02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Denetimde Tarım Bakanlığı işlev üstlenmeli.. Hayvan hastalıklarının bildirimini sağlamak gerekiyor Doç. Dr. Erol ŞENGÖR (Afyon Kocatepe Üni. Veteriner Fakültesi öğretim üyesi) B ütün dünyada hayvan hastalıklarının kontrol altında tutulması ve mevcut durumda meydana gelen değişimlerin izlenebilmesi açısından merkezi Fransa’da bulunan OIE (Uluslararası Hayvan Hastalıkları Ofisi) kurulmuştur. Bütün üye ülkeler salgın hayvan hastalıkları çıkışlarını bu kuruluşa bildirmekle yükümlüdürler. Böyle bir örgütün kurulmuş olmasının sebebi, bir ülkede görülen bir hastalığın diğer ülkeleri de etkileme riskinin bulunması ve uluslararası ticaretin kontrol altına alınma gereksinimi nedeniyle diğer ülkelerin bu tehlikelere karşı kendilerini koruma talepleridir. Ülkeler, diğer ülkelerle özellikle ticari açıdan entegre olmak istiyorlarsa bu kuruluşun (OIE) gereksinimlerini yerine getirmek, belirli zamanlarda onun istediği raporlamaları, yani kendi ülkeleri içinde meydana gelebilecek belirli hastalıkların çıkışını bildirmek zorundadırlar. Türkiye, 1924 yılında kurulmuş olan OIE’ye 1930 yılından itibaren üye olduğu için kurallara uymak zorundadır. Türkiye’yi bu kuruluş nezdinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü temsil etmektedir. Bu kuruluş aynı zamanda Türkiye’deki hayvan hastalıklarını izlemek, hastalıkların çıkış nedenlerini ortadan kaldırmak, yaygın olarak görülen hastalıklara karşı aşılama kampanyalarını yürütmek, ihbarı zorunlu hastalıklara karşı gereken önlemleri almak ve zaman içinde bu hastalıkları ülkeden eradike etmekle sorumlu olan bir kuruluştur. Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün yukarıda sayılan görevlerini yerine getirebilmesi için kullandığı bazı referans laboratuarları ve enstitüleri bulunmaktadır. Bunların en önemlileri Ankara’daki Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü, İstanbul’daki Pendik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü ve İzmir’deki Bornova Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüleridir. Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, yukarıda bahsedilen referans laboratuar ve enstitülerinin yanı sıra pek çok bölgesel laboratuarlarıyla da hayvan hastalıklarının kontrolü konusunda özverili çalışmalar yapmaktadır. Hayvan hastalıkları OIE bünyesinde ve dolayısıyla Ülkemizde de A grubu altında, acil durum raporuyla ihbarı zorunlu ‘‘önemli ekonomik kayıplara yol açan, sınır tanımaksızın kolayca yayılabilen hastalıklar New Castle hastalığı ND, Avian Influenza AI, Şap FMD, Sığır vebası, Koyun keçi vebası, At vebası’’ ve B grubu altında acil durum raporuyla bildirilmesi zorunlu olmayan ve belirli periyotlarda bildirilen, ihbarı zorunlu olmayan ‘‘insan sağlığını da tehdit eden hastalıklar ve diğer hayvan hastalıklarıdır’’. Hayvansal ürün ticaretini olumsuz yönde etkileyebilen bir hastalık olan şap hastalığı =FMD ülkemizde çok önemli bir hastalık olarak kabul edilmiş ve bu hastalığa has bir enstitü (Şap Enstitüsü) kurulmuştur. Bu enstitü kısıtlı imkanlarıyla büyük bir görevi yerine getirmeye çalışmakta, hem ülkemize hem de komşu pek çok ülkeye hizmet vermeye çalışmaktadır. A grubu bir hastalık ihbarı yapıldığında, o hastalığın niteliğine uygun olarak karantina konulması dahil gereken diğer önlemler alınmaktadır. Örneğin, tavukçulukta Newcastle hastalığı (ND) ihbarı yapıldığında o bölgenin etrafında belli bir km çapındaki bir bölgede karantina uygulanmakta, hayvan giriş çıkışı ve bölge içinde her türlü hayvan hareketi yasaklanmaktadır. Bu uygulama, en son hastalık çıkışından itibaren 6 ay içinde bu hastalıktan dolayı bir başka tespit yapılmadığı sürece devam ettirilmekte ve 6 ayın sonunda karantina kaldırılmaktadır. Bu süreç ticari açıdan bölgedeki diğer işletmeler için bir yıkım anlamına gelmektedir. Kayıtların incelenmesinden de anlaşılabileceği gibi Türkiye’de A grubu hastalıklarla ilgili olarak pek az bildirim yapıldığı görülmektedir. Hastalık ihbarı konusunda çiftlik sahipleri çoğu kez bildirimde bulunmaktan kaçınmaktadırlar. Çünkü bildirimde bulundukları zaman kendileri bunun sonuçlarından olumsuz olarak etkilenmektedir. İhbarı zorunlu hastalıklara karşı tazminat ödenmek suretiyle muamele yapılmadığı sürece Türkiye’de gerektiği şekilde hastalık ihbarlarının yapılmayacağını herkes ve hükümet çok iyi bilmelidir. A grubu hayvan hastalıkları ülkemizin dış ticaretinde kısıtlayıcı ve engelleyici rol oynamakta olduğundan bu konuya gereken önem verilmelidir. Gerçekten bu nitelikteki hayvan hastalıklarının çıkması halinde bildirimlerin yapılmaması ve sorunun görmezden gelinmesi yerine olayın üzerine gidilerek çözümüne ilişkin tedbirlerin en kısa zaman içinde alınması gerekir. Bunun için ihbarların yapılması teşvik edilmelidir. Bu konuda zoraki ve polisiye önlemlerle alınan tedbirler hiçbir işe yaramamaktadır. AB içinde de çeşitli konularda yaptırılmak istenen uygulamalar polisiye tedbirlerle değil teşvik etmek suretiyle yaptırılmaktadır. Zorlamalarla hiçbir şeyin yaptırılamayacağını AB çok iyi bilmektedir. Türkiye’de de hastalıkların ihbarını an cak sonuçları üreticiyi yıkmayacak şekilde önlem almakla sağlayabiliriz. OIE gibi bir kuruluşa üye olma gereksinimini bundan 75 yıl önce hisseden büyüklerimiz işin gereğini yaparak uzun yıllar boyunca başarılı sonuçlar almışlardır. Örneğin bir sığır vebası hastalığı Türkiye’yi kasıp kavururken üreticiyi mağdur etmeyen yöntemlerle (hastalık çıkışlarında tazminatla itlaf yaparak) hastalık mihraklarını tespit etmişler ve olayın üzerine bilinçli şekilde giderek bugünkü hastalıktan ari ülke statüsünü sağlayabilmişlerdir. Hastalıkların üzerine gidebilmek ve onunla mücadele edebilmenin ilk şartı hastalığın çıktığını bilmek ve onu söndürmeye çalışmaktır. Bu gerçeği gözardı ederek harcayacağımız tüm çabalar boşa giden ve israf edilen milli servetlerdir. Hastalık ihbarlarında ödenmesi gereken tazminatın kaynağı, sektörün sağlıklı zamanda yaptığı üretim sırasında sağlanabilir. Hem bu suretle kayıt dışı üretim gibi kaçaklarda önlenmiş olur. Bilindiği üzere Avrupa’nın kalbi olan Hollanda, Almanya ve Belçika’da 2001 yılında çıkan Avian Influenza (Kuş gribi) hastalığı bu ülkelerdeki tavukçuluk sektörü üzerinde yıkım olarak kabul edilebilecek bir etki yaratmış ve bu ülkelerdeki kanatlı varlığı sıfırlanma düzeyine gelmişti. Daha sonra AB Veterinerlik Daimi Komitesinde alınan kararlarla sadece Hollanda’da zarar gören tavukçuluk işletmelerinin zararlarının karşılanması için AB Komisyonu tarafından tazminat olarak milyonlarca euro tahsis edilmiştir. Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün tüm laboratuvarları aracılığıyla yaptığı çalışmaların hızı, yoğunluğu ve kalitesi her geçen gün biraz daha yetersiz kalmaktadır. Her biri aynı zamanda birer okul olan bu laboratuvarlarda son 1520 yıldır hiçbir yeni eleman yetiştirilmemiştir. Sayıları çok az kalan mevcut kalifiye elemanlar da zamanları gelince birer birer emekli olup ayrıldıklarında yerlerini dolduracak kalifiye elemanlar bulunamayacaktır. Avrupa Birliğine Türk tarımı açısından uyum sürecinde Türkiye’nin aynası ve neredeyse tek muhatabı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’dür. Bir bakanlık çapında veya bakana doğrudan bağlı bağımsız bir genel müdürlük olması gereken bu kuruluş ve taşra teşkilatları bilinçsiz veya bilinçli şekilde maalesef son 1520 yıldır büyük erozyona uğratılmıştır. Eğer gereken önlemler alınmaz ve yetenekli uzman veteriner hekimlerin yetiştirilmesi için ‘‘uzmanlık yönetmeliği’’ Tarım Bakanlığı bünyesinde en kısa zamanda acilen tekrar yürürlüğe sokulmazsa uzman açığımız daha da büyüyecektir. Bunun cezasını şu anda çekmekte olduğumuz gibi gelecek günlerde daha fazlasıyla çekeceğiz. 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle