25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

DOĞAN ÖZLEM İÇİN: “FELSEFEDE ELLİ YIL” ‘Bir felsefe emekçisi’ 5 Mayıs 2016 günü İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde düzenlenen “Doğan Özlem: Felsefede Elli Yıl” sempozyumuyla aynı adı taşıyan ve Mustafa Günay’ın yayına hazırladığı kitapta, Özlem’in, Türkiye’de felsefeye yaptığı katkı ve söylemine ilişkin bilgilerin yer aldığı bildiri metinleri bulunuyor. derya çakır Doğan Özlem, hayatın tam ortasından gelen bir düşünür. Bir hoca ve hepsinden önce bir insan. Bununla birlikte teori ve pratiği bir arada, birbiriyle ilişki içinde inceleyip anlatmış olduğunu görüyoruz. Kaleme aldığı kitaplarda, tarihselcilik ve kültür başta olmak üzere pek çok bilgi ve ilgi alanına dair görüşler ortaya koyan Özlem, Türkiye’de felsefenin gelişmesi için çaba harcayan isimlerin en önemlilerinden biri. Tekelcilik ve indirgemecilikten uzak duran tutumuyla Özlem’in felsefi söyleminin her zaman dikkatle izlendiği de tartışmasız. Bir kültür felsefecisi olarak belli bir görüşün, siyaset anlayışının ve kültürel öğenin, toplumlara ve insana benimsetilmeye çalışılmasına sürekli karşı çıkıp konuya eleştirel bir gözle bakması, Özlem’in tavrını açıkça belli ediyor: Ezbercilik değil, sorgulayıcı yaklaşım. Bu da bizi onun aydın kimliğiyle buluşturuyor. Felsefede Elli Yıl kitabını yayına hazırlayan ve Doğan Özlem Sempozyumu’nun düzenlenmesinde büyük pay sahibi olan Mustafa Günay, gelenekle evrensellik bağlantısına işaret edip Özlem’in, Türkiye’de felsefi düşünceye kattıklarını vurguluyor. Sadece bu değil elbette; Özlem’in çalışmalarının, farklı alanlarla felsefenin işbirliği için zemin hazırladığı da bir gerçek. Felsefede Elli Yıl kitabında, Özlem için kaleme alınan bildirilerde buna da epey gönderme var. TÜRKÇEYLE FELSEFE, TÜRKÇEDE FELSEFE Doğan Özlem’in çalışmalarında öne çıkanlardan biri, felsefenin olmazsa olmazı kavramların geçmişi, anlamı ve onlara dair eleştirel okumalar. Başka bir deyişle Ayşe Durakbaşa’nın da üstünde ısrarla durduğu gibi kavram tarihi veya “kavramsal soykütüğü” okumaları. Sosyolojiden doğa bilimlerine dek bir sürü alanı ilgilendiren bu çalışmalar, Özlem’in felsefi söylemiyle birleştiğinde, hem akademik okumaların hem de felsefeye merak duyanların yolunu aydınlatacak nitelikte. Bunu başarması, Özlem’in her şeyden önce bir entelektüel olmasıyla ve dünyaya eleştirel bir pencereden bakmasıyla ilgili. Aslında mevcut durumu görmek için çok uzağa gitmeye gerek yok, Özlem’in kitaplarının isimlerini sıralamak bile önemli ipuçları verebilir bize: Tarih Felsefesi, Kavramlar ve Tarihleri III, Hermeneutik ve Şiir, Ahlak Felsefesi, Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci, Metinlerle Hermeneutik Dersleri, Felsefe ve Bilimler, Bilim, Tarih ve Yorum, Mantık: Klasik/Sembolik Mantık, Mantık Felsefesi, Kültür Bilimleri ve Kültür Felsefesi, Max Weber’de Bilim ve Sosyoloji, Felsefe Yazıları, Bilim Felsefesi, Felsefe ve Tin Bilimleri... Hasan Şen’in, makalesinde belirttiği gibi öğrencisine her şeyden evvel insan olarak yaklaşan Özlem, bunu öğretim üyeliğinde de günlük yaşantısında da temel bir ilke haline getiriyor. Zaten hermeneutik (yorumbilgisi) çalışmaları, insanın özneliğini vurgulayıp onun nesne değil aktör olduğunu ortaya koyarak Özlem’in yaşamıyla felsefi söylemini bütünlüyor. Özlem’in birbirine yaklaştırdığı, en azından diyalog kapılarını araladığı bir başka şeye de Sema Önal işaret ediyor: Sosyal bilimlerle felsefenin birbiriyle ilişki kurması. Burası önemli çünkü iki alan arasında uzun yıllardır var olan kopukluğu vurgulayıp hermeneutik tavırla duruma bakan Özlem, Türkiye’de sosyal bilimlerle felsefenin birbirine karşı önyargılarla oluşturduğu soğukluğun ortadan kaldırılması için emek verdi. Özlem’in felsefeyle ilgili gerçekleştirdiklerinden biri de katılıktan yana tavır almayıp hiçbir kapıyı kapatmadan dönemi, tarihselliği, kültürü ve hakikati hesaba katarak yorumlamanın eşlik ettiği bir anlamayı hayata geçirmesi. Felsefede Elli Yıl, Özlem’in felsefe yolculuğunu okura özetlerken bir yandan da Türkiye’deki felsefenin tarihinden bir kesit sunuyor. SLOGANLARIN UZAĞINDA Özlem’i tanıtan, felsefi söylemini okura açan ve açıklayan makaleler, önemli felsefi tartışmaları da gündeme getiriyor. Bunlardan biri de Mehmet Bayraktar’ın metninin başlığında kendini gösteriyor: “Doğan Özlem ve Türkçede Felsefe Yapma Özlemi”. Türkçe felsefe yapabilme olanaklarını sonuna kadar kullanan, hatta bunu geliştiren Özlem’in dil konusundaki titizliği ve kavramlar üretmesi, felsefeye kattıklarının belki de en belirgini. Konuyu daha iyi anlamak için Ali Utku’nun şu sözlerine kulak vermek yerinde olabilir: “Felsefe tarihimizin son elli yılına çalışmalarıyla katkıda bulunurken tanıklık eden Doğan Özlem, felsefecilerimizin genellikle felsefi nitelikli görmediği ve değer atfetmediği bir çabayı da sergiliyor, Türkiye’de felsefi düşünce üretiminin tarihi ve koşulları üzerine düşünce üretiyor. Türkiye’de felsefenin ihtiyaç duyduğu ‘metafelsefi’ eleştiriye Özlem’in bağlı bulunduğu hermeneutik gelenek içinden yaptığı katkı önemli.” Örsan Öymen, Özlem’in ürettikleriyle ve ortaya koydu görüşlerle Tür kiye’deki düşünce dünyası için ne kadar değerli olduğunu vurgularken ülkemizde artık kemikleşmiş bir soruna değiniyor: Görüşlerine katıldığımız felsefeci ve filozofu değerli sayma, katılmadıklarımızı ise itibarsızlaştırma. Özlem de bu “tavır”dan payını fazlasıyla alan bir isim. Öymen, “düşüncelerine katılsak da katılmasak da onun değeri sabittir” diyerek Özlem’in hakkını teslim ediyor. Örneğin, Özlem’in evrenselcilik eleştirisinin kendi tarihselliğine yani yerelliğe sırtını dönerek felsefe yapmanın olanaksızlığına işaret ettiğini belirten Hasan Bülent Gözkan, aynı zamanda onun en çok eleştirilen görüş ve düşüncelerinden birini gündeme getiriyor: Özlem, kendi kültürü ve tarihselliğine dokunmadan evrenselliğe yönelen bir felsefenin gerçekçi olmadığını ortaya koyuyor. Bu da onun tarih fesefesi söyleminde bulunabilir ki Ayhan Bıçak tam da oraya dikkat çekiyor yazısında. Dahası, Özlem’in tarih fesefesiyle neyi kastettiğini; geçmişin felsefesiyle tarih biliminin felsefesini birbirinden nasıl ayırdığını, bunları nasıl kavramlaştırdığını aktarıyor. Özlem’in söylemini, kitabı yayına hazırlayan Mustafa Günay özetliyor: “Özlem, bilim anlayışında tarihselci, kültür ve tarih felsefesinde insancı ve bütün konularını ve problemlerini ele alma bakımından ise hermeneutik bir tutumla hareket etmesiyle dikkat çeker.” Doğan Özlem, felsefenin tek disipliniyle kendini sınırlamadığı gibi felsefeyle sosyal bilimler arasında kurulması gereken ilişkiyi de yazdığı kitaplar, verdiği dersler, kaleme aldığı makaleler ve sunduğu bildirilerle gösterdi. Özlem’in çalışmaları dikkatle okunduğunda, felsefenin gündeme getirdiği, sorularla yol aldığı ve temellendirmeye uğraştığı sorunların güncelliğini koruduğu; günümüzdeki siyasal, sosyal ve toplumsal problemlerin çerçevesinin çizilmesinde hayati öneme sahip olduğu görülebilir. Özellikle tarih, kültür ve değer felsefesi, her geçen gün daha çok başvurulan disiplinler. Özlem’in de çalışma alanları olan bu disiplinlerin adı, Felsefede Elli Yıl kitabında sık sık anılıyor. Özlem’in bu anlamda, hem felsefeye hem de sosyal bilimlere yaptığı katkının altını çiziyor kitapta makalesi bulunan tüm isimler. Sloganların sokağına hiç sapmadan, temel sorulara yenilerini ekleyerek özellikle tarih felsefesi ve hermeneutikte özgün bir yol açan Özlem, Selahattin Hilav’ın da dediği gibi “bir felsefe emekçisi.” n Felsefede Elli Yıl: Doğan Özlem Sempozyumu Bildirileri/ Yayına Hazırlayan: Mustafa Günay/ Notos Kitap/ 288 s. 52 10 Kasım 2016 KItap
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle