22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 46 / 10 Haziran 2008 AB’de çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin sağlanmasında sağlıklı üretimin sağlanmasından sorumlu olan bir resmi veteriner hekim kavramı bulunuyor. Prof. Dr. Ayhan FİLAZİ Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi ir ülkenin geleceği için gelecek nesillerin sağlıklı ve dengeli beslenmesi ne kadar önemliyse, gıdanın temeli olan tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin desteklenmesi ve dışarıya bağımlı olmaması da o denli önem taşır. Bir insan canından fedakârlık yapar ama gıdasından fedakârlık edemez. İşlev yapması için gıdası onun temel gereksinimidir. Ülkeye çağ atlatacağım diyerek iktidara gelen ve utanmadan çağ atlattığını iddia eden hükümetler ile onların uzantılarının 24 Ocak 1980 yılında aldığı ekonomik istikrar(sızlık) kararlarının ardından uygulanan politikaların ülkemizi ne hale getirdiğini biz görüyoruz. Ama onların da dediği gibi gözleri var görmezler, dilleri var söylemezler. Son iki dönemdir iktidarda olan hükümet halkın arasından geldiğini ve onlara bir borcu olduğunu ileri sürerek hayvancılığa Cumhuriyet döneminin en yüksek desteğini verdiğini açıklarken sevinmiştik. Gerçekten de yapılan desteklemelerle hayvan varlığı ve veriminde 1980’den 2003’e kadar süren hızlı düşüş eğilimi en azından durmuş, elinde parası olan çok kişi geleceği görerek bu sektöre yatırım yapmaya başlamıştı. Türkiye yeniden hayvancılığın önemini kavramıştı. Potansiyeli vardı. Çünkü 1982’ye kadar birçok ülkeye canlı hayvan ve hayvansal ürün ihracatı yapıyor ve bu işten zamanında para da kazanıyordu. Hayvancılık sektörünü idare eden kamu kurumunun yapısı bozuktu. Hayvancılıkla ilgili yetkiler farklı genel müdürlükler arasında paylaşılmış, birinin söylediği diğerine uymuyordu. Birinin yaptığı işi öteki baltalıyordu. Taşra teşkilatı farklı genel müdürlüklerin birbirlerinden farklı talimatlarını yapıp yapmamak arasında bocalıyorlardı. Ama yine de toplumun potansiyeli, hayvancılıktan geçimini sağlayan uzmanların becerileri ve bitmez tükenmez enerjileri aldıkları desteği ürüne dönüştürmesini biliyordu. Ancak politikalarımızı yönlendiren gizli güçler Türkiye için böyle bir gelecek ön görmemişlerdi. Bu durum birileri için tehlikeli bir duruma gelmeye başlayınca yaptıkları yanlışın farkına vardılar. Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında Karar 24.2.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlandığında bu kararların ilk maddesinde 20052010 yılları arasında 6 yıl boyunca uygulanacağı belirtilmişti. Doğrusu da buydu. Çünkü yatırım yapacak kişi en azından 6 yıl boyunca önünü görmeliydi. Kararların içeriği eksikti belki ama biz artık bu ülkede “Kervan yolda düzelir” mantığıyla mevzuat çıkarılmasını kanıksamıştık. Nitekim 8 ay sonra (19.10.2005’te) kuş gribi nedeniyle itlaf edilecek hayvanlara tazminat ödenmesine ilişkin ufak bir ekleme yapıldı. Bu da gerekliydi. Çünkü kimse hastalığın ne zaman çıkacağını önceden kestiremezdi. Türkiye’de o zamana kadar kuş gribi hastalığı görülmemişti. Dünyanın pek çok ülkesinde kuş gribi hastalığı B patlak verirken bizleri Allah koruyordu. Bu hastalığın çıkacağını bilmek için kâhin olmak gerekiyordu! Kararlarda hayvan ıslahını geliştirmek ve üstün verimli ırk elde etmek için suni tohumlama yapan kişilere teşvik veriliyordu. Türkiye suni tohumlama uygulamasını dünyada Rusya’dan sonra ikinci ülke olarak 1928 yılında başlatmış, ama 2005 yılına geldiğinde henüz sığır ırklarının yarısını bile ıslah edememişti. Bizden 20 yıl sonra bu işe başlayan Avrupa ülkeleri bile bizi geçmiş, hayvan ıslahında önemli bir noktaya gelmişlerdi. Önceleri soy kütüğüne bağlı hayvanlarla kalkınmada öncelikli illerde bulunan hayvanlar için daha fazla olmak üzere yapılan bu desteklemeler, her nedense bir yıl geçmeden (17.1.2006’da) sadece kalkınmada öncelikli illere daha fazla, diğerlerine daha az olmak üzere devam etti. Ama olsun destekleme yine de veriliyordu. Veteriner Hekim yetiştiriciyi bu iş için öyle veya böyle ikna ediyor. Hatta çoğu kez ondan para bile almıyordu. Çünkü devlet baba az da olsa bunun karşılığını veriyordu. Yetiştirici ise Suni tohumlamadan doğan buzağısının hem daha çok süt verdiğini görüyor hem de bunun için devletten para alıyordu. Sayın Tarım Bakanımız da “Bizden önce yıllık 600.000 olan suni tohumlama sayısını 3.500.000’e çıkardık, daha da arttıracağız” diye övünüyordu. Kuşkusuz güzel bir gelişmeydi. Ancak 15 Nisan 2008 tarihli Resmi Gazetede yayınladıkları son kararda bu desteklemeyi kaldırdıklarını görüyoruz. Resmi ağızlardan tohumlanacak inek sayısının 5 milyon olduğunun söylenmesine ve henüz o rakama ulaşılamamasına rağmen neden bu desteği kaldırdıkları anlaşılamamıştır. Acaba bir yerde yanlış mı yapmışlardı, yoksa tohumlanan inek sayısını yeterli mi görüyorlardı bilinmez. Ancak bundan sonra tohumlanan inek sayısının düşeceğini kestirmek sanırım kâhinlik sayılmaz. 2008 yılı için tohumlamaya hiç destek vermeyeceğini ilan eden 15 Nisan 2008 tarihli kararlarda, bu tarihe kadar destek var diye tohumlanan ineklerin desteğinin ne olacağı belli değildir. Bu durumda tohumlama yapan veteriner hekimler aldatılmış olmuyor mu? Yoksa yıllardan beri zaten her türlü kandırılmaya müsait olan bu meslek mensupları bunu da mı sineye çekecekler? Diğer durum sırf buzağı desteği alacak diye tohumlama yaptıran yetiştirici için de geçerli. Son kararlarla kaldırılan bir diğer önemli destek, sağım hijjeni ve süt kalitesinin artırılmasına yönelik olarak sağım ünitesi, soğutma tankı ve gübre çukuru oluşturan yetiştiricilere yönelik verilen teşviklerdir. Siz hem ürettiğimiz sütler lağıma dökülecek kalitede diyorsunuz, hem de bunlarla ilgili kaliteli süt üretmek isteyen Hayvancılık yapboz tahtası oldu “Türkiye suni tohumlama uygulamasına dünyada Rusya’dan sonra ikinci ülke olarak 1928 yılında başlattı, ama 2005 yılına geldiğinde henüz sığır ırklarının yarısını bile ıslah edemedi.” üreticiyi desteklemeyeceksiniz. Üstüne üstlük önceden üretilen her litre süt için verdiğiniz desteği de kaldıracaksınız. Günde 10 litre süt veren bir inekle 40 litre süt veren bir inek arasında fark görmeyecek ve hepsine aynı miktarda destek vereceksiniz. Kusura bakmayın ama bunu ancak hayvancılıktan anlamayan birileri yapar. Hadi diyelim ki kendini veteriner hekim olarak tanıtan Sayın Bakan bu desteklemeleri okumadan imza attı. Bunun hiç mi hayvancılıktan anlayan bürokratları yok. Oraya imza koyan bürokratlar bunu içlerine sindirebiliyorlar mı merak ediyorum. Başımızda Avrupa Birliği’ne uyum sağlayacağını iddia eden bir hükümet ve en sert müzakerelerin tarımda yaşanacağını söyleyen uzmanları var. Doğrudur. Gerçekten de en sert tartışmalar tarımda ve özellikle de gıda güvenliğinde yaşanacaktır. AB’de çiftlikten sofraya gıda güvenliğinin sağlanmasında sağlıklı üretimin sağlanmasından sorumlu olan bir resmi veteriner hekim kavramı bulunuyor. Bunu yıllardır dile getiriyoruz ama bir türlü anlatamıyoruz. Hayvansal ürünlerin üretildiği, işlendiği ve paketlendiği her alanda, maaşını özel bir fondan alan, işverenden bağımsız çalışan, o işyerinin kontrol ve denetimini sağlayan resmi veteriner hekimlerin onayı olmadan hiçbir hayvansal ürün tüketime sunulamaz. İşte bu durum 2005 yılında çıkarılan desteklemelerde göz önüne alındığında sevinmiştik. Kısmen de olsa gıda güvenliğinin sağlanmasında kesimhane, mezbaha ve kombinada görev yapacak olan veteriner hekimler, bir kurstan geçirilip akredite veteriner hekim unvanını kazandıktan sonra sadece birinci sınıf mezbahalarda devlet adına kontrol yapmak üzere buralarda görevlendirilmeye başlamışlardı. Artık en azından birinci sınıf mezbahalarda daha güvenli kesim yapılmaya başlanmıştı. Bu da önemli bir gelişmeydi. Ancak ne hikmetse 15 Nisan 2008 tarihli kararlarda bunun da ortadan kaldırıldığını görmekteyiz. Ne oldu da bu destekler kaldırıldı? Bilen yok. Açıklama hiç yok. 3 yıldır akredite veteriner hekim olarak bu sektörde çalışan veteriner hekimler bir kalemde yine kapı dışarı edildiler. Peki, bunun hesabını verecek kimse yok mu? Siz hem bu desteklemeler 6 yıl için geçerli diyeceksiniz hem de 3 yıl geçmeden kaldıracaksınız. Bu kararları başka hükümet mi aldı? Bir iki değişiklik dışında bu Bakanlar aynı. Ne değişti? Artık yeter! Bu işi bilmiyorsanız çekin gidin. Siz doğru bir şeyler yapmak istiyorsanız ama yaptırmıyorlarsa lütfen istifa edin. İstifa da bir erdemdir. Yeter ki karşımıza geçip bu yapılan yanlış şeyleri iyi bir şeymiş gibi sunmayın. 27
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle