25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
PERİHAN ERGUN Geçen haftanın en çarpıcı ve düşündürücü olayı eski Adalet Bakanı Av. Seyfi Oktay’ın gözaltına alınmasıydı. Önce Ankara Keçiören’de sonra da Angora’daki evinde polisçe arama yapıldı. Seyfi Oktay, bir grup avukatla birlikte Ergenekon kapsamında gözaltına alındı. Suçlama, Ergenekon’la ilgili davalarda mahkemeleri baskı altına almaya çalışmaktı. Tıpkı İP Genel Başkan Yardımcısı, Silivri’de tutuklu bulunan başta Perinçek olmak üzere birçok kişinin savunmanlığını yapan Av. Mehmet Cengiz gibi. Sayın Seyfi Oktay’ı SHP ve CHP’de siyaset yaptığım günlerde tanımıştım. Kendisini, kişiliğindeki yüksek etik, sağduyu ve birçok üstün nitelikleriyle halk deyişiyle “Adam gibi adam” oluşu, toplumumuzda az bulunan insanlığıyla hep saymışımdır. Bu nedenle onun vatanını ve yurttaşlarını sevmekten başka suçu olabileceğini kabullenemedim, gözaltına alınmasını çok yadırgadım. Gerçekte Alevi ve Bektaşi felsefesi kapsamında “eline, beline, diline” sahip olma ilkesi tüm tektanrılı dinlerin temel ilkesi değil midir? By- pass’lı olması ve yüksek tansiyon sorunu gözetilmeksizin bu değerdeki insanın hukukun üstünlüğü ihlal edilerek hastanelik edilmesine, vicdanı olanların dayanması olası değildir. Bu nedenle altı Alevi örgütünün dışında, doğum yeri olan Malatya Hekimhan’daki hemşerilerinin mezhep ayırımcılığı olmaksızın insani yönden mitingle tepkilerini göstermelerine çok hak verdim, kendisine acil sağlıklar diliyorum. Ergenekon’un birinci davasındaki İP’li tutukluların savunmanı Hasan Basri Özbey, Mehmet Cengiz’in tutuklanmasına itirazla “Adalet operasyonu adı verilerek adaletin ırzına geçiliyor” diyerek cüppesini çıkarıp atınca, salondaki diğer tutukluların savunmanlığını yapan 30 avukat da onun gibi cüppelerini çıkarıp salonu terk ederek aynı fikre katıldılar. Hukuk tarihimize kara çizgilerle geçecek olan bu toplumu korkutup sindirmeye yönelik özel ve yapay dava artık iktidarı düşündürüp hatadan vazgeçmeye yönlendirmeli. Aksi halde bu uygulama onların çok aleyhinde gelişecektir. Geçmişteki deneyimler buna en büyük kanıttır Beynimizle ruhumuzu karartan hoş olmayan olaylar nedeniyle 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü önemine yakışır biçimde anamadık. Marmara’nın incileri Adalarımızın çevre, doğa, tarihi ve kültürel yapısını korumak amacıyla 80’li yıllarda bir avuç Ada sevdalısıyla koruma çalışmalarına başladık. 1989’da merhum Çelik Gülersoy’un başkanlığında Ada Dostları Derneği’ni kurduk. Tüzüğümüz doğrultusundaki çalışmalarımızla yıllardır doğa kıyımcısı rantiyecilerle savaşmak öncelikli işimiz olmuştur. Yararlı vatandaşlığın ilimle fennin yanında ön görevi budur ilkesini rehber sayarak, kurulduğumuz günden beri çıkarcıların acımasızlığıyla uğraşa geldik. Bu nedenle kazandığımız yoğun dostluklar yanında düşmanlıkların da hışmına uğramaktayız. 29 Mart’ta yerel yönetimi CHP’nin kazanmasının işlerimizi kolaylaştıracağını umarak epeyce sevinmiştik. Gelin görün ki Tanrı’nın bizlere büyük bir lütfu olan Adalarımızın rant getirisi yönetimleri aymazlığa düşürebiliyor. Her zaman olduğu gibi başa çıkmakta zorlandığımız kaçak yapılaşma, deniz işgali, doğa tahribi, kılıfına uydurularak sürdürülüyor. Adalar’da özellikle de Kınalıada’da halka açık deniz kıyılarının tel örgülerle çevirilerek, anayasal hak olan kamu yararının ihlali, halkta büyük tepkiler yaratıyor. Adalar Belediyesi İktisadi Teşekkül Kurumu adı altında halka açık sahil kapatılıp makbuz karşılığı 10.00 TL giriş ücreti alınarak hak gaspı yapılıyor. Bilindiği gibi anayasanın A. Kıyılardan yararlanma Madde 43. kapsamında, Kıyı Kanunu’nun 3621 sayılı, Genel Esasları’nın 5. maddesine göre, kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Madde 6’da, kıyı herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz dediğine göre, bu hak gaspı kendiliğinden kaldırılmazsa gereği yapılacaktır. Yönetim kurulumuzun bu anayasal hak eşliğinde vereceği kararla, halkımızı ve adaları koruma hakkımızı tüzüğümüz çerçevesinde yasal yolla savunmak, yasadışılığı bu yolla çözmek görevimiz olacaktır. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Gidecekler... Yargılanacaklar!.. Tayyip Bey çok öfkeli çook... Hani bıraksanız, donanmanın ya da uçak filosunun başında İsrail’e sefere çıkacak!.. Geçen gün Konya’da esip gürlüyor, Tevrat’tan alıntı yapıyor, On Emir’in 6. maddesini, hem de üç dilden İsrail’in yüzüne haykırıyordu: - Öldürmeyeceksin!.. Kemal Kılıçdaroğlu, bu şova karşılık, “Doğrudur, 6. madde öldürmeyeceksin diyor. Ama bir de 8. madde var; çalmayacaksın diyor, 9. madde de yalan söylemeyeceksin diye emrediyor” karşılığını verince daha da öfkelendi ve CHP liderini Tel Aviv’in sözcülüğünü yapmakla suçlayabildi!.. Halbuki Tayyip Bey şu soruya yanıt vermeliydi: - Yıllardır yanı başındaki Irak yakılıp yıkılırken, kadınlar çocuklar bombalarla öldürülürken, 1.5 milyon masum insan katledilirken neredeydin?.. Tıss yok tabii!.. Tayyip Bey böyle yapar da şürekâsı durur mu?!.. Bu iktidara yapılan en büyük eleştirilerden biri neydi? İsrail’in tehditlerine karşın, 600 kişinin, felakete yol almasına seyirci kaldın ama AKP milletvekillerinin gemiye binmesini engelledin... TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı AKP’li Murat Mercan bu konuda ne dedi biliyor musunuz? - Biz kolejde zaman zaman Co’luk yapardık. Bu da öyle. Bir Co’luk yapalım dedik. Ama sonra vazgeçtik... Şu söyleme bakar mısınız; ülkeyi neredeyse bir savaşın eşiğine getiren iktidar partisinin vekili, olanı biteni Amerikan kovboy filmi zannediyor!.. Gelelim en büyük Türk büyüklerinden avukat Bülent Arınç’a... Kılıçdaroğlu’nun soruları ve eleştirilerine çok bozulmuş olduğu anlaşılan Arınç, karşılık vereyim derken hayatının en büyük hatalarından birini yaptı: - Baykal da birtakım planlarla yargılanan kişilerin avukatlığını üstlendiğini ifade ediyordu. Bu ona pahalıya mal oldu. Kılıçdaroğlu bu yanlış düşüncesinde ısrar ederse ona da pahalıya mal olur... Vay, vay, vay... Tehdide, tehdidin içeriğine bakın hele.. Adama sorarlar, “Efendi, sen ne demek istiyorsun? Şu söylediğin laflar, insanın aklına Baykal’ın başına örülen çorapla ilgili haddinden fazla şeyler bildiğini getirmiyor mu?. Kılıçdaroğlu’na pahalıya mal olacak olan nedir?. Kaset trafiğinin neresinde duruyorsun?. Bir avukat olarak, sözlerinin nerelere gideceğini, nasıl anlaşılacağını, ne türden suç teşkil edeceğini göremiyor musun?..” Soruları uzatabilir, daha da keskinleştirebilirim ama bu kadarı yeter. Ancak şunu söylemem gerek; bu satırları yazarken dahi, avukat Arınç’ın bu sözleri, böylesine cüretkâr bir şekilde nasıl söyleyebildiğine akıl erdiremedim!.. Cüret, iktidar sarhoşluğunun ifadesi olduğu gibi, korkunun da göstergesidir!.. İktidar gidici olduğunu görüyor... Gittiğinde başına neler geleceğini de görüyor!.. Tayyip Bey’in öfkesi de, milletvekilinin “Co” söylemi de, Arınç’ın cüreti de bundan.. Çünkü biliyorlar... - Gidecekler ve yargılanacaklar!.. Bir Yurtsevere Mektup (65) Sevgili kardeşim Balbay, sonunda bu da oldu; sizleri yargılayan mahkemenin başkanının da en az bir yıldır hem de yasadışı şekilde dinlendiği ortaya çıktı.. Hani, balık kokarsa tuzlanır, peki ya tuz kokarsa misali!.. Sadece o da değil, HSYK Başkanı Kadir Özbek, İstanbul 10. ve 14. ağır ceza mahkemelerinin başkanları da izlenmiş, üstelik kameralı takiple!.. Böylece dinlenmemiş, izlenmemiş kimse kalmamış bulunuyor!. Ve bizzat Ergenekon davalarına bakan mahkemenin başkanı Köksal Şengün’ün işaret ettiği gibi işin iyice cılkı çıkmış bulunuyor!.. Mahkemenin savcıları, mahkemenin başkanını izliyor, soruşturuyor, iyi mi?.. Başkan Şengün’ün şu sözleri ise tarihe geçecek nitelikte: - Aslında kurt içimizde, dışarıda değil.. Yarın ez kaza iktidar değişirse, bunun hesabını başkaları sorar. Daha kötü sorar. Davanın 66 gün sonraya atılmasını bu çerçevede değerlendirince vicdanlar kanıyor kardeşim. Söylenecek sözleri mahkeme başkanı zaten en ağır şekilde ifade etmiş, ekleyecek bir şey yok!.. Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına sevgi ve saygıyla kucaklıyorum. e-posta: umitzileli@gmail.com Düşündürücü ve Üzücü Yaptırımlar KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com SAYFA CUMHURİYET 10 HAZİRAN 2010 PERŞEMBE 16 Ergenekon: Kendi başını yemeye başlayan canavar! Monşer Metin Akay: “Recep, monşer diplomasisini rafa kaldırmış. Görüldüğü gibi kabadayı diplomasisi uyguluyor!” Dönüşüm Vahdi Bingöl: “Ergenekon dalgasındaki son gelişmeler mahkeme salonunda ‘adaleti katletme partisi’ne dönüştü!” Ömercik Sadi Yak: “İslam terminolojisini bildiğini iddia eden Ömer Dinçer’e bir soru: Bilgi aşırmanın İslamda karşılığı nedir?” YağmurDeniz Ortadoğu coğrafyasında kan tahlili! CİVANIMIN padişahı Fatih Sultan Recep’in Ortadoğu’daki kankalarından Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, İsrail’i eleştirmek, Türkiye’yi desteklemek için tarihi bir gerçeği açıklamış, “Türk-Arap kanı birdir” demiş. Suriye’nin tek büyük otoritesi böyle buyurduğuna göre kimse kalkıp bu saatten sonra kan tahlili yaptıracak değil! Ayrıca bu tarihi gerçek, Türklerin tarihle yüzleşmesine ve resmi tarihin bir yalanının daha çöpe gönderilmesine vesile olacak. Nedir o yalan? Birinci Dünya Savaşı sırasında Araplar, Türkleri arkadan vurdu; özellikle Yemen Türklere mezar oldu! Fakat artık neymiş? Türk ve Arap kanı bir olduğuna ve Araplar kardeş kanı dökmediğine göre Arapların arkadan vurarak Türkleri öldürmesi söz konusu değildir. İddia edildiği gibi Yemen’de öldürülen Türk varsa, Yemen dışından gelen Türkler tarafından öldürülmüş olabilir. Ancak bu gerçekle sanki ortaya çok daha karmaşık bir durum çıkıyor gibi. Malum, Yahudilerle Araplar amca çocukları oldukları için aynı kandan, aynı candan geliyorlar. Türk-Arap kanı bir olduğuna göre Recep’e söylemeyin ama Türk-Yahudi kanı da bir oluyor! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TÜRKİYE ekonomisindeki payı yüzde 1’in altında olan İsrail’le ilişkilerin kesilmesinin önemli olmadığını söyleyen Maliye Bakanı’nı (adını siz anımsayın), Mustafa Saraç Kuşadası’na davet ediyor: “İsrailli işadamı Sami Ofer’in Kuşadası Limanı’na sahip olması dolayısıyla, İsrail sermayesi Kuşadası ekonomisinin belki yüzde 50’sini yönlendirme olanağını elinde tutmaktadır. Bu limanın herhangi bir nedenle devre dışı bırakılması, yüzlerce turistik işletmenin kısa sürede iflası anlamına gelebilecektir. Maliye Bakanı, iki ülke ilişkilerinin iyice gerilmesi halinde, İsrailli işletmecinin limanımızı gemi trafiğine süresiz kapatabilmek gibi ürkütücü bir yasal hakka da sahip bulunduğunu herhalde unutmaktadır. Yanlış anlaşılmasın, Ofer’in Kuşadası turizmini baltalayacak ve kendisi de bile bile para kaybedecek kadar hasta ruhlu olabileceğini asla düşünmüyorum elbette. Burada dikkat çekilmesi gereken skandal, bir yabancı özel şirkete böylesine stratejik bir blokaj olanağının verilmiş olması, insanların zihnine bu tip bir kuşkunun küçük olasılık düzeyinde de olsa yerleşebilmesidir. Şöyle de açıklamak mümkün: Yardım gemilerinin baskından sonra zorla yanaştırıldığı Aşhdod Limanı da Aşhdod kentinin yazgısını etkileme olanağına sahiptir ki, Ashdod bir Türk şirketince işletiliyor olsa idi, İsrail askerleri tarafından kullanılması bu kadar sorunsuz olmayabilirdi! Belki de özel Türk işletmecisi tarafından İsrail’in ihracat ve ithalatını baltalamak amacıyla kapısına kilit dahi vurulabilirdi. Kuşadası’nda söz konusu olabilen bu ihtimali Aşhdod için geçersiz kılan tek fark, Aşhdod’un kamu limanı, Kuşadası Limanı’nın ise İsrailli şirketin kendi özel tesisi olarak faaliyet göstermesidir. Maliye Bakanı mesleği icabı, parasal kazanç sağladığı sürece ‘mal’ türleri arasında ayrım gözetmeyebilir; ancak yabancılara liman satmak, çiklet fabrikası satmaya hiç mi hiç benzememektedir. Stratejik bir toprak alışverişi olarak liman devirleri, işletmeciye yerel ekonomiyi kendisine bağımlı kılma gibi sınırsız bir güç de bahşetmektedir. İsrail şirketine bağımlı bir liman, İsrail şirketine bağımlı bir turizm kenti demektir. Bu yüzden, liman vermek, bir anlamda iktidar devretmektir! Yüzde hesaplarında hayli becerikli olan Maliye Bakanı, kriz sertleştiğinde Kuşadası Limanı’nın kapatılma olasılığının yüzde kaç olduğunu da en kısa sürede saptayacaktır herhalde! Yüzde 1 HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Asya’da yaşa- yan, yeşil renkli ve uzun kuyruklu bir papağan cinsi. 2/ Bir zaman birimi... Bir dağ ya da tepe- nin alt bölümü. 3/ Tür, cins... Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan baş- ka bir ağaca dal nakletme işi. 4/ Ki- tap, defter gibi şey- lerin kime ait olduğunu belirtmek için üzerlerine konulan küçük kâğõt... Vi- layet. 5/ Bir fõndõk cinsi. 6/ Türk resim sanatõnda önemli bir grubun ad ola- rak benimsediği harfin okunuşu... Tavana yakõn küçük pencere. 7/ Yunan abecesinde bir harf... Sa- manõndan ayrõlmamõş ar- pa ve buğday yõğõnlarõ. 8/ Haklarõnõ kendi kullanmak için yasanõn gösterdiği yaşa gelmiş olan kimse... Bir çoğul eki. 9/ Keçi tüyü... Işõk aracõ, lamba. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bursa kökenli yoğurtlu döner kebap. 2/ Sayaç... Bir ka- dõn giysisi. 3/ Afganistan’õn başkenti... Kimi hastalõkla- ra karşõ bağõşõklõk sağlamak için vücuda verilen eriyik. 4/ Toplum içindeki davranõşlarda izlenecek yol... İsrail’in plaka imi. 5/ Akdeniz’in batõsõnda görülen bir rüzgâr. 6/ Adõn durum eklerinden biri... Doğu Karadeniz yöresine özgü bir tür kõyõ teknesi. 7/ Derebeylik Japonyasõ’nda en aşağõ sõnõfõ oluşturan halk... Tanõnmõş, ünlü. 8/ Akõllõca davranan... Libya’nõn plaka imi. 9/ Kõlõğõndan ve davra- nõşlarõndan hoşlanõlmayan itici tipler için kullanõlan söz- cük... Çam gibi reçineli ağaçlarõn yağlõ ve çabuk yanmaya elverişli bölümü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ş İ V E Y D İ Z A S İ D E Ç İ M Ş S E L E L A L Ö K E V L E K İ D O L S E İ K E Z T İ M O R M İ H A N İ K İ P İ T O N S A Y E Ş E L E K R E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear