Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 46 / 10 Haziran 2008 TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Ticaret Borsası Başkanı Coşkuntuncel: “İthalat hovardalığının sonuçları ağır oldu” İlker İŞİSAĞ DANA Adana Ticaret Borsası Başkanı Fethi Coşkuntuncel, tarımda üretimin değil, ithalatın teşvik edildiğini belirterek, ““Bir tarafta ucuz girdi, düşük maliyet, teknoloji yoğun üretim yapan ve devletten destek alan Avrupa ve Amerikan çiftçisi, diğer tarafta en pahalı girdiyi kullanan, son derece yüksek maliyetlerle, ilkel şartlarda üretim yapan ve devletten doğru dürüst destek alamayan Türk çiftçisi. Bu şartlardaki rekabete Türk çiftçisi dayanamadı” dedi. Coşkuntuncel, ekimizin sorularına şu yanıtları verdi: Türk tarımı sorunlarla nasıl baş başa bırakıldı? Kabul edilmeli ki, 'Pamuk üretmeyelim, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi dünyada daha ucuzu var, ve Ticaret Borsası Başkanı ithal ederiz' diye diye pamuk Fethi Coşkuntuncel üreticisi üretimden kaçırıldı. 'Şeker üretmeye gerek yok, dünyada daha ucuzu var, veririz parasını getiririz' denilerek de kotalarla çiftçi pancar üretiminden vazgeçirildi. Uzun süredir, daha bir çok tarım ürününde üretim değil, ithalat teşvik edildi. Türkiye pamuktan mercimeğe, nohuttan meyve ve sebzeye kadar akla gelebilecek her türlü tarım ürününü ithal etmeye başladı. Bunun faturası ülkeye çok ağır oldu. Bundan sonra fatura daha da kabaracak. Çünkü dünyada tarım ürünlerine olan talebin artmasıyla artık ithalat zor ve pahalı hale geliyor. açıkça gösteriyor. Bir çok üründe üretim düşüşü Doğrudan Gelir Desteği’nin Türk çiftçisine orta yaşanıyor. Pirinç haberleriyle az da olsa kendimize vadede büyük zararlar vereceğini, üretmeyen hiçbir geldik. Umarım, bu uyanış toplumun tüm ülkenin refahı yakalayabilmesinin mümkün kesimlerine sirayet eder de elbirliği ile tarımımızı olmadığını defalarca söyledik. ‘Doğrudan Gelir kısa sürede canlandırırız. Çünkü bizim ithalat Desteği ile Türk çiftçisi adeta afyonlanıyor, yapacak lüksümüz yok. üretimden uzaklaşıyoruz’ diye feryat ettik. Dikkate Aslında Türkiye’de tarımı sorunsuz hale alan olmadı. getirmek çok zor da değil. Hatta bu ülkeyi, bazı Türkiye, tarım ve hayvancılık sektörünü çevrelerin küçümsediği bir sektör olan tarımla kontrolsüz bir şekilde dış rekabete açtı. Hiçbir büyütmek çok kolay. İki yıldır konuşulan küresel önlem almadan, doğru dürüst bir politika, strateji ısınma açısından baktığımızda bile, dünyanın dört belirlemeden çiftçiye 'Amerika'nın ve Avrupa'nın bir yanında yaşanan su sıkıntısının getirdiği devlet sübvanseli çiftçisi ile rekabet edeceksin' koşullar, doğru kullanıldığında su ve iklim cenneti denildi. Türkiye’ye türlü avantajlar sağlayabilir örneğin. Peki rekabeti, daha doğrusu üretimi bitiren Bunun için yapılması gereken ilk adım, doğru ne oldu? stratejinin belirlenmesi olmalıdır. Strateji Bir tarafta ucuz girdi, düşük maliyet, teknoloji belirlemek için de Amerika’yı yeniden keşfetmeye yoğun üretim yapan ve devletten destek alan gerek yok. Dünyada tarımdan yüksek kazanç elde Avrupa ve Amerikan çiftçisi, diğer tarafta en pahalı eden ülkelerin yaptıklarını incelemek bile yeterli. girdiyi kullanan, son derece yüksek maliyetlerle, Hangi ürününe yönelmeli, ne kadar ilkel şartlarda üretim yapan ve devletten doğru üretmeliyiz? dürüst destek alamayan Türk çiftçisi. Bu şartlardaki Bu soru aslında, 'hangi bölgede ne üretirsek rekabete Türk çiftçisi dayanamadı. Zaten hiç A birimiz de bunu beklemiyorduk. Tahmin ettiğimiz gibi, bu rekabette Türk çiftçisinin başarıyı yakalamasının mümkün olmadığı yıllar sonra görüldü. 1980 başında Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatı 2 milyar dolar seviyesinde iken, ithalatı sadece 50 milyon dolardı. 2000’li yıllara gelindiğinde tarım ürünleri ithalatı ihracatın üzerine çıktı. Üretim büyük oranda geriledi. Çiftçi, üretim yapamaz hale geldi. Türkiye gibi toprağı ve iklimi ile göz kamaştıran bir ülke tarım ürünlerinde ithalatçı oldu. Bu durumu belki özel olarak uğraşsak gerçekleştiremezdik. Ama yanlış politikalar sayesinde kendiliğinden şu andaki tabloyla karşılaştık. O tabloda bugün somut olarak ne görünüyor? Türkiye, ithalat hovardalığının bir gün sona ermesi gerektiğinin farkına bile varmazken , dünyayı kasıp kavuran küresel ısınma bu gerçeği dünya ile rekabet edebileceğiz?, Ürettiklerimizi katma değeri yüksek, pazarda yeri olan sanayi ürünlerine dönüştürmeliyiz?, Sulamadan, lojistiğe tarımsal altyapımızı kısa sürede nasıl tamamlayacağız?' şeklinde olmalıydı. Bütün bu sorulara doğru yanıtları verecek bir strateji, böylesi bir ortamda Türkiye’yi çok farklı bir konuma taşıyabilir. İnsanoğlunun en temel ihtiyacı olan beslenmeyi sağlayan tarım, doğru uygulandığında ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olacaktır. Sadece seracılıkta gerçekleştireceğimiz atılım bile, milli gelirde önemli artışa yol açacaktır. Bunun ön sinyallerini, Antalya’dan sonra Adana'da da son yıllarda seracılığa ilgi göstermeye başlayan çiftçilerimizin yakaladığı yüksek katma değerde görebiliyoruz. Unutulmamalı ki, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Osmanlı’dan devraldığımız borçlar, sanayisi neredeyse hiç olmayan ülkemizde tarımdan elde edilenlerle ödenmişti. Bugün çok daha güçlü, çok daha bilgi birikimi, çok daha fazla yetişmiş insan gücü olan bir Türkiye’nin, aynı dinamizmle hareket etmesi halinde, tarım sayesinde ekonomisini kalkındırmasını beklemenin, hayal olmadığını düşünüyorum. Tarımın istenen, özlenen yere gelmesi için hemen ne yapılmalı? Tarımla ilgili son haftalarda gündeme gelen çeşitli konular var. Bunlardan biri; Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) tamamlanması için 8 milyar doların gerektiği ve bunun bir bölümü için hükümetin İşsizlik Sigortası'nda biriken fondan harcamaya hazırlanması. Konunun tartışılmaya başlamasının önemli noktalarından biri, sosyal güvenlik çerçevesinde biriken bir paranın tarım için harcanmasının doğru olup olmadığıydı. Ama konuşuldukça sadece bununla sınırlı bir durum olmadığını herkes görmeye başladı. GAP, özellikle yöre insanının refah düzeyinin artması ve dolayısıyla terör başta olmak üzere bir çok önemli sorunun ortadan kaldırılması için önemli bir Türkiye projesi. Bunda hepimiz hemfikiriz, kimsenin itirazı yok. Fakat burada benim dikkat çekmek istediğim nokta, GAP’ın tamamlanması için 8 milyar dolar gerekirken, dünyanın en bereketli topraklarından oluşan Çukurova’nın yaşadığı sulama sıkıntısının göz ardı edilmesi. Şu anda Çukurova’nın 3’te ikisi sulanamıyor ve bu bereketli toprakların verebileceği zenginlikten gerçek anlamda yararlanılamıyor. Oysa sadece 400 milyon dolarlık bir yatırımla, Çukurova’yı baştan sona suya kavuşturmak mümkün. GAP için 8 milyar dolar arayan, bunun için işsizlik sigortasında biriken paraya göz dikenlerin, çok daha ekonomik şekilde ve çok daha kısa sürede ülke tarımının atılım yapabileceğini görmesi gerekiyor. Tekrar belirtmek isterim ki, bir ticaret borsasının başkanı olarak, GAP’a yatırım yapılmasını eleştirmiyorum. Ancak, 400 milyon dolar harcamayla çok büyük bir eksiği çok çabuk halletmek dururken, bunun 20 katı bütçe gerektiren iş için tartışarak vakit geçirmek de hiç doğru değil. Konuya mantık açısından bakıldığında bile, Çukurova’nın sulamasına yapılacak yatırım sayesinde ortaya çıkacak katma değerin, GAP’ın finansmanında kullanılabileceğini görmek mümkün. 16