28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
KITAP VİTRİNDEKİLER medyanın kurucusu olmuştur. Yazarın en iyi komedyaların- dan biri sayılan "Becerikli Dıü"'. ölen kocasının yasını tu- tan bir kadının, amcasının evi- nc geri dönüşüyle ortaya çıkan olayları anlatır. Dul Bayan Donna Placida, amcasının saf- lığından yararlanıp onu sürekli sömürmeve çalışan iki asalak misafirden kurtulmaya çalışır- ken, eve gelen âşıklar arasın- dan da kendine ve kız kardeşine birer eş seçmeyi ba- şarır. Yarınlara Doğru/A*. Türker Acaroğlu/ Yayıma Hazırlayan: Ahmet Karataş/ Türk Kütüphaneci- ler Derneğl Yayınları/ 232 Bulgaristan'daki Deliorman Bölgesi'nin kalbi, pehlivanlar yatağı Razgrad, Osmanlı döne- mindeki adıyla Hezargrad do- ğumlu (1915) olan M. Türker Acaroğlu, araştırmacı-yazar, çevirmen, kütüphaneci, kay- nakçacı, dokümantalist yanıy- la, Türk düşünce yaşamının renkli kişiliklerinin önde geleni, hatta asırlık çınarla- rından birisidir. Acaroğlu, Türk kütüphaneciliği ve kütüphanecileri için daha anlamlı bir gerçekliği ifade etmektedir. "Yarınlara Doğru" başlıklı kitap, Acaroğ- lu'nun hem denemelerini hem de kütüphanecilik açı- sından önemini okuyuculara duyuruyor. Yüzyıl Sonra Brecht/ Zehra Ipşiroğlu/ Yirmidört Yayın- ları/208 s. Tiyatro tarihinde bir dönüm noktası oluşturan Bertolr Brecht üzerine bu kitapta yer alan yazılar iki bölümde topla- nıyor: Ilk bölümde Brecht ti- yatrosunun genel çizgileri üzerinde duruluyor ve özel- likle Almanya'da sergilenen oyunların sahne yorumla- rı inceleniyor. Ikinci bölümde ise Türkiye'de Brecht'in nasıl alımlandığı üzerinde durularak Hal- dun Taner, Nâzım Hikmet, Ferhan Şensoy gibi yazar- lanmızı nasıl etkilediği irdeleniyor ve seksenli yıllarda bizde sahnelenen Brecht yorumlarından birkaçı gün- deme getiriliyor. Kitabın sonunda, Brecht'in çeşitli oyunlarını oynamış ve sahnelemiş olan, bu açıdan biz- de tanrnmasını sağlayan Genco Erkal'la yapılmış uzun bir söyleşi de yer alıyor. Zehra îpşiroğlu'nun ka- leme aldığı "Yüzyıl Sonra Brecht" isimli kitap, yüzyıl sonra Brecht tiyatrosuyla ilgili gerek metin, gerekse sahne alımlanması açısından ipuçlan barındırıyor. Mao Zedung/ Jonathan Spence/ Çevlren: All Par- doJ Turkuvaz Kitap/152 s. Mao Zedung dünyanın en ka- labalık ulkesinin devrimci lide- ri, izlediği strateji ve devlet yö- netme biçimiyle, milyonlarca köylüden oluşan Çin halkına önderlik ederek yepyeni bir ülke yarattı. Ikinci Dünya Savaşı ve Japon işgalinin yaşandığı sıcak yıllarda bü- yük mücadelelerin ardından varlığını yeniden kuran bu ülke, dünyanın en önemli güçlerinden biri haline geldi. Günümüzün en etkin politik, ekonomik ve kül- türel taraflarından biri olan Çin'in kalkınmasının ba- şaktörü Mao ülkesine özgü yarattığı üretim ve kültür modelleriyk* hâlâ dünyanın gündeminde. Çağımızın en önemli Çin araştırmacılarından biri olan Jonathan Spence, yazdığı "Mao Zedung" adlı biyografide, lide- rin yaşamı