameliyat ettiğim Takuhi, damadı Ohannes, kızı, güzeller güzeli Janet yakın arkadaşlarımdı benim. Yerine göre insan hısımlarıyla bile dost olamıyor da dost olmaya engel sayılan ayrıcalıklar yakınlıkların pekişmesine, bir
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear