25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

>> Edmund Husserl’de Başkasının Ben’i Sorunu. Transzendental Fenomenoloji ile Transzendental Felsefenin Özüne Giriş; 1958’de, öğrencilik yıllarını da hesaba katarsak yarım yüzyıldan çok çatısı altında yaşadığı, uzakyakın, çağdaşı olanolmayan kendi deyimiyle “düşünce akrabalıkları”nı oluşturduğu, kurduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nce yayımlanıyor. Okurlarıyla buluşan çok sayıda kitabın sahibi olan Nermi Uygur’un kitapları 1995’ten beri Yapı Kredi Yayınları aracılığıyla bize ulaşıyor. İlginçtir, Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan ilk kitabı Tadı Damağımda: Bir OkurYazarın Kitap Okuma Serüvenleri (1995) de Nermi Uygur’un felsefece duruşuna en yakından tanıklık eden yapıtlarının başında gelir. NERMİ UYGUR’UN “VASİYETİ” Nermi Uygur’un okumayazma dünyasını 1968’den beri olabildiğince yakından izleyen biri olarak, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki 215 no’lu odasında yaptığımız sohbetlerde ve yıllar sonra Maltepe Üniversitesi’nde düzenlediğim “Felsefe Söyleşileri 2: Eğitim ve Kültür Felsefesi” başlıklı çalışmanın son oturumuna konuşmacı olarak katıldıktan sonra, o zamanki adıyla FenEdebiyat Fakültesi’ndeki odamda 2002’de yaptığımız söyleşide, en büyük isteğinin bütün kitaplarının bir arada yayımlanması olduğunu içtenlikle dile getirdiğini biliyorum. Sanki bir vasiyet gibiydi bu sözler ve Yapı Kredi Yayınları büyük bir özenle bu vasiyeti yerine getiriyor; Hoca’nın kitapları iki ciltte toplanıyor. Birinci cilt yayımlandı bile: Nermi Uygur, Bütün EserleriI. Yapı Kredi Yayınları’nın “Delta” dizisinin yirminci yayını olarak biz okurlarına ulaşan kitapta Nermi Uygur’un 19581979 arasında yayımlanan kitapları zamandizinsel (kronolojik) olarak ve aralarındaki içdiyalogla bağlantılı yorumlar da (“Önsöz Yerine”) eklenerek bir araya getirildi. Bu ciltte yer alan ilk kitap, yukarıda da belirttiğim gibi, kısa adıyla Edmund Husserl’de Başkasının Ben’i Sorunu; son kitap ise Dil Yönünden Fizik Felsefesi ve bu kitabın ilk yayımlanışından (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1979) sonra, ilk kez bu kitapta okuyucuyla buluştuğunu da anımsatmak isterim. Dil Yönünden Fizik Felsefesi’ndeki şu anlatımlar, Nermi Uygur’un insan merkezli değil, insan eksenli felsefi yöneliminin, antropontolojisinin ana örüntüsünü bir kez daha gözler önüne seriyor; bu ileri sürüşümü, kaleme aldığım “Önsöz Yerine” başlıklı yazımdan devşireceğim uzunca bir alıntıyla siz okurlarla da paylaşmak istiyorum: “Fiziği, yaşamadünyasından kopmuş, kendibaşına buyruk bir dizge diye anlamak, aslında fiziği anlamamaktır. Ne denli emek isteyen bilim ve anlatım olanaklarına, ne denli bilgiseldilsel yetkinliklere uzanırsa uzansın; kendi içinde ne denli tutarlı olursa olsun, dışta ne denli hayranlık uyandırırsa uyand ırsın; ne denli üstün görünüşlü, güç ve anlamlı bir dilselbilgisel bölge oluşturursa oluştursun, dünyaya yabancı, salt bir araştırma alanı olarak fizik: Temelde gene de anlamdan yoksund ur. Fiziğe bir bilim olarak anlam veren en son da Çotuksöken, 2002’de yaptığı söyleşide, Nermi Uygur’un en büyük isteğinin bütün kitaplarının bir arada yayımlanması olduğunu söylüyor. yanak, fizikte ortaya çıkan bilgisel dile getirmelerin dönüp dolaşıp yaslandığı en son anlamortamı insandır, dünyadır, insanın dünyasıdır, yaşamadünyasıdır. Bir takım başarılar başdöndürdüğü için ya da özünü çarpık yorumladığı için kendini dünyaya bağlayan içbağları koparan fizik (daha doğrusu, fizikçi ya da fizikfilozofu) dünyaya yabancılaşır”(1). İNSAN, KÜLTÜRÜN İÇİNDE KIMILDANIR Felsefe bilgisi de içinde olmak üzere, bilimlerin dilinin nasıl bir dil olması gerektiği sorusu, özellikle yirminci yüzyılın başlarında filozofları yoğun bir şekilde meşgul etti. Nermi Uygur’un bu konudaki yanıtı son derece açık; hatta kesin. Yaşama dünyasına yaslanan fizik bir bilgi bağlamı olarak günlük dile, doğal dile aynı zamanda yaslanacak; “insankültüreğitim sorunları”na da açık bir bilgi dalı olarak konumlanacaktır. Bu kitabın da edebiyatla ilgili kitabında olduğu gibi adı, “İnsan Açısından Fizik” olabilirdi savı çok da aykırı bir sav olmayacaktır. İnsanın toplumsal, tarihsel, kültürel bir varlık olduğu savı burada da boy verecektir: “En inandırıcı biçimde fizikdilinde yansıdığı üzere, insan fizik yaparken ne denli derinlere uzanırsa uzansın, kültür oylumunun içinde kımıldanır”(2). “Kendine özgü yazma biçemiyle, sözcükleri ‘özüne özgü’ kullanımıyla kendisinin kılan Nermi Uygur’u kitaplarının bütünlüğü içinde okumak, biz okurların ‘anlayış gücü’nü, ‘içgörüsü’nü keskinleştirecek; içinde yer aldığımız insan dünyası, bizim dünyamız, bizlerin oluşturduğu bu dünyaya ilişkin duyarlılığımız ve bir o kadar da sorumluluğumuz artacaktır”(3). n Bütün KitaplarıI/ Nermi Uygur/ Yapı Kredi Yayınları/ 1546 s. (*) Prof. Dr. Betül Çotuksöken, Maltepe Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü. (1) Nermi Uygur, Bütün KitaplarıI, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016, s. 1481. (2) Nermi Uygur, Bütün KitaplarıI, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016, s. 1519. (3) Betül Çotuksöken, “Önsöz Yerine”, Nermi Uygur. Bütün EserleriI, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2016, ss. 3334. KItap 4910 Kasım 2016
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle