28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 2009 PERŞEMBE 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Adaletin İki Kılıcı PKK militanları ülkeye geldi, ifadeleri alındı, yargıçların karşılarına çıkarıldı, mahkemede nasıl ifade vermeleri konusunda bile yargıçlar tarafından uyarıldı, sonuçta hepsi serbest bırakıldı. Gelenler resmen sivil/asker öldüren silahlı bir örgütün üyeleri. Mahkeme ve yargıçlar, PKK üyelerinin tutuklanmaması gerektiği düşüncesindeydiler, arkalarındaki “siyasi irade” böyle istiyordu: İfadelerini alın, serbest bırakın. Yenileri gelecek, onlar da serbest bırakılacak. Yoo, yanlış anlaşılmasın. Neden tutuklanmıyor, içeri atılmıyor ve kafalarına vurulmuyor diye bir derdim yok. İşaret etmek istediğim, hukukun, yasaların a) göreceliği, b) yoruma açıklığı, c) siyasi iktidar veya ortamlardan “güdülebilir” niteliği... Şimdi yargıç veya mahkeme, PKK’lilerin diyelim ki yarısını tutuklasaydı ne olurdu dersiniz? Kıyamet kopardı! Yargıçların ne Ergenekonculukları kalırdı ne hükümetin “barış” politikalarını sabote etmekle görevlendirildikleri ne de AKP iktidarı düşmanlığı! Böyle bir saldırıyı hangi yargıç ve mahkeme göze alabilirdi? Yargıçlar bunun yerine “geniş yorum özgürlüklerini” devreye soktular, siyasi ortam ve destek de vicdanlarına izin verdi. Böylece ortaya, bence hukuk derslerinde üzerinde karşılaştırılmalı tartışılacak bir karar çıktı... Hukuk, şüphesiz “deterministik” bir alan değildir, yorum farklarını içerir; aslında bu özelliği hukuku zenginleştiren ve besleyen bir kaynaktır. Bu nedenle birbirine benzer davalarda, tamamen örtüşen değil farklı kararlar çıkar. Yasa maddeleri ancak bir “çerçeve çizer.” Yargıçların “yorum farkları” bu çerçevede yerini bulur. Fakat, yorum farkları, birbirine karşıt bir nitelikte olursa?! Örneğin Ergenekon davası... PKK bir örgüt. Resmen. Silahlı külahlı. Ergenekon’dan ise savcılar bir “örgüt yaratma” çabasında. Irak’tan gelenler PKK üyeleri. Resmen. Zaten liderleri gönderin üyelerden birkaçını diye talimat veriyor. Ergenekon’da ise bir örgüt üyeliği yaratılmaya çalışılıyor. Birbiriyle ilgisiz, aralarında birkaç ilişki olmuş veya olmamış, savundukları düşünceler ve ideolojileri bazen birbiriyle tamamen ilgisiz ya da çok uzak veya biraz yakın insanlar topluluğu bir araya getirilmiş. Bulunan bir örgüt şeması yok, ama çizilen şema(lar) var. Üzerlerine, tutukluların oturtulmaya çalışıldığı! Bulunan bazı cephanelikler var, ama ne oldukları tartışmalı. Tutukluların ezici çoğunluğunun silahla bir ilişkisi yok. Hepsinin ortak bir özelliği var ama: AKP karşıtlığı! Bu dava, tıpkı PKK olayında olduğu gibi, benzer bir özelliğe daha sahip: Arkasında siyasi irade var! Aynı siyasi irade, somut bir PKK olayında, yarattığı siyasi ortamla hukuku-yasaları iyice büküyor, kendi istediği sonucu verecek koşullar yaratıyor... PKK üyeleri, yiğitlerim, aslanlarım gibi Türkiye turuna çıkıyorlar hatta... Acaba yarın Meclis’e giderler ve orada alkışlanarak karşılanırlar mı, bilemiyorum? Aynı siyasi irade “Ergenekon” davasında yarattığı ortam ve fiili müdahaleleriyle, yine hukuku, yasaları ve adalet mekanizmasını iyice büküyor ve istediği bir siyasal hukuk ortamı yaratıyor. Birinde silahlı örgüt üyeleri özgür... Diğerinde, silahsız, örgüt üyelikleri sıfır, onlarca insanın özgürlükleri ellerinden alınmış, yasal hakları bile çiğnenmiş, salt iktidar öyle istediği için.... içeride. Hukuk-yasalar yoruma açık. Ama böylesine siyah-beyaz bir yorum farkı ortaya çıkıyorsa, ortada iktidarlaşmış-siyasallaşmış bir hukuk sisteminin giderek yerleştiğini göstermez mi? Söyler misiniz, Mustafa Balbay’ı 230 gündür içeride hangi hukuk, hangi yargıç, hangi adalet sistemi tutuyor? Hangi vicdan? Hangi yorum? Hangi siyasal-hukuksal ahlak? Savcı, herhalde ortada davanın üzerine yıkılacak fazla bir “mal” kalmadığı için, Ali Sirmen’in sık kullandığı deyimle, akıllara seza bir icat yapıyor ve Abdullah Öcalan’ın Ergenekon üyesi olup olmadığının ilgili makamlara sorulmasını istiyor! Mahkeme heyeti de bu isteği ciddiye alıyor! Öcalan, PKK ve DTP hükümetle aşna fişne durumlarındayken hem de! O nedenle soralım yeniden: Balbay’ı içeride tutan hukuk anlayışı ve yorumu güven verebilir mi yarınlar için? Bu, hangi vicdana dayanan bir hukuk ve adalet sistemidir? Sistem yarın acaba hangi siyasal bükülmelerle hareket edecektir? obursali@cumhuriyet.com.tr ‘Musul’a kayõtsõz kalamayõz’ ÇİMEN TURUNÇ BATURALP Son gelişmelerle ilgili Kürdistan Topluluklarõ Birliği (KCK) Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar’la ko- nuştuk. Aydar’õn üyesi olduğu KCK, dünyanõn farklõ coğrafyalarõndaki bü- tün Kürtleri kapsama iddiasõnda bir ör- güt. Aydar daha önce Kongra-Gel baş- kanõydõ, son yapõlan kongrede yü- rütme konseyi üyesi seçildi. Şu anda KCK Yürütme Konseyi’nin başõnda ise Murat Karayılan var. “Onun da başında Abdullah Öcalan var, ge- nel lider odur” diyor Aydar DEP milletvekiliyken 1994 yõlõnda Leyla Zana’nõn tutuklanma- sõ üzerine, kendisi de tutuklanmamak için yurtdõşõna çõkmõş bir avukat. -Geri dönüş süreci nasıl oluştu? Bu süreç son birkaç ayõn süreci de- ğil. Belki dikkatinizi çekmiştir. Bir yõl- dõr çok büyük bir çatõşma yok. Özel- likle geçen kõş başõndan beri bizim ce- nahta tek taraflõ da olsa bir eylemsiz- lik durumu var. Bunun kendi içimizde değerlendirmeleri, tartõşmalarõ uzun zamandõr yapõlõyor. Bu arada Türki- ye’de bir atmosfer oluştu. Eylem ke- silmeseydi, bunlar konuşulmazdõ. Her gün cenazelerin geldiği bir ortamda ba- rõş konuşmak çok kolay olmuyor. Kendi tarafõmõzda bu sürece tam bir uyum gösterdik. Tek taraflõ eylem- sizlik devam ediyor. Ama bazõ dö- nemlerde bizden kaynaklanmayan ça- tõşmalõ ve kayõplõ operasyonlar ya- şandõ. Bu bizden kaynaklanmadõ. Bu arada meselenin hükümet ta- rafõndan gündeme getirilmesin- den sonra başkanõmõz hepimizden öneriler istedi ve 160 sayfalõk bir yol haritasõ hazõrladõ. Bu ay içinde par- lamento da hükümet kendi yol ha- ritasõnõ ortaya koyacak dendi. Biz as- lõnda kendi yol haritamõzõ daha ön- ce ortaya koyduk. Başkanõmõz ce- zaevinde “Ben bir yol haritası ha- zırlıyorum, herkesten öneri isti- yorum” dedi. Aydõnlardan ve fark- lõ partilerden de öneriler istendi. Çeşitli yerlerden öneriler toplandõ. Başkanõmõz ağustos ayõnda 160 say- falõk bir yol haritasõnõ cazaevi ida- resine sundu. Bunu kendi avukat- larõna veremiyor. Savcõlõğa verdi. O zamandan beri bu yol haritasõ hü- kümetin elinde. Bu yol haritasõ Baş- bakan’õn, Cumhurbaşkanõ’nõn elin- de, ilgili bakanlarda, Genelkur- may’da, MİT’te var. Resmi olarak savcõnõn elinde deniyor. Ama bizde yok. Avukatlar bize notlar verdi. 160 sayfanõn tamamõ henüz avukatlara verilmedi. İçeriğini kõsmen avukat- lardan aldõk. ‘Jest yapıyoruz’ -Ne var bu yol haritasında? Tarihsel olarak Türklerle Kürtlerin ilişkileri üç önemli tarih vurgulana- rak inceleniyor. Onun dõşõnda vur- gulananlar; Kürtler bir halktõr, bir millettir. Metinde millet olmaktan ileri gelen haklarõ vurgulanõyor. Ör- neğin, Kürtlerin dili, kimliği ve kül- türünün kabul edilmesi ve anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulma- sõ... Bunlarõn önündeki yasal engel- lerin kaldõrõlmasõ. Kendi anadilinde eğitim, kendi anadilinde yayõn, ken- di anadilinin Türkçenin yanõ sõra ka- mu idaresinde kullanõlmasõ, kendine ait kamu yönetimi, bütün kademele- rin vali dahil seçimle gelmesi, Kürt- lerin çoğunluk olduğu yerlerde eyalet biçiminde örgütlenmeler. Türkiye’de her şey merkezden yürütülüyor. Kürt- lerin kendi aralarõnda belli bir ço- ğunluk olduğu yerde eyalet olarak bir meclisin olmasõ. Bunu bütün Türkiye için öneriyoruz. İsviçre mo- deli gibi biraz. Bunlar o yol harita- sõnda detaylõ bir biçimde var. Biz kendi cenahõmõzda Türkiye’deki bu demokratikleşme sürecine, ey- lemsizliğimizle, önerilerimizle, yol haritamõzla katkõ sunmaya çalõşõyoruz. Hükümet kendi projesini hazõrlõyor. Bu proje Meclis’e gelmeden önce biz bir jest yapõyoruz. Türkiye kamuoyuna çözümde kararlõ olduğumuzu, ger- çekten eşit haklar temelinde birlikte ya- şamak istediğimizi, iki halkõn yeni bir ittifak yapmasõ gerektiğini, yeni bir demokratik ittifak yapõlmasõ ge- rektiğini, ilişkilerin çağdaş bir şekle ka- vuşturulmasõ gerektiğini söylüyoruz. Bu çerçevede barõş gruplarõ gönderi- yoruz. ‘Müsamaha bekliyoruz’ -Gelenler için güvence aldınız mı? Yok. Şöyle söyleyebilirim. Bazõ şeyleri tartõşmadan, bazõ şeyleri bir yer- lere koymadan adõm atmadõk. Bizim beklentilerimiz var. Belli bir anlayõş çerçevesinde bir müsamaha olacağõ- nõ bekliyoruz. -Bölgesel Kürt Yönetimi ile bir- leşme konusu çok tartışılan bir ko- nu... İngilizlerin, Fransõzlarõn 1920’lerde çizdikleri sõnõrlar doğru sõnõrlar değil. İki ülke arasõnda tren hattõ sõnõr olmuş. Tren hattõ ile sõnõr mõ olur? Tren hat- tõnõn iki yanõnda kardeşler, halklar kal- dõ. Bunlar haksõz sõnõrlardõr. Misakõ Milli tren hattõ değildir. Türkiye’nin sõ- nõrlarõ Misakõ Milli sõnõrlarõdõr. Sõnõr- lar küçülmez. Olsa olsa fazlasõ olur. -Yani Türkiye’nin sınırları mı büyüyecek? Biliyorsunuz, 26’ya kadar Musul Türkiye’ye aitti. Musul hiçbir zaman Irak’õn bir parçasõ olmamõştõr. Aslõn- da Kuzey’in bir parçasõdõr. Bunlar hak- sõz sõnõrlardõr, bunu dile getirmek is- tiyorum. Bu açõdan Suriye ile sõnõrla- rõn açõlmasõnõ önemsiyoruz. Keşke ora- sõ da Hollanda-Belçika sõnõrõ gibi ol- sa. Irak sõnõrõ da keşke öyle olsa. -Daha açık konuşur musunuz? Yani Kürtlerle-Türkler arasõna sõnõr koymak istemiyoruz. Sõnõr olursa vi- layet sõnõrlarõ olur. Türkiye’den hiçbir parça başka yere gitmez, gelirse faz- lasõ gelir, o kadar söyleyeyim. Türki- ye’den toprak parçalayõp götürmek di- ye bir iddiamõz yok. -Bu sınırların içine Musul-Ker- kük de mi giriyor? Biz Musul ve Kerkük’e kayõtsõz ka- lamayõz. Asõl şunu söyleyeyim, bu sõ- nõrlar haksõz sõnõrlardõr. Tren hattõ sõ- nõr olamaz. Bunu biz kendimiz çiz- medik. ‘Demokratik özerklik’ istemi -Kürtlerin içinde bir Kürt devle- ti özlemi yok mu? Bu yol haritasõ yapõldõğõnda 50’den fazla merkezde halk toplantõlarõ yap- tõk. Aydõnlardan ne istiyoruz diye gö- rüş aldõk. Büyük çoğunluk “demo- kratik özerklik” dediğimiz çözüm- den yana tavõr koydu. Bir kõsmõ fe- derasyon dedi. Onlar fazla değildi. Az bir kõsmõ da bağõmsõz bir devlet ol- sun dedi. Ama büyük çoğunluk Tür- kiye sõnõrlarõ içinde bir idaremiz ol- sun, kendi yönetimimizi kendimiz se- çelim. Kendi dilimizi, eğitimimizle yaşayalõm. ‘Teslim olmak...’ -PKK’liler teslim olacak mı? “Teslim olmak.” Kelime itibarõyla bizim reddettiğimiz bir şeydir. Dö- nemin diline uygun bir sözcük değil. Karşõlõklõ olarak affetmek en uygun olandõr. En fazla acõyõ biz çektik. 17 bin faili meçhul cinayetten bahsedi- liyor. Bütün acõlarõn ortak dermanõ olabilecek bir çözüm bulmak la- zõm. Acõlarõn tek taraflõ değil, kar- şõlõklõ olarak giderilmesi lazõm. Onun için kelimeleri seçerken de dikkatli olmak lazõm. -Amerika’nın şahsınızla ilgili ka- rarı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu çok haksõzca, anlamsõz bir karar. Zaten yõllardõr bizi teröristlikle dam- galõyorlar. Şimdi de uyuşturucu işi çõ- kardõlar. Bizim örgütümüzün uyuştu- rucu ile herhangi bir alakasõ yoktur. İngiltere Büyükelçisi Reddaway terörle mücadelede Kuzey İrlanda örneğini verdi ‘Halkın desteği kesilmeli’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi David Reddaway, terörle mücadele- de en büyük hedefin sõradan insanla- rõn teröre verdiği desteği kesmek ol- duğunu belirterek, “Sıradan insanlar sorunlarını meşru kanallarla ifade edebileceklerini görürse, teröre halk desteği kesilir” dedi. Geçen ay göreve başlayan Redda- way, bir grup gazeteciyle tanõşma toplantõsõnda bir araya geldi Redda- way, teslim olan PKK’li grupla ilgili bir soruya, konunun Türk yetkilileri ve teslim olanlarõ ilgilendirdiğini vurgu- layarak “Fakat, ulusal siyasi haya- ta dahil olmak istemeyen insanların, şimdi ulusal siyasete yönelmiş ol- malarının olumlu karşılanması ge- rektiğini düşünüyorum” dedi. Terörle mücadele ve açõlõm tartõş- malarõyla ilgili sorular üzerine Red- daway, daha önce İrlanda Cumhuri- yeti’nde büyükelçilik yaptõğõ için Ku- zey İrlanda’daki normalleşme süre- cinden örnekler verdi. Türkiye’deki gelişmeler sorulunca, “Teröristlerin oksijeni olan halk desteğini kes- mek gerek” diyen Reddaway, halkõn büyük çoğunluğunun terorizmin ters etkileri ve zararlarõnõ görmesini sağ- lamayõ amaçlamak gerektiğini belirt- ti. “Kuzey İrlanda’da İrlanda Cum- huriyet Ordusu’nun (IRA) şiddet eylemlerini halkın önemli bir bölü- mü desteklerdi” diyen Reddaway, “Şimdi ise sadece IRA’nın siyasi ka- nalları seçmekle kalmadığını, tero- rizme halk desteğinin de iyice azal- dığını” ifade etti. Kuzey İrlanda’da- ki çatõşma ortamõnõn da uzun yõllara yayõlan, çok acõ veren bir dönem ol- duğunu belirten Reddaway, çözümün uzlaşma iradesi ve karşõlõklõ jestler ge- rektirdiğini ve bir orta nokta bulma- ya çalõşõldõğõnõ anlattõ. Reddaway, sonunda, eskiden birbiriyle savaşan ör- gütlerin liderlerinin aynõ hükümetler- de görev almaya başladõğõnõ, bunda halkõn şiddet eylemlerine verdiği des- teğin kesilmesinin büyük rol oynadõ- ğõnõ kaydetti. Bugün askeri birliklerin artõk orada görev yapmadõğõnõ, poli- sin dahi göze çarpmadan faaliyetleri- ni sürdürdüğünü belirten Reddaway, karşõlõklõ uzlaşma çabalarõnõn sonun- da istikrarõn geleceğini söyledi. Reddaway, Türkiye-İngiltere iliş- kilerinin de “çok çok faal” bir bi- çimde seyrettiğine dikkat çekti. Si- yasi gündemini işgal eden en önem- li konularõ Türkiye’nin AB üyeliği süreci, Kõbrõs’ta çözüm arayõşlarõ ve “Türk dış politikasındaki yeni ak- tivizm” diye sõralayan Reddaway, en büyük görevini, Türkiye’nin AB üyeliği için kapõlarõn açõk kalmasõ- nõ, müzakerelerin sürmesini sağla- mak olduğunu belirtti. Zübeyir Aydar, ‘Suriye ile sõnõrlarõn açõlmasõnõ önemsiyoruz. Keşke orasõ da Hollanda-Belçika sõnõrõ gibi olsa. Irak sõnõrõ da keşke öyle olsa’ dedi. Aydar, Türkiye’de her şeyin merkezden yönetildiğini söyleyerek, Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerde eyalet biçiminde örgütlenmeler olabileceğini belirtti. Düzenlenen toplantıda şehit yakınları tepkilerini dile getirirken bazıları fenalık geçirdi. (AA) Şehit aileleri ve gazilerden tepki Haber Merkezi - Şehit Aileleri Federasyonu Başkanõ Hamit Köse, teslim olan PKK’lilerin serbest bõrakõl- masõnõ eleştirdi ve “Habur sınır kapısındaki man- zarada hükümet teröristleri teslim almadı, teröristler hükümeti teslim aldı. Bu, vatanın kutsallığına ina- nan insanları yürekten incitmiştir” dedi. Kayseri’de ise mayõn patlamasõ sonucu iki bacağõnõ kaybeden Me- te Kurt, devlet övünç madalyasõnõ iade etmek istedi. Şehit yakõnlarõyla birlikte Ankara’da basõn toplan- tõsõ düzenleyen Köse, hükümetin “Kürt açılımı”yla şehit ve yakõnlarõna ‘ihanet’ ettiğini savunarak “Hü- kümet, şehit ailelerinin de kendilerini destekledik- lerini söylüyor. Son terörist, güvenlik güçlerine tes- lim olmadan böyle bir destek söz konusu dahi ola- maz” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’a seslenen Kö- se, “Başbakan, 70 milyonun gözünün içine baka ba- ka halkı kandırıyor. Biz de soruyoruz, şehitlerin hak- kını hukukunu çocuklarımızın katillerini affederek mi koruyacaksınız? Madalyalarımızı verelim. Hü- kümet PKK’lilere taksın” diye konuştu. Daha son- ra şehit yakõnlarõ da hükümete tepkilerini dile getirdi. Eskişehir’de ise Yüksekova’nõn Dağlõca bölgesinde 2 yõl önce düzenlenen saldõrõda şehit olan Astsubay So- ner Özübek için anma töreni düzenlendi. Şehidin ba- basõ Tuncer Özübek, oğlunun öldüğü gün ile PKK’li- lerin Türkiye’ye gelişinin aynõ güne rastlamasõna dik- kat çekerek “Mühim olan Kandil’deki yılanın başı olan Karayõlan ve Dağlıca baskınını düzenleyen ‘Apo Hüseyin’ denilen hainin teslim olması. Birkaç çapulcuyu teslim etmekle açılım olmaz” diye konuştu. ‘Madalyanın artık anlamı kalmadı’ Kayseri’de kendilerine “Türk Milli Güçler Birliği” adõ veren bir grup sivil toplum örgütü temsilcisi ve ba- zõ gaziler, PKK’lilerin karşõlanmasõnõ protesto etmek için valilik binasõ önünde toplandõ. Tekerlekli sandal- yesiyle grupta bulunan gazi Mete Kurt, artõk madal- yasõnõ taşõmanõn anlamõ kalmadõğõnõ belirterek kendi- sine verilen devlet övünç madalyasõnõ Cumhurbaş- kanlõğõ’na gönderilmek üzere Vali Mevlüt Bilici’ye ia- de etmek istediğini söyledi. Kurt, Bilici yerinde olmadõğõ için randevu isteyerek valilikten ayrõldõ. 5 PKK’liyle ifade krizi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Habur Sõnõr Kapõsõ’ndan önceki gün Türkiye’ye giriş yapan, 4’ü çocuk 34 kişilik PKK’li gru- bundan 5’inin “Kürt halk önderi” ve “Sayın Abdullah Öcalan” ifa- delerini kullanmakta õsrar etmeleri kriz yarattõ. Kriz, DTP Genel Baş- kanõ Ahmet Türk ve avukatlarõn araya girmesiyle aşõldõ. DTP Genel Başkanõ Ahmet Türk ile İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, Kandil ve Mahmur’dan gelen 34 kişinin Habur’da oluştu- rulan geçici adliye binasõnda savcõ- lara verecekleri ifade konusunda mutabakata vardõ. “Öcalan’ın ‘ge- lin’ çağrısı vardı. Türkiye’de ise demokratik açılım süreci başla- mıştı. Bu sürece katkı sunmak ve 25 yıldır süren savaşı sona erdir- mek için Türkiye geldik” biçi- mindeki metne bağlõ olarak ifade veren 29 kişi, savcõlõkta serbest ka- lõrken Kandil’den gelen Elif Ulu- dağ, Hidayet Yakut, Hüseyin İpek ile Mahmur’dan gelen Nu- rettin Turgut ve Musa Tomak, ifadelerinde Öcalan’dan “sayın” diye söz edip demokratik açõlõm- dan ziyade “önderliğin çağrısı üzerine geldiklerini” söyledi. Bu- nun üzerine savcõlar, bu 5 kişinin tutuklanmasõnõ isteyerek Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi hâkimine sevk etti. Bunun üzerine DTP lide- ri Türk, bir grup milletvekiliyle Habur Sõnõr Kapõsõ’na giderek İçiş- leri Bakanlõğõ Müsteşarõ Osman Güneş ile görüştü. Türk’ün “On- lar 10-15 yıldır dağdadır, Öca- lan’a bağlılıkları biliniyor. Geliş amaçları da belli. Diğerleriyle ifadelerinde büyük farklılıklar yok” dediği belirtildi. BM’den Mahmur uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mahmur Kampõ’ndan gelenler için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Ankara’yõ “Geri dönüş uluslararasõ kurallara uygun yapõlmalõ” diyerek uyardõ. Ancak Ankara şimdilik BM ile bu konuda işbirliğine gitmeyi zorunlu görmüyor. Dönüşlerin başlamasõndan sonra BMMYK, Dõşişleri Bakanlõğõ’na yazõlõ bir uyarõ notu gönderdi. Notta, Mahmur Kampõ’ndan Türkiye’ye girenlerin mülteci statüsüne dikkat çekildi ve “Bu kişiler bizim korumamõz altõnda, uluslararasõ kurallara göre Irak’tan çõkõş ve Türkiye’ye giriş yapmalarõ gerekiyor” denildi. Dõşişleri Bakanlõğõ ise gelen notu hemen değerlendirmeye aldõ. Ancak şimdilik bu konuda bir adõm atõlmamasõ yönünde görüş birliği oluştu. Dõşişleri kaynaklarõ “BM ile işbirliğine kapalõ değiliz ama böyle bir adõma gerek duymuyoruz” değerlendirmesi yaptõlar. BMMYK sözcüsü Metin Çorabatõr, “25 kişinin gelişi bir inisiyatiftir, bu inisiyatifi kim alõrsa alsõn. Ama kitle halindeki dönüş Birleşmiş Milletler’e verilecek görevle gerçekleşmelidir” diye konuştu. Avrupa’daki Kürtlerin önde gelenlerinden Zübeyir Aydar Türkiye’nin sõnõrlarõnõ genişletti TÜRK ARAYA GİRDİ AB’den PKK’ye silah bõrak çağrõsõ 16 büyükelçi ve 4 ülkenin müsteşarı Trabzon Valisi’ni ziyaret etti TRABZON (Cumhuriyet) - İsveç Büyükelçisi Christer Asp, PKK’lilerin teslim olmasõyla ilgili ola- rak, “Demokratik açılım için çok önemli ve olumlu bir ilk adım. Ancak uzun bir süreç olacak” dedi. AB üyesi 16 ülkenin büyükelçileri ve 4 ülke müs- teşarõ, Trabzon’da çeşitli görüşmelerde bulundu. He- yete Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Bü- yükelçisi Marc Pierini ve AB Dönem Başkanlõğõ’nõ yapan İsveç’in, Ankara Büyükelçisi Asp başkanlõk etti. Heyette Belçika, Hollanda, Finlandiya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Bulgaristan, Estonya, Ro- manya, İngiltere, İrlanda, Macaristan, Litvanya, Po- lonya ve Yunanistan büyükelçileri ile İspanya, Fran- sa, Almanya ve Slovakya’dan da birer müsteşar yer aldõ. Trabzon Valisi Recep Kızılcık’õ ziyaret eden heyet adõna açõklama yapan Asp, “Türk hükümeti net bir şekilde ifade etti ki demokratik açılımın bir parçası terör sorunuyla bağlantılı olacak. Bu bağlamda PKK’nin silah bırakması söz konusu olacak ki çözüm şiddetten uzak ve barış getiren bir çözüm olsun” diye konuştu. Asp, Sümela Manastõrõ’nõn ibadete açõlmasõna iliş- kin bir soru üzerine bu konuda karõrõ Türk hükümeti ve yetkililerinin vereceğini söyledi. AKP’nin şehit ve yakõnlarõna ihanet ettiğini savunan aileler ‘Habur’da hükümet teslim alõndõ’ dedi. İki bacağõnõ kaybeden gazi ise madalyasõnõ iade etmek istedi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear