26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yaratıcı dönüşümün haz veren hüznü... Oradan da Geçti Kara Leylekler Hem bildiğiniz usta öykücüyü hem de farklı bir Nezihe Meriç’i okumak istiyorsanız, "Oradan da Geçti Kara Leylekler" kitabını elinize alın hemen. Kara leylekler imgesi, biraz hüznü ve bungunluğu haber veriyorsa da İsmidal’ın Gül’e dönüşmesindeki hüzün elbette değişik bir hüzün türü, oluşumun, yaratıcı dönüşümün haz veren hüznü de diyebiliriz buna. Anlatının yerleştiği kentsel mekân İstanbul, İstanbul’da kapıcı bodrum katı ile apartmanın üst daireleri. Kapıcı bodrumunda oturanlar Gül ile Hüseyin. Hüseyin kapıcı işlerine koşarken, Gül üst katların temizlik işlerine çağrılıyor. Üst katların insanları, çoğu sanatla uğraşan aydınca orta kesim insanları: Ayla ile Seyfi, Ayça ile Seyhan vb. Anlatı’nın iki düzlemi var. Gül düzlemiyle diğer kişilerin düzlemi. Gül düzlemi içinde elbette Süleyman ve Abdül gibi memleketlisi de yer alıyor. Bu iki düzey, özellikle Gül’ün ikinci düzey aydınsı kişileriyle bir arada olduğu bölümlerde geçmelerle birbirine bağlanıyor. İkinci düzey aydınsı kişilerin gözlem ve saptamalarıyla Gül’ün değişimini algılarken, Gül kendi mekânındayken, kendi düzleminde, kapıcı bodrum dairesinde, hem mekânın mezar olmaktan onun eliyle kurtulması, hem de Gül’ün donukluktan düşünürlüğe geçişiyle, bunu diliyle, sözüyle yansıtarak, değişimi birinci elden de somut biçimde gösteriyor. ? Yüksel PAZARKAYA ezihe Meriç’in son kitabı, hem değişik bir yapıt, hem de usta öykücünün kaleminden çıkmış özgün bir metin. Kısaca, ustamızın anlatım dünyasından, sözcükler evreninden yeni bir kurgu. Yeni derken, yazarın girişteki değinisi, bu metnin yaklaşık yirmi yıl mahut yazar çekmecesinde demlendiğini, birden anımsandığını, çekmeceden çıkarılıp okunduğunu ve okumayla sanki yazım ediminin de tamamlandığını bildiriyor. Çıkış noktasının, Başar Sabuncu’nun önerisi üzerine, bir film öyküsü yazmak olduğunu okuyunca, kafamdan otomasyonla bir Yeşilçam öyküsünün beklentisi gibi bir saçmalık geçtiyse de, anlatının ilk tümceleriyle kendime geldim. Nezihe Meriç’in her zamanki gibi hassas bir özenle seçilmiş sözlerden kurulu dil evrenine girdim. Girişteki açıklama, beni yanlış bir beklenti yoluna daha yönlendirdi. Ama saçmalık yine koşullanmışlığımızdan kaynaklanıyordu. Elimdeki kitabın bir Nezihe Meriç kitabı olduğunu, bir ufak düzyazı sunusu zihnimden nasıl dışlayabilmişti? Gerçekten bir değişimi anlatıyordu Nezihe Meriç. Ama Yeşilçam ya da Hollywood usulü bir olaylar öyküsü olarak değil. Dile, dilin öğeleri söz ve kavrama yedirilerek, sindirilerek özgün bir Nezihe Meriç kurgusuyla. Bu bir öykü ya da roman değil, anlatı diyor, yazar. Ben N ce, hem öykü, hem roman, ama galiba en doğru alt tür adı: Novel. Ama İngilizce dışındaki novel. İngilizcede roman karşılığı kullanılıyor. Avrupa edebiyatlarına Rönesans’tan itibaren (başlangıçta dizeli, zamanla düzyazı) anlatım alt tür adı olarak girmiş bu kavram, Nezihe Meriç tarafından anlatı olarak Türkçeye aktarılıyor. Ama son yıllarda rasgele birçok şeye anlatı dendiği için, kafa bulanıklığı da yok değil. Novel karşılığı anlatı, masal karşıtı, gerçekte olmuş ya da olası bir gelişmeyi bir odak etrafında yoğunlaştırarak, o hedefe doğru yürüyen, neredeyse haber nesnelliğiyle kendi içinde kapalı, bütün ve yoğun bir anlatı. Anlatıcının yorumu işe pek karışmaz, romanın genişliği ve birden fazla koşut gelişim çizgisi yoktur. Ama yazar, çerçeve anlatı içinde kendi görüşlerini isterse yansıtabilir. Klasik novelde kapalı bir kurgu söz konusudur. Çağdaş novel, tıpkı çağdaş tiyatroda olduğu gibi, buna sıkı sıkıya bağlı kalmayabilir. İSMİDAL’DAN GÜLKIZ’A Bu tanımdan yola çıkarsak, "Oradan da Geçti Kara Leylekler" anlatısının çerçeve izleği, Andolu’nun uzak bir köyündeki İsmidal kızın, Muhtar Emmisi onu Hüseyin ile evlendirdikten sonra, genç kocasıyla birlikte göçtükleri İstanbul’da Gülkız’a dönüşmesi. Bu çerçeve içinde, kitabı okuduktan sonra, İsmidal’dan Gülkız’a bir gelişim çizgisi algılar okur. Ne ki, burada Nezihe Meriç’in, kapalı kurguya getirdiği özgünlük söz konusu, metne dikkatli bakınca, kurgunun yapısını yansıtınca, varılan çözümleme, A’dan B’ye düz bir anlatım çizgisi değil. Bir merkezli ya da tek odaklı iç içe halkalar ya da yörüngeler anlatımı karşımıza çıkan. Bu tek odak: İsmidal / Gülkız. Nezihe Meriç’in kurgusundaki sanat: Bu tek odaktan hareket eden yörüngeler hem dışa genişliyor, hem de bu yörüngeler en dış halkadan içe doğru odaktaki kişiye nişanlanıyor. Daha somut bir deyişle, İsmidal odağından hareket ederek halka halka büyüyen yörüngeler, İsmidal’ın Gülkız’a değişimini dokurken, odaktan hareketle oluşan yörüngelerin her birinde, sanki bir atom çekirdeğinin etrafındaki elektron yörüngeleri gibi, anlatının diğer kişileri birer birer yer alıyor, odağın etrafında dönerek, onu gözlemliyor, betimliyor, aynı zamanda kendi durumunu (hali pür melâlini) sergiliyor. En yakın yörünge, örneğin, Gülkız ile en yakın ve yoğun ilişkiye giren Ayla’nınki. İnsan, dünyayı adlandırarak var kılar. Bu, anlaklı ve zihni çalışan bir varlık olarak, insanın dünyayla kurduğu ilişkinin yöntemi. Dünya var, yerli yerinde duruyor. Ama Ben olmadan, benbilinç olmadan, dünya da, evren de yok. Demek, benanlak, benbilinç adlandırarak yeniden var ediyor dünyayı ve evreni. Kendine de aynı yöntemi uyguluyor elbette. Her toplum, kendi töresine ve geleneğine göre, yeni doğan insana, ilk iş olarak ad veriyor. Köyün kızı İsmidal, bu adla var. Hüseyin ile İstanbul’a gelip, bir apartmanın kapıcı bodrumuna yerleştikten sonra, apartman dairelerinden birinde oturan tiyatro oyuncusu Ayla ile senaryo yazarı kocası Seyfi’nin temizlik işlerini de üstlenince, yaşamında ilk kez aydınca bir orta halli zümresinin konutundan içeriye girerek, sanki yeniden doğar, yeniden olur. Bu doğum bir ad ile belgelenecektir. Apartman sakinleri yeni kıza Gülkız adını verir, kısaltarak onu Gül diye çağırır. İsmidal gitmiş, yerine Gül gelmiştir. Köy arkada kalmış, zaman zaman hayal edilse de, kent başlamıştır. YAPMACIK SANATÇI TAVRI... İkinci düzlemin kişileri, üst katların dairelerinde oturan, iyi kötü sanatla uğraşan, aydınımsı kadın erkek kişiler, bir iç ve dış durağanlık, donmuşluk ve katılaşmışlık yansıtıyorlar. Günlük yaşamın tekdüzeliği, alışmışlıkları içinde yuvarlanıp gidiyorlar. Onlarda değişim söz konusu değil, Değişim gereksinimi duymuyorlar. Süreç, gerçi 12 Eylül’ün getirdiği. Ancak, sert koşulları doğrudan dile gelmiyor. Yalnızca, bu aydınımsı insanların yer yer bungunlukları, bazılarının bunalımları acaba nesnel koşulların bir sonucu mu düşüncesini okurun usuna düşürüyor. Ne ki, dile gelen bungunluklar genelde hep bireysel, ilişkisel. Bir de bazılarında yapmacık sanatçı tavrı. İsmidal’ın Gül’e değişiminin anlatısı, aynı zamanda Gül odağına yansıyan İstanbul’un orta kesim sanatçı çevresi kişilerinin durağan, dönme dolap yaşam ve ruh betimlemeleri. Köylü kızı İsmidal, İstanbul’da içine düştüğü ortamı odağında yansıtan duru bir ayna aynı zamanda. Buna karşılık, kendi özünde ve görünüşündeki değişim, bir zindelik, devini sergiliyor. Örneğin, kocası Hüseyin’e, kapıcının da hakları olduğunu anlatırken, sanki anlatıdaki tek bilinçli kişi Gül’dür. Hem bildiğiniz usta öykücüyü, hem de farklı bir Nezihe Meriç’i okumak istiyorsanız, "Oradan da Geçti Kara Leylekler" kitabını elinize alın hemen. Kara leylekler imgesi, biraz hüznü ve bungunluğu haber veriyorsa da, İsmidal’ın Gül’e dönüşmesindeki hüzün elbette değişik bir hüzün türü, oluşumun, yaratıcı dönüşümün haz veren hüznü de diyebiliriz buna. Kaçırdıysanız, Nezihe Meriç’in bu son kitabı üzerine, 21 Aralık 2006 sayılı Cumhuriyet Kitap sayfalarında çıkan Birsen Ferahlı’nın doyurucu yazısını da okuyunuz. Anlatıyı, siz okumadan önce ya da okuduktan sonra birçok yönden güzelce açımlıyor. ? Nezihe Meriç: Oradan da Geçti Kara Leylekler. Sinema İçin Bir Anlatı. İş Kültür Yayınları, Eylül 2006. 88 s. KİTAP SAYI 887 SAYFA 18 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear