26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bir yayıncı: Lozan Kaynak, bir yayınevi: Multilingual Kitap dünyasında bir Donkişot Babıâli’nin ayrıksı yayıncısı Lozan Kaynak, farklı yayıncılık anlayışıyla öne çıkan bir yayıncı. Multilingual yayınları ise Kaynak’ın yayınevinin adı. Bu ikili bu yıl Memet Fuat Ödülleri’nin yılın yayıncısı ve yayınevi ödülünü aldı. Sayın Kaynak’ı bu başarısından dolayı kutluyoruz. Kaynak ve yayınevi ile ilgili bir yazı sunuyoruz. Para kazanmak, ev bark, otomobil özel çıkarlarının üstünde bir değer saysahibi olmak gibi bir kaygısı yok. Yaşadığı için üniversiteyi Türkiye’de okumı boyunca böyle bir sorunu hiç olmamayı yeğledi. Üstelik yanı başındaki dı da. Ana tarafından, Ödemiş’in gün İzmir’i değil, anarşinin kol gezdiği, görmüş geçirmiş, geniş toprak sahibi, ‘‘can pazarı’’na dönüşen İstanbul’u varlıklı bir ailenin tek çocuğu. Para seçti, üniversite için. pul hesabı yapmadan büyüdü, parasız Kısa bir bocalamadan sonra, meslek pulsuz. olarak dişçiliği seçiyor ve İstanbul ÜniDöneminin iyi avukatlarından, versitesi Dişçilik Fakültesi’ne giriyor... yurtdışında öğrenim görmüş, ‘‘Efe başÖğrencilerin, derslerden çok sokak bakan’’ın elinden tuttuğu, başarılı bir yürüyüşlerinde boy gösterdikleri o çalhukukçunun oğlu. Çoğu Egeli gibi sikantılı yıllarda, yine de okulunu bitiryasete sıcak bakan, seçimlerde milletmeyi başarıyor. Fakat ustalaştığı meslevekili listelerine girecek kadar particiliğinde geçimini fazlasıyla sağlayacak ğe yatkın aydın bir kişi babası. Fakat duruma gelmesine karşın, nedense bir uzak büyüdüğü babasından çok, vartürlü ısınamadı işine... Başarıya ulaşsa lıklı bir insan olan annesinin babası, da, dişçilikte mutlu olamayacağının dedesi var yaşamında. Doğum yeri ise farkındaydı. Bu nedenle, ancak çok kıFransa. Babası görevli iken doğmuş sa bir süre denedi dişçiliği. Çünkü göParis’te. zü ve gönlü ‘‘kitap dünyası’’nda idi ‘‘Okumuş adamdan zarar gelmez’’ hep. İki seçenek arasında seçim yapdiyen dedesinin tek gözdesi... Seslenması uzun sürmedi. Bir gün beyaz öndirilmese de, aile büyükleri, daha çolüğünü çıkarıp, çok gencin özlemini cukluğunda aile reisi gözüyle bakıyorduyduğu diplomasını bir daha asmalar bu erkek toruna. Fakat hiç kimse mak üzere indirdi duvardan... zorlamıyor onu bunun için. Hiç baskı YAYINCILIK SERÜVENİ yapmıyorlar ona. Geleceğine ipotek koymaya kalkışmıyorlar. Zaten o da, Kitap dünyasının bu Donkişotu, Losergilediği yaşam biçimi gereği umut zan Kaynak, borç harç kurduğu muvermiyor bu konuda. Soğuk yaklaşıyor, ayenehanesini, eşine, Sevgin’e bırakahep uzak duruyor bu tür varsayımlarrak veda etti dişçilik mesleğine... Ve dan. Özgürlüğün tadına varan bir seyeniden, bir daha kopmamacasına ‘‘kirazat. tap’’a döndü. Kaldırımlarda kitap saLiseyi büyüdüğü kasabada, Ödetarken merak sardığı ‘‘yayıncılık’’ serümiş’te bitirdi. Babası gibi, o da yurtdıveninin kurumsallaşması böyle başlışında okuyabilirdi. Ama nedense bu yor. Zaten, daha öğrencilik yıllarında yönde de bir eğilimi olmadı. Hiç kuşkusuz, küçük bir heves belirtisi göstermesi, üniversiteyi dilediği yabancı bir ülkede okuması için yeterli olurdu. Oysa o yıllarda, çok gencin hayal bile edemediği, bulunmaz bir nimet sayılıyordu böyle bir fırsat. ‘‘Velihat’’lığından mı, başına buyrukluğundan mı, çevresi de yönlendiremedi onu böyle bir düşünceye. Zaten ailesi, hiçbir seçimine karışmıyor, istemediği hiçbir şeye zorlamıyor onu. Gençlerin kendi geleceklerinden çok ülkenin geleceğini düşündükleri, ‘‘12 Mart’’ın üniversite öğrencilerinden... O çalkantılı dönemin üniversite gençlerinin yaşadığı yoğun yurtseverlik duygusu onu da Lozan Kaynak’ın alın terine ve büyük özverisine dayanan bu girişim, etkiliyor. Ülkesinin piyasa ölçütlerine göre, kimilerince bir kahramanlık da sayılabilir. Hatta yadırganabilir. geleceğini, kendi öğrenmişti merak sardığı kitabın çile dolu öyküsünü. Büyüsüne erken yaşlarda kapıldığı bu gönül mesleğinde, yayıncılıkta, hiç pişmanlık yaşamadı. Yokuşun kimi kitabevlerinde çalışarak, girip çıktığı matbaalarında gönüllü çıraklık yaparak öğrendi, piyasanın, baskının, mürekkebin, kâğıdın, cildin girdisini çıktısını. Daha başlangıçta, acemilik yıllarında, ‘‘Haydari Kampı’’nı, ‘‘Ana’’yı basarak ne denli gözüpek olduğunu göstermişti. Çünkü herkesin göze alabileceği bir şey değildi bu tür girişimler. ‘‘Özel’’ bir yayınevine dönüşen ‘‘Multilingual’’i, iğneyle kuyu kazarcasına, tek başına böyle yarattı . Kural dışı ayıplara fazla bulaşmadan. Geleneksel dayatmalara, piyasanın koşullarına boyun eğmeden. Derviş misali, bin bir çilesine katlanarak. Çünkü ‘‘yayıncılık’’, yaşam çizgisini belirleyen, severek yaptığı, mutlu olduğu tek uğraş onun için... SABIRLA VE SESSİZCE... Multilingual’in yayın politikasını belirlerken de işin kolayına kaçmadı. Herkesin göze alamayacağı zoru seçti yine. Satış yeteneği son derece kısıtlı, belli bir okuyucu kitlesine seslenen yayınlara, ‘‘dilbilime’’ yoğunlaştı. ‘‘RusçaTürkçe” ve ‘‘TürkçeRusça’’ sözlükler Multilingual’in ilk kitapları oldu. Bunları basarak başladı yayına... Bunun için Rusya’ya, Moskova’ya giderek satın aldı, Rusça sözlüklerin ve Rusça öğrenmek isteyenlerin yararlanacakları öteki yardımcı dizilerin yayın hakkını. Sonra da sabırla ve sessizce izledi, Türkiye’de bu alanda ‘‘korsan’’ yayın yapanları. Sonunda da Rusçanın temel dil yayınlarının ‘‘telif hakları’’nı, yargı güvencesinde kendine bağladı. Böylece ayağını sağlam yere basmayı başardı. Bu, başlangıç için az şey değildi. Akademisyenlerin, dil meraklılarının yararlandığı büyük sözlüklerden sonra, geniş kitleler için hazırladığı küçük sözlüklerin de ilgi görmesi, doğal olarak yeni arayışlara yöneltti onu. Ancak, hep ‘‘dil’’ ve ‘‘kültür’’ ağırlıklı oldu seçimleri. Bu da, Multilingual’in dilbilimde ‘‘özel’’ olmasını sağladı. Bugün, yayın dünyasında saygın bir yeri olan Multilingual böyle çıktı gün ışığına. Başlangıçta, çok kişi, bir fantezi, geçici bir heves diye baktı onun ‘‘Multilingual’’ girişimine, O da bunu fırsat bilerek, işini üstüne şimşekleri çekmeden yürütmeyi yeğledi. Bilinçli olarak seçti bu yolu.. Gerçekçi davranmasını, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini iyi planladı. Çünkü en küçük yanlışında, yayın piyasasının onu yutacağını bilecek kadar deneyimli idi. Düşüncelerini, çokça yaşanan ayak oyunlarına bulaşmadan gerçekleştirmeyi, daha ilk günlerde aklına koymuştu. Farklı ve özgün bir yayın politikası izlemesinin, Multilingual’in tutunması için yeterli olacağını gördü. Kimileri gibi, hayal peşinde koşmadı. Büyük kazanç amaçlayanlarla ‘‘rekabet’’ edecek gücü de yoktu zaten.. Üstelik, gereği de yoktu ‘‘nam olsun’’ diye iş yapKİTAP SAYI ? Yılmaz ÖZTÜRK ayın dünyasının aşina yüzlerinden... ‘‘Kitap’’ı sonradan meslek edinenlerden. Alaydan yetişme, son kuşak “kitapçı’’lardan. ‘‘Bizim Yokuş’un, nesli tükenen ‘akıllı deli’lerinden.” Başına buyruk. Hesaba kitaba sığmayanlardan... Genel doğruların dışında biri... Başkalarının işine karışmayan, hırgürden, kavga dövüşten uzak... Kendi göbeğini kendi kesenlerden... Yolunu şaşırıp, Cağaloğlu’na yanlışlıkla düşenlerden... Üniversite öğrenciliğinde, cep harçlığını çıkarmak için, kaldırımlarda kitap satarken sevdalanmış kitaba. Kırk kapının mandalını çeken tiplerden. Son derece dikkatli bir izleyici.. Çok da meraklı. Kulağı delik, her şeyden haberdar. Belleği çok güçlü. Ama işine gelmeyen her türlü bilgiye kayıtsız... Kısacası, kendine özgü, kural dışı bir kişilik... Renkli kişiliğine karşın sosyal ilişkilerinde son derece tutucu. İlgi alanı da o denli sınırlı, toplumsal yaşamın çok dışında.. Bu anlamda sıkılgan. Yalnız, dostları arasında dışa açık, rahat, kalabalıkta bir yalnız. İşinden evine, evinden işine.. Yaşam çizgisi dümdüz. Sade ve basit bir yaşamı var. Gençliğinde ne ise, şimdi de o. Azla yetinenlerden. ‘‘Bir lokma, bir hırkacı”lardan... Dünya nimetlerinden uzak bir derbeder. Giyimine kuşamına özensiz. Giyinmeyip örtünenlerden. Yemesi içmesi de öyle. Karnını doyurmak için yiyenlerden. Sözün kısası, varlık içinde yokluk çekenlerden... Tam bir ‘‘harabati’’... Zaten ‘‘kitap’’, tek başına doldurmaya yetiyor yaşamını... Dünyası varsa yoksa kitap. Bütün derdi, işi gücü kitap yayımlamak. Ne yazık ki iyi bir kitap okuru olduğu söylenemez. Kitapla yatıp kitapla kalkan, kitabı bu denli seven biri için büyük bir eksiklik olsa gerek bu özellik.. Çevresinde ‘‘kitap ondan sorulur’’. Yanıltmaz soranları. Her türden kitap ismini sıralayıverir bir anda. Konusunu, nereden, hangi kütüphanede bulabileceğini bilmesi şaşırtmaz kimseyi. Üstelik yazarı, yayınevi, yayım yılı eksiksiz. Çünkü o, iyi bir kitap izleyicisi. SAYFA 28 Y ? CUMHURİYET 887
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear