Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Demokrasilerde, hukuki
metinlerin ve durumların çeşitli
yorumlarının olması, hukukun
üstünlüğüne olan güveni
zedeleyici bir öğe olarak kabul
edilmez.
Tabii hukuki metinlerin
yorumlanmalarının da yolu,
yordamı, yöntemleri vardır.
Metinlerin çıkarılış gerekçeleri,
müzakere zabıtları, hukukun
temel ilkeleri teker teker ele
alınır.
Yoksa önüne gelen, herhangi
bir gerekçe göstermeden aklına
eseni söylerse bunun adı hukuki
mütalaa olmaz.
Tayyip Bey’in yandaşlarına
dikte ettirdiği anayasa
değişikliğinin, CHP’nin
başvurusu üzerine Anayasa
Mahkemesi’nde görüşülmesine
dokuza iki karar verildi.
Yüksek mahkeme, şimdi bu
değişikliği görüşecek.
Bilindiği gibi, 330 - 367 şeridi
arasındaki çoğunlukta kabul
edilen değişikliği,
Cumhurbaşkanı Gül,
anayasanın emri gereği
halkoylamasına sunmak
zorundaydı.
12 Eylül Anayasası’nı
değiştirdiği savıyla savunulan
metin, darbeden tam otuz yıl
sonra 12 Eylül 2010’da halkın
oyuna sunulacak.
Hazin bir tecelli, askeri
darbenin otuzuncu yılında,
askeri darbe anayasasının sivil
darbe anayasasına
dönüştürülmesini oylayacağız.
O gün askeri darbenin tam
otuzuncu yıldönümünde
olacağız.
Peki söyler misiniz, sivil
darbenin hangi yılına gireceğiz?
“Anayasa Mahkemesi acaba
değişikliği esastan mı
inceleyecek, yoksa, yalnızca
şekle uygunluktan mı?”
tartışması da epeyce mürekkep
dökülmesine neden olacaktır.
Oysa geçmiş kararların
ışığında üzerinde fazla
tartışılacak bir husus yoktur.
Tabii üzerinde fazla
tartışılacak bir husus olmadığını
söylerken konunun
tartışılmaması gerektiğini
belirtmek istemiyoruz.
Demokrasilerde konuların
tartışılmaları,
tartışılmamalarından daha iyidir.
Yeter ki, tartışmada hukuksal
savların yerini işkembe-i
kübradan atma, cehalet klişeleri
almasın.
Herkes biliyor ki, daha önceki
emsal kararların da gösterdiği
gibi, Anayasa Mahkemesi
değişikliği şekle uygunluktan
inceleyecektir. Ama bu şekli
inceleme aynı zamanda
anayasanın değiştirilmesinin
önerilmesi bile mümkün
olmayan maddelerin de
değiştirilip, değiştirilmediğinin
incelenmesine de engel teşkil
etmeyecektir.
Yani Bülent Arınç’ın iddia
ettiği gibi, mahkemenin esasa
girememesi diye bir şey söz
konusu değildir.
Nitekim mahkemenin daha
önce türban ile ilgili olarak
verdiği ve değişikliği yukarıda
söylediğim gerekçeyle özden
inceleyen kararı da bu yöndedir
ve Arınç’ın iddia ettiğinin
tersine, bu karar da, güzel bir
emsaldir, yoksa “suimisal”
değildir.
Ama meselelerin hukuki
çözümlerinin “Sallandıracaksın
üç kişiyi, bak bakalım bir daha
böyle bir sorun kalıyor mu?!”
zihniyetiyle özetlendiği
ülkemizde, herkes iki konuda
uzmandır; biri futbol, ikincisi de
hukuk.
Kimi hukuki sorunlar
konusunda hemen herkes fikir
beyan etmekte, zaman zaman
da ilginç ve belki de düz
mantıkta haklı gibi görünen
gerekçeler ileri sürmektedirler.
Bunlardan biri de, Anayasa
Mahkemesi’nin önündeki son
CHP başvurusu ile ilgili.
Bakın bu konuda avukat olan
Arınç ne diyor:
- Anayasa değişikliğini
öngören,12 Eylül’de
halkoylamasına götürülecek
konuda referandum olmadan,
milletin evet oylarıyla kabul
edilmeden, bu konuda Anayasa
Mahkemesi’nin bir karar
vermesinin mümkün olmadığını
söylüyorum.
Arınç’ın gerekçesi hukuk
bilmeyen biri için çok haklı da
görülebilir ve bu görüş şöyle
savunulabilir:
- Ortada henüz yürürlüğe
girmiş bir şey yokken mahkeme
neyi görüşecek ki?
Oysa kazın ayağı öyle
değildir. Anayasanın Anayasa
Mahkemesi’nde dava açma
süresi ile ilgili 151. maddesi
dava açma süresinin iptali
istenen metnin Resmi
Gazete’de yayımlanması ile
başlayacağını belirtir.
Bülent Arınç bu maddeyi, bu
madde orada dururken, dava
açmak için referandumda kabul
edilme şartının olmadığını
bilmez mi?
Bilir bilmesine, ama onun
amacı gerçek hukukçu gibi
üzüm yemek değil, yarım avukat
gibi, bağcı dövmektir. Yani
yargıyı töhmet altında
bırakmaktır.
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
O zaman yavru vatana yeniden dönelim.
Geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs seçimlerinde
Ergenekon kullanımına değinmiştik, kısaca
anımsatalım.
2009 yılında KKTC’de yapılan genel seçimler
öncesinde Denktaş ve Eroğlu “Ergenekoncu”
ilan edildi. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi naylon
raporlar ortaya atıldı, nerede üretildiği belirsiz
belgeler servis edildi.
Eroğlu’nun partisinin adı da Ergenekon
senaryosuna uygundu:
Ulusal Birlik Partisi!
Sonuç?
Eroğlu tek başına iktidara geldi.
Aradan bir yıl geçti. Nisan 2010’da
Cumhurbaşkanlığı seçiminde yine aynı senaryo:
Eroğlu gelirse Ergenekoncuların dediği olur!
Sonuç?
Eroğlu ilk turda yüzde 50’nin üzerinde oy aldı.
Bu sonucu şöyle yorumlamıştık:
Bazen büyükler küçüklere değil, küçükler
büyüklere ders verir...
Neredeyse arasına kopya kâğıdı konmuş gibi
benzer durum CHP için seyrediyor.
Deniz Baykal, Ergenekon olayının önünü-
sonunu ta başından gördü. Ona göre tavrını aldı.
Kafa karıştıran bulanık haberlerde bile, durumu
net olarak görmeden kesin yorum yapmadı.
Zaman Baykal’ı doğruladı.
Varlığını tümüyle AKP’ye adamış olanlarla,
“İktidardaki AKP”ye bağlanmış olanlar,
Kılıçdaroğlu için de aynı şablonu uyguladılar.
“Ergenekon’a nasıl bakacak, önce onu
görelim.”
Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında CHP’nin
bakışının özünün değişmediğini gösterdi; çözüm
önerisini de ekledi:
“Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız.”
Aynı yapı, Kılıçdaroğlu’nun Ergenekon notunu
kırdıktan sonra, “bir de çevresini görelim” dedi.
Yeni üst yönetim de 29 Mayıs Cumartesi günü
belli oldu. Bu tablo da “Akdaş” medyayı
memnun etmedi. Artık hukuku bir tarafa
bıraktılar. Yaftayı yapıştır, suçlu ilan et, yeter.
Yargılama, hukuk, insan hakları, vicdan arkadan
gelsin.
50 yıl önce olup bitenlerin önünü arkasını
kesip “hukuksuzluk” narası atanlar, bugünkü
hukuksuzlukları “demokrasinin gelişimi” diye ilan
edecek kadar sahteleşebiliyorlar.
“Akdaş medya”nın tuttuğu bu yol, iktidarın
gözünü öylesine kör etmiş ki, bazı yayın
organlarının “AKP”ye karşı seçenek oluşuyor
“yorumlarını” bile içlerine sindiremediler.
Başbakan şu yorumu yaptı:
“Manşetle gelen, manşetle gider.”
Doğru bir saptama... Bir partinin iktidara
gelmesi de manşetlik haberdir, gitmesi de...
Kılıçdaroğlu’nun malum davaların görüldüğü
özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) kaldırılması
çözümü ayrıca üzerinde durmaya değer.
Çünkü sorunun özünü bu oluşturuyor.
Özellikle 70-80’li yıllarda çok tartışılan Devlet
Güvenlik Mahkemeleri’nden (DGM) daha
hukuksuzluğa uygun bir durum söz konusu.
Hem bizim anayasamızda hem iç
hukukumuzun parçası olan evrensel
düzenlemelerde “özel” yargılama kabul
edilemez.
Ergenekon’da ise özelin de özeli, adeta öz-
özel bir yargılama yaşanıyor.
Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımının başta hukuk
çevreleri olmak üzere toplumun tüm duyarlı
kesimlerinin ortak kaygısı olmasını diliyoruz.
Aksi halde “özel yargılama” genelleşecek.
AKP’nin işine gelmeyen herkes, her olay
Ergenekon’a bağlanacak.
O zaman ne olur?
Bize öyle geliyor ki, Spartaküs filminin sonu
gibi olur...
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın yargıyı
etkilediği iddiasıyla hakkında soruşturma
başlatıldığı bir sırada... Ergenekon yargıcı, İstanbul
13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal
Şengün’ün adı da ön plana çıktı.
Seyfi Oktay-Köksal Şengün ve (HSYK
Başkanvekili) Kadir Özbek üçgenini dolaylı
suçlamalarla aynı kabın içinde gösteren tartışma
açıldı.
Bu üç isim AKP iktidarının “rahatsız” olduğu
isimler.
İktidar; eski bir Adalet Bakanı Seyfi Oktay’dan
meslektaşlarıyla kimi görüşmeleri nedeniyle
rahatsız!
İktidar; Kadir Özbek’ten son anayasa değişikliği
ile yargıyı ele geçirmek manevrasına karşı çıktığı
için rahatsız!
Fakat şu soruyu yanıtlamak gerekiyor: İktidar
veya iktidar hesabına kimi çevreler; birden bir aşk
oyunu içinde gösteren haberler yayarak yargıç
Köksal Şengün’ü neden hedef yaptı?
Köksal Şengün, Silivri’de görülmekte olan birinci
ve ikinci Ergenekon davalarına bakan yargıçlar
heyetinin başkanı. Ergenekon sanıklarının tahliye
başvuruları sürekli bire karşı iki oyla reddediliyor.
Köksal Şengün, aylardır sanıkların tahliye
taleplerine olumlu oy kullanan yargıç.
Başkan Şengün, lehte oyunun nedenini
açıklayan hukuksal ve mantıksal bir gerekçe de
yazıyor.
Davalar görülürken savcıların kimi söylemlerine
veya girişimlerine karşı çıkan da yargıç Köksal
Şengün!
Öyleyse: Yargıç Şengün’den birileri neden
kurtulmak istiyor?
Yargıç Şengün suçların en büyüğünü işliyor. Bu
iktidar döneminde demiyor, dava adı vermiyor
ama herkesin bildiğini açıklıyor; “hukukun ayaklar
altına alındığından” yakınıyor...
“Burada” diyor; “her şeyde sıkıntı var. Bu böyle,
bu hukuk böyle gitmez!”
Çok açık konuşuyor: “Güven kalmadı!”
Silivri üzerinde baskılara dolaylı biçimde
değiniyor: “Bir mahkemenin üzerine bu kadar
gidilmez. Ne yaparlarsa yapsınlar bir şey alamazlar.
Olmaz, olamaz. Bu saatten sonra hiç olmaz.”
Mahkemede de, mahkeme dışında da böyle
konuşan Yargıç Şengün’den evet; birileri
kurtulmak istiyor.
Bu kanıyı doğrulayan canlı bir örnek ortada:
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’den Adalet
Bakanı, tutukladığı tarikat üyelerini derhal serbest
bırakmasını istedi. Başsavcı karşı çıktı ve sonra...
hâlâ tutuklu.
Yargıç Şengün de ola ki aynı kanıda değildir.
Lakin aynı kanıda olmasa, “Bekliyorum, daha
dur bakalım neler gelecek” der miydi?
Yargıç Şengün, adını aşk öykülerine karıştıran
haberini ve savcının düzenlediği soruşturma
tutanağını yalanlarken; doğrudan savcılara yönelik
bir cümle kullanıyor: “Aslında kurt içimizde,
dışarıda değil” diyor.
Tabii kurtlara cesaret veren dışarıdaki büyük
kurttan herhalde şimdilik söz etmek istemiyor.
Yargıya “bu kadar karışmanın” hiç kimsenin,
hiçbir grubun yararına olmadığı bir gerçek.
Oysa tam tersini düşünenler iktidarda.
Yargının örneğin yurt sorunları üzerinde görüş
açıklamasına karşı olanlar iktidarda.
Devletin bütün kademelerinde AKP yapısına ve
kafasına uygun olanlara konuşma, görüş açıklama
olanağı verenler iktidarda.
AKP Genel Başkanı, Başbakan... Yargıç
Şengün’ün “Yarın ezkaza iktidar değişirse bunun
hesabını başkaları sorar. Daha kötü sorar”
cümlesini ele alarak...
...hele Anayasa Mahkemesi’nin yargı
kurumlarının bünyesel değişikliğini görüşmekte
olduğu şu sırada ...Yüksek Mahkeme’yi etkilemek
için... işte siyaset yapan yargının bir üyesi diye
yargıya yüklenirse... şaşıralım mı?
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 10 HAZİRAN 2010 PERŞEMBECUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Haziran
Oslo Y 20
Helsinki Y 15
StockholmPB 20
Londra Y 19
AmsterdamY 24
Brüksel Y 25
Paris Y 25
Bonn Y 26
Münih Y 34
Berlin Y 32
BudapeştePB 32
Madrid Y 20
Viyana PB 32
Belgrad PB 31
Sofya Y 28
Roma PB 24
Atina Y 28
Zürih PB 31
Moskova PB 19
Aşkabat B 36
Taşkent B 38
Bakû A 30
Bişkek PB 34
Tiflis B 33
Kahire PB 33
Şam Y 29
İstanbul PB 27
Edirne PB 31
Kocaeli B 26
Çanakkale PB 28
İzmir B 31
Manisa Y 31
Denizli Y 28
Zonguldak Y 23
Sinop Y 24
Samsun Y 24
Trabzon Y 23
Giresun Y 25
Ankara Y 24
Eskişehir Y 23
Konya Y 23
Sıvas Y 21
Antalya Y 26
Adana Y 28
Mersin Y 28
Diyarbakır PB 33
Şanlıurfa PB 33
Mardin PB 32
Siirt PB 32
Hakkâri B 26
Van B 24
Kars B 24
Ülkemiz geneli
parçalı çok bulutlu,
İç Ege, Akdeniz, İç
Anadolu, Karadeniz
ile Sakarya, Bilecik,
Bursa, Balıkesir, Ay-
dın, Muğla ve Ma-
latya çevreleri ara-
lıklı sağanak yağış-
lı geçecek. Hava sı-
caklığı batı ve doğu
bölgelerde 2 ila 4
derece artacak, iç
bölgelerde 3 ila 5
derece azalacak.
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Niyet Bağcı Dövmek
AYKUT KÜÇÜKKAYA
Ankara Cumhuriyet Başsavcõ-
lõğõ, Almanya’nõn Türkiye’deki
zanlõlarõ sorgulama talebinin An-
kara’da Deniz Feneri e.V bağ-
lantõlõ soruşturmayõ yürüten cum-
huriyet savcõsõ Nadi Türkaslan
tarafõndan değil, görevlendirdiği
başka savcõlar tarafõndan redde-
dilmesini, “Başsavcılığımızda,
mevcut soruşturma ile Alman-
ya adli makamlarının gönder-
miş oldukları adli yardım iste-
minin farklı konularda olduğu
görüldü” gerekçesine dayandõr-
dõ. Bu gerekçeyi Deniz Feneri
zanlõlarõnõn avukatõ Kanal 7 Hu-
kuk Müşaviri Ersan Şen’in sor-
gulama talebine ilişkin yaptõğõ,
“Aynı konuda, iki ülkede yü-
rütülen soruşturmada iki defa
ifade vermek istemiyoruz” açõk-
lamasõ çürütüyor.
Cumhuriyet, Almanya’nõn
Türkiye’deki zanlõlarõ sorgula-
ma talebinin Ankara’da Deniz
Feneri e.V bağlantõlõ soruştur-
mayõ yürüten savcõ Türkaslan ta-
rafõndan değil, Ankara Cumhuri-
yet Başsavcõlõğõ’nõn görevlendir-
diği diğer iki savcõ tarafõndan
reddedildiğini 7 Haziran 2010
tarihinde “Fener savcısına by-
pass” başlõğõyla manşetten ya-
yõmladõ. Bir gün sonra Ankara
Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn açõk-
lamasõnda şöyle denildi:
“Deniz Feneri Derneği yetki-
lileri ile ilgili olarak Almanya
adli makamlarınca başlatılan
soruşturma nedeniyle başsav-
cılığımızdan adli yardım iste-
minde bulunulmuştur. Başsav-
cılığımızda, mevcut soruşturma
ile Almanya adli makamlarının
göndermiş oldukları adli yar-
dım isteminin farklı konularda
olduğu görülerek, adli yardım
isteminin yerine getirilmesi için
talimat bürosunda çalışan cum-
huriyet savcıları görevlendiril-
miştir. Almanya adli makam-
larının adli yardım soruştur-
masına katılma istemleri de ta-
limat bürosunda görevli cum-
huriyet savcıları tarafından de-
ğerlendirilmiştir. Deniz Feneri
Derneği yöneticileri ile ilgili so-
ruşturmayı yürüten cumhuriyet
savcılarının by-pass edilmesi
söz konusu değildir.”
Gerçeği yansıtmıyor
Başsavcõlõğõn, “Başsavcılığı-
mızda, mevcut soruşturma ile
Almanya adli makamlarının
göndermiş oldukları adli yar-
dım isteminin farklı konularda
olduğu görülerek” ifadesi dikkat
çekti.
Bu ifadenin gerçeği yansõtma-
dõğõ bizzat Deniz Feneri zanlõla-
rõnõn avukatõ aracõlõğõyla aylar
öncesinde yapõlan açõklamayla
ortaya konuldu.
Almanya’nõn zanlõlarõ sorgula-
ma talebi 20 Ekim 2009 tarihin-
de Ankara Cumhuriyet Başsav-
cõlõğõ’nõn görevlendirdiği talimat
bürosundaki iki savcõ tarafõndan
reddedildi. Almanya’nõn talebini
reddeden savcõlar bir gün sonra
Almanya’daki Deniz Feneri e.V.
soruşturmasõnõ yürüten Frank-
furt Bölge Mahkemesi Savcõlõ-
ğõ’nõn talebi doğrultusunda Kanal
7 Yönetim Kurulu Başkanõ Ze-
keriya Karaman, Kanal 7 Yö-
netim Kurulu Başkan Yardõmcõ-
sõ ve Genel Yayõn Yönetmeni
Mustafa Çelik, Yönetim Kurulu
üyesi ve Genel Müdür Yardõmcõsõ
İsmail Karahan ve Mali İşler
Daire Başkanõ Harun Kapıyol-
daş’õn ifadelerini aldõ.
Almanya’nõn asõl failler diye ni-
telediği bu isimler adliyede “sus-
ma hakkını” kullandõ. Kanal 7
Hukuk Müşaviri Ersan Şen, yap-
tõğõ açõklamada, Alman makam-
larõnõn talep ettiği adli yardõm kap-
samõnda ifade verdiklerini be-
lirtti.
Deniz Feneri e.V. soruşturma-
sõ kapsamõndaki suçlamalarõn
kendilerine yöneltildiğini bildiren
Şen, bu konuyla ilgili sorular so-
rulduğunu kaydetti. Şen’in açõk-
lamasõnõn devamõ ise şöyle:
“O sorularla alakalı, zaten
burada devam eden, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı’nda
bir soruşturma var. Aynı ko-
nuda yürütülen iki soruşturma,
aynı suçlamayla ilgili iki ayrı ül-
kedeki bu safahat nedeniyle,
Ankara Cumhuriyet Başsav-
cılığı’ndaki dosyaya ifade ve-
receğimizi söyledik. Bu ifadeyi
de aynı konuda olması nede-
niyle daha sonra Almanya’ya
bir şekilde ileteceğiz. Aynı ko-
nuda, iki ülkede yürütülen so-
ruşturmada iki defa ifade ver-
mek istemiyoruz.”
Bu açõklamadan tam 8 ay son-
ra Ankara Cumhuriyet Başsavcõ-
lõğõ’nõn haberimiz üzerine yaptõ-
ğõ “Ankara’da yürütülen mev-
cut Deniz Feneri e.V bağlantı-
lı soruşturmayla Almanya’nın
sorgulama talebinin farklı ol-
duğu” şeklindeki açõklamasõ biz-
zat Deniz Feneri zanlõlarõnõn avu-
katõ tarafõndan aylar öncesinden
çürütülmüş oluyor.
Başsavcõlõğõn
gerekçesini, Deniz Feneri
zanlõlarõnõn avukatõ Ersan
Şen’in, “Aynõ konuda, iki
ülkede yürütülen
soruşturmada iki defa
ifade vermek
istemiyoruz” açõklamasõ
çürütüyor.
CUMHURİYET MANŞETTEN DUYURDU - 7 Haziran 2010 tarihli manşetimizin ardından Ada-
let Bakanlığı’ndan ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan açıklamalar yapıldı.
Haberle ilgili bir diğer açõklamada Adalet
Bakanlõğõ’ndan geldi. Adalet Bakanlõğõ’nõn
açõklamasõnda Ankara Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ’nõn açõklamasõnda yer verdiği
“farklı konular(!)” ifadesine yer verilmemesi
dikkat çekti. Açõklamada, bakanlõğõn yargõ
mercileri arasõnda yapõlan uluslararasõ adli
yardõmlaşma talepleri konusunda evrak
gönderilmesine aracõlõk etme dõşõnda hiçbir
görev ve yetkisinin olmadõğõ belirtilerek,
“Ayrıca yabancı görevlilerin Türkiye’de
yapılan sorgulama sırasında hazır
bulunmalarına izin verip vermeme yetkisi
tamamen ilgili adli makamlara aittir. Adli
yardım taleplerini takibi konusundaki
görevlendirme işlemi, cumhuriyet savcıları
arasındaki işbölümü çerçevesinde başsavcılık
tarafından gerçekleştirilmiştir” denildi.
ADALET BAKANLIĞI BİLE ‘İŞBÖLÜMÜ’ DEDİ
‘Ne işin var
Las Vegas’ta?’
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - TBMM
Anayasa Komisyo-
nu’nda, RTÜK Yasa Ta-
sarõsõ’nõn görüşmeleri sõ-
rasõnda AKP ile CHP
milletvekilleri arasõnda
“Ergenekon” ve “De-
niz Feneri” davalarõ tar-
tõşma konusu oldu. Baş-
bakan Yardõmcõsõ Bülent
Arınç eski RTÜK Baş-
kanõ Zahid Akman’õ
isim vermeden “Las Ve-
gas’ta bir toplantı... Ne
işin var kardeşim orada
senin?” diye eleştirdi.
Anayasa Komisyo-
nu’ndaki RTÜK Yasa
Tasarõsõ görüşmeleri sert
tartõşmalara sahne oldu.
CHP Konya Milletvekili
Atilla Kart, Deniz Feneri
Davasõ’nda, belgelerin
olmasõna rağmen, hükü-
metin inceleme ve araş-
tõrma yapmak istemedi-
ğini belirterek, Arõnç’a,
“Kirli işlerden buraya
gelen milletvekilleri var.
Onun için araştırılmı-
yor” dedi.
Arõnç eleştirileri yanõt-
larken, “Olaylara siyah-
beyaz gözüyle bakma-
nın doğru olmadığını
düşünüyorum” dedi.
Arõnç, Akman’a yönelik
suçlamalara, “Benim
RTÜK’te yetkim yok.
Eğer böyle bir yetkim
olsaydı, kurum lehine
RTÜK Başkanı Zahid
Akman’ı çok önceden
görevden alırdım.” kar-
şõlõğõnõ verdi.
İletişim fakülteleri
tasarıya tepkili
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - İletişim Fa-
kültesi Dekanlarõ (İL-
DEK), RTÜK Yasa Ta-
sarõsõ’nõn yayõn denetimi
konusunda Üst Kurul’u
güçlendirdiğini vurgula-
yarak, bunun keyfi karar-
lara yol açabileceğine dik-
kat çekti.
İLDEK’in hazõrladõ-
ğõ raporda, yabancõ ser-
maye payõnõn yüzde
50’ye çõkarõlmasõnõn ya-
yõn politikalarõ ve içe-
rikleri açõsõndan sakõn-
calõ olduğuna dikkat çe-
kilerek, bu durumun kül-
türel hegemonya oranõ-
nõ arttõracağõ vurgulandõ.
İLDEK, TBMM Ana-
yasa Komisyonu’nda gö-
rüşülen RTÜK Yasa Ta-
sarõsõ ile ilgili bir rapor ha-
zõrladõ. Raporda, tasarõya
yönelik eleştiriler sõrala-
narak “Taslağın ‘Kriz
dönemlerinde yayõnlar’
başlığı altında düzenle-
nen 8. maddesine göre,
RTÜK’e yayın öncesi
müdahale yetkisi tanın-
maktadır. Bu durumda
RTÜK yetkisini aşarak
kendini hükümet yerine
koymaktadır. Bu ise
radyo ve televizyon ya-
yınlarındaki editoryal
bağımsızlığa gölge dü-
şürür” denildi.
RTÜK YASA TASARISI
Almanya’nõn talebinin reddedilmesine ‘konular farklõ’ gerekçesi
Şaşõrtan savunma
asirmen@cumhuriyet.com.tr
ARINÇ’TAN AKMAN’A