28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Q bir şey kaybetmezsmiz," diye kalın ispirtolu bir kalemle yuzılmış ve fo- tokopiyle çoğaltılmıştı. Yazının altında ad. kurum ya da kuruluş yazmıyordu. Bu ilan beni çok etküemiş ve düşün- dürmüştü. Bir başkaldırıydı aynı za- manda. Bireyscl bir çaba olmalıydı. BunJarı yapan kişi gerçek değil de. bir öyküden ya da romandan kaçmış gibi gelmişti bana. Birkac giin içinde o ilan- lar yırtılıp söküldü. Aslında bir öyküye de dönüşebilir. Aynı iletişimsizlik anne-baba-çocuk arasında da var. Böyle tckinsiz bir or- tamda yetişen çocuk neyi ne kadar se- ver, hayalgücü nasıl gelişip zenginleşir diye düşünüyorum. "Hangi Kedi" öy- küsündeki küçük bir kedi yavrusuna yönelen ilgi alegori tabi. üyküdeki anla- tıcı, anne ve küçük kızın cn az o kedi kadar yalnız olduğunu düşünüyorum. YAŞAMLA BAĞI EN CÜÇLU TÜR ÖYKÜ' - Net dille bitirmiyor öykülerini Ce- milKavukçu... Öykülerin beüibirsonu yok, ucu açık çoğu zjman... Belkiöykü- nün sona Joğru gidisaü değişecek, bambaska bir temele evrilecek... Olur mu olur... Öykü kişileriniz deyoğun- lukları gözönüne ahndığında bir öykü- de bitiri'ip gidilecek kişilef değil... Yaz- maz mısmız belki o devamm doğurabi- leceği veni övküsünü de... - Oykü, yaşamlj bağları en güçlü ya- zınsal tür. Günlük yaşamda lıer an, her yerde karşımıza çıkacak durıımları, an- ları, görüntüleri anlatıyor. Her şey kü- çük ayrınnlardii gizli aslında. Bir baş- langıç noktası olmadığı gibi sonu da ol- muyor öykünün. Çünkü önceden kur- gulanmamıs, bir an sonra ne olacağını bilmediğimiz yaşam sürüyor, öykü de ondan alınan bir kesit. Az önce de. öykülerimi kıırgulama- dan yazdığımı söylemijtim. Nerede noktayı koyacağımı, nasıl bitireceğimi yazarken ben de bilmiyorum. Daha doğrusu öykü kendini yazdırıyor. Yıl- dız kayması gibi bir şey, bir an beliriyor sonra kayboluyor. Öyküde her şeyi anlatmamak, okurun tamamlayacağı boşlııklar bırakmak, ucunun açık olması, kesin bir sona bağ- lanmaması okurun d.ı katkısuıı gerekti- riyor. Ucu açık bırokılrmş öykü her okuyanda farklı yönlere açılır. Belirsiz- likler varsa tamamlanılmaya çalışılır, bir soru sorulmuşsa yanıtı aranır. Kişilerimin çoğu ortaya çıktıkları öy- küde kalmadılar. Başka öykülerüne gir- diler, öykülerin arasında dolaşıp durdu- lar. Hikâyeleri tamamlannıadıkça da be- ni rahat bırakacaklarını sanmıyorum. MAROUEZ, CORTAZAR. FUANTES... - Devam demişken birbiriyle göbek- ten bağlı öyküleriniz de ver alıyor "Tas- rnah Güvercin "de... Onlan da bir ön- ceki sorumdan bağıımız kılarak yanıtlar mısmız? - "Tasmalı Güvercin" iki bölümden oluşuyor. "Görünmeyen" başlıklı ilk bölümdeki yedi öykü birbirinden ba- ğımsız. Ikinci bölüm "Defter"de ise bir- birine bağlı dört öykü görünüyor ama defteri elinde bulunduran anlatıcının da bir öyküsü var. Defterin içindekiler ka- dar onun öyküsü de kapalı aslında. Do- layısıyla birbirinin içine geçmiş beş öy- küden oluşuyor ikinci bölüm. Evet, bunlar birbirine göbektcn bağlı ama bir o kadar da uzaklar. Dört öykü bittiğinde büe çember tamamlanmıyor, az önce belirttiğiniz gibi ucu açık kalı- yor. Benim de amacım bu; son noktayı koyciuktan sonra okuyan kişi sürdürsün istıyorum. Bunun nasıl sürdüğünü, ne- ler düşünüldüğünü de çok merak edi- yorum. - Bir de önceki soruda kastettiğim o öykülerinizdeki gerilim (yeryer mistik çağrışımh) unsuru giderek daha mı be- lirginleşiyor öykülerinizde? (Meseh bir "Sarıkız Olayı", mesela bir "Iş Konusu" adh öyküleriniz de olduğu gibi..) - Olabilir. Ben bunu düşünmemiştim. Oykülerimin bazılarında fantazyaya, nıasala ya da dediğiniz gibi mistik çağrı- şımlı bir gerilime az da olsa yer verdim. Müthiş etkilendiğim, beslendiğim bir kanaldır bu. Marguez, Cortazar, Fuan- tes çok etkilemiştir beni. Yazdığun her öykü yazacaklarım için yol gösterici -yanlış söyledim, aslında 'yol açıcı' demek daha doğru- olmuştur. Varış noktası olmayan bir yolculuk 'yazmak'. Hcp bir şeylere hazırlanıyor- sunuz. Kendinizi en hazır hissettiğiniz anda bile onun ne kadar uzakta olduğu- nu görüyorsunuz. Bilge Karasu'nun da dediği gibi, ancak yazarak öykünün ne olduğunu öğreniyorum. Üstelik öğrene- ceğim o kadar çok şey var ki... "Defter'i bugüne dek yazdığım öy- külerin dışında tutuyorum. Defter'de huzursıız, belki rahatsız edici bir atmos- fer olabilir. Çünkü bu öyküyü yazarken ben huzurlu değildim. Bu öykülerin açıklamasını isteseniz, açıklayamam. HÜZÜN. HAS ÖYKÜNÜN VAZCEÇİLMEZİ* - Kıskanç. rutin. yaprak kımıldjma- yan çevresine inat. bırçın. hırslı. hatta kinliyaşanan imtinasız. birhayatm keta- reti gibi "Dön üş \ e Hastalık'" meselj... Mutsuz öyküler de hayli dikkat çekiyor "Tasmalı Güvercin"de... Hüzün. has öykünün \ azgeçiimezi mi? - Ne güzel söylediniz, hüzün aslında sanatın temel taşlanndan biridir. Müzik dinlediğinizde, bir film ya ta tiyatro izle- diğinizde, bir şiir, bir öykü, bir roman okuduğunuzda hüzünleniyorsanız ken- dinize doğru bir yolculuğa çıkıyorsu- nuz. Ama o yapıtı ortaya koyan sanatçı- nın hüzünlü değil, mutsuz olduğunu, acı çektiğini düşünüyorum. Hüzün ve mutluluk birbirine göz kır- par. Mutsuzlukta ise acı vardır. Öyküle- rimde her ne kadar mutsuzluk ve ka- ramsarlık varsa da yaşamın öbür dina- miklerini ıskalamamaya çalışıyorum. Hüzünlü bir anın ardından, bıyıkaltı da olsa gülümseten bir durum olsun örne- ğin. Çünkü hepsini iç içe yaşıyoruz. - Yeni tasanlarmızı sorarak noktalaya- lım söyleşimizi? - tlk kitabımdan bugüne yazdıkları- mın hep son olduğunu düşündüm. Ta- sarılarım, hazırlıklarım, yazılmayı bekle- yen öykülerim olmadı. Öyküyü aramı-' yorum, o beni bulur ve diretirse yazıyo- rum. • gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Tasmalı Güvercin/ Cemil Kavukçu/ Can Yayınları/ 88 s. )&vlex/ kl çamu/v; a§&a/ dcU, fu&oco/ da/, Kanuni Sultan Süleyman ölmüş, / j tahta II. Selimgeçmişti... l u-^ Geçmişi özlüyordu Ferhad. Sokollu içindekileri biiiyor gibi uyarmıştı onu: "Gelen gideni aratır Ferhad. Tahta çıkan her hükümdar; Sultan Mehmet Han, Yavuz ya da Kanuni olacak diye bir kaide yok. Dönem kapanır, dönem açıiır. Kimi dönem bir sanat, zafer ve refahtır. Kimisi yenilgi, sefalet ve beceriksizlik..." Sokollu'nun ne dediğini anlamıştı genç adam. Buruk bir tebessümle gülmüştü. "Biraz babasına benzeseydi" demişti belli belirsiz. "Allah uzun ömür v e r s i n y i n e d e ! " --. - •.:-•••>• •• * Sokollu kızmıştı Ferhad'a; "Hâşâ Aliahü teâlâ değiliz biz. insan yaratıp istediği gibi şekil vermek bir tek onun harcı. Beş parmağın beşi de birbirine benzemez hem. Aynı tarladan alınan mahsul de daima birbirinden farklı olmuştur. Bunların hesabını tutmak bize .,; kalmadı. Al-i Osmanî ulu bir ağaç, meyveye bakma sen. Asıl mesele ağacın kurumadan sonsuza dek yaşamasıdır. Bize düşen ağacı korumak!" Ferhad, Sokollu'yu hürmetle dinledikten sonra kendisinin bile şaşırdığı bir soru sormuştu: "Paşa Baba ya ağaca kurt düşer de içten içeçürürse..." 1100 nbul 31 Ekim Cumartesi 7 Kasım Cumartesi 14.00-16.00 12.30-14.30 İmza etkinliği İmza etkinliği (İnkılâp Kitabevi Standı) (İnkılâp Kitabevi Standı) Inkılâp Kitabevi Standı: Salon 3 - 403/B, Mandolin Çocuk Kltapları Standı: Salon 2 - 206/C C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 2 7 S AYFA S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear