Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
D
eğinmeler
MUSTAFAŞERİFONARAN
T
oplumun kıyısına
bırakılmak;
dışlanmak,
küçük görülmek,
sömürülmek, ezilmek
anlamına gelir.
Toplumbilim
açısından olaya tek
tek kişiler
bakımından değil, bir
toplumun yazgısı
bakımından önem
vermek gerekir. Ama
"bırakılmış" olmanın
insanın ruh yapısını
nasıl etkilediğini
anlamak için, Zlya
Hurşlt'in bir sözünü
anımsamak yeter.
Mjğla Universitesi sosyolojl Bölümü öğretlm
üyelerinden iki toplumbilimci, Dilek Hatta-
toğlu (üsttel ile Gökçen Ertuğrul ünlü top-
lumbilimcilerin, insanbilimcilerln görüslerlni
derieyerek bir basvuru kltabı hazırlamıslar.
"Kuram ve Yöntem KenanndarT...
"KenarAçılımı"Ziya Hurşit, Izmir'de Mustafa Kemal'i öl-
dünne girişiminde adı geçenlerden birisiydi.
Mustafa Kemal'in ona şöyle sorduğu söyle-
nir
I
"Ziya Hurşit, ben sana ne yaptım? Sen
bana nasıl kıyacaktın?"
Ziya Hurşit Mustafa Kemal'e dargındır:
"Sen bizi neden bıraktın?"
Demek "bırakılmış olmak", ruh yapısında düş-
manlığa kadar varan değişimlere yol açabiliyor.
Demek devrimci bir önder kimlerle yola çıkacağını
saptarken geride bıraktığı arkadaşlannın ne gibi bir
ruh yıkımı içinde olduğunu anımsamak durumun-
dadır.
ULUS ANLAYIŞI
Bir ulusu ırkçılık anlayışına göre tanımlamak
yanlışına düşmemek gerekir. Afrika'nın ortasında,
pek kanşmamış sanılan Hotantolar'da bile 17 de-
ğişik budun var. Bir Alman doğubilimcisi Türki-
ye'de 42 değişik budun olduğunu saptamış.
Göç yolları üzerindeki Anadolu toprağını yurt
edinmek kolay değil. Bizden önce gelen, bizimle
birlikte olan nice budunlarla uyum içinde yaşamak
gerekecek. Kültürün temeli olan bunca dil, bunca
değişik yaşama biçimi bir arada nasıl olacak? Hele
sömürü düzeni sürdükçe, sevgiye dayanan yakın-
laşmalar nasıl kurulacak?
Yeryüzünde 6000'e yakın dil var. Arapça, Ispan-
yolca, Türkçe gibi aynı dili kullanan uluslan da sa-
yarsak 300'e yakın devlete ancak ulaşınz. Demek
ki dil aynlığı da devlet olmaya yetmiyor.
Ama öncelikle değişik budunlann diline saygı
göstermek gerekecek.
Ameliyat ettiğim bir Kürt kadını, "yavralıyam"
demekten başka Türkçe söz bilmiyordu. Kolay an-
laşabilmek için kocasını da hastaneye yatırdım.
Yer sıkıntımız vardı. Arkadaşlar sitem etti. Ama
özel bir durumdu bu! Doğu insanıyla özellikle bü-
tünleşmesini bilmek gerekir. Çünkü "bırakılmışlık"
duygusu onlarda daha belirgindir.
Ne diyordu Cahit Külebi?
"Işte Doğu bu. Kesilmiş insan başı
Gibi bakar orda insan gözleri."
Bırakılmıştaki kuramları iyi kullanmak, kendinin
uzağına düşen o insanlara nasıl bir yöntemle bakı-
lacağını iyi bilmek gerekecektir.
Muğla Universitesi Sosyoloji Bölümü öğretim
üyelerinden iki toplumbilimci, Dilek Hattatoğlu ile
Gökçen Ertuğrul, dünyanın pek çok ülkesinde ye-
terince çözüm bulamayan bu soruna ayna tutmak
için, ünlü toplumbilimcilerin, insanbilimcilerin gö-
rüşlerini derleyerek bir başvuru kitabı hazırlamışlar
(METHODES: KURAM ve YÖNTEM KENARIN-
DAN, Anahtar Kitaplar, Inceleme Dizisi, 2009).
Kitabı yayına hazırlayanlar her ne kadar "bırakıl-
mışlık" anlayışını "sömürülen budunlar" için dü-
şünseler de, kendini yersiz yurtsuz sayan ünlü top-
lumbilimci Edward Said'in bir durumuna da deği-
niyorlar. Said, Columbia Üniversitesi'nde işe alınır-
ken "Iskenderiyeli bir Yahudi" olarak sunulmuş.
Oysa kitabı yayına hazırlayanlar bir gerçeği daha
anımsatıyor:
"Said'in bağlanmasının aktivist yönü de vardır.
Ikinci "intifada" sırasında Kudüs'e gidip bizzat Is-
rael'e taş atarkenki fotoğraflan unutulmazdır; bu
fotoğraflann yayınlanmasının ardından, 'şiddet
yanlısı' olduğu iddiasıyla ünivertiseden atılması
için harekete geçirilen çark ve bunlara üniversite
rektörünün verdiği muazzam cevap da öyle. Rek-
tör Said'i savundu, ama savunmak zorunda kal-
mıştı ve savunmanın güzelliği ve gücü, hiç değilse
biraz da saldınlann şiddetinden kaynaklanmış ola-
bilirdi. Biraz da, Said'in Columbia'nın gelmiş geç-
miş en parlak hocalanndan biri olmasındandır"
(Tuttuğumuz Yollar Kenardan Kuram Kenardan
Yöntem).
YÖNTEM YANLIŞLARI
Kıyıya itilmişlerin sorunlarına önyargılı bir yön-
temle bakılırsa nesnel olunamaz. Öznel yöntemler
bilimsellik adına yanlışa düşülmesine engel değil-
dir.
Ali Rıza özkan'ın Tûrkiye Çingeneleri" üzerine
hazırladığı kitap onları huzur içinde gösteren bir
"kartpostal manzarasf çizdiği için, Mustafa Aksu,
"bu kitapta yapılan aynmcılığı çok tehlikeli ve dü-
şündürücü" bulmuş, yargı yoluna başvurmuştur.
Mustafa Aksu, Türkiye'de Çingene Olmak" kita-
bında belirttiği gibi, devlet görevlerinde yükselebil-
mek için Çingeneliğini gizlemek zorunda kalan bir
yazardır (Çingeneleri Araştırmak: Bilime Sızan ön-
yargılar ve Savunmacı Sosyal Bilim, Emine Onaran
Incirlioğlu).
Kıyıya bırakılmış insanların sorunlan yüzeyden
bir bakışla, egemen bir anlayış yöntemiyle çözüm-
lenemez.
Kitabı yayına hazırlayan Dilek Hattatoğlu ile
Gökçen Ertuğrul diyor ki:
"Bu kitap, bütün bu meseleleri dert edinmenin
bir sonucu olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla, bu der-
lemede, bilimi, araştırmayı, araştınlanı, araştırma-
cılan ve edinilen bilginin ne içinliğini tartışan maka-
lelerin yanında, ezilenler, mağdurlar, dezavantajlı
gruplar ya da bizim tercih ettiğimiz daha jenerik te-
rim 'kenar
1
ile hemhal olan yazılar da yer alıyor.
'Kenar* konumlannda araştırma sürecine ve araş-
tırma konumlarından da 'kenar' deneyimlerine
bakmayı dert edinen yazılar, bu kitabın bel kemiği-
ni oluşturuyor."
Theodor Adomo'nun çalışmaları; kıyıya itilmişle-
rin durumunda" 'Kenar'ın ve 'Kenardanlık'ın sö-
mürü ve hegemonya ilişkileri bağlamı dışında tartı-
şılmayacağını, 'Kenar'dan söz edeceksek, sömürü
ve hegemonyayla yüzleşmek zorunda olduğumu-
zu" ömekleriyle gösterir (Sosyoloji ve Ampirik
Araştırma).
Egemen kültürün dayatılmasıyla çokkültürlü bir
ülkenin güç oluşturması engellenir. Çokkültürlülük
söz konusu olunca Hindistan gibi değişik dillerin,
dinlerin yaşadığı, anakara kadar geniş bir ülkede
kültür uyumu sağlamak olanağı bulunabilir mi?
Gayatari Chakravorty Spivak, Kalküta doğumlu
bir edebiyat kuramcısı. Suskun toplulukların uyum
içinde olduğu anlayışı kabul edilebilir mi? Gayatari;
"Uluslararası işbölümü, emperyalizm ve sömürge-
cilik bağlamında, madun grup mensuplarının, özel-
likle bu gruplara mensup olmayanlarca temsili so-
runsalını ve bu sorunsalla ilişkili olarak ortaya çı-
kan sorunlan tartışıyor" (Madun Konuşabilir mi?)
BARIŞ EMEK İSTER
"Banş Buluşması" yazımda Zerrin Taşpınar'ın
sözlerini de anımsatmıştım (Cumhuriyet Kitap, 1
Ekim 2009):
"Hiçbir halkın ya da devletin üstünlüğü, ötekine
çekidüzen verme hakkını kabul etmeyen bir banş
talebi olmalı bu!"
Barış kültürüyle yetişmeyen, siyasetin yapay yü-
züne sığınan, içinin sevinciyle halkına yaklaşama-
yan yöneticiler kültür bütünleşmesini sağlayabilir
mi? Ağabeyim Âlim Şerif Onaran müzikle de ya-
kınlığı olan bir kültür insanıydı. Diyadin'de kayma-
kamlık yaptığı yıllarda dağ köylerine gider, köylü-
nün sofrasına bağdaş kurar, acılı bir ananın çağır-
dığı türküyü notaya çekerdi.
Aynı ortamda yaşamanın ruh yakınlığı insanlann
kaynaşmasını kolaylaştırabilir.
Aradan yıllar geçip de, yavaş edimli bir savaşta
insanlar ölmeye başlayınca, her ölünün yakın çev-
resi, düşmanlığa dö-
nüşen bir acıyı yaşa-
dı. O acıyı yatıştır-
mak için iç ödeşme-
sinden geçen bir banş sürecini başlatmak gerekir.
"Kuram ve Yöntem Kenanndan" kitabı, "Kenar
Açılımı" diyebileceğimiz bir umut ışığı yakıyor.
Bu kitapta 22 çalışma var. Insanla ilgilenen de-
ğişik bilim alanlanndan, kimi dünyaca ünlü, kimi
çevresini yeni tanımaya çalışan yazarlar, 22 deği-
şik çalışmayla "Kenar Açılımı"na ışık tutuyor.
Günümüzde bir "açılım" sözüdür gidiyor. Kendi
ülkesinde iç barışı sağlayamayan, yönetim erkini
elinde tutmak için demokrasiyi ökse gibi kullanan
siyasetçilerin "Kenar Açılımı" sağlaması olanağı
var mıdır?
Kitabı yayıma hazırlayan Dilek Hattatoğlu ile
Gökçen Ertuğrul bir "Konya Türküsü"nü anımsatı-
yor:
"Ben kenardan giderim, yol sizin olsun
Ben ağular içerim, bal sizin olsun."
Kıyıya itilmiş olan insan zor yolu seçmek duru-
munda kalacaktır.
"Kendinin ücrasında" yaşayan insandır o! Ken-
diyle giriştiği savaşımda "ölmezden önce ölerek"
gerçek yaşamının gizlerine varmış olacaktır.
Peki, Şeyh Sadi-i Şirazi, Doğu kumazlığını anım-
satırken bu savaşımın dışına mı düşüyordu?
"Be derya der menafi bî şümarest
Eğer hah-ı selamet der kenarest." I
(Denizden her türlü çıkar beklenebilir. Ama sen
kendini kurtarmaya bakıyorsan, kıyıya çekil.)
Mükrimin Halil Yinanç'ın insanları arasında bun-
lar 'Taife-i Şiş" diye anılırlar. Çıkar için bile sava-
şım vermek gerekir. Onlar hazıra konanlardır. Karşı
kıyıdaki ezilenlere küçümseyen bir tavırla bakarlar.
BARIŞ KÜLTÜRÜ
"Içerdeki İnsan" da bir kıyıya itilmiş demektir.
Dil Demeği, 26 Eylül Dil Bayramı'nda, devrimle-
rin temelini oluşturan Dil Devrimi'nin usta kalemle-
rine onur ödülleri verdi. Bu ödülü hak edenler ara-
sında, dilimizin değişmeceli derinliğini bilen, "içer-
deki adam" Mustafa Balbay da vardır. ödülü onun
adına kızı Yağmur aldı. Yağmur, Ege efesinin kızı
olduğunu gösteren bir tavırla mikrofona yaklaştı.
Tane tane konuşmaya başlayan bu 8 yaşındaki kız
çocuğu biraz durdu. Sol yanında bekleyen annesi
Gülşah'a başını kaldınp, "Onu da söyliyeyim mi?"
der gibi baktı. Annesi yumuşacık'gülümsedi. Yağ-
mur'un konuşması, dinleyenlerin içine işleyen bir
yağmur gibiydi.
"38 Olaylan"nda 28 yıl hüküm giyen Nâzım Hik-
met'in yargılanmasında, savcı Nusret Budak, "Biz
bu davada delil arayacak kadar saf değiliz" demiş-
ti.
Kurnaz savcılarla yargıçlar iç barışı bozan bir
düzensizliğe yol açarsa, siyasetçiler, "Kenar Açılı-
mfnda başanya ulaşabilirler mi?
Unutmayalım ki önyargılı davranışlann sıkıntısını
gene siyasetçiler çeker.
"Bırakılmış lnsanlar"a değişik bir açıdan bakan
"Kuram ve Yöntem Kenanndan", dünya gerçekle-
rini öğretirken, kendi gerçeklerimizi anlamayı da
kolaylaştınyor.
Yaşamanın anlamı, kendimizi iyileştirme süreci
olarak yorumlanırsa, barış kültürünü özümsemiş
oluruz. O zaman "Kenar Açılımı"na girişmek, gös-
teriş olmanın ötesinde, kendimiz ile ödeşmek an-
lamına gelecektir. •
Bu sayfayla ıletişim kurabilmek için dergilerinizi ve
kitaplannızı aşağıdaki adrese gönderiniz
Mustafa Şerif Onaran
Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 Ümitköy-Ank.
Tel.:(0312)23591 11-2362346
SAYFA 22 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 2 7