Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 46 / 10 Haziran 2008 Gıdada veteriner kelimesi bazı kesimleri rahatsız etti arım ve Köyişleri Bakanlığınca görüşe açılan "Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu" taslağı ilgili sektör ve meslek odalarınca değişik bakış açılarıyla değerlendirildi. Ancak bazı sektör ve meslek mensupları taslağın “veteriner” kelimesi ile başlamasından rahatsız oldular. Diğer bir tanımla gıda ile veterinerin birlikte anılması alışık olmadıkları çağrışımlara neden olmaktadır. Bu rahatsızlığın kökeninde eskiden beri gelen bazı yanlış uygulamalar neden olmaktadır. Ülkemizde gıda güvenliği ile ilgili gelişmelere bakıldığında; Bu görevin Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte Sağlık Bakanlığı ve belediyelere verildiği görülmektedir. Bakanlık doktor ağırlıklı olduğu için gıda ile ilgili tüm yetki ve sorumluluklar da bu mesleğe verilmiş, işin idaresi, planlanması ve mevzuatı da doktorlar tarafından yapılmıştır. Bakanlık kuruluşundan beri koruyucu sağlık hizmetleri ikinci planda düşünüldüğü için gıda güvenliği de aynı kategoride değerlendirmiş ve uzun zaman bu hizmeti merkezde Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde “şube müdürlüğü” bilahare de “daire başkanlığı” eli ile götürülmeye çalışılmıştır. Taşrada ise Sağlık il müdürlükleri bünyesinde şeflik veya şube müdürlükleri bu işleri yürütmüşlerdir. Belediyelerde yetişmiş insan gücü az olduğundan gıda güvenliği ağırlıklı olarak bir zabıta hizmeti olarak değerlendirilmiştir. 80’li yıllardan sonra belediye kadrolarına veteriner hekimlerin atanması ile beraber bu işlere kısmen veteriner hekimler de dahil olmuşlardır. Uzun süre gıda ile ilgili iş ve işlemlerin en yetkin düzenlemesi olan “Gıda Maddelerinin ve Umumi Sağlığını İlgilendiren Eşya ve Levazımın Hususi Vasıflarını Gösteren Tüzük” ün 699. maddesi denetimlerin, Sağlık Bakanlığı ve Belediyelerin sağlık teşkilatı tarafından yapılacağını, 711. maddesi; “Sağlığa zarar verecek derecede bozulmuş gıda maddeleri çifte tabip raporu ile imha edilir. Bunlardan kokmuş, küflenmiş, kurtlanmış, böceklenmiş, iğrendirici bir mahiyet almış olmaları sebebiyle derhal imhası zaruri bulunan maddelerin imhası iki tabip T Hüseyin DEDE Veteriner Hekimler Derneği Genel Sekreteri bulunmayan mahallerde bir tabip ve bir sağlık memuru, bunların her ikisi bulunmadığı takdirde yalnız doktor veya sağlık memuru ve esnaftan iki kişi, bunlar da bulunmadığı takdirde belediye zabıta memuru ile imha edilecek maddeyi satan esnaftan iki kişi tarafından tanzim edilecek rapor üzerine belediyelerce imha edilir.” demektedir. Bu ve benzer düzenlemeler gıdada yetkinin doktorlarda ve zabıtada olduğunu göstermektedir. O zamanlar da 6343 sayılı kanunun Veteriner Hekimlere verdiği yetkiler adeta yok sayılmış ve gıda ile ilgili düzenlemelerde yerini alamamıştır. 1963 yılında hazırlanan MEHTAP Raporu ile Tarım bakanlığı gıda ile ilgili yetkileri alma projesini başlatmış, 1972 yılında “Gıda İşleri Genel Müdürlüğü” nü kurmuş, gıda ile ilgili yetkileri olmadığından bir protokolle Sanayi Bakanlığının yetkilerini kullanmaya çalışmışlardır. 1974 yılında ise Sağlık Bakanlığı hayvansal kökenli gıda maddelerinin denetiminde Tarım bakanlığı Veteriner İşleri Genel Müdürlüğünün olanaklarından yararlanmak için bir protokol imzalamıştır. Tarım Bakanlığı her platformda bu alanda yetki almak için mücadele vermiş, nihayet 1995 de 560 sayılı KHK ile kısmen, 2004 yılında 5179 sayılı kanunla da gıda ile ilgili yetkileri almayı başarmıştır. Bu yetki ile beraber yetkili meslekler de değişmiştir. Tarım Bakanlığında söz sahibi ve hâkim görüşün mesleği Mühendisler, bu alanda tek yetkili ve tek söz sahibi meslek olarak boy göstermiştir. Yapılan yönetmelik ve talimat düzenlemelerinde de bunu pekiştirmişlerdir. Bakanlık merkez ve taşra yapılanmasında da aynı başarıyı! göstermiş konu ile ilgili diğer mesleklere fırsat verilmemiştir. 3243 sayı ile kanunlaşan Uluslar arası Cenevre Anlaşması gereği Koruma Kontrol Genel Müdürlüğünün Veteriner Hekim olması bu yapılanmanın oluşmasına engel teşkil etmemiştir. AB’ne üyelik ve mevzuatına uyum çalışmalarının yoğun yapıldığı ülkemizde 2004 yıllında yürürlüğe konulan 5179 sayılı kanun çıktığı gün AB yetkililerince olumsuz ve alakasız olarak değerlendirilmiştir. Çünkü AB’nin gıda ilgili ana düzenlemeleri olan EC; 178/2002, 852/2004, 853/2004, 854/2004, 882/2004 sayılı mevzuatla ilgisinin olmadığı görülmüştür. 5179 sayılı kanuna; “herkesin her işi yaptığı, görev yetki ve sorumlulukların bilinçli olarak belirlenmediği, işyerlerine bol sayıda ruhsat istenildiği ve her işyerine sorumsuz yöneticilerin görevlendirildiği bir düzensizliktir” demek daha doğru olacaktır. Bunu en iyi laboratuarlarla ilgili yönetmelik düzenlemesinde görmek mümkündür. Uzmanlık ve bilimsel alt yapı gerektiren birçok analizi ilgisiz mesleklere teknisyen ve laborantlara yaptırmak ve imzalatmak mümkündür. Yanlış mevzuat düzenlemelerinin, gereksiz ve yanlış uygulamaların gıda sektörüne bir yılda verdiği zarar 963 milyon AB dolarıdır (Kaynak: Performans Gazetesi, 2008 Mart sayısı) Gıdada daha düne kadar tek etkili ve yetkili olan doktorların bugün hiçbir yetkisi bulunmamaktadır. Dün hiçbir etkisi ve yetkisi olmayanlar bugün tek yetkili ve etkili olmuşlardır. Ülkemiz maalesef bu tür garipliklerin yaşandığı bir ülke. Bu da bu düzenlemelerin ülke ihtiyacı, ülke menfaati, bilimsel kriterlere vb bakılmaksızın yapıldığını göstermektedir. Gıda ile ilgili iş ve işlemlerin multidisipliner olduğu, ham maddeden başlanarak üretim, ambalajlama, depolama, taşıma, tanıtma, pazarlama ve güvenliği ile ilgili her aşamasında değişik meslek mensuplarının yer alması doğaldır. Meslek mensuplarının bu işlemlerin her aşamasındaki yetki ve etkinlikleri aldıkları eğitimlere göre değişkenlik göstereceği de doğaldır. Ancak gıda güvenliği planlamaları, düzenlemeleri, yönetimleri ve benzeri hazırlıklar yapılırken hayvan sağlığı, hayvan refahı ve bitki sağlığının bir bütün olarak ele alınması ve bunlara ilave olarak “risk değerlendirilmesi” nin esas alınması gerekmektedir. Bu bilimsel kriterler Avrupa Birliğinin gıda ile ilgili tüm düzenlemelerinde de yer almaktadır. Hayvansal gıdalar risk oluşturduğu ve risk kaynağı olduğu için gıda güvenliği planlamaları, organizasyonları ve düzenlemeleri bu çerçevede yapılmaktadır. Bu da veteriner hekimlerin gıda güvenliğinde önemini ve sorumluluğunu arttırmaktadır. Bu nedenlerden dolayı Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede gıda güvenliği düzenlemeleri ve uygulamaları Veteriner Hekimler eliyle yürütülmektedir. Bu nedenle de veteriner ve gıda kelimesi bir arada anılmaktadır. Bundan rahatsız olmamak gerekmektedir. Silifkeli erik üreticileri sezonu mutlu kapattı 28 SİLİFKE (A.A.) Mersin'in Silifke ilçesinde, yaklaşık 5 bin ton erik hasadı yapıldığı bildirildi. Silifke Erik Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Göktaş, yaptığı açıklamada, Nisan ayının ilk haftasında başlayan hasadın tamamlandığını söyledi. Göktaş, bu yıl ilçe merkezi ve köylerde, yaklaşık 700 dönüm alanda erik üretimi yapıldığını belirterek, ''Yaklaşık 5 bin ton ürün toplandı. Yörede önemli bir potansiyeli bulunan erikte yüksek verim ve iyi fiyat üreticisinin yüzünü güldürdü'' dedi. Silifke eriğinin görünümü ve lezzeti ile tüketici tarafından talep edildiğini ifade eden Göktaş, başlangıçta kilosu 45 YTL'den satılan ürünün sezonu 1,5 YTL'den kapattığını, getirisi dolayısıyla ilginin sürekli arttığını ve üretim alanının da buna bağlı olarak genişlediğini kaydetti.