Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Tarım Gıda Hayvancılık 46 / 10 Haziran 2008 DANA (Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu) Kentin büyük caddelerinde, bulvarları üzerinde dolaşırken pastanelerin vitrinlerine takılır gözünüz ister istemez. Önce renkleri çeker sizi daha da yakınına, sonra kokusunu, aromasını hissedersiniz. Gözünüz, gönlünüz şenlenir. Vitrini, içerdeki dolapları dolduran, her biri sanat eseri gibi şekillendirilmiş pastalar daha da çeker sizi. Oturup tadına bakmak ya da 'şunu alsam götürsem' diyesiniz gelir. İşte sizi çeken bu görüntü ve tad, kimbilir kaç elden geçiyor, nasıl hazırlanıyor. Kıvamından tutun da kokusuna, şekerin dozuna, rengine, şekline dek ne aşamadan geçiriliyor. Hadi pasta mutfak, fırın işi bitti satışa hazır diyelim. Yok o kadarla da kalmıyor. Vitrin için, alıcı için de bir hazırlık gerek. Bunun için de süsleme sanatından anlamak lazım. Bir de ne için kullanılacağı önemli. Öyle ya; doğum günü için se, 'İyi ki doğdun' ya da 'Nice yıllara', nişanlı ve evlilik için se, 'Mutlu yıllar', bir iş ya da işyeri kutlamasıysa üzerinde olması gereken bir görüntüyü iyi işlemek gerekiyor. Kısacası pasta yapmak kolay değildir. Hatta bunu işin ustalarının, “Pasta yapmak bir sanattır” sözünden de anlayabiliriz. Biz böyle yazdık ama, bazı okuyucularımızın, “Hıııh, pasta yapmak o kadar zor değil” dediğini duyar gibi de oluyoruz. Pastacılarımız alınmasın ama, A Portakallı pasta yapmak bir sanat bunu diyenlere de katılmamak olanaksız. Ev hanımlarımızın bu konuda ne kadar becerikli (halk deyimiylebeşirikli) olduğunu bilmeyenimiz yoktur. O güzelim, insanı kendine çeken, mis kokulu pastaneleri bir yana bırakalım, gelelim bizim evlerimizde hazırlanan pastalara. Genelde, bisküvi kullanılan, sütlü, kremalı pastaların tercih edildiği bilinen bir gerçek. Ama iş o kadarla bitmiyor. Bunu evinde de olsa meslek haline getirmiş kadınların sayısının bir hayli çok olduğu kesin. İnanıyoruz ki; sizin de yakınınızda, çevrenizde, birden çok pasta işini iyi yapan hanımlar vardır. Eh öyleyse daha ne istiyorsunuz. Yaratın bir bahane, gidin yiyen o güzelim pastaları. Bu arada size kolay bir pasta yapmanın tarifini de vermiş olalım: Portakallı pastamız için gerekli olan, 2 su bardağı un, 2 su bardağı toz şeker, 4 adet yumurta yarım paket kabartma tozu, 2 adet portakal ve bir çay fincanı sıvı yağı hazırlayın. Öncelikle işe portakal kabuğunu rendelemekle başlayalım. Ardından yumurtaların sarılarını beyazlarından ayıralım. Sonra beyazları katılaşana dek çırpalım. Ardından şekeri, yumurta sarıları ile birlikte be yazlaşıncaya kadar çırpalım. Şimdi de; kabartma tozu, sıvıyağ, portakal kabuğu rendesi ve suyunu ilave edip iyice karıştırın ve çırpılmış yumurta aklarını yavaş yavaş hazırladığınız karışıma ilave edin. Bu güzel karışım kıvamını bulunca hamurun kalıba yapışmaması için yağlanmış ve üzerine hafif su serpilmiş kek kalıbına boşaltıp, önceden orta derecede ısıtılmış fırında 30 dakika süreyle pişirin. İşte portakallı pastamız hazır; dilediğiniz gibi servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun. Portakallı pasta orta derecede ısıtılmış fırında 30 dakika süreyle pişiyor. Göl soğanı ihracatı SAKARYA (A.A) Türkiye'de sadece Sakarya'daki Acarlar Longozu'nda yetişen ve ilaç sanayinde kullanılan 180 ton göl soğanı yaprağı, köy tarımsal kalkınma kooperatifince Bulgaristan'a ihraç edildi. Kaynarca'ya bağlı Turnalı Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Ahmet Kalkan, Türkiye'de ilk kez bir köy kooperatifinin endemik bir bitkinin aksamını ihraç etme başarısı gösterdiğini belirterek, göl soğanının Acarlar Longozu'nda yetişen yöreye özgü ve dünyada nadir olarak bulunan bir bitki türü olduğunu kaydetti. Göl soğanı hasadı ve satışı için Çevre ve Orman Bakanlığı ve SİT alanı olduğu için Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulundan izin aldıklarını ifade eden Kalkan, şunları söyledi: ''Tarım il Müdürlüğünün vermiş olduğu 180 ton göl soğanı (Leucojum Aestium) yaprağı hasadı kooperatifimiz ortaklarına ve köy halkına ücret karşılığı yaptırıldı. Bulgaristan'daki Kokiçe God Ood firmasına satışı yapılarak, ihracatı gerçekleştirildi. Bu satıştan bir hafta içinde köy halkımız 100 bin YTL gelir elde etti. 240 ton ihraç iznimiz olmasına karşın doğaya zarar vermemek için, 180 tonda üretimi durdurduk. Nisan ayında açıp bir ay kadar çiçekli kalıyor. Köklerini sökmeden yapraklarını sattık. Kooperatif olarak aracıları kaldırarak, hem üreticimizin daha fazla kazanmasını sağladık, hem de ender yetişen bu bitkiyi koruma altına aldık. Bir tonu 470 Avro civarında.'' Göl soğanının daha önceleri yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarıldığını bildiren Kalkan, sözlerine şöyle devam etti: ''Daha önceleri Acarlar Longozu çevresinden bazı kişiler tarafından kontrolsüz ve kaçak olarak yapraklarının yanında yumrusu da sökülerek yapılan göl soğanı hasadını, orman ve tarım il müdürlüğü işbirliğiyle yasal ve sağlıklı duruma getirdik. Türkiye'de yalnızca bu bölgede yetişiyor. Bilim adamlarının açıklamalarına göre, göl soğanı içermiş olduğu kimyasallar sayesinde tıpta alzheimer ve çocuk felci gibi sinir sistemini etkileyen hastalıkların tedavisinde kullanılmakta. Bulgaristan'daki ilaç firması da başta çocuk felci aşısı olmak üzere, çeşitli ilaç yapımında kullanacak.'' Dünyada kıtlık, fındıkta bolluk undan sonra olağan üstü iklim koşulları olmaz ise 2008 yılında fındık üretimi 700 bin ton üzerinde gerçeklemesi beklenmekte. TMO’nun stoklarındaki 300 bin tonu aşkın fındık ile toplam arz ise 1 milyon kiloyu bulmakta. Daha önceki yıllarda fındık rekoltesi üzerinde yaşanan tartışmalar bu yüksek beklentiden dolayı bu yıl yaşanmamakta. Fındık da beklenen yüksek rekolte ve TMO’nin stoklarındaki 200607 sezonu fındıklar üreticiler arasında düşük fiyat endişesine ihracatçılarda da düşük fiyat beklentisine yol açıyor. Fiskobirliğin piyasadan çekilmesinden sonra TMO ile yola devam eden AKP Hükümetinden de 2008 yılı ürün alımlarına ilişkin bir açıklama gelmiyor. Yerel seçimler öncesinde AKP hükümetinden beklentisi olan fındık üreticileri düşük açıklanan çay alım fiyatlarından sonra fındığında düşük fiyattan alınacağı karamsarlığına düştüler. İlk yapılması gereken TMO’ sinin stoklarındaki fındığın yağlığa ayrılması olmalıdır. Kaldı ki TMO’ sinin birinci dönem fındık alımları sağlıklı depolama ko B şullarında yapılmamıştır. Daha da önemlisi Kooperatifleri tasfiye anlayışı derhal terk edilmeli ve fındık da FKB aktif hale getirilmelidir. AKP hükümetinin bu kararları alabilmesi mümkün müdür?AKP hükümeti İMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, ve çok uluslu tarım ve gıda şirketlerinin yanında fındık üreticilerinin de karşısında bir tercih kullanmıştır. AKP hükümeti bu yaklaşımı ile bolluğu berekete çevirecek politikaları uygulama niyetinden ve cesaretinden yoksun olarak yeni krizlere davet çıkaracaktır. Fındığı ve fındıkçılığı sadece ticari bir alan gibi gören, kırsalları insansızlaştıran anlayışlar Şirketleri ile beraber hükümetleri de arkalarına alarak en çok üreticilerin kooperatiflerine saldırıyorlar. Fındık Üreticileri Sendikası bolluğu berekete çevirebilmenin ilk koşulunun kooperatiflere sahip çıkmakla olacağının bilinci ile tüm f ı n d ı k üreticilerini krizcilere karşı uyarmayı bir görev sayıyoruz. 13