25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
anlamın yapısal ilişkiler içinden do- ğup doğmadığı sorununa dayanıyor. Eğer yapının içinden doğuyorsa, edebi olanla olmayan metinler arasında bir ayrı- ma gitmemekte karşı çıkılacak bir durum görünmüyor. Ama anlam yapısal ilişkiler- den değil de başka bir yerden geliyorsa, edebiyatm da yenidcn düşünülmesi gere- kir. ANLAMLANDIRMA ÇABASI Deleuze, "Anlam nedir" sorusunu yeni- dcn düşünür ve Stoikler'in anlam mantı- ğından harcket eder. Sözcükler anlamı ifa- de eder ama ifade cdilen anlam, şeylerin bir sıfatıdtr. Anlamı sözcüklerde aradığı- mızda, sonsuz ve verimsiz bir araştırmaya süriikleniriz; olayları şeylerde aradığımız- da ise, hareketin ele geçirilernez bir süreç olduğunu fark ederiz (an'ları birbirine ne kadar yaklaştınrsak yaklaştıralım, orada her defasında algımızdan kaçan bir süre- nin geçtiği ve olayların, şeylerin hiçbir ye- rine yerleştirilemeyeceği anlaşıhr). Dolayı- sıyla anlam, sözcüklerle itade edilmesine rağmen sözcüklerle aynı düzeyde değildir; aynı şekilde olaylar şeylerin başına gelme- sine rağmen şeylerle aynı düzeyde değil- dir; olaylar cisimsizdir. O halde anlam/ olaylar ne sözcüklerde ne de şeylerdcdir, sözcüklerin ve şeylerin yüzeyinde yaşayan ama özünde onlardan bağımsız olan para- doksal kendiliklerdir. "Gösteren" ve "gösterilen" terimleri, anlamı simgesel yapıya bağlamalarından ötürü bir kenara bırakılmalıdır. Deleuze ilginç olarak, Stoikler'de dilin hem yapı- salcı olmayan, hem de temsil metafiziğine bağlanmayan bir kullanımını keşfetmiştir; bunun pragmatizm olduğunu söyler. Pragmatizmde konuşma edimleri ileti- şim amacıyla değil, bedenlere doğrudan etki ctmek için kullanıltr. Gsimsiz dönü- şümler, cümlclerle ifade edilir ama be- denlere atfedilir. Amaç bedenleri temsil etmek değil, onlan hareket ettirmektir. Dil ise belirli bir zamanda tüm konuşma edimlerinin toplamıdır. Orneğin "mah- kûm ediyorum" veya "seni seviyorum" dendiğinde, bedenlcrde cisimsiz olay-et- kiler gerçekleşir. Böylece "gösteren" ve "gösterilen"in yerine, Deleuze ve Guatta- ri'nin neden "ifade" (expression) ve "içe- rik" (content) terimlerini kullandığı açık hale gelir. tfade (anlatım düzenlemeleri), içerik (bedensel düzenlemeler) hakkında değildir; onunla aynı düzcydedir. O halde içerik veya iiadenin herhangi birisi öbü- ründen önce gelmez ve itade, içerik ile il- gili olmasına rağmen onıı temsil ctmez. Bu iki akışı aynı düzlemde buluşturan di- agramatik öğeyi soyut makine (abstract machine) olarak adlandırırlar. Soyut ma- kinenin, birini diğerinin önüne koymadan bu bağlantıyı gerçekleştirmesi gerekir. Orneğin Foucault'nun hapishane incele- mesinde, hapishane teknolojisi (içerik) ile bağlantılı itade biçiminin, "hapishane" sözcüğü değil, suç, suçluluk ve cezalarla ilgili söylemsel uygulama düzeyi olduğu Deleuze vc Guattari'ye göre, dil temsil etmeyi bırakıp pragmatik bir nitelik ka- zandığında, dilin varyasyonlan ya da mi- nör kullanımları (atipik, agramatik vb) da dil kurallarının önüne geçmelidir; kural- lardan önce varyasyonlar, "Bu ifade ne anlama geliyor" sorusundan önce "Bu ifa- de ne işe yanyor" sorusu gelmelidir. Dilin kurallı, gramatik ve temsil edici, özetle majoriter kullanımı da bir değişkendir ve yine sürekli-varyasyonun içinden çekilip çıkanlmıştır. Dolayısıyla majoriter kulla- nım da aslında pragmatikrir ve bir politi- kadan bağımsız düşünülemcz. Bu yüzden majoriter kullanımı kimin istediği sorula- bilir (hangi güç?). Ama sorun daha derin- dedir, önemli olan major veya minör kul- lanımlar arasındaki fark değil, major dili yurtsuzlaştırma, ya da minör oluşa sürük- İeme sorunudur. Deleuze ve (îuattari bir şeyi ne olduğu ile değil, Spinoza'yı izleye- rek kaçış çizgileriyle (line otflight) tanım- larlar; o halde minör kullanım dediklerin- de, bundan kesinlikle romantik ya da neo- romantik bir sonuç çıkarılmamalıdır; çün- kü kaçış çizgisi, söz/yazı karşıtlığı gibi bir karşıtlık mantığına dayanmaz. Burada edebiyatın yeniden düşünülebi- leceği bir ortam bulabiliyoruz. Deleuze ve Guattari'nin Katka incelemesi, dildeki pragmatizm üzerinc odaklanır. Major ede- biyat olarak tanımladıklan tarz, içerikten ifadeye doğru yol alır; yani işleyiş biçimi, içeriğe uygun anlatımları bulma sorunu- dur. tfadeler, içcriği metinlerde temsil et- mek üzere kurulur. Minör edebiyatta ise ifadeden içeriğe gidilir -bu yine de bir idealizm içermez, çünkü diagramatik dü- zey kendini hem ifade hem de içerik ola- rak sunar-, bu tarz ise yerleşik biçimleri bir kaçış çizgisi boyunca sürükleyen anla- tımdır; temsile izin vermez ve içeriği yurt- suzlaştırır. Sanatçının yaptığı şey, karşısın- da duran hayvanı sanat eserinde açıkla- mak ya da temsil etmek değildir; ama ma- joriter kurallardan kaçan minör ifadelerle birlikte içerik olarak da bize hayvan- oluş'u (becoming-animal) vermektir. De- leuze'a göre hayvan-oluş'un hayvanı taklit etmeyle bir ilgisi yoktur; tersine hayvan- oluş, insan ile hayvamn bir yakmlığı, her ikisini birden yakalayan asimetrik bir ev- rimdir. Oluş süreci, bedenleri aynı olayda birleştirir; öyle ki insan hayvan-oluş'a sü- rüklenirken, hayvan da kendinden başka bir şey haline gelir. Orneğin Melville'in Kaptan Ahab'ı balina oluşa sürüklenir- ken, balina da metnin içinde katlanılmaz saf bir beyazlığa dönüşür. tfade, içeriği yurtsuzlaştırmıştır. Oluş'lar, duygu (al(ect) olarak da adlan- dınlabilir ve Deleuze ve Guattari'ye göre oluş'lar dışında bir güdü yoktur; bunlar arzunun işleyişleridir ve sanatçı kendili- ğinden veya dirimselliğinden değil, bede- nine etkiyen güçlerle oluş'lara yakalanır (hayvan-oluş, kadın-oluş, çocuk-oluş vb.). Demek ki bütün sorun oluş'ları metnin içinde yaratma etkinliğidir ve sanatçı du- yarlılığından söz edildiğinde de kastedilen budur. O halde edebiyat eserleri için "Ne anlama geliyor?'' diye sorulamaz, ama on- lar hakkında "Değerli midir?", "Metinde hangi duyguları yaratmıştır?", "Okura güçlü duygular iletmiş midir?" gibi soru- lar sorulabilir. Bu bağlamda Deleuze, özellikle tngiliz- Amerikan edebiyatına önem verir. Bura- da, yorumlama askıya alınıp kaçış çizgtleri çizilmeye başlanmıştır. Bir kaçış çizgisi çizmek için Ingiliz ampirizminden çıkart- tığı basit bir önerisi vardır: "dır"ın yerine "ve" bağlacını koymak. Deleuze'a göre minör edebiyat, bir "ve" ile başlar." Ve" bağlacı, yorumlamaya imkân bırakmaz ve heterojen terimlerin olayını çizer. Öyleyse bir kaçış çizgisi çizmek, yaşamdan kaçmak demek değildir; tam tersine yaşamı üret- mek anlamma gelir ve arzu hakkındaki olumsuz önermeleri görmezden gelmek- tir: Arzu durmaksızın üretir ve gerçeği üretir. Dil, temsil edilemez arzunun ken- dini kuralsızlık olarak sunması nedeniyle değil, -çünkü arzunun zaten temsil edilme talebi yoktur- arzunun işleyişiyle minör oluşa sürüklenir. Yani sorun duyguyu ver mektir, yoksa kuralsızlığı değil. O halde "Postmodern edebiyat nedir?" ya da "Postmodern edebiyatın hatası nedir?" yerine belki de "Postmodern bir edebiyat var mıdır?" diye sormak gerekiyor. • Postmodern Edebiyat Kuramı/ Niall Lucy/ Çeviren: Adıhan Aksoy/ Ayrıntt Yayınları/İ6H s. SIBEL K.TURKER Yeni Romanıyla TURKUVAZ KİTAP'TA "Kadınlar tarafından öldürülüyordum" Toros'a kaçıp gitmesini fısıldayan yazgı, ona büyük kenti, berbat bir otel odasını, yalnızlığı, yabancılığı ve birbirine eklenerek büyüyen günahların ezici ağırlığım bağışlıyor. Kaçınmanın imkânsızlığı arttıkça, sorularla yanıtlar iç içe geçip devleşerek korkuları besliyor. Birbirinden habersiz iki genç kadmın Toros'un kırılgan dünyasını hem çoklaştırıp hem de hiçleştirerek giriştikleri amansız savaşta kazanan kim olacak? TURKUVAZ KİTAP C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 0 info@turkuvazkitap.com.tr I www.turkuvazkitap.com.tr Barbaros Bulvarı No: 153 Kat: 8 Balmumcu - Beşiktaş tstanbul Tel: 0212 354 30 00 I Faks: 0212 288 50 67 SAYFA 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear