Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Turgay Kantürk’ün toplu şiirleri var. O benler, benzersiz kardeşlikler. Selam belki de… “DİL DENEN ÇAMURDAN HEYKELLER YARATMAYA ÇABALIYORUZ” Özellikle ünlemler, iç konuşma çizgileri, esler, verdiğiniz kısa boşluklar ve ilk kitabınız İlk Gibi Son’dan bugüne kavuştuğunuz, belki de size bahşedilmiş özgün bir şiir dili, şiir sesi… Şiirde aradığınızı buldunuz mu bu yıllar içinde ve neden hep sert ve keskin kıyılara çarpıyor şiir diliniz? Gerçekten bu sorunun cevabını bilmek isterdim. En zor soru bu galiba! Ne söylesem geveleyeceğim, saçmalayacağım, sonradan yüzümü kızartacak gereksiz anlamlar yüklemiş olacağım yazdıklarıma. Sorunla ilgili söyleyebileceğim tek şey var; ‘sert’ ve ‘keskin’ sıfatları yerine “kararlı” gibi bir seçimim olurdu. İzin verirsen “bunun cevabı bende yok” demekle yetineceğim. Haiku’dan serbest şiire, kıpkısa şiirlere, baladlara dek pek çok tarzı deniyor Turgay Kantürk. Özellikle Öteki Sahne, bende eşsiz bir şiir yazma dürtüsü uyandıran güce sahip. Bu kitabın sihri ne sizce? Kişisel hayatla en içli dışlı şiirlerimin o kitapta olduğunu söylemeliyim; bir itiraf bu sanırım. İlk soruda “gizli” dediğin şeyler burada, onun için adı Öteki Sahne. Çok açık söylenmiş, sakınılmamış, korunmaktan imtina edilmiş, zaman zaman şiiri bile hiçe sayan cesaret tınılarıyla örülü bir kitaptan söz ediyoruz. Onun için desenleri Blake. Bulunduğu yerin, zamanın, durumların, hadi söyleyeyim, aşkın ve insanın sömürüldüğü bir kitap. Aslında hiçbir sahnede yer almak istemeyen, zaman ve zemini yok sayan birinin sabuklamaları. Böyle de okunabilir. Bir sihir varsa; bundandır. Belirgin bir imgeleminiz ve şiir yapınız var. Turgay Kantürk şiirine rastlayan okur sizi görmeden tanıyor adeta. “Bu bir Turgay Kantürk şiiri” denmesi; bir şair bu güce nasıl sahip olabilir? Bu yargına hem seviniyorum hem de üzülüyorum diyebilirim. Beni ben yapan şeylerle, beni başka yapan şeyler savaşıyor sanırım. Kendi “klişemi” yaratmak beni hiç mutlu etmedi, etmez de. Kendim tarafından esir alınmak en son isteyeceğim şey. Kimseye de önermem. Onun için çok farklı biçemlerde söz söylemeye, kendimi sınamaya çalıştım. Sonuçta, dil denen çamurdan heykeller yaratmaya çabalıyoruz. Yarattığım heykellerin birbirine benzemesi değil, aynı elden çıktıklarını duyumsatması yeter bana. Eğer bunu becerebildiysem mutlu olurum. Ama mutluluk kısa süren bir şey. Kendimi bile şaşırtmayı isterdim; ama önce kendimi. Başkalarını şaşırtmak şarlatanların işi… Peri Çıkmazı’ndan sonra şiire devam edecek misiniz? Yeni kitap projeleriniz neler? Bu toplam beni uysallaştırdığı kadar tetikledi de. Devam etmeyi istiyorum, sanırım. Edeceğim de elimde değil tersini yapmak; en azından şimdilik. “Kara Defter Kantoları” diye adlandırdığım, yeni bir şiire açılan, en azından benim için yeni bir şiirin uçlarını veren karalamalar var. Bir taraftan da Jullitte Bastard adlı genç yaşta ölmüş, kaybedilmiş bir genç kadın şairden, onun tek kitabından çeviriler yapmaya çabalıyorum, dilim döndüğünce. Onu da yayımlamak istiyorum bir ara. Ufukta ikisi var; yeter sanırım! ? Peri ÇıkmazıBütün Sihirler (19912010)/ Turgay Kantürk/ Sel Yayıncılık/ 290 s. ‘Zarif bir teselli şiir, umutsuz ruhlar için’ Şair Turgay Kantürk’ün toplu şiirleri Peri Çıkmazı adıyla kitaplaştı. Bir şairin şiir yolculuğunu tek kitapta gözlemlemek büyük bir keyif. Peri Çıkmazı‘nın “sihirli” sayfalarını aralayıp biz sorduk, “kitabın ta kendisi” yanıtladı. Kantürk’le Peri Çıkmazı‘nı konuştuk. ? Kadir AYDEMİR eri Çıkmazı on altı ayrı bölümden oluşan kişisel şiir tarihiniz adeta. Bu kitabı okuyan kişi Turgay Kantürk şiirini ilk günden bugüne izleyebiliyor, poetikanıza giriş yolları “arayabiliyor.” Şair sunuyor, ama gizli saklı şeyler de var sanki? Peri Çıkmazı’nda görünmez kapılar var mı? Bunca yılın toplamı, nesnesini bulan bu kitapta yaratıcısına hangi duyguları uyandırdı? Neler gizli kaldı? Doğrusu otuz yılın verimini değerlendirirken pek de tarafsız, mesafeli olamıyormuş insan. Oysa ben kendimi yazdıklarına mesafeli biri zannederdim. İlk şiirlerim yayımlandığında (yıl 1981) birçok şair adayı gibi ben de çok yazanlardandım. Ama yazdıklarımın çoğunu yayımlamadım, diğerleri gibi. Şiire açılan çok kapı olduğunun farkındaydım ve bu kapılar değişik formlardan oluşuyordu. Geleneksel birçok biçimi denedim yazarken. Ama pek çoğu artık bende bile yok. On yıl sonra ilk kitap geldi. O çalışmalardan süzülüp gün ışığına çıkabilen şiirlerdi bunlar ve ilgi gördü ve ödüllendirildi. Bugün dönüp baktığımda, her kitabın bir bölüm oluşturduğu bu toplam çok kapılı bir labirent gibi; hepsi birbirine açılıyor ve çıkış yok sanki. Kişisel ve toplumsal olanın şiir içinde eridiği (senin deyiminle “gizlendiği”) bir evrakı metruke gibi. Nerelere savrulduğumu, nelere öfkelendiğimi, nasıl da ıpıssız kaldığımı hatırlatıyor bana bu toplam; en çok da insanın yalnızlığını. Kitabın son sözü şöyle: “Ben bu kitabın ta kendisiyim.” “PAYLAŞMAK VE YÜZ YÜZE OLMAK ÇOK ÖNEMLİYDİ” 1991’e dönelim, Peri Çıkmazı’nın ilk sayfalarına. Turgay Kantürk kimlerden el aldı, döneminilk gençliğinizin şair/şiir ortamı nasıldı? O yıllar ve bugün “şiir” sizin için nasıl bir patika? O günleri anımsamak üzüntü veriyor bana artık. O insanlar ve o duyarlık “her anlamda” öldü; öldüler ya da öldürüldüler. Dolayısıyla şiir de bundan payını aldı. Birkaç dostum kaldı, usul sesle de olsa birbirimize, o da zaman zaSAYFA 4 ? 17 KASIM P man, şiirlerimizi okuduğumuz. Paylaşdenebilir, öyle bir durum söz konusu mak ve yüz yüze olmak çok önemliydi o tabii. Ölüme giderek daha da yaklaşzamanlar. Yalnızca kâğıt üzerine yazılmak değil mutsuzluğumuzun kaynağı, mış sözcüler değildir şiir denen şey; inkorkunç olan bizden önce de umudun sanla soluk alan, insandan insana giden bitmiş olduğunu anladığımız an. O anı gelen, o arada dolaşan sihirli bir şeydir. fark ettiğim için yazdım ve belki de Onun içindir ki bugün internet ağlarınyazmayı sürdüreceğim; zarif bir teselli da soluk alamıyor şiir. Kirli sözcük şiir, umutsuz ruhlar için. Ben ve benoyunlarından ibaret bir posa dolaşıyor zerlerim için bir soluk alma yolu… Yeni ve yayımlanmamış şiirlerinizi ortalıkta ve bu posayı şiir zanneden ufak da olsa bir kitleden söz açılabilir. toplu şiirler kitabınıza almanızın nedeİçi boşalmış, boşaltılmış bir şey artık şini nedir? Bambaşka ve yalnız bir kitap ir. Geldiğimiz nokta azaltmanın, eksiltolsun istemediniz sanırım? menin, usul söz söylemenin gerekli ol Az önceki soruna çok bağlı bu. duğu bir nokta; çünkü herkes çok bağıEvet, bir hesap kapatma olarak da algırıyor ve çok önemli şeyler söylediklerini lanabilir. Belki de yeni bir sayfa açmak iddia ediyorlar. Oysa günümüzde şiir için gerekliydi bu. Birçok şiirsel üslupta kötü şairler, yazarlar, reklamcılar, ünlü ürün vermiş biri olarak, şiirimin bir yol televizyon karakterleri tarafından içi haritasını çıkarmak isteyenlere katkı da boşaltılmış bir şey. Onu ait olduğu yere, denilebilir belki. Otuz yılın verimini bir söz sanatlarının en yükseğine çıkarmak arada görmek ve böyle sunmak daha tüm iyi şairlerin çabası. Onun içindir ki doğru geldi bana. Tek tek kitap olsalar bu gürültüde daha çok duyulmak için, belki gerekli etki bırakmayacak küçük onlar gibi bağırmak değil, fısıldamak dosyaları da tarih sırasıyla ekledim bu gerekiyor. Bugünün patikası budur… kitaba. Yayımlanmamış ve kitaplara Az yazan, sözcük oyunlarını seven, girmemiş kimi şiirler de yer buldu kennet ve keskin şiir diline sahip bir şairsiniz. Bu kitap gecikmiş bir melek mi, yoksa tam zamanında mı yayımlandı dersiniz? Az yazan biriyim, evet. Ama bu toplam bana gereğinden çok yazdığımı da düşündürüyor. Zaman zaman şu hisse kapılıyorum; hiç kimsenin öncelikler listesinde birinci sırayı tutmayan bir üretimde, yaratımda bulunmak yani şiiri amaç edinmek; delice bir şey. Bırakın birinci sırayı listelerinde bile yer almıyor artık şiir. Çoğunluğun Orhan Veli, Nâzım gibi şairlerden sonra şiir yazıldığından haberleri biTurgay Kantürk, az yazan, sözcük oyunlarını seven, net ve keskin şiir diline sahip bir şair... le yok. Televizyonlarda okunan şiirleri ve okuyanları şair zanneden bir kesim var. dine. Bambaşka ve yalnız oldu mu, bilSonuçta nafile işlerle uğraşıyormuş miyorum? Ama en azından benzer deduygusuna kapılmam çok normal. Ama ğil, başka toplu şiirlerle. Sevdiğiniz ve yitirdiğiniz insanlar ve maalesef kendi kişisel tarihim tersine işliyor; otuz yıldır şiir yazmaya çabalıyodostlarınız için ithaf edilen şiirler de rum ve birileri de yazdığımı söylüyor. var Peri Çıkmazı’nda. Bir yönüyle, şaiBu güzel ve bana iyi geliyor. ‘Bütün Sirin gizli anı defteri diyebilir miyiz kitahirler 11912010 Peri Çıkmazı’na gelinbınıza? ce; evet gerçek bir çıkmaz bu… Ama Takdir edersin ki bu uzun bir yoltam zamanında çıktı! culuk ve yolculuk her ne kadar ıssız da Peri Çıkmazı için bir “requiem” deolsa, ilişkiye açık bir süreç. Bu yolda pek çok durak, pek çok tanıdık, pek nebilir mi? Şairin mutsuzluk kaynağı çok arkadaş, pek çok ölü var ve hatırlanedir? mak, anmak güzel bir duygu. Kendim Denilebilir tabii. Hiçbir zaman, yaolmamı sağlayan çok insan, çok şey, zıp yazamayacağımdan emin olmadım. çok durum var. Otuz yıllık bu serüveni Bu açıdan düşünürsek haklısın, bir vatek başıma yaşamadım; bende herkesin siyet, kendi ardımdan dinletmek ve izi olduğu gibi, onlarda da biraz ben dinlemek istediğim senfonik bir ezgi 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1135 Fotoğraf: Kadir Aydemir