üzerinden bir devrim tarihini de okuma fır- satı venvor. Uğurböceği/ D. H. Lavvren- ce/ Çeviren: Nilüfer Sahni/ Kavfs Kitap/94 s. "Levdi Beveridge'in yüreğine saplanmış ne çok hançer vardı! Yine de o her zaman bir başka hançere daha yer bulabilirdi orada. Içindeki acıma duygu- sunun asla ölmeyeceğine şöz vermişri Leydi Beveridge. Sözünde durmak için bun- ca direnç göstermeseydi, 1916 ve 1917 yıllarında, oğulları ve kardeşi öldüğünde, ölümün ailesinden bi- çerdöver gibi geçtiği o zamanlarda, kendisi de büyük bir ıstırapla ölmeyi göze alabilirdi. Ama şimdi bunları unutmalı." D. H. Lawrence'ın "Uğurböceği" isimli uzun öyküsü, savaşta yaralanmış son derece sıra dışı bir Kont'un öyküsünü anlatıyor. Bilindiği gibi, La\v- rence çoğu yapıtında kendi yaşamından yararlanıyor. Dolayısıyla "Uğurböceği", savaşa karşı, sanayileşme- nin getirdiği yabancılaşmaya karşı La\vrence'ın bir sloganı sayılabilir. Var Olmak/ llhan Tarus/ Kavis Kitap/220 s. Roman ve öyküleriyle bir dö- nem edebiyatımıza yön \ ermiş yazarlardan biri llhan Tarus. Ozellikle Kurtuluş Savaşı yılla- rını Anadolu'nun değişik yer- lerinden gözlemlerle aktardığı "Var Olmak", "Hüküruet Meydanı", "Vatan Tutkusu" gibi romanlarıyla unu- tulmazlar arasına girmişti. Tarus'un kitapları yeniden ve Kavis Kitap tarafından ya\ ımlanıyor. "Var Ol- mak"ta Kurtuluş Savaşı'nın henüz başlamadığı ama bağımsızlığımız için kaçınılmaz olduğunun anlaşıldığı yılların taşrasını anlatıyor Tarus. Proust Bir Sinirbilimciydi/ Jonah Lehrer/ Çeviren: Fe- rit Burak Aydar/ Boğaziçi Üniversitesi Yayınları/ 246 s. Bir Sinirbilimciydi luıiuh I clırt-r Jonah Lehrer, sinirbilimindeki son gelişmelerin ışığında, Pro- ust'un romanlarının belleğimi- zin, Cezanne'ın resimlerinin görme duyumuzun, Stravins- ki'nin müziğinin işitsel ;ılgımızın, Stein'ın şiirsel ara- yışlarının dil yetimizin, Woolf un bilinçakışı me- tinlerinin ise zihnimizin çalışma ilkelerini nasıl da doğru bir şekilde önceden ortaya koyduklarını göste- riyor. Sanat ve bilimin, bunca zamandır birbiriyle ile- tişim kuramayan iki farklı kültürün artık konuşması gerektiğini söyleyen "Proust Bir Sinirbilimciydi" baş- lıklı kitap, biz kimiz sorusuna ikili bir cevap öneriyor: "Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmışız, ama aynı zamanda yalnızca maddeyiz." Türk Siyasal Yaşamında Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu/ Erdal Ince/Libra Yayıncılık/198 s. 1945 yılına kadar ülkedeki top- rak dağılım dengesizliğini orta- dan kaldırmaya yönelik birta- kım çalışmalar yapılmıştır. An- cak bu çalışmalar, ya uygulama alanı bulamamış ya da yüzeysel düzeyde kalmıştır. 1945 yılına gelindiğinde ise sorunu kökten çözmeyi amaçlayan 1945 Köylüyü Topraklan- dırma Kanunu hazırlanmış ve Meclis'e sunulmuştur. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu yasa olarak ülkeye çok bir şey kazandırmamıştır. Ancak bu yasa, görüş- meler esnasında Adnan Menderes gibi siyasetçilerin de katdımıyla güçlenen muhalefette yeni oluşumlar için zemin hazırlamış ve Türk siyasal yaşamında çok partili sisteme geçişte tetikleyici bir rol oynamıştır. Işletmelerin Sosyal Sorum- lulukları/ Sevlnç Korkmaz/ Umuttepe Yayınları/176 s. Işletmeler faaliyetlerini gerçek- leştirirken ilişkide bulundukla- rı sosyal gruplarm ve dinamik- lerinin etkisi altındadırlar. Bu nedcnle işletmeler içinde yaşa- dıkları çevrede yaşamlarını sür- dürürken kaynaklarını kullan- dıkları topluma karşı yükümlülükler taşımaktadırlar. Yaşadıkları topluma karşı duyarlı davranarak alacağı kararlarda ve sürdüreceği faaliyetlerde kanunlara, ah- laki değerlere ve insan haklarına saygılı, çevreye vere- bileceği zararı hesaplayarak hareket eden sosyal işlet- meler, sürdürülebilir kalkınmanın önemli unsurların- dan biri olarak kabul edilmektedirler. Sosyal sorumlu- luk işleünelerin insanları, toplumu ve çevreyi etkile- yen işletmc faaliyetlerinden dolayı hesap verme duru- munu anlatır. Bu görüş insanları ve çevreyi olumsuz etkileyen faktörlerin mutlaka iyileştirilmesi gereğini savunur. Bugün bütün dünyada büyük şirketlerin, günlük yaşamda en az herhangi bir ülkenin hükümeti kadar etkili olduklarını söylemck gerekir. Bu güç, be- rabcrinde müthiş bir sorumluluk da getirmektedir. Günümüzde bir işletmenin başarısı kazancı maksimi- zc etmekle değil, bu kazancı topîumsal hedeflere yö- neltip toplumun değer ölçülcrine uygun politikalar belirleyerek faaliyetlerini sürdürmesiyle artan oranda bağlantılı hale gelmiştir. İşletmeler, çevresindeki siste- min bir parçası olduğuna göre. yaşamlarını sürdürme- leri bu sistemdeki değişikliklere uyum sağlamalarıyla mümkündür. Zerenze/ Naime Er- laçin/Hayal Yayın- ları/86 s. "Şizofren bir uykuyla ağırlandık/ kıl payı ya- şamaktı biraz/ kıl payı ölnıek/ soluğumuzda oynaşan arsız konuk/ uğurlayamadığımız/ içeride bir akrep/ dikelir gece boyu/ uykuda dinmez 2ehir/ yaşam hatalarından utanır/ suyun kıpırtısı dü- şer deftere/ şeffaflığına mağrur/ her yere dokunabilir/ özgür/ alabildiğine/ budur bizi sessiz kılan." Naime Erlaçin, "Zerenze"yle şiirseverlerin karşısına çıkıyor. Çocuk ve Şiddet/ Demet Taşdan/ Babıâli Kültür Ya- yıncılık/ 80 s. Çocukların bedensel ve duygu- sal gelişimlerini etkileyen fak- törlerin başında şiddet gelmek- tedir. Şiddeti önlemek, toplu- mun elinde olan bir şeydir. Bu- nun için sivil toplum örgütleri- nin, kadın kuruluşlarının, sağ- lık birimlerinin, yerel yönetimlerin, eğitim kurumları- nın el ele vermeleri gerekmektedir. Sadece aile mese- lesi, basit arkadaşlık ilişkileri ve olağan olarak gör- mekten vazgeçilirse şiddetin önüne geçilmiş olur. Aile toplumun bel kemiğidir. Bel kemiği zarar görürse, toplum felç olur. Çocuğun bir ömür boyu kullanacağı temel değerler ailede verilir. Aile sevginin, şefkatın, SAYFA 28 C U M H U R I Y E T K İ T A P SAYI 1027
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear