Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışı yine gündemde ‘2B arazileri büyük inşaat firmalarına satılmak isteniyor’ Yücel ÇAĞLAR (Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği) nce TOBB Başkanı; ‘‘2 B tekrarlansın 100 milyar dolar gelir!’’ açıklamasını yaptı. Hemen ardından da Ankara Ticaret Odası Başkanı ‘‘2B’leri satın!’’ buyruğunu verdi. Bu açıklamalar, doğal olarak, ‘‘bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü’’ deyişini akla getirmiş olabilir. Oysa, bu durum, süreci izleyenler için hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü, siyasal iktidar, öteden beri ‘‘2 B’’ konusunu yeniden gündeme getireceklerini her fırsatta belirtiyordu. Öyle anlaşılıyor ki, bu kez yeni ortaklar da bulmuş kendisine; şimdilik onlara açıklama yaptırıyor. Meraklanmayın, çok yakında kamuoyunda kısaca ‘‘2 B arazileri’’ olarak anılan kamu arazilerinin işgalcilere satılmasına yönelik hukuksal düzenlemeleri TBMM’nin gündemine getirecek. Anımsanacağı gibi, siyasal iktidar, 2003 yılında, akıl almaz bir gözü karalıkla ‘‘2 B arazilerini’’ işgalcilerine satmak için anayasada değişiklik yapmaya kalkışmış, ancak, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, yurtsever kamuoyunun yoğun tepkisi nedeniyle amacına ulaşamamıştı. Amaç her türlü kamusal varlığı satıp savmak!.. Özellikle 1980’li yıllardan bu yana hemen hemen tüm siyasal iktidarlar bu ilkeyi kendilerine baş tacı etti, ediyor. AKP iktidarı, doğrusu bu alanda da pek başarılı (!) Kamusal olan her şeyi ne pahasına olursa olsun satmaya çalışıyor ve ne yazık ki satabiliyor da. 2003 yılında, üçbeş ay içinde gerçekleştirdikleri çok sayıda yasal düzenlemeyle, bu doğrultuda gerçekten de akıl almaz işler yaptılar. Özellikle, 3 Temmuz 2003 tarihinde çıkardıkları 4916 sayılı yasa, siyasal iktidarın kamusal varsıllıklarımıza yöneliminin boyutlarını çok açık biçimde ortaya koyuyordu. Amacı; ‘‘...Hazineye ait taşınmazların daha kısa bir sürede ekonomiye kazandırılması’’ olarak açıklanan bu yasa, ne yazık ki kamuoyunda hemen hemen hiç tartışılmadı. Oysa bu Yasayla, başta; i) 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi; ii) 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında; iii) 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu; iv) 2644 sayılı Tapu, v) 2886 sayılı Devlet İhale; vi) 1380 sayılı Su Ürünleri, vi) 167 sayılı Yeraltı Suları; 4342 sayılı Mera, vii) 1164 sayılı Arsa Ofisi yasaları olmak üzere kırsal çevreyle doğrudan ve dolaylı olarak ilgili tam 20 yasanın otuzu aşkın maddesi değiştirilmişti. Tümü tek amacı gözetiyordu bu düzenlemelerin. Yasayla, sözgelimi; i) kamusal taşınmazların yerli ve yabancı özel kişilerin mülkiyetlerine geçirilmesi, ii) bu doğrultudaki uygulamaların kapsamının genişletilmesi; gerekli iş ve işlemlerin kolaylaştırılması; iii) sınırları içindeki hazine arazilerinin satılmasından yerel yönetimlere daha yüksek oranda suspayı verilmesi; iv) Hazine arazilerini işgal edenlerin işgal ettikleri arazileri satın alabilmeleri için 1995 yılında getirilen tarihsel sınırın 31.12.1993 tarihinden 31.12.2002 yılına çekilmesi; v) satılan tarım arazilerinin on yıl sonra tarım dışı amaçlarla kullanılabilmesi; vi) yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin ülkemizde arazi satın alabilmeleri; vii) DSİ’nin mülkiyetindeki ya da devletin hüküm ve tasarrufu altındaki barajların, dalyanların, voli yerlerinin, göllerin, havuzların, nehir ve dere ağızlarındaki av yerleri ile deniz ve iç sularda belirlenmiş yerlerdeki su ürünleri üretim hakkının il özel idareleri tarafından kiraya verilmesi; viii) turizm yatırımları için kamu Ö arazisi tahsis edilenlerin arazilerdeki usulsüzlükleri nedeniyle haklarında dava açılmış olanların belirli koşullarla bağışlanabilmeleri sağlanmıştır. Görüldüğü gibi, siyasal iktidar, 4916 sayılı yasayla ülkemizin kırsalındaki tüm kamusal varlıklar satılığa çıkarmış; işgalcilerine de ‘‘bedelli af’’ getirmiştir. ‘‘2 B sorununu’’ çözümleyecek hiçbir şey yapılmadı! ‘‘2 B sorununu’’ gündeme getirileli neredeyse iki yıl oldu. Siyasal iktidar bu süre içinde, 4916 sayılı yasanın yanı sıra orman yasasında da pek çok değişiklik yaptı. Ancak, ‘‘2 B sorununun’’ çözümlenmesine yönelik tek bir adım bile atmadı. Aksine, uygun koşulları kollamakla yetindi. Öyle ki, ‘‘2 B arazilerinin’’ işgalcilere, ilgili Bakanın deyişiyle kayıt dışı para sahiplerine, yerli ve yabancı büyük inşaat firmalarına satılması için gerekli olan alt yapısal koşullar bile yerine getirilmedi. Sözgelimi, bu arazilerin; i) şimdilerde kimler tarafından, hangi amaçlarla kullanıldığı; ii) ekolojik yönden kullanım yeteneklerinin ne olduğu; iii) hangi kullanım biçiminin kamuya daha büyük yarar sağlayabileceği, iv) gerçek güncel değişim değerlerinin ne olduğu, v) satışlarının hangi işlemlerle yapılacağı ve ne türden belgelere dayandırılacağı; vi) satışlarına öncelikle hangi yörelerden başlanacağı; vii) henüz hiçbir biçimde kullanılmayan ve kısmen kendiliğinden yeniden ormana dönüşmüş kısımlarının da satılıp satılmayacağı; viii) orman köylüleri tarafından kullanılmakta olan kısımlarının ne olacağı hÉlÉ yersel olarak belirsiz; bilinmiyor. Oysa, saçma sapan tartışmalarla geçirilen zaman içinde bu belirsizlikler büyük ölçüde giderilebilir ve sorun, sonunda satışı da gerektirecek bile olsa belki bir ölçüde çözümlenebilirdi. Dahası, orman sınırlarını belirleme çalışmaları bile büyük ölçüde bitirilebilirdi. Ama, bunların bile hiçbiri yapılmadı. Çünkü, dertleri sorunu kalıcı ve kamuya yararlı biçimde çözümlemek olmadı hiçbir zaman. Satmak, satmak, satmak; tek dertleri bu oldu; ne pahasına olursa olsun satmak! Ancak, artık ormanı görmenin zamanı geldi! ‘‘2 B arazilerinin’’ satılması, gerçekte, 4916 sayılı yasayla yapılmak istenenlerin bir boyutu; bütünün bir parçasıydı. Ancak, bu bütün, yani orman çoğunlukla görülemedi. Görülemeyince de ‘‘2 B arazilerini’’ sattırmamakla sınırlı bir savaşım vermekle, yani tek ağaca sahip çıkmakla yetinildi. Böyle de olsa, gerçekte, iyi de bir sınav verildi: Yurttaşlarımız, yetmişi aşkın kuruluşun oluşturduğu Ormanlarımıza Sahip Çıkalım Birliği aracılığıyla gerçekten de övgüye değer bir kararlılıkla satışa karşı durdu. Ancak, şimdi, ormanı da görmenin zamanı geldi. TOBB ve ATO Başkanlarının açıklamaları bunu zorunlu kılıyor çünkü. Yakında, ‘‘2B arazilerinin’’, ekolojik, ekonomik ve toplumsal bedeli ne olursa olsun haraç mezat satılmasına yönelik benzer açıklamalar başkaları tarafından da yapılacak; işbirlikçi TV kanalları ve gazetelerde bu doğrultuda programlara, haberlere, yazılara sıkça yer verilecek; bilim adamı kılıklı insancıklar ortaya çıkarılıp değerleri kendinden menkul ‘‘fikirlerini’’ topluma sunma fırsatları bulacaklar. Diyecekler ki; ‘yapılacak bir şey yok; bakınız, buraları orman mı, değil ve bundan sonra yeniden ormana da dönüştürülemez zaten. Ne yani, buraları işgal edenler işgallerini hiçbir bedel ödemeden sürdürsünler mi? Satalım ve parasıyla da hem yeni ormanlar yetiştirelim hem de yoksul orman köylümüzün kalkındırılmasında kullanalım vs vs’. Bu türden aldatmacalarla nereye değin başarılı olabilecekler, göreceğiz. Ancak, bilinmelidir ki; satılmak istenen yerler, gerçekte Sultanbeyli vb. yerleşmelerdeki ‘‘2 B arazileri’’ değil; daha çok büyük yerleşmelerin yakınlarındaki, henüz yapılaşmamış, yerleşilmemiş Hazine arazileri. Satışlar sırasında buralarda herhangi bir sorun yaşanmayacak çünkü. Yine bilinmelidir ki, hedeflenen satın alıcılar da ‘‘2 B arazilerinde’’ yerleşmiş ve/veya tarım yapan dar gelirliler ve yoksul orman köylüleri değil; site yapımcısı yerli ve yabancı büyük inşaat firmaları. Para onlarda çünkü. Bu gerçekler artık görülmeli ve gereği de ona göre yapılmalı. Yapılması gerekenlerin ne olduğu ise belli; Ormanlarımıza Sahip Çıkalım Birliği, önceki yıl bunları ayrıntılı olarak açıkladı. Bu aşamada, artık, yapılması gerekenlerin yapılmasına yönelik gönül, akıl, güç birliği nasıl gerçekleştirilebileceği sorusunun yanıtlanması gerekiyor. Deyiş yerindeyse, ‘‘havanda su dövmek’’ zamanı geçti artık. 30