22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 46 / 10 Haziran 2008 on zamanlarda gün geçmiyor ki, falanca ilimizde kene tarafından ısırılan bir bazen iki kişinin hayatını kaybettiği ile ilgili bir haberle karşılaşmayalım. Sadece haber olarak dinleyip ya da okuduğumuz bu olayların arkasını araştıran alınan ya da alınacak önlemlerden bahseden bir yetkili ortaya çıkmıyor. Bence çıkamıyor.Bu çağda kene ısırığından insanların ölmesi kadar acı ve bir o kadar da komik bir şey olabilir mi? Kısaca KKKA olarak simgelenen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi yer yüzünde ilk kez 1944 – 1945 yılı yaz aylarında Kırım steplerinde ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerlerinde tespit edilerek Kırım Hemorajik Ateşi adı verilmiş , daha sonra 1956 da Zaire’ de bir hastada aynı arazlara dayanan Kongo virüsü tespit edilmiştir.Yapılan çalışmalar sonunda ise 1969 da Kongo virüsü ile Kırım Hemorajik Ateşi virüslerinin aynı olduğu tespit edilerek hastalığa yukarıda sözünü ettiğimiz Kırım Kongo Kanamalı Ateşi adı verilmiştir. Yani günümüzden 50 yıl önce tespit edilen ve özellikle Mayıs – Ekim ayları arasında görülen bu virütik hastalık hemen dünden bu güne ortaya çıkan ve önlemleri alınamayacak bir hastalık değildir. Ülkemizde ilk olarak 2002 yılında kayıtlara geçtiği bilinirse de inancım odur ki bu tarihten önceleri de bu hastalık bir faili meçhul olarak özellikle kırsal bölgelerimizde can almaktaydı. Yine yakın zamanda ülkemizde yaşanan Kuş Gribi gibi ciddi bir salgında 4 kişi hayatını kaybetmiş ancak bu olaydan sektörel bazda büyük ekonomik kayıpların oluşması nedeni ile her türlü önlem alınarak büyük bir başarı sağlanmıştır. Bir yanda 45 ölüm vakası varken çıkartılan gürültü ve çabalamalara bakıp, diğer tarafta ülkemizde başından beri 100 cana mal olan ve daha da devam edeceği gün gibi aşikar olan KKKA vakalarının sadece haber olarak geçiştirilmesi, insan hayatına verilen önem ile ekonomik kazanımlara verilen önem arasındaki uçurumun en S H. Yalçın KÖKSAL Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Yine kene! çarpıcı örneğidir kuşkusuz. Burada göz ardı edilmemesi gereken bir diğer husus da ülkemizde Bakanlıklar arası koordinasyon eksikliği ve yetki karmaşasıdır. Zira olayın sahibi başta Sağlık Bakanlığı , daha sonra Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı daha da sonrasında Çevre ve Orman Bakanlığıdır Geçtiğimiz yıl yaşanan olaylardan sonra gerektiği gibi kene mücadelesinin yapılamadığı aşikardır. İnsan sağlığı tehdit altında iken ödenek yokluğundan bahisle veya Bakanlıkların görevin bir diğer Bakanlık yetkisinde olduğu gibi ucuz paslaşmaları şunu göstermektedir ki bizler daha uzun süre bu acıları yaşamaya mahkum edilmekteyiz. Oysa ülke gerçekleri göz önüne alınarak, teşkilatlanma yapılsa idi bu gün için kimse topu bir başkasına atamayacaktı. Kuş gribi salgınında sağlanan başarının başlıca nedeni, olayın Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının tekil olarak olaya sahip çıkması yani birden çok Bakanlığın birbirinden çaba beklememesi ve pek tabiidir ki Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bünyesinde sayıları her geçen gün azaltılan teşkilatları 1984’ten beri ellerinden alınmış vefakar ve yurt sever Veteriner Hekimler ve yardımcı sağlık elemanlarının üstün gayretleridir. İşte bu nedenledir ki sürekli olarak sözünü ettiğimiz Veteriner Teşkilatlarının yeniden süratle sağlanması, Sağlık Bakanlığı içerisinde Veteriner Halk Sağlığı Daire Başkanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı bünyesinde yine buna benzer bir yapılanmanın sağlanması özellikle Halk Sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Kene mücadelesinin bireysel yani doğrudan konakçı görevi yapan hayvanlara uygulanması, bu bakımdan gerekirse devlet eli ile ücretsiz ilaçlamalara öncelik verilmesi, meraların mutlaka doğal yapıya zarar vermeyecek kimyasallarla periyodik olarak ilaçlanması, özellikle kırsal bölgelerde köy okullarından başlayarak Sağlık Ocakları, Tarım İlçe Müdürlükleri kanalı ile halkın bu konudaki eğitimine öncelik verilmesi alınması gereken tedbirlerin başında gelmektedir. Aksi halde bu zamana kadar olduğu gibi olayları akışına bırakırsak bu sadece ve sadece yaşamla dalga geçmek olur ki bu ülke insanı bunu kesinlikle hak etmemektedir. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a bir rapor sunarak, veteriner hekimlerin de tam günde yer almalarını istedi. Veteriner Dernek Başkanı Prof. Dr. Şakir Doğan Tuncer imzasıyla sunulan raporda, veterinerlerin tam gün yasa taslağı dışında bırakılmasının "hayal kırıklığı" yarattığı belirtildi. Raporda ayrıca, veterinerlerin döner sermaye ödemelerinde en az diş hekimlerinin bulunduğu gruba alınmaları gerektiği, Sağlık Bakanlığı’nda yetkili bir veteriner halk sağlığı otoritesi oluşturulması gerektiği, ağırlıklı olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve belediyelerde görev yapan veteriner hekimlerin diğer mesleklerde yapılan iyileştirmelerden sağlık hizmetleri sınıfında olmaları gerekçe gösterilerek yararlandırılmaması konusunda düzenleme yapılması gerektiği belirtildi. Hastalıktan korumanın her zaman tedavi etmeye göre etkili ve ucuz bir yöntem olduğunun belirtildiği raporda, hastalıktan korumada veterinerlerinin rolünün büyük olduğu anlatıldı. Hayvanlarla insanlar arasında 200'e yakın ortak hastalık bulunduğunun ve bunların bir kısmının direk temasla bir kısmı hayvansal ürünler vasıtası ile bulaşabildiğinin de belirtildiği raporda şu görüşlere yer verildi: "Özellikle son yıllarda ortaya çıkan deli dana hastalığı, kuş gribi gibi hayvan kaynaklı küresel boyutu bulunan hastalıklar veteriner halk sağlığının önemini daha da artırmıştır. ABD'de bulunan CDC'nin (Hastalık Kontrol A Veteriner hekimler de tam günde yer istedi Merkezi) çalışmalarına göre insan sağlığını tehdit eden ve enfeksiyonlara yol açan toplam mikroorganizma sayısının 1415 olduğu, bunların yüzde 61'inin, yani 868 adedinin zoonotik (hayvanlarla insanlar arasında ortak) karakter taşıdığı, bu mikroorganizmaların da yüzde 33'ünün insanlara, daha sonra da insandan insana bulaştığı ortaya konulmuştur. Bu durumu göz önüne alan başta ABD olmak üzere diğer gelişmiş ülkelerde bilim adamları, Tek Tıp Tek Sağlık (One Medicine One Health) yaklaşımını gündeme getirmişler, sorunun çözümünde disiplinler arası sıkı işbirliğinin gerekliliğini ısrarla savunmaya başlamışlardır." Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'yla 1930'lu yıllarda koruyucu sağlık hizmetlerinin öneminin dikkate alındığı ve Bakanlığın asli unsuru olarak değerlendirildiği belirtilerek, veteriner hekimlerin sağlık hizmetlerinin "olmazsa olmazı" olduğu ifade edildi. Dünyadaki gelişmelere ve mevzuata rağmen, Sağlık Bakanlığında yetkili bir veteriner halk sağlığı otoritesi oluşturulmadığının ifade edildiği raporda "Bakanlık oluru ile 1996 yılında fiilen kurulan Veteriner Halk Sağlığı Dairesi Başkanlığının ömrü ancak üç yıl sürmüş, Başkanlık bir sonraki Bakan döneminde kapatılmıştır. Bakanlık bünyesinde hâlen az sayıda istihdam edilen veteriner hekimler yardımcı sağlık personeli olarak kabul edilmekte ve döner sermaye ödemelerinde biyolog, avukat, sivil savunma uzmanı gibi mesleklerle birlikte değerlendirilmektedir. Hastane merkezli geleneksel sağlık anlayışından vazgeçip, katılımlı sektörler ve disiplinler arası işbirliğine ve herkese sağlık imkanı yaratan çağdaş sağlık anlayışına geçmek gerekmektedir" denildi. Konuya ilişkin bakanlık tarafından yapılması gerekenlerin de aktarıldığı raporda şöyle denildi: "Bakanlıkta yetkili bir veteriner halk sağlığı otoritesi oluşturulmalıdır. Memur olarak çalışan veteriner hekimler, 657 sayılı Kanun'a göre sağlık hizmetleri sınıfındadırlar. Veteriner hekimlerin sağlık hizmetleri sınıfında olmaları nedeniyle özlük haklarının iyileştirilmesi Bakanlığınızın teklifi halinde mümkün olacaktır. Ağırlıklı olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve belediyelerde görev yapan veteriner hekimler buralarda diğer mesleklerde yapılan iyileştirmelerden sağlık hizmetleri sınıfında olmaları gerekçe gösterilerek yararlandırılmamaktadırlar. Tarım ve Köyişleri Bakanlığında aynı odada görev yapan ziraat ve gıda mühendislerinden bir yıl daha fazla eğitim alan meslektaşlarımız onlardan 350 YTL daha düşük maaş almaktadırlar. Sayın hükümetimizin bu durumu düzeltmesi gerekir. Bakanlığınızca hazırlanan ve kısaca 'tam gün' yasası olarak isimlendirilen kanun taslağında hekim, diş hekimi ve eczacılara görev tazminatı ve diğer iyileştirmeler ön görülürken veteriner hekimlerin bu kapsam dışında bırakılması tüm meslek kamu oyunda hayal kırıklığı yaratmış, bu uygulamaya bir anlam verilememiştir. Tam gün yasasında veteriner hekimlerin de diğer sağlık personeline yapılması düşünülen iyileştirmelerden yararlandırılması gerekir. Döner sermaye ödemelerinde de veteriner hekimlerin, emsal teşkil etmesi nedeniyle en az diş hekimlerinin bulunduğu gruba alınmaları gerekir." 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle