26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Barış Müstecaplıoğlu ile 'Kardeş Kanı' üzerine ‘Çirkinlikler, gözlerimizi kapadığımız zaman yok olmaz’ Edebiyatımızın genç isimlerinden Barış Müstecaplıoğlu. Bir elin parmaklarını geçmeye başladı yayımladığı kitapların sayısı. Geçen günlerde altıncı kitabı olan Kardeş Kanı’yla okurlarıyla buluştu bir kez daha. Öncesinde dört ciltten oluşan Perg Efsaneleri’yle bilimkurgu türünü deneyen, sonrasında geçen yıl yayımladığı Şakird romanıyla Fethullah cemaatinin iç yüzünü anlatan Müstecaplıoğlu, şimdi de bizlere Kardeş Kanı’yla sokak şiddetini tüm çıplaklığıyla sunuyor. ‘Kardeşlik’ adlı yeraltı örgütünün umut vaat eden işlevini zamanla nasıl da kötüye kullandığına tanık oluyoruz. Tabii konu böyle devam ederken, yazarın ilk kez denediği polisiye türü biz okurları sarıp sarmalıyor! Barış Müstecaplıoğlu’yla, bu yeni romanından yola çıkarak, geçmişe giden bir söyleşi gerçekleştirdik... ? Erdem ÖZTOP S ayın Barış Müstecaplıoğlu, yeni romanın "Kardeş Kanı"nı konuşacağız. Kitaba ilişkin soruların öncesinde merak ettiğim sorularım olacak sana. 1977 doğumlusun ve şimdiye kadar, altı kitap yazdın ve yayımladın. Bana biraz bunun öncesini anlatır mısın, nasıl başladı yazma isteği sende? Hayatımda en uzun süredir yaptığım şey yazmak. Daha doğrusu ilginç öyküler ve karakterler kurgulamak. Öykülerimin başka insanlara da keyif verdiğini, onlar için de anlamlı olduğunu fark ettiğim lise çağlarımdan beri hayatımın odağında bu iş var. Kendimi bir edebiyatçıdan önce iyi bir öykü anlatıcısı olarak görüyorum, bunu bazen kısa bir öyküyle, bazen romanla yapıyorum, gün gelir senaryo da yazabilirim, bir çizgi romana da katkıda bulunabilirim aynı keyifle. Anlatmak istediğim öykü hangi tarza yakışırsa o tarza yöneliyorum, benim için önemli olan, okura en doğru şekilde ulaşabilmek. Bazen de isyan ettiğim, yanlış bulduğum şeylere karşı bir mücadele yolu oluyor yazmak. Farklı metinleri farklı dürtülerle yazabiliyor insan. Öyküler yazarak girdin edebiyat dünyasına. Bu dünyaya adım atışın nasıl oldu? Öykülerimi Varlık, Yaşasın Edebiyat gibi genç yazarlara fırsat tanıyan, değer yargılarına güvendiğim dergilere gönderiyordum. Basıldıkça, güzel yorumlar aldıkça yazmak daha ciddi bir işe dönüşüyordu gözümde. Kendimi geliştirmek için çok çalışıyordum o günlerde, kelime bilgim artsın diye sözlükler, dilim zenginleşsin diye deyim sözlükleri okuyordum. İyi yazarların romanlarını ders kitabı gibi masaya serip çalışıyordum. Üslubum belli bir olgunluğa oluşunca, öykülerden romana geçmek istedim, çünkü aklımdaki karakterleri ve olayları bütün boyutlarıyla işlemek daha heyecan verici geliyordu. Sonra da en çok bundan keyif aldığımı fark ettim, hâlâ öykü yazıyorum, ama gerçek aşkım roman oldu. Sanırım hep de öyle kalacak, ne kadar farklı anlatım tarzları denersem de neyeyim, romandan hiç kopmayacağım. Yazdıklarınla ilgi çektin, beğenildin; eleştiriler nasıl besler yazarlık dünyanı? Genç yazarlar için önemlidir eleştiri almak. Ödüller de önemlidir. Herkes yeni girdiği bir yolda onaylanmak ister. Burada gençten kastım, yaş olarak değil, yazarlıkta genç olmak. İlk öykülerde, ilk romanda herkesin fikrini merak eder insan. Ama altı romandan sonra, artık eskisi kadar etkilemiyor beni. Değer verdiğim, beğendiğim bir yazar ya da eleştirmenin yorumu elbette kıymetli, ama diğer yorumlar, iyi de olsa kötü de olsa, yoğun duygular uyandırmıyor artık. Çünkü gördüm ki, herkesi memnun etmek olası değil. Tüm dünyanın istisnasız beğendiği bir kitap yazılmadı, ben de yazacak değilim. Beklentiler çok farklı. Birinin beğenmesi için kitabımda bir şeyleri değiştirecek olsam, bir başkası beğenmeyecek. O yüzden artık kendi iç sesimi dinliyorum en çok, onun sözlerine kulak veriyorum. Benim içime sinerse yazdığım roman, kim ne düşünür derdi çekmeden ajansıma gönderiyorum. Birileri basmak isterse de basıyor. SİSTEMLİ DÜŞÜNMEK Bir de bildiğim, yazarak geçimini sağlamıyorsun, matematiğe kayan bir meslektensin! Peki bu durum neler katıyor yazarlığına? Kaç yazar geçimini kitaplardan sağlıyor ki? Ülkemizin gerçeği bu maalesef, çok satan listelerinde olanlar bile ek bir iş yapıyor çoğunlukla. İnsan yazmayı tutkuyla seviyorsa, bu yükü omuzlamalı. İnşaat mühendisliği okudum, matematikten kastın bu sanırım. Mühendislik insana sistemli düşünmeyi öğretiyor, romanlarımda iç içe geçmiş öyküler kurgularken işime yaradığını söyleyebilirim. Ama aslen insan kaynakları uzmanı olarak çalışıyorum yıllardır. Bir yazar için daha uygun bir meslek, çok fazla insan tanıyorsun, yaşamöykülerini dinliyorsun, karakter yaratırken faydalanıyorum bu öykülerden. Okumalarında kimlerden beslenir Barış Müstecaplıoğlu? Çok farklı tarzlarda okuduğumu söyleyebilirim. Ustalığını dil oyunlarında gösteren yazarları da severim, fırsat bul dukça okurum, ama ağırlıklı olarak, kurgu ustalarını, anlatacak çarpıcı bir öyküsü olanları tercih ediyorum. Bir yazarın beni gerçekten etkilemesi için özgün karakterleri, sürükleyici bir anlatımı olmalı, yarattığı karakteri sevmeliyim, başına ne gelecek diye merak etmeliyim. İsim vermek istemem, çünkü fantastikten polisiyeye, klasik romandan öyküye çok yazar var bana bir şeyler katan, severek okuduğum, birini söylesem aklım diğerinde kalır. Türkiye’nin ilk fantastik kurgu serisi Perg Efsaneleri’ni yazdın! Fantastik edebiyata ilgi duymana sebep olanları merak ediyorum... İlginç öyküler anlatmayı sevdiğimi söylemiştim, hayal kurmayı ve bunları paylaşmayı da. Fantastik edebiyat tüm bunlar için olağanüstü bir mecra. Yazara hiç sınır koymuyor, yaratıcılığını sonuna kadar kullanabiliyorsun. Üstelik bir konuyu metaforlarla işlemek, evrensel bir dil yakalamanı sağlıyor. Belli bir tarihte, belli tarafların yaşadığı bir savaşı değil, genel olarak savaşı sorgulayabiliyorsun mesela. Ve son derece eğlenceli, güvenli koltuğundan kalkmadan, gerçekte asla yaşayamayacağın olaylar yaşıyorsun. Hayatın rutinliğine kısa bir ara veriyorsun. Bir süredir fantastikten uzaklaştım gibi görünüyor ilk bakışta, ama öyle değil aslında. Şu an çocuklar için yazdığım bir fantastik öykü kitaplaşmak üzere. Perg Efsaneleri’yle ilgili de farklı projelerimiz var, çoğu diyarın görselleşmesiyle ilgili. İleride yine fantastik romanlar yazacağım, hele polisiyemacera türünde yapmak istediklerimi bir bitireyim. Türkiye’de fantastik edebiyata nasıl bakıyorsun? Aslında potansiyel oldukça iyi. İnternet sitelerinde yazan genç yazarlar biliyorum, daha iyi odaklanabilseler, kendilerini verebilseler çok güzel eserler çıkacak onlardan. Ama medyanın ve okurla “Kendimi bir edebiyatçıdan önce iyi bir öykü anlatıcısı olarak görüyorum” diyor Barış Müstecaplıoğlu. rın bu tarz kitaplara ilgisizliği, cesaretlerini kırıyor. Başyapıt yazsak ne olur düşüncesi yüzünden, yapabileceklerinin en iyisini yapmıyorlar, buna odaklanamıyorlar. Gerçekten edebiyatın diğer dallarıyla kıyaslandığında dengesiz bir durum söz konusu. Bir İhsan Oktay Anar var herkesin bildiği, konuştuğu, ama o da, mesela Amat romanında, fantastik yanından çok tarihi roman yanıyla, gerçekçi gemi tasvirleriyle kitleye ulaşabildi, kitabı konuşanlar daha çok bu yönünü konuştu. PERG EFSANELERİ Biz ajansımla şu an Perg Efsaneleri’nin yurtdışı macerasına öncelik verdik, Korkak ve Canavar’ın İngilizce çevirisi tamamlanmak üzere. Lehçeye çeviri çalışmaları da var, Polonyalı bir çevirmen gönüllü yapmak istiyor bunu, okumuş kitapları beğenmiş, ben bu işi yapmak istiyorum dedi. Bir de İngilizce internet sitesi hazırlıyoruz tanıtım için. Okurlardan ve eleştirmenlerden çok coşkulu yorumlar aldı Perg, Youtube gibi sitelerde gönüllü tanıtımını yapanlar bile oldu. Yurtdışı projesini dostum gördüğüm bu insanlar için de gerçekleştirmek istiyorum, onlar bunu hak ediyorlar. Ayrıca Perg uluslararası bir marka KİTAP SAYI ? SAYFA 16 CUMHURİYET 887
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear