26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Atilla Atalay, günümüz mizahının ustalarından, az sayıdaki mizah yazarlarının en önemlilerinden. "Kişi Başına Bir Yalnız" (İletişim) Atilla Atalay'ın son kitabı. "Kişi Başına Bir Yalnız" aynı zamanda kitabın son bölümünün ve son hikâyesinin de adı. Tersten olacak ama, oradan başlamak istiyorum. Atilla Atalay, hikâye etmeyi, anlatmayı iyi biliyor. Bu bölümdeki hikâyeleri okurken, özellikle son hikâyeyi okurken bunu yaşıyorsunuz. Metin CELAL Okuduğum Kitaplar Kişi Başına Bir Yalnız madığı"nı anlıyor. Birinci ağızdan, ben diyerek anlatılan hikâyeler bunlar. Sanki bir anıyı, dün ya da yirmi yıl önce yaşadıklarını anlatır gibi anlatıyor Atilla Atalay. Ayrıntılara, detaylara iniyor, görüp de fark etmediğimiz olayları, insanları, nesneleri deşiyor, sırrına ermeye çalışıyor. Komedyenlerin bir ağlatma merakı vardır. Örneğin Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli komedyenlerden Sadri Alışık birçok filminde bizi ağlatmıştır. Güldürdüğü kadar ağlatmayı da başardığını kanıtlamıştır. Yeteneğinin sadece güldürmeye değil insanı halden hale sokmaya yetecek büyüklükte olduğunu göstermek istemiştir sanki. Atilla Atalay'da da böyle bir eğilim seziyorum; "Ben sadece iyi bir yazar olarak mizahla yetinmem, sizi kahkahalara boğmakla kalmam, hüzünlendirmeyi hatta ağlatmayı da bilirim" demek istiyor gibi. "Kişi Başına Bir Yalnız"ın ilk iki bölümü ise okuru güldürmek amacında. Son bölümdeki hüzne bakınca, acaba, diyorum, Atilla Atalay önce hüzünlendi Truman Capote İ stanbul'un yanı başında, sonbaharın ilk günlerinde terk edilmiş bir sahil kasabasında yalnızlığını yaşayan ve bundan memnun olan, huzur duyan birini anlatıyor. Sessizliğin, sadece doğanın sesleriyle muhatap olmanın keyfini, susmanın verdiği iç huzurunu satırlara döküyor. Tabii insan ne kadar yalnız olabilirse… Sonuç olarak anılar, gidip de geri dönenler ve şehrin kaçılamaz çağrısı bu yalnızlığa ket vurmaya çalışacaktır. Kahramanımız yine yalnızlığına, hayvanattan dostlarının arasına dönecek de olsa bir kez daha şehrin çağrısına, gidip de dönen birinin sesine kulak verecek, sonunda da yalnızlığın kıymetini anlayacaktır. Bir başka iç yakıcı yalnızlık hikâyesi de "Deliler Denizi". Bu kez kalabalığın içinde yalnız kalan birinin hikâyesini anlatıyor Atilla Atalay. Kış günü elbiseleriyle denize girmiş bir adamın hikâyesini. Özgür bir ülkenin özgür bir kentinde elbiseyle denize girme özgürlüğünün nasıl yaşanamayacağını anlatıyor. Hüzün ironiye, kara mizaha evriliyor sonra sarmalı tamamlayıp hüzünle noktalanıyor hikâye. "Talaşlı Şemsiye"de ilkgençlik çağında bir emlakçide çıraklık yaparken yaşadıklarından yola çıkarak "seyretmenin seyirci kalmak olmadığını" öğrenmesini anlatıyor. "Kanlı Evcilik"te, bir delikanlının aşkı uğruna katil oluşunun hikâyesini belleği gidip gidip gelen bir ninenin hüznüne karıyor. "Kitap ve Yorgan"da eksik uykularının peşindeki hikâye kahramanı şehrin en gürültülü yerindeki yorgancının yaşadığı huzuru ve sessizliği anlamaya çalışıyor. "Şoray Kanunları"nda ilkgençliğinde platonik aşkla tutulduğu kıza yıllar sonra rastlıyor hikâye kahramanı. "Pakistan'ın Türkan Şoray’ına" benzeyen o kıza. Gençlik günlerindeki gibi peşine düşüyor ve "Kimsenin Türkan Şoray’ı kalSAYFA 12 rip sonra güldürseydi daha iyi etmez miydi? Okurun beklentisini düşünürsek, Atilla Atalay'ın yaptığı daha Atilla Atalay doğru, okurun mizah yazarından beklediğini veriyor, peşinen güldürüyor. Gırgır dönemi ile birlikte, özellikle 80'li yıllardan sonra mizah hızla popülerleşti. Mizah dergileri yüz binlerle ifade edilen tirajlara ulaştı. Bunda sanıyorum, mizah yazarlarının sayısı fazlalaşan okura daha dolaysız olarak hitap etmek amacıyla seçtiği anlatım tarzının etkisi var. Mizah yazarları bildiğimiz biçimde hikâyeden vazgeçtiler. "Mizah yazısı" diyebileceğimiz hikâyeyle makale kırması bir tür oluşturdular. Edebiyat dünyası da zaten daha önce de pek sıcak bakmadığı mizah türünde yazılan eserlere bu süreçte ilgisiz kaldı, mizah edebiyattan koptu. Mizah yazıları, haftalık dergide güncel olaylardan söz etme durumundaki mizah yazarının işini kolaylaştıran bir tür. Ele aldıkları olayı mizahi yanından ÖNERİLER kavrayıp, biz okurların göremediği yönYAZ lerini bulup bir iki sıkı espriyle yazıyı koÇILGINLIĞI tarıyorlar. Bu eleştirilecek ya da ayıplaYaz Çılgınlığı nacak bir şey değil. Sadece durum tes(Sel Yay.), Trupiti yapıyorum. man Capote'nin Mizah yazısının hikâyeye uzandığı ilk romanı. Canoktada ise dergide yazı yazılan alanın pote bu romanı sınırlayıcılığı devreye giriyor. Mizah der1940'ta yazmış gilerinde yazıya çok az yer ayrılıyor. ama yayımlatGenellikle de bu karikatürden, çizgi romamış. Hatta el mandan artan ince uzun bir sütundur. yazmalarını da Orada az lafla çok şey anlatmak zorunimha ettiğini duyurmuş. Romanın dört dasınız, uzun uzun hikâye etme olanağı okul defterinden oluşan el yazmaları yok. Mizah yazarları bu noktada çözüölümünden yirmi yıl sonra bulunmuş, mü sadece diyaloglarla anlatma yoluyla geçen yıl da Amerika'da yayımlanmış. çözdüler. Karşılıklı iki kişinin konuştuğu, Yaz Çılgınlığı, New Yorklu zengin bir aiiçinde hikâye de olan, espiri de barındılenin kızının Brooklyn'li Yahudi bir ran diyaloglar. Atilla Atalay, bu diyaloggençle yaşadığı tutkulu yaz aşkını anlaları güçlendirmek amacıyla kalıcı tipler tıyor. Konusu işleyişi ve anlatımıyla kayde yaratıyor. Sıdıka bunlardan biriydi. dadeğer bulunmuş. Capote uzmanlarıŞimdi Sıdıka'nın yerini Sıkılhan aldı. Sını sağlam kurgusu ile şaşırtmış ve yakılhan tam anlamıyla bir günümüz kent yımlanması gerektiği düşünülmüş. çocuğu. Adına uygun olarak sıkılıyor. Eleştirmenlerin beğendiği bu romanı Tek iletişim yolu cep telefonu. Büyük Capote'nin niye yayımlamadığını merak bir şirkette yöneticilik yapan ve oğlunu etmemek elde değil. Soğukkanlılıkla ve yüzeysel ilgisiyle bunaltan annesi GüliTiffanny'de Kahvaltı gibi kitaplarıyla tazar Öflan, hayatla ilgili birçok konuyla nıyıp sevdiğimiz bu büyük yazarın ilk ilk kez karşılaşıp hayretlere düşen ve ürünü Yaz Çılgınlığı da ilgiyi hak ediyor. danışmak ihtiyacı duyan kız arkadaşı Bunalgül, Kurtlar Vadisi'ne yeni silahşör ÜÇ ÖYKÜ adayı olarak değerlendirebileceğimiz Gustave Flaubert'in ölümünden üç yıl Hırgürkan, internet uzmanı ve tutkunu önce yayımlanan kitabı Üç Öykü (Can Çağatay, her türlü yasadışı ilaca merakYay. çev. Samih Rifat). Adına uygun lı Buğra, sürekli Sıkılhan'ı arıyor ve olarak üç hikâyeden oluşuyor. Sanıyodertlerini anlatıyorlar. Sıkılhan, her şeyrum, bu üç hikâye ilk kez bir kitap büden olduğu gibi cep telefonuyla konuştünlüğünde bir araya geliyor. Önceki maktan da sıkıldığı için olsa gerek daha yapıtlarında olduğu gibi bu hikâyelere çok karşısındakini dinliyor, kısa cevapde büyük emek vermiş, gerçekçi bir yalar veriyor, laf uzayınca da telefonu kazar olarak araştırmalarla desteklemiş, patıveriyor. yazılmaları iki yıl almış. Kitap yayımlanSıkılhan'ı arayanların anlattıklarından masıyla birlikte büyük ilgi görmüş. Gühem güncel olayların komik yanlarını nümüze kadar da birçok araştırmaya, hem de insanların olayları ne kadar detartışmaya konu olmuş. Flaubert'in ğişik açılardan değerlendirebilidiklerini başyapıtları Madam Bovary, Duygusal görüyoruz. Atilla Atalay, Sıkılhan ve onu Eğitim kadar önemsenmiş. arayan diğer tiplerle günümüz TürkiTahsin Yücel, Üç Öykü ye'sinin kara mizah olarak adlaniçin kitabın önsözünde dırılabilecek bir panaromasını "Yazarın tüm çabalarıçiziyor. Bol bol da güldürünın, tüm yönelimlerinin, yor. tüm özlemlerinin soBen şimdi hem iyi bir mutlaştığı bir yapıttır" mizah yazarı olan diyor. ? hem de iyi hikâye yazan Atilla Atalay'ın çıtayı biraz daha yükseltmesini, mizahla hikâyeyi tekrar birleştirmesini bekliyorum. "Kişi Başına Bir Yalnız"da her iki türün de seçkin örneklerini okuyoruz. Onların birleştikleri yerden çok iyi mizah hikâyeleri çıkacak ve belki edebiyatla mizah tekrar buluşacaktır. Gustave Flaubert CUMHURİYET KİTAP SAYI 887
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